Minbic'i Özgürleştirme Hamlesi üçüncü ayına girdi. Bu üç aylık hamle içinde 2 bin kilometrekarelik alan ile 200'ün üzerinde köy çetelerden temizlendi. Minbic kent merkezi de büyük oranda çetelerden temizlendi. Sadece El Sırıp Mahallesi'nin iki sokağı, El Emel Hastanesi, Kültür Merkezi gibi yerlerde çeteler kalmış durumda. Bu bölgelerde kalan çetelerle de Askeri Meclis savaşçıları arasında şiddetli çatışmalar var. Birkaç gün içinde çeteler bu bölgelerden de temizlenir. Ancak çeteler yanlarında rehin aldıkları 3 ile 5 bin arasındaki sivil halkı kalkan olarak kullanarak Serap Mahallesi'ne geçirmiş. Rehin olarak aldığı sivillere son günlerde, "Ya bizimle Cerablus'a kadar geleceksiniz, ya da hepinizi vururuz" tehdidinde bulunuyorlar.
DEMOGRAFİK YAPISI
Minbic Suriye'de il olmayan en büyük ilçedir. O yüzden gerek büyüklük, gerek tarihsel ve gerekse demografik açıdan büyük bir öneme sahip.
Demografik haritası '70'li yıllara kadar ayrı, '70'li yıllardan sonra izlenen politikalardan dolayı apayrı bir hal almış.
'70'li yıllara kadar Minbic'te oranı en fazla olan Çerkeslerdir. Çerkesler bölge coğrafyasında çeşitli sebeplerden ötürü yer almış durumda. Mısır vb. ülkelerden geldiği tahmin ediliyor. Zira Kölemenler döneminde Mısır'da kısa bir dönem bir medeniyet olarak da yaşanmış gerçeklikleri var. '70'li yıllarda Çerkeslerin nüfus oranını izleyen yani ikinci sırada gelen Kürtler var. Minbic'teki Kürtler iki kısımdan oluşuyor. Bir, yerleşik olanları var. İkincisi olarak da Kobanê, Cerablus, Rakka, Halep çevresinden zamanla göç ederek yerleşmiş olanlar geliyor. Kürtlerden sonra ise Türkmenler geliyor. '70'li yıllarda Minbic'te nüfus oranı en az olan ve dördüncü sırada gelen Araplardır. Ancak Baas Rejimi tarafından izlenen özel politikalardan ötürü zamanla nüfus oranında ciddi değişiklikler meydana gelmiş. '70'li yıllarda en fazla nüfus oranına sahip olan Çerkesler izlenen özel politikalar, ekonomik nedenler vd. bazı nedenlerden ötürü kentten göç etmiş durumda. Şu an neredeyse kentte kalmamış gibiler. Türkmenlerin oranında da ciddi bir azalma var. Kürtler nüfus oranını korumuş. Kentte en az olan Araplar ise en fazla nüfusa sahip duruma getirildi.
Bu durum kentin demografik yapısındaki değişiklikleri gösteriyor. Bu değişikliklerin neye göre ve ne için yapıldığını anlamak için de Baas'ın daha önce izlediği politikalara bakmak yeterli. Zira '73'te yıllarda Muhammed Talip Hilal'in çıkardığı daha çok Kürt merkezli olan 12 maddelik kararları tehcir, asimilasyon politikasını içeriyordu.
COĞRAFİ YAPISI, STRATEJİK KONUM VE ÖNEMİ
Minbic önemli coğrafi ve stratejik bir yere sahip. Minbic'in kuzeyinde Cerablus var. Kuzeybatısında Azaz ilçesi ile Rai kasabası yer alıyor. Batısında Bab nahiyesi devamında ise Qıbbesin ve Ehraz nahiyesi yer alıyor. Güneybatısında ise Halep'in Sefirê ve devamında Halep yer alıyor. Güneyinde Halep ile Rakka arasında kalan Tabka yani Sevra yer alıyor. Doğusunda Kobanê, Tişrin yer alıyor.
Bu coğrafi yapısından ötürü Minbic, Suriye'de stratejik yere sahip yerlerin başında geliyor. Özellikle 2011 yılında Suriye'de baş gösteren gelişmeler ve iç savaşa dönüşen çatışmalardan sonra önemi daha çok anlaşılmaya başlandı. Minbic doğuya doğru açılımda Tişrin, Ayn İsa üzerinden Dear ül Zor'a kadar açılan bir yol güzergahına sahip. Dear ül Zor demek ardından gelen Bo Kemal ve oradan Musul'a kadar uzanan bir güzergah demektir. Bu güzergahın devamı kuzeyde Hasekê, biraz daha alt tarafında ise Şeddad ve Hol demektir. Kuzey'e doğru Cerablus üzerinden Karkamış Sınır Kapısı'na uzanan bir güzergaha sahiptir. Batıya doğru ise Rai üzerinden Azaz ve oradan da Bab El Selam yani Öncüpınar Sınır Kapısı'na açılan bir güzergaha sahiptir. Güney'de Rakka, güneybatıdan Halep'e açılan bir güzergaha sahiptir.
Minbic'in bu konumu aslında onun stratejik önemini ortaya koyuyor. Bu stratejik öneme sahip Minbic o yüzden Suriye'de politikalarının üstün gelmesini isteyen uluslararası tüm güçlerin öncelikli planlarının içinde yer alır. Hesaplar yapılır.
ULUSLARARASI SİYASETE ETKİSİ
Birçok kesim tarafından Minbic'in coğrafi konumundan ötürü stratejik önemi bilinmiyordu. Ancak Türkiye ve sözde Suriye muhalefetini destekleyen Suudi Arabistan, Katar gibi ülkeler tarafından önemi biliniyordu. İttifak halinde olan bu güçler tarafından bu öneminden ötürü Suriye'de olaylar başladığından bu yana Minbic'in destekledikleri güçlerin eline geçmesini sağladılar. Minbic'in stratejik önemine bir de Rojava'da Kürtler lehine gelişen devrim de eklenince, başta Türkiye olmak üzere uluslararası ve bölgesel birçok güç Minbic üzerinden Rojava'nın her üç kantonunu birbirine bağlanmasının önüne geçmek istediler. Kürtlerin daha doğrusu Kuzey Suriye'de etkili olan Kürt güçlerinin eline geçmesine izin vermek istemediler.
Türkiye bu konuda ABD ile sıkı bir pazarlığa girdi. Bu pazarlık yer yer restleşme noktasına geldi. Türkiye bu konuda belleklerden hiçbir zaman silinmeyecek "Fırat'ın batısına geçemezler" gibi sert açıklamalar yaptı. Bu durum 31 Mayıs'ta daha önce ilan edilen Minbic Askeri Meclis savaşçıları tarafından başlatılan ABD hava destekli operasyonlara kadar sürdü. Ancak Türkiye durumun böyle olacağını bildiği için operasyonun başladığı andan itibaren artık kayıtsız şartsız bir şekilde Rusya ile anlaşma yollarını aradı. Rusya savaş uçağını düşürmesiyle başlayan gerginliği aşmak için Rusya'ya teslim oldu. ABD'in Kürt güçlerinin de içinde aldığı Kuzey Suriye güçlerine verdiği desteğe karşılık Rusya ile yeni bir ittifak arayışına girdi. Ancak bunun zor olacağını biliyordu. Zira Rusya öyle çok kolay kolay düşürülen uçağını unutacak bir ülke değildi. Erdoğan dün Rusya'ya gerçekleştirdiği ziyaret öncesi Suriye'de izlemek istediği Kürt ve Kuzey Suriye karşıtı politika için öngördüğü yeni denge güçlerinin adlarını sıraladı. Suriye sorunu Rusya ile çözülür. Türkiye, Rusya, Suudi Arabistan ve İran'ın Suriye'de üstelenecekleri rol ile bu sorun çözülür şeklinde açıklama yapan Erdoğan, yeni ittifak anlayışını açıkladı. Ancak dünkü görüşmede bu ittifakın şimdilik olur görmediği Putin'in açıklamalarından ortaya çıktı. Elbette Türkiye'nin Minbic operasyonu yani özgürleştirme hamlesi ile başlayan arayışı Minbic'in tarihsel, toplumsal ve stratejik öneminin uluslararası siyaset üzerine olan etkisi olduğunu görmek gerekir.
DAİŞ İÇİN HAYATİ
Rojava'da YPG ve daha sonra QSD güçleri tarafından başlatılan özgürlük hamlelerinin hiçbiri Minbic'i Özgürleştirme Hamlesi kadar uzun sürmedi. Hol, Şeddad, Girê Spi'yi de içine alan özgürleştirme hamlelerinin en uzunu Girê Spi hamlesiydi ki, o hamle bile bir ayı geçmedi. Minbic'i Özgürleştirme Hamlesi ise üçüncü ayına girdi. Bunun nedeni DAİŞ açısından ifade ettiği önemdir. DAİŞ için Minbic hayati önemdedir. Zira Minbic elinden çıkması demek en başta destek aldığı Türkiye ile ilişkilerinin büyük bir sıkıntıya girmesi demektir. Minbic'in düşmesi demek Cerablus'un da hiçbir öneminin kalmaması demektir. Çünkü Cerablus'un Rakka ve Halep çevresinde DAİŞ'in elinde olan bölgelerle ilişkilerinin kesilmesi demektir. Ayrıca Musul'a olan ulaşımının kesintiye uğraması demektir. Yine Türkiye'den kendisine gelecek militan ve silah cephane yolunun kesilmesi demektir. Onun için DAİŞ son ferdine kadar Minbic'ten çıkarılmamak için çatışıyor. Hatta hamlenin başladığı günlerde "Minbic de bizim Kobanêmiz olacak" gibi açıklamalar da yaptı.
Hamlenin uzun sürmesinin diğer önemli bir nedeni ise Minbic'teki DAİŞ gücünün niteliği ile bağlantılıdır. Minbic'teki gerçek DAİŞ'tir. Çünkü DAİŞ, dışarıdan gelen militanlar olan Mühacirinlerle kuruldu. Minbic'te çatışanların yüzde 95'i bu militanlardan oluşuyor.
KUZEY SURİYE FEDERASYONU İÇİN NE ANLAMA GELİYOR?
Minbic uluslararası güçler ve birçoğunun ifadesini içinde bulduğu DAİŞ açısından önemli olduğu kadar Kuzey Suriye Federasyonu için de önemlidir. Zira Kuzey Suriye sınırları, Minbic'in alınmasından sonra Efrîn, Şehba'ya kadar uzanan bölgelerin de DAİŞ çetelerinden temizlenmesiyle tamamlanır. Yani bir anlamda Minbic'in özgürleşmesi demek aynı zamanda dört yıldan fazladır kopuk olan Rojava'nın Efrîn kantonunun yolunun da açılması demektir. Bundan dolayı Minbic Kuzey Suriye Federasyonu için de hayati derecede önem taşıyor.
Minbic'in alınması demek aynı zamanda Suriye'deki iç savaşın da sonunu getirebilir. Çünkü bununla Suriye sorununun tek çözüm yolu olan federasyon sistemi de kanıtlanmış olacak. Ancak Türkiye daha şimdiden bunun başarıya ulaşmaması için çaba gösteriyor. Bu çabasını baştan beri yatırımını yaptığı Nusra üzerinden politikalarını sürdürerek gösteriyor. Başta ABD, Rusya olmak üzere NATO toplantısında da karar altına alınan Nusra'yı terörist örgüt kabul etme kararına rağmen Erdoğan, hâlâ Nusra üzerinden başta Kürtlere karşıtlık olmak üzere Suriye'deki çatışmaları derinleştirme çabalarını sürdürüyor. Ancak Minbic'te sona gelen özgürleştirme hamlesinin tamamlanmasıyla Kuzey Suriye Federasyonu rahat bir nefes alacak ve Türkiye'nin Nusra üzerinden yeniden etkili çalışmaya başladığı siyasetinin de sonu gelecek. Ancak buna rağmen Türkiye, karıştırmaya, iç savaşı derinleştirmeye devam edecektir.