Paech: PKK önemli bir partner olarak görülmelidir

Paech: PKK önemli bir partner olarak görülmelidir

Almanya’nın Bonn kentinde düzenlenen Üçüncü Uluslararası Hukuk Konferansı’nda Rojava’daki demokratik özerklik modeli ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın demokratik-ulus üzerine görüşleri temel konulardan oldu. Bu sabahki ‘Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (UKKTH) ve Kürtler başlıklı oturumda, Rojava’da geliştirilen meşru savunmasının uluslararası hukuktaki yerine dei dikkat çekildi.

Ortadoğu üzerine çalışmalarıyla bilinen gazeteci Karin Leukefeeld tarafından moderasyonu yapılan oturumda, konferansın açılış konuşmasını yapan Kongra-Gel Genel Başkanı Remzi Kartal’dan sonra Alman hukukçu ve siyasetçi Profesör Doktor Norman Paech söz aldı. Paech, “PKK önemli bir partnler olarak görülmelidir” dedi.

Rojava’nın son 3 yıldaki gelişimine değinen Paech, Kürtlerin Suriye’de uzun süre savaştan uzak kalmaya çaba gösterdiklerini ve 2014 yılına kadar saldırılara maruz kaldığını hatırlatan Paech, son Kobane saldırısı sonrasında Batı’nın da yardımlarıyla Kürtlerin mücadelelerini sürdürdüğünü kaydetti.

‘KÜRTLERİN KENDİNİ SAVUNMA HAKKI TARTIŞILMAZDIR’!

DAİŞ’in sadece Suriye ve Irak’ta değil, Kürtlerin topraklarını da işgal ettiklerini söyleyen Norman Paech, DAİŞ’in işgal ettiği bölgelerin kaynaklarını da sömürdüğünü ve Kürtlerin de doğal olarak kendi haklarını savunmak zorunda kaldığını dile getirdi.

Bir hukukçu olarak Kürtlerin yaptığının kendisine yönelik saldırılara karşı meşru savunma hakkı olduğuna vurgu yapan Paech, bunun ‘tartışılmaz’ olduğunu kaydetti.

Bir halkın devletin dışına çıkmamak kaydıyla siyasi ve kültürel kimliğini hayata geçirmesinin önemine vurgu yapan Norman Paech, “Tabii ki tüm bu söylenenler Rojava’nın özerkliği kesindir anlamına gelmez. Bunun için mücadele edilecektir” dedi.

Suriye Rejiminin Rojava’da oluşan özerkliği ‘kabullendiğini’ savunan Norman Paech, “ancak, diktatöryel bir ortamda demokratik bir cennet kurulması zordur” yorumunda bulundu.

IRAK’TA YAPILAN UYARKEN SURİYE’DEKİ ULUSLARARASI HUKUKA UYMAYABİLİYOR

Uluslararası Hukuk’ta zor bir tartışma süreci olduğunu söyleyen Norman Paech, Irak örneğini gösterdi. Burada ABD’nin 2003’ten itibaren Kürtlere verdiği desteğin uluslararası hukuk açısından sorun olmadığını örnek gösteren Paech, Kobane işgali sonrasında Suriye’nin izni olmadan bombalamalar yapıldığını kaydetti.

Paech, “bu şüphesiz Kürtlere çok yardımcı oldu. Burada Kürtler ABD’nin kendilerini istemektedir. Ama maalesef siyasi anlamda bir anlaşma bulunmamaktadır. Güvenlik Konseyi’nin bir kararı olmadığı için kendilerinin bunu bir koalisyon içerisinde yaptıklarını söylüyorlar. Ve Türkiye de bu koalisyonda yer alıyor” dedi.

Ancak, koalisyonda yer alan bölgesel ve diğer ülkelerin esas hedefinin Esad’ı devirmek olduğunu söyleyen Norman Paech, Kürtlere yardım edilirken, Suriye’nin toprak bütünlüğünün yok edildiğinin altını çizdi.

‘DIŞ MÜDAHALELERE KARŞI DİKKATLİ OLUNMALIDIR’

ABD ve koalisyonun Suriye’deki müdahalelerinde ‘sıcak takip’ yorumu yapıldığını kaydeden Paech, Irak’tan kaçan DAİŞ üyelerinin takibine dayanılarak ‘sıcak takip’ yönündeki bir gerekçelendirmenin tümüyle gerçeği yansıtmadığına vurgu yaptı.

Savaşlara ve işgallere onay vermemenin önemine dikkat çeken, ABD’nin işgallerini gerçekleştirmek için Suriye yönetimiyle uzlaşması gerekebileceğini de dile getirdi. ABD’nin yıllarca Hafız Esad ile işbirliği yaptığını belirten Paech, şöyle devam etti: “Ancak yine de dış devletlerden gelecek müdahalelere karşı dikkatli olunmalıdır” uyarısında bulundu.

‘DAİŞ BİTEBİLİR, BİTİRİLEBİLİR’

Türkiye özellikle İslam Devleti dışında sınırları kapatmaktadır. DAİŞ militanları Türkiye’ye gidip gelebiliyor, hastanelerde tedavi olabiliyor” diyen Norman Paech, DAİŞ çetelerine karşı sert bir mücadele edilmesi gerektiğine vurgu yaptı. “DAİŞ bitirelebilir ve bitirilmelidir” diyen Paech, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan gibi ülkelerin rolünü hatırlattı.

PKK ÖNEMLİ BİR PARTNER OLARAK GÖRÜLMELİ

Rojava’ya yönelik Türkiye ve Irak tarafından gelen boykotun kaldırılmasını isteyen Norman Paech, “Rojava’ya destek sunulması ve kendi özgüçleriyle ayakta kalmaları için sınırların geçişinin önemli olduğunu ve sınırların özgürce kullanımı ilkesine atıfta bulundu.

Norman Paech, son olarak “PKK’nin sadece Kuzey Kürdistan’da değil, Avrupa’da da kendisine yönelik ayrımcılıktan kurtulması ve terör örgütleri listesinden çıkarılarak, barış yolunda önemli bir partner olarak görülmesi gerekir” dedi.

JONGERDEN: KÜRTLER MİLLİYETÇİLİK VE MERKEZİYETÇİLİKTEN UZAK BİR SİSTEM GELİŞTİRİYORLAR

Konferansta konuşan Hollanda Wageningen Üniversitesi’nden sosyolog Joost Jongerden, bugün dünyanın sonunun, kapitalizmin sonunun hayal edilir hale geldiğini söyledi. Jongerden, ‘ulus-devletin insanların günlük kaderi haline geldiği’ gibi bir dayatmada bulunulduğunu belirtti.

PKK’nin kurulduğu dönemde birçok hareket gibi ulusal kurtuluş hareketleri gibi soldan etkilendiğini hatırlatan Jongerden, PKK’nin ‘durumu gözden geçirerek’ ilerlediğini belirtti.

Ulus-devletin uluslararın kendi kaderini tayin hakkı mücadelesinin tek sonucu olmadığına dikkat çeken Jongerden, PKK ve Rojava için ise, “Kendi kaderini tayin hakkını değil de, kendi özyönetimini kurma modelini geliştirme yolunda ilerliyorlar. Bugün bu insanlar (Kürtler) milliyetçilik ve merkeziyetçilikten uzak bir sistem geliştiriyorlar” dedi.

‘PKK SİYASAL ALAN DARALTILDIĞI ORANDA ŞİDDETE BAŞVURDU!’

19’uncu yüzyıl örneklerini veren Joost Jongerden, PKK’yi siyasi-militan bir örgüt olarak gördüğünü ve kullandığı şiddetin ise ‘kendilerine çok dar bir siyasi alan gelmesinden dolayı’ zorunlu olarak ortaya çıktığının altını çizdi. Jongerden, şiddetin sadece bu siyasi alanın kısıtlanmasına karşı ortaya çıktığını kaydetti.

PKK’nin 70’lerde soldan etkilendiğini ve birçok kurucusunun sol-devrimci hareketlerden geldiğini söyleyen Jongerden, o dönem Türkiye’yi ‘yarı-sömürgeci’ olarak gören çevrelerin, söz konusu Kürtler olunca Türkiye’nin Kürdistan ile olan ilişkisini sömürgecilik temelinde analiz etmediklerini hatırlattı.

‘PKK’NİN GÖRDÜĞÜNÜ TÜRK SOLU GÖREMEDİ!’

Türkiye’nin yarı-sömürülmüş bir ülke olarak görülmesi nedeniyle başka bir ülkeyi veya hakkı sömüremeyeceği tezinin bir dönem yaygın olduğuna dikkat çekti.

‘Devrim bir iktidarın birinden bir diğerine geçişi değildir” sözüne atıfta bulunan Jongerden, PKK’nin insanın yeniden yapılandırıldığı gerçeğini gördüğünü, ancak Türk solunun bunu göremediğini belirtti.

PKK’nin reel sosyalizmden etkilendiğini ve o dönemlerde Lenin’e birçok atıfta bulunduğunu, Lenin’in ‘halkların kendi kaderini tayin hakkı, bir ulusun bir diğerinden ayrılmasını ifade eder’ dediğini belirten Jongerden, KCK sistemi için ise, “KCK tabandan yukarıya örgütlenen bir sistemdir. Ve bu sistemi en iyi şekilde yansıtan bir örnekti dedi.

ULUS-DEVLET ELEŞTİRİSİNİN YAPMAYAN HAREKETLER BAŞARILI OLMADI

Demokratik konfederalizm ve özerklik özünü çok zengin bir kültüre dayıyor diyen Jongerden, “bunun en iyi mekanizması da eleştiri-özeleştiri mekanizması üzerinde kurulmuş olmasıdır” dedi.

Demokratik ulus uygulandığı haliyle dünya genelindeki tecrübelerin tartışmasının yapıldığını kaydeden Jongerden, Kürt Özgürlük Hareketi’nin özeleştirel yaklaşımının önemine değindi.

Duran Kalkan’ın sözlerine atıfta bulunan Jongerden, ‘bize en büyük ilhamı veren demokratik özerk sistemlerdir’ dendiğini ve dünyadaki birçok özgürlük hareketinin başarı getirmemesindeki temel sorunun ‘ulus-devlet eleştirisinin yapılmaması’ olduğunu söyledi.

PKK’nin bugün ‘kendi kaderini tayin etme hakkının sadece ulus-devlet ile olmadığı’ görüşünde olduğunu, ulus devletin diğer halkları da ezmeyi ve inkarı beraberinde getirdiğini dile getiren Jongerden, konuşmasını PKK kurucularından Mazlum Doğan’ın ‘özgürlükten ve bağımsızlıktan daha değerli birşey yoktur’ sözüyle bitirdi.