PKK’nin resti güneyin siyasal-toplumsal yapısında deprem yaratır - Cihan Özgür

PKK’nin resti güneyin siyasal-toplumsal yapısında deprem yaratır - Cihan Özgür

Kürdistan’da yaşanan gelişmeler, güney Kürdistan’da toplumsal bir uyanışı gerekli kılıyor. Güney Kürdistan’ın siyasal yapısında fırtınalı bir sürece girildiğini söyleyebiliriz. Çünkü PKK ve KCK, güney Kürdistan siyasetinde değişikliğe gidebileceğinin açık sinyallerini verdi. PKK’nin bundan sonra daha radikal bir siyaset izleyeceği anlaşılıyor. Böylesi bir çıkış, var olan dengeleri “altüst” edebilir.

PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, güney Kürdistan siyasetine yönelik net, açık bir şekilde eleştirilerde bulundu ve PKK’ye yaklaşımlarını “kabul edilemez” olarak tanımladı. Karayılan, gerillayı güney Kürdistan’dan çekebileceklerini söyledi. PKK’nin bu konuyu gündemine almasının nedenini ise şöyle açıkladı: “Güneyli güçler bizi hala meşru bir güç olarak kabul etmiyor. Bize; burada işiniz ne, niye geldiniz? diyorlar. Hatta ‘işgalci’ olarak tanımlayanlar var”

KCK’DEN GÜNEY KÜRDİSTAN KAMUOYUNA ÇAĞRI

Bir gün sonra ise KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı, yazılı bir açıklamayla Karayılan’ın söylemlerini tekrarladı. KCK, ismini vermeden “bir parti” öncülüğünde dese de, gelişen kara propagandayı ve karşıt kampanyaları yürüten KDP’yi sert bir dille eleştirdi. “Terörist”, “işgalci” tanımlamalarına karşı Güney Kürdistanlı siyasi oluşumların, sivil toplum örgütlerinin ve halkın tepki göstermesini istedi. 

KCK açıklamasında, gerilla güçlerine savaş bölgesinde manevra yapma, alanlar arasında rahat hareket etme imkânının verilmediği, en fazla “savaşan güç” olmasına rağmen her hangi bir “askeri destek” almadıkları ve “kıt imkânlarla” mücadele yürüttükleri bilgileri veriliyor. 

BARZANİ’DEN MUĞLAK YANIT

Karayılan’ın ve KCK’nin açıklamalarının güney Kürdistan’dan nasıl bir yanıt geleceğini göreceğiz. “Yanıt” ve “somut adım” beklentisi açıklamalarda da var. PKK, Güney Kürdistan hükümetinin kendilerine yönelik yaklaşımlarını değiştirmesini ve bunu “somut adımlarla” göstermesini istiyor. 

Bölgesel Kürt Hükümeti Başkanı Mesut Barzani, Karayılan’ın açıklamasından bir gün sonra Almanya’da konuştu ve güneyde peşmerge dışında başka askeri bir gücün varlığına izin vermeyeceklerini, ancak “Irak Merkezi hükümetinin talebi” doğrultunda böylesi güçlerin olabileceği şeklinde “muğlak” bir yanıt verdi ve peşmergeyi de ordu biçiminde birleştirmeyi düşündüklerini kaydetti. 

İRAN VE TÜRK ORDUSU CİRİT ATIYOR, AMA PKK ENGELLENİYOR

Barzani, PKK için “olmaz” derken, Güney Kürdistan’da İran ve Türkiye’nin askeri varlığına dair sessizliğini ise koruyor. Bir süredir Güney Kürdistan’da “Devrimci Gençlik” hareketi öncülüğünde yürütülen “işgalciler dışarı” kampanyası devam ediyor. Gençlik hareketi, topladığı yüz binlerce imzayla güney Kürdistan’da Türkiye ve İran’ın güney Kürdistan’daki askeri varlığına son verilmesini, bu güçlerin güneyden çıkarılmasını talep ediyor. Newroz’a kadar devam edecek kampanyada hedef 1 milyon imza. 

2011 yılında Özgür ve Eşit Yurttaş Hareketi’nin öncülük ettiği ve aynı talebi içeren kampanya kapsamında 350 bin imza toplanarak Federe Kürdistan Parlamentosu Başkanlığı’na teslim edilmişti. Bu konuda halkın taleplerini görmezden gelerek yanıtsız bırakan bölgesel hükümet ve iktidar partileri, özellikle Şengal Konferansından sonra PKK’yi hedef tahtasına oturttu. 

PKK-KCK REST ÇEKTİ

PKK’nin Güney Kürdistan siyasetine yönelik eleştirilerine ve yaptığı tespitlere bakarak, bu sürecin gerillanın çekilmesiyle sınırlı bir gündem olmadığını çıkarsamak mümkün. PKK, Güney Kürdistanlı güçlerin kendilerini ve direnişlerini görmezden gelmesini “sineye çekmiyor.” PKK ve KCK yaptığı açıklamalarla bu siyasete “rest çekti” diyebiliriz. 

PKK’nin “Güney Kürdistan siyaseti” ve Güney Kürdistanlı “partilerle ilişkileri” açısından yeni bir dönemin başladığını söyleyebiliriz.

GÜNEY KÜRDİSTAN SİYASETİ YOL AYRIMINDA

Karayılan’ın ve KCK’nin ifadelerinde dikkat çeken bir husus da, kendileri açısından önemli olanın “halkın talebi ve iradesi” olduğunu söylemesi. Soru şu: Güney Kürdistan halkı ve demokratik kamuoyu, “PKK kalsın” mı diyecek, yoksa PKK’nin yok sayılmasına, karalanması çabalarına “sessiz mi kalacak”? Güney Kürdistanlı partiler kadar Güney Kürdistan halkı da bu anlamda bir “yol ayırımında” diyebiliriz.

DAİŞ tehlikesini ve gerilla güçlerinin çeteleri iki defa Hewlêr kapısından geri püskürttükleri gerçeği göz önünde. Gerillanın hem Rojava’da hem de güneyde Mahmur-Baqırtê-Hewler, Kerkük-Daqoq hattında, Celewla, Şengal, Rabia’da elde ettiği başarılar; “çekilme” kararını güney Kürdistan hükümetinin göze alamayacağını gösteriyor. O halde geriye bir ihtimal kalıyor, PKK’ye yönelik karşıt siyasette geri adım atmak. Güney Kürdistan hükümeti aksi bir yaklaşımda, Güney Kürdistanlıların tepkilerinin odağına oturabilir.

PKK’NİN GÜNEY KÜRDİSTAN HALKINDAN BEKLENTİLERİ

Güney Kürdistan halkı, PKK’yi “duygusal” olarak sahipleniyor. Sempati besliyor. Ancak PKK, Güney Kürdistanlılardan duygusal sahiplenmenin ötesinde şeyler bekliyor. Sevgiyi ve sempatiyi aşan şeyler. Ne mi? Örneğin PKK’ye yönelik gelişen saldırılara karşı demokratik tepki göstermesini. PKK’yi yok sayan siyasete “tavır almasını” bekliyor. 

STATÜKOCU SİYASETLE BURAYA KADAR

Güney Kürdistan’da bu yönlü demokratik tepki gösterme, eyleme kalkma, alışkın olduğumuz bir durum değil. Halkın bu denli sindirilmiş olmasının çeşitli nedenleri var. En önemli etken, Güney Kürdistan’ın siyasal hayata bakışı. Her bölge hatta şehir, kendisini bir “alt kimlik” ile ve bu alt kimlikleri siyasetin merkezine koyan partilerle ifade ediyor. Siyasal iklim içinde parsellenmiş alanlar var. Soran bölgesi, Behdinan bölgesi gibi. Neredeyse her kent bir partiyle anılıyor. Dihok, Zaxo, Hewlêr KDP’nin etkisi altında; Soran bölgesi YNK’nin etkili olduğu alanlar. Goran son seçimlerde Süleymaniye’de birinci parti olmasına rağmen, Süleymaniye’nin idaresi gelenek olduğu üzere YNK’de bulunuyor. 

MUHALEFETİ OLMAYAN BİR İKTİDAR

Var olan partiler, iktidar çekişmesi içinde olsalar da güç dengelerinin bozulmasını istemedikleri anlaşılıyor. 2013 seçimlerinden sonra aylarca hükümetin kurulamaması bu dengelerin bir sonucuydu. Hükümetin her üç partiden oluşması, bu uzlaşı ve çıkar birlikteliğinin somut kanıtı oluyor. Örneğin Goran-KDP ya da KDP-YNK koalisyon hükümeti için yeterli sandalye avantajı olmasına rağmen; üçlü bir iktidar işbaşında bulunuyor. Kubat Talabani’nin başbakan yardımcılığına getirilmesi, olası bir muhalefet gücünün oluşmasını engellemekten başka bir anlam ifade etmiyor. Böylece her üç parti, olası alternatif çıkışları barajlıyor. 

KDP STATÜKOCULUĞU SİSTEM HALİNE GETİRDİ

Bir diğer önemli etken ise, egemen partilerin maddiyatla kitleleri kendilerine bağlamış olması. Bu siyasetle özellikle KDP, toplumun siyasi iradesini “ipotek” altına alıyor. Ekonomiyi şantaj, kendisine bağlama aracı olarak kullanıyor. Örneğin Şengalli parlamenterler, KDP’nin Şengal politikasına rağmen hala KDP’de siyaset yapmayı sürdürmesi, ekonomik ilişkilerden ve “otorite” arzusundan ileri geliyor. 

GORAN FIRSATI KAÇIRDI

Goran (Değişim), değişim rüzgarını estirdi ve toplumun statükodan kurtulma talebine hitap etti. Son seçimlerde bu siyasetin karşılığı olarak YNK’yi geride bıraktı ve parlamentoda ikinci parti pozisyonuna yükseldi. Ancak Gorran Hareketi, toplumun demokratikleşme taleplerine ve ihtiyaçlarına cevap olmayı değil sisteme entegre olmayı tercih etti. Goran, bu siyasetiyle seçmenine “hayal kırıklığı” yaşattı.

YNK’NİN GELECEĞİ PARLAK GÖRÜNMÜYOR

Halihazırda hiçbir parti bu siyaseti aşabilecek kapasitede, siyasal anlayışta değil. DAİŞ’e karşı önemli oranda direnen YNK eğer doğru bir siyaset tarzı izlemiş olsaydı; KDP’nin otoriter yapısında esnemeye yol açabilirdi. PKK ile ilişkileri iyi olan YNK, Güney Kürdistan siyasetinin demokratikleşmesinde önemli bir aktör olabilirdi. Ancak bu şansı kaybetti. YNK kendi içerisinde parçalı duruşu hala aşamadığı gibi, daha otoriter ve tekçi bir yapıya doğru meyletti. Bu gidişle YNK’nin geleceği parlak görünmüyor. İç tasfiyelerin de yaşanması olasılığı yüksek.

Her üç partinin çıkarları, var olan siyasal iklimde birleşiyor. Madalyonun farklı yüzleri olarak, statükonun sürdürücüleri özelliği taşıyorlar.

TEKELCİ SİYASETTEN DEMOKRATİK SİYASETE

Güney Kürdistan’da demokratik siyaseti esas alan bir alternatif bakışa ihtiyaç var. Aslında Güney Kürdistan’da yaşanan gerçeklik tam da böylesi bir arayışı ve ihtiyacı ortaya koyuyor. Demokratik bir sistemi öngören bir parti ihtiyacı var güney siyasetinde. Böylesi bir vizyonla ve programatik olarak halkın demokratikleşme ihtiyacını karşılamayı öngören bir parti Güney Kürdistan siyasetinin çehresini değiştirecektir. Tekelci siyasetten demokratik siyasete geçiş, güney Kürdistan siyasetinin temel sorunu oluyor.

Aslında PKK’nin halkta yarattığı bir dinamizm var. Halkta sorgulama düzeyi ve arayışlar yok demek yanlış. Eksik olan, bu arayışı somut bir programa dönüştürecek bir parti. Güney Kürdistan toplumunda var olan değişim istemini karşılayabilecek tek güç ise PKK. 

GÜNEY KÜRDİSTAN DEĞİŞİYOR

PKK, güney siyasetinde belirleyici olan etkenleri ortadan kaldırdı. Öyle ki alt kimliklerle ifade bulan particilik anlayışı çözülüyor. Ulusal karakterde olan, dar particiliği aşan ve eşit, adil dağılımı esas alan bir siyaset istiyor güney Kürdistanlılar. PKK, böylesi bir çıkış için çok önemli bir zemin oluşturdu.

GÜNEYLİ KÜRTLER PKK’NİN SİYASETİNİ BENİMSİYOR

Halk, PKK’de güveni, tutarlı siyaseti görüyor. Diğer partilere oranla maddi olanakları sınırlı olsa da PKK’nin vaat ettiği eşitlik, özgürlük ve demokrasi söylemi güneylilerde karşılık buluyor. Var olan elitist, aşiretçi siyasetten bıkmış olan güney halkı, PKK’nin halkçı siyasine rağbet gösteriyor. PKK’nin güney Kürdistan’da önemli bir kitle tabanı oluşuyor.

PKK SEÇİMDEN BİRİNCİ PARTİ ÇIKAR

Güney Kürdistanlılar, Güney Kürdistan hükümetinin söylediğinin aksine PKK’yi kendilerine daha yakın görüyorlar. Eğer PKK legal bir güç olarak Güney Kürdistan’da tanınırsa seçimlerde birinci parti olması şaşırtıcı olmayacaktır. Egemen güçlerin PKK’yi “misafir güç”, “dışarıdan gelenler” tarzında lanse etme çabaları bu gerçekten kaynağını alıyor. Güney Kürdistanlı güçlerin PKK’den bu denli rahatsız oluşunun arka planında, maddi ve siyasi çıkarlarını kaybetme korkusu yatıyor.

SIRA GÜNEY KÜRDİSTAN’DA MI?

Murat Karayılan’ın açıklaması, Güney Kürdistan’da siyasetin ısınacağını gösteriyor. PKK, Güney Kürdistan’da var olan dengeleri artık kabul etmiyor. Bu açıdan halkın tutumunu önemsiyor. PKK’nin, bundan sonra Güney Kürdistan siyasetinin daha radikal olacağını beklemeliyiz. Bu, çok önemli ve yeni bir durumdur. Güney Kürdistan açısından bir toplumsal devrimin başlangıcı olabilir. Güney baharı yaşanabilir. 

TOPLUMSAL UYANIŞA HAZIR OLUN!

Karayılan’ın son konuşmasından sonra, güneyde yaşanacaklara daha dikkat kesilmek gerekiyor. Yanı başında Rojava modeliyle demokratikleşme yaşanırken; Kuzey Kürdistan’da demokratik devrimin arifesindeyken, Güney Kürdistan’ın bu gelişmelerden etkilenmemesi mümkün değil. Güney halkı silkinecek, yeter artık bunca zulüm diyerek toplumsal uyanışı sağlayacak mı? bekleyip göreceğiz.