PKK’nin listeden çıkarılmasına ilişkin hukuki çalışmalar tartışıldı

PKK’nin listeden çıkarılmasına ilişkin hukuki çalışmalar tartışıldı

Üçüncü Uluslararası Kürdistan Konferansı’nda bugünkü üçüncü ve son oturumda PKK yasağı ve AB terör listesi üzerine tartışmalar yürütüldü. PKK’nin ‘terör listesinden’ çıkarılmasına karşı Avrupa Adalet Divanı’nda açılan dava ve olası gelişmeler ile Kürt siyasetinin ‘terör’ ve ‘çözüme’ bakışı konularını Hollandalı avukat Marq Wijngaarden ele aldı.

Avrupa Birliği (AB) Konseyi’nin 6 aylık toplantılarında ‘terör örgütleri listesini’ periyodik olarak güncellediğini söyleyen Wijngaarden, PKK’nin listeye kalması kararına ilişkin, “Avrupa Birliği Konseyi, bu listeyi her 6 ayda bir gözden geçiriyor. Gerekçelerin halen geçerliliğini koruyup korumadığını görmek istiyorlar. Konsey, Temmuz 2013’de PKK’nin daimi olarak listede kalmasına karar verdi ve 2011’deki bilgi ve verilere dayanarak bu kararı aldılar. Bir örgütün listeye girmesi ardından çıkması zordur.”

Listeye alınan örgütlerin mali kaynaklarının kurutulmasına kadar gidildiğini kaydeden Wijngaarden, Avrupa Birliği terör listesine karşı mahkemeye gidilebileceğine örnekler verdi. Hollandalı avukat, İran Halkın Mücahitleri’ni buna örnek gösterdi.

İki meslektaşı ile 2014’de PKK’nin listede kalması kararına itiraz ettiklerini hatırlatan Wijngaarden, PKK ile Türkiye arasında süren barış görüşmelerini de buna olumlu argüman olarak gösterdiklerini söylediği konuşmasında şöyle dedi: “21 Mart 2013’de Öcalan’ın ‘yeni bir dönemin başladığını beyan ettiğini, silahların sustuğunu ve silahlı güçlerin dışarı çıkmasının başladığını kaydeden Wijngaarden, Kürt sorununun çözümünün Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine çok büyük katkı yapacağını söyledik. Catherine Ashton, aynı gün Öcalan’ın çağrısını ‘takdir ettiklerini’ açıkladılar ve barış çabalarına desteklerini sundular.”

AB’nin de bir tavsiye kararı ile tüm girişimleri desteklediğini beyan ettiğini belirten Wijngaarden, ama tüm bunların PKK’nin DAİŞ’e karşı mücadelesinden önce yaşandığına vurgu yaptı.

Yasağın kaldırılmasına ilişkin yaptıkları itiraza yönelik bilgi veren Marq Wijngaarden, AB’ye üye devletlerin barış sürecine müdahil olmak istemediklerini düşündüğünü söyledi.

1 Mayıs’ta PKK’ye yönelik listede kalma kararına itiraz edildiğini hatırlatan Wijngaarden, Mart ayına kadar AB Konseyi’nin cevabını beklediklerini ve bundan sonra da bir yıllık bir süre beklemek zorunda olacakları bilgisini verdi. DAİŞ’in yaptığı tüm vahşetlerin gündemde olduğunu belirten Wijngaarden, PKK’nin listeden çıkarılması çalışmalarının ise DAİŞ’ten önceye dayandığının altını çizdi.

PKK, DAİŞ’e karşı savaşta ön saflarda savaşıyor, Musul ve Şengal’de yaptıkları savunma ile takdire şayan bir duruş sergilediler. Aynı zamanda Kobane’de verilen mücadele de önemli takdir topladı.

Wijngaarden, DAİŞ’e karşı verilen mücadelenin terör listesine karşı yapılan itirazdan sonra meydana geldiğini kaydederken, “Mayıs 2014’den sonraki yaşananların PKK’nin bölgesel güç olduğunu gösterdiğini ve ‘terörist’ değil de, kendi halkının haklarını ve çıkarlarını koruyan bir güç olarak ele alınmasını isteyeceğiz” dedi.

HANGİ KANITLARA GÖRE LİSTEYE ALINDIĞI NET DEĞİL!

Wijngaarden şöyle devam etti: “Terör listesine almada kullanılması mümkün bilgiler kapsamında, Türkiye’deki birçok kişi normal ceza yasaları kapsamında yargılanıyor. İnsan hakları savunucuları, yargılanan ifadelerin çoğunun işkence altında olduğunu kanıtlıyorlar. Bu tür ifadelere nasıl güvenilebilir. AB Konseyi ise, cevaben Türkiye’deki davaların PKK’nin listeye alınmasında bir argüman olmadığını savundu. Ancak, ‘terör eylemleri’ deniyor, ama hangi eylemler olduğu belirtilmiyor. Örneğin Lice’de asker öldürüldü’ deniyor, ama bu da bir Türk mahkemesinin kararlarında yok, ama Türkiye’den geldiğini biliyoruz.

PKK’nin talepleri arasında Kürtlerin kendi kaderlerini ilgilendiren birçok talep ve demokratik özerklik var. Yani AB Konseyi Kürtlerin taleplerini de terörist olarak görmüş oluyor. AB Konseyi, ‘Türkiye’deki Kürtlerin bir halk olduğunu ve kendi kaderini tayin hakkı olduğunu tanımadı. Bu daha geniş olarak ele alınmalı. Aynı şey, barış görüşmelerine destek verdiğini söyleyen AB Konsey, burada ne kadar samimiyetsiz olduğunu ispat etti.”

LİSTEDEN ÇIKARILSA PKK’NİN TAZMİNAT TALEBİ DOĞABİLİR

‘Kürt halkına mensup Türk’ tanımı üzerine sorulan bir soruya cevap veren Marq Wijngaarden, şu anda Kürt milliyeti veya tabiyeti diğer bir olgunun olmaması, bunun devletler tarafından belirlenmiş olduğunu söyledi. Hukuksal bakımdan, Suriye ve ya Türkiye vatandaşı olan Kürtlerden ayrılabilir.

‘PKK listeden çıkartılırsa ne olur?’ sorusuna yönelik olarak konuşan Marq Wijngaarden, şöyle devam etti: “Ya artık bu prosedüre gerek yok, PKK istediğini aldı, geri çekiyoruz’ derler, ya da devam eder. PKK bu karardan dolayı çok büyük bir zarar gördü. Bu listenin 2014’e kadar gelmiş olması haksızdı ve zararları için maddi tazminat talep edebilir. O zaman da bu prosedürü devam ettiririz. Türkiye’deki hukuki değişiklikleri Avrupa’daki yasağa yönelik nasıl etki edeceklerini bilmiyoruz, ama Türkiye’deki mevcut durumun zaten ‘endişe verici’.

HÜKÜMET KARAR VERİRSE ALMAN MAHKEMELERİ DE ‘TERÖRİST DEĞİLDİR’ DİYEBİLİR!

“Almanya kararları PKK’nin listeye alınmasında gerekçe olarak kullanılmadı, olabilirdi ancak yapılmadı. Sol Parti sözcüsü, PKK’nin artık bir terör örgütü olarak görülmediğini söyledi. Yine, Merkel’e yakın sağ partilerden isimler PKK’nin DAİŞ’e karşı mücadelede yer aldığını kaydettiler. Ayrıca, PKK’nin terör örgütü olarak görülmesi bir siyasi karar. Eğer PKK’yi DAİŞ’e karşı bir müttefik olarak görürse Almanya hükümeti, bir Alman mahkemesinin de ‘PKK’nin terör örgütü olmadığı’ yönünde bir karar vermesi gecikmeyecektir.

PKK’nin AB Konseyi’nin listesinde kalması kararının sadece 2011 yılına kadarki argümanlarla ele alınmasının yanlış olduğuna dikkati çeken Marq Wijngaarden, sonraki döneme ait gerçekliklerin dikkate alınmasını istediklerini de kaydetti.

GÜNEY KÜRDİSTAN’IN DESTEĞİNİN ÖNEMİ

İptal davası açtıktan sonra Türkiye’ye gittiğini söyleyen Wijngaarden, o dönemde henüz DAİŞ’i bilmediğini, ancak Kobane’nin o arada çok gündem olduğunu ve Güney Kürdistan’daki partilerden destek istediklerini hatırlattı.

Güney Kürdistan yönetiminin PKK’nin terör listesinden çıkarılması için yardım taleplerine karşı soğuk yaklaşımından rahatsız olduklarını söyleyen Wijngaarden, KDP’nin kendilerine zaman ayırmadığını belirtti. Wijngaarden şöyle dedi: “Kerkük Valisi olan YNK’li kişi ise bize PKK’nin Kürt olduğunu, Türkiye’de özgürlük talebi olduğunu ve listeden çıkartılması gerektiğini söyledi bize. Goran da bize PKK’nin listeden çıkarılması için destek olacaklarını, yine iki İslami parti de benzer görüşleri ilettiler. PKK’nin Êzîdî halkı için gösterdiği direniş ve sahiplenmeden dolayı Kürtler arasında büyük bir saygınlık ve sahiplenmeye yol açmış durumda. Bu da Kürtler arasında büyük birlik ruhunu uyandırmış durumda.

ÇATIŞMALAR HALKLAR ARASINDA GÜVEN KAYBINA YOL AÇABİLİR

PKK’nin DAİŞ ile mücadelesinde Kürt ve Arap halkları arasında bir güven kaybı yaşanabileceğinin altını çizen Wijngaarden, Araplar arasında Kürtlere karşı olumsuz bakış açısına dikkat çekti. Wijngaarden, İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’de yaşayan tüm Japonların tutuklanması kararını buna örnek gösterdi.

Wijngaarden, halklar arası güvensizlik ve çatışmaların olmaması için savaş kurallarına dikkat edilmesini istediği konuşmasında devamla şöyle dedi: “Ortadoğu’da yüz yıllara dayanan bir kan davası geleneğinin var ve savaşlarda intikam amaçlı öldürmeler olabilir. Ancak bunun Kürdistan’da yaşanmaması için Kürt güçlerin komutanlarının emir vererek, savaş suçlarına ilişkin kuralların uygulanmasını isteyebilirler” dedi.

‘GÜVENSİZLİK ROJAVA İÇİN GEÇERLİ DEĞİL!’

Konferansın tartışma bölümünde söz alan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Mazlum Dinç ise, Rojava’da kurulan sistemin halklar arasında başarılı bir uzlaşı kültürü geliştirdiğini söyledi. Rojava’da temsiliyetin oldukça adil olduğunu ve hiç bir şekilde ‘ulus-devlet kültürüne’ ait ‘azınlık’ teriminin kullanılmadığını kaydeden Dinç, sistem içerisinde demokratik kuralların işletildiğine dikkat çekti.

Rojava’da Arap, Süryani ve Asurilerin yönetimde yer almakta olduğunu hatırlatan Dinç, tüm halkların inşa sürecinde aktif olduğunu da dile getirdi.

Marq Wijngaarden ise, Dinç’in Rojava izlenimlerine atfen, özellikle Irak’ta halklar arasında güvensizlik izlenimi edindiğini, bunun Rojava için geçerli olmadığının altını çizdi. Güney Kürdistan ve Rojava’da savaş kurallarına ilişkin kuralların doğru işletilmesi önerisinin de sadece ‘bazı kesimlerin kullanabileceği bir durum yaratılmaması’ için olduğunu da vurguladı.

Bonn kentindeki konferansın bugünkü oturumlarında ise PKK yasağı konusunda hukuksal ve politik çözüm arayışlarına ilişkin sunum ve tartışmalar yapılacak.