RedHack: Ezilenlerin gündemi ile savaşı geliştirmeyi hedefliyoruz

Yaptığı hack eylemleri ile Gezi Direnişi sonrasında adını sıkça duyuran RedHack, “Egemenlerin gündemi ile çürümeyi değil ezilenlerin gündemi ile savaşı geliştirmeyi hedef edinen bir yapıyız” dedi.

Yaptığı hack eylemler ile Gezi direnişi sonrasında adını sıkça duyuran RedHack, son olarak AK Partili Bakanların mail yazışmalarını ortaya çıkarmıştı. Kendilerini Marksist ve Sosyalist olarak tanımlayan Red Hack, sorularımızı yanıtladı. 

Türkiye’de artan baskıları nasıl yorumluyorsunuz?

Bu ülke kuruluşundan itibaren halklara yaptığı zulüm ile kanlı bir tarih bırakmıştır geleceğine. AKP iktidarı, sadece bu geleneğin devamcısıdır! Hedef kitlesi, tarzı ve argümanları farklı olsa da devlet politikaları çerçevesinde yöntemleri aynıdır. Aynı olan bir şey daha var o da, bu devletin bütün iktidarlarının ortak hedefi Kürt halkı, Aleviler ve Ermeni halkıdır. Kürdistan ve Kürt halkına dair devlet faşizminin bu denli görünür olması tamamen halkın örgütlü gücüne ve direniş kültürüne olan düşmanlıklarıdır! Bugün Kürdistan'da yaşanılan tam olarak budur! Çünkü Kürt halkının onurunu makarnayla satın alamayan Saray çetesi kendisini ihalelerle satan bir geleneğin temsilcisidir! Saldırdıkları tam olarak satın alamadıkları iradedir! Bu iradenin sosyo-politik olarak neye denk geldiği sorunsalı ise farklı tartışmaları beraberinde getirir. Bize göre ise; AKP'nin Kürdistan'daki siyasi hedefi daha çok uluslararası bir boyutu ile öne çıkmaktadır.

Uluslararası bir boyutu var dediğiniz husus nedir?

Öncelikle Kürdistan mücadelesi Erdoğan'ın İslam Birliği perspektifindeki "lider" hülyasının önünde açık bir engeldir. Emperyalistlerin Ortadoğu'daki ekonomik planlamaları Ortadoğu'ya ve özelde Kürdistan'a kan ve gözyaşından başka bir şey vermedi. Erdoğan bunu görmezden gelerek mevcut emperyal paylaşımlara müdahil olmak adına belli işbirlikleri ile Kürt coğrafyasında rol çalmaya çalışıyor. Ancak Feleknas Uca'nın polis karşısında iradesini kendisine teslim eden bir Kürt kadınına göğsünü siper etmesi bu coğrafyadaki tüm halkların ezberini bozacaktır. O fotoğraf tarihe not aldığımız değil, aslen tarihi yazan fotoğrafın kendisidir. Kendi koltuklarını korumak için halkın çocuklarını ölüme yollayanlar değil Sn. Feleknas Uca'nın iradesi kazanacak! Her direniş kendi kavramlarını yaratıp geliştirdiği gibi her iktidar da bazı kavramları yerleştiriyor topluma. 

Seçim ile alınamayan yerlere kayyum ile neden alınmaya çalışıldı?

Şundan on yıl önce hukuk literatüründe çok kullanılmasına rağmen bu toplum "kayyum" kavramını AKP ile hafızasına kazıdı. Seçilmiş iradelerin tanınmaması, üstüne bir de eşbaşkanların tutuklanması "demokrasi" adına vardığımız yerin tehlikesine işaret ediyor. Bu tehlike karşısında herkese düşen tek bir görev var ki o da bu yaratılan fiili duruma karşı direnmektir. Siyasi arenada en büyük görev CHP'nin. CHP eğer yerel yönetimler ve belediyecilik hususunda bugüne değin taşıdığı hassasiyeti bir cümle kurmaktan öteye taşımazsa hem demokrasi adına (demokrasi adına Yenikapı 'ya gidebilen bir parti) hem de yerel yönetimler ekseninde kendi öz değerlerine ihanet etmiş olacaktır. Halkın meşru ve haklı tepkisi büyüyerek devam edecektir. Çünkü bu bir irade ve var olma savaşıdır ki Kürdistan "7 Haziran" da dahil hiçbir zaman mağlup olmadı. Çünkü inançla ve örgütlülükle birlikte Kürtler her kazanımını olanaksızlıklar içinde yaratıcı düşünme ve eylem gücüyle sağlamıştır. 12 Eylül'de sadece anlatıldığında insanın beynini uyuşturacak işkence görüp postallılara teslim olmayan Gültan Kışanak'ın AKP'ye teslim olmasını bekleyenleri tarih yine tokatlayacaktır.

Amed Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanması ile birlikte neden internet kesintileri yaşandı? Bunun yapılmasındaki amaç nedir?

Kürdistan'da internetin kesilmesi devletin, halkın birlikte olma gücünden korkması ve katliamlarını örtbas etme çabasıdır. Gezi'de devletin ismine nüfuz eden "baba" tırnağını yırtan toplumsal gerçeklik, gerçeği çarpıtma ve halkı aldatma davranışını tüm çıplaklığı ile herkesin suratına vurdu. Bugün haberleşme, iletişim ve internet araçlarının bilgiyi edinme hakkı noktasında tüm toplumsal tabakalaşmaları altüst ederek, dayanışma ve birlikte mücadele yollarını nasıl aşındırdığını Gezi ile tüm halklar ve emekçiler olarak deneyimlemiş olduk. İnsanlar burada devlet ve polis terörünü yaşayıp yıllardır güvendikleri TV kanallarında kendilerini "terörist" olarak izleyince; "Kürtler 'terörist' olmayabilir!" ünlemlerini sorguladılar. Biz yıllarca anlattık başaramadık, devlet bir çırpıda anlattı. İnsanları var eden şey vicdan, vicdanı harekete geçiren şey bilinçtir. Dolayısı ile gerçekleri bilmek insanı harekete geçiren bilincin rengini ve ismini değiştirebiliyor. Nitekim devletin bölgedeki internet erişimin kesmesinin temel nedeni, bilginin ve gerçeklerin bilinci harekete geçirme gücünden korkmasıdır. Kaldı ki Fırat Anlı baskının en çok olduğu ve iletişim olanaklarının daha zayıf olduğu bir dönemde Kürt sorununu dünyaya taşımış bir siyasetçi. Bu insanın halkını interneti keserek dize getirmeye çalışmak aptallıktır. Toplumsal dayanışma ve birlik onların sonunu getirecek tek reçetedir... Bilgi nerden taşınıyor ise oranın dünya ile bağlantısını kesmek, hem bilginin dolaşımını engeller hem de mevcut bilginin somuta bürünmesindeki hareketi engeller. Kürdistan'ın internetini keserek bilginin taşınmasını engelleyip, Türkiye 'de her şeyi normal bir çizgide götürerek bir sorun yokmuş havasını kolayca yerleştirebiliyorlar. 

Peki bu direnişlerde Kürt halkının yalnızlaştırılmaya çalışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bu süreçte Kürt halkı ile dayanışma göstermeyen, meseleye uzaktan burun kıvırarak mesafe koyan ve oturduğu yerden Kürtlere akıl verme hadsizliğinde bulunan herkes yok olacaktır. Bugüne kadar gazetecisinden siyasetçisine her kimse "Kürt" adına ufacık bir cümle kurarak bu halk üzerinden popülerite sağladı ki artık Kürtler adına kurulacak bir cümleye ihtiyaç yok, onlar ile birlikte savaşmaya ihtiyaç var. Biz de bu çerçevede geleneklerimizin bizlere verdiği sorumluluk ve tarihin dayattığı zorunlulukla her alanda Kürtler ile onların iradi kararlarına bağlı, bu savaşta yer alacağız. Bugün Kürt Özgürlük Hareketi ihtiyacımız olan tek şey Kürdistan 'da olmak ve burada süresiz direnmek derse süresiz olarak orada olacağız! İnsanların iletişim ve bilgi edinme hakkını ellerinden almak faşizmin yöntem olarak yeni bir atağıdır. Demokratik Modernite'nin bir sloganı var: "Bilginiz yoksa mücadeleniz tehlikeye girer." Eskiden devlet medyayı eline alarak baskı kapitalizmi aracılığı ile gerçeği halktan saklayarak kendini dayatırdı. Şimdi medya yine elinde gerçeği saklamak yerine gerçeği tehlikeye sokmaya çalışıyor. Yani aslen orada bir hukuksuzluğa karşı oluşan direniş, bir de başka bir zulüm ile enerji kaybediyor. İnsanlar hem gasp edilen oyları ve iradeleri için sokaklara çıkarken bir de bilgi edinme hakları ve bu hak karşılığında ödedikleri paranın gaspı için ses yükseltmek zorunda kalıyor. Baktığımızda 15 Temmuz’da bir karşılığı olmaksızın (bedelsiz) her an size kontör ve internet yükleyen “Tecavüzcell” Kürdistan'da yaşanan hem hukuk, hem siyasi hem de askeri darbe sonucu halkın her türlü hakkını gasp ediyor. Bu şirketin kullanıcılarına ait kişisel bilgileri devlete veren hukuksuz, temelsiz, gayrimeşru davranışları da siyasi davalarda tanık olduğumuz gerçekliktir. Bugün gerek telefonlarda gerekse bilgisayarlarımızda kullandığımız internetleri paket olarak alıyoruz ve elbette ister kullanalım ister kullanmayalım mevcut anlaşmaya uyarak ödemelerini yapmak zorundayız. Tabii ki kapitalist ahlak sahibi mevcut şirket internetinizi kestiği ya da teknik arızalar ile elinizden aldığı hak sonuncunda yaşadığınız mağduriyeti gidermiyor. Her şeyi ile katil her şeyi ile hırsız bir iktidarın sermayesi bu kadar oluyor. Muhalif basına yönelik sansür ve politikalar bizlerin sokağa örgütlü bir şekilde inmemiz için yaşadığımız son demdi aslen. Dün basına yönelik faşizm politikalarına sustuğumuz için bugün seçtiğimiz irademizi teslim ettiğimiz siyasetçilerimiz tutuklanıyor ve belediyelere kayyum atanıyor. Bu anlamda alternatif bir iletişim çözümünü konuşmaktan ziyade irademizi teslim etmemek için mücadele etmek noktasında geri adım atmayacağımız bir karar vermemiz gerekiyor. Her direniş kendi sembollerini ve yöntemlerini kendisi yaratıyor zaten. Bir alternatiften çok bir mücadele sürecine ihtiyacımız var. 

Altrnatiften algılanması gereken nedir? Basının bu derece baskı altına alındığı dönem de ne yapılabilir?

Kürtler, mizah ve sansür ahlaksızlık sınırını tanımayan irade ile sömürge devletine gerekli cevabı verecektir. Biz tüm eylemlerimizi, emekçilerin ve halkların kurtuluşu olarak sosyalizmin propagandasını yükseltmek üzere yaparız. Ve dikkat ettiğimiz en temel iki nokta davaya ve tüm devrimci kurumların dayanışmasına hizmet etmesi. Biz kurumlarımızın taşıdığı bayrağı daha yukarı kaldırma hedefine bulunduğumuz yerden ivme katma derdindeyiz. Eylem yapma kararını ise büyük çoğunlukla gündem belirlerken; burjuvazinin gündemini reddeden anlayış ile ezilenler cephesinden sıcak bir gündem yoksa ülkenin gündemini devrimcilerin belirleyeceğine yönelik bir bilinci önemsiyoruz. Egemenlerin gündemi ile çürümeyi değil ezilenlerin gündemi ile savaşı geliştirmeyi hedef edinen bir yapıyız. Amed Belediye Eşbaşkanları nezdinde tüm siyasi tutsakları selamlayarak ve bu süreçten zafer ile çıkmanın tek formülü halkların, emekçilerin; ezilenlerin dayanışması olduğuna vurgu yapmak istiyoruz!

Seçilmişlerin iradi olarak direniş göstermesi neyi simgeliyor?

Yaklaşık 3 aydır Kürdistan 'da belediyelere kayyumlar atanıyor ve yüzlerce Kürt, sosyalist siyasetçi, dünyanın en akıl dışı komplosu ile "FETÖ" yapılanması ile ilişkilendirilmeye çalışılıyor. Kürt Özgürlük Hareketini PKK'nin askeri mücadelesinin elemine histerisi ile yok edemeyen diktatör başvurduğu bu yöntemle aciziyetini de tezahür etmiş oluyor. Aslında bu okunduğu çerçeve üzerinden anlam kazanacak bir sonuçtur. PKK'nin tarihi askeri süreci ve Kürt halkının sivil siyaseti, iktidarların ve aslen devlet politikalarının yaratmaya çalıştığı ve bir dönem, milliyetçi hassasiyetleri olan kitleler üzerinde başardığı toz bulutunun dağıldığının da bir varyansıdır. Bu tam da örgütlü mücadele ve örgütlü bir halk denkleminin eşitidir. Kürtler büyük bedellerle bir tarihtir verdikleri mücadelenin ve emeğin ve de onurun aynasındalar! Bu ayna bugün tırmanan faşizmde Amed Belediyesi'ne yapılan baskını ve Kürt siyasi hareketinde öncü kimlikleri ile bilinen Fırat Anlı ve Gültan Kışanak'ın gözaltına alınıp tutuklanmasıyla biten süreci yansıttı. Protestolar ile yükselen tepkiler Kürt siyasetçi ve vekillerin bir bürokratik hareket değil halka birer barikat oldukları gerçeğini su yüzüne çıkardı. Vekillerin göğsünü halka siper etmesi diktatörü ve saray çetesini çıldırtması şiddeti pervasızlaştırarak birçok gözaltı ile KJA dönem sözcüsü Ayla Akat Ata'yı da tutuklattı. 

Basın üzerindeki baskıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün gerçekleri aynı ezber yöntemleri ile karartmaya çalışan saray ve çetesi interneti kesmekten yayın organlarını kapatmaya kadar tüm adımları tek tek gerçekleştirdi. Çünkü "Özgür Basın" karanlığın karşısında bu süreci aydınlatacak en büyük elementtir. Haber alma hakkı ve özgür düşünceye sıkılan bu kurşun ezilenlere ve gerçeğe sıkılmış ise de yarın kendilerini bulacaktır. Bu süreç gerçeğin yalanla, ezilenlerin ezenle, iyinin kötü ile ve diktatörlerin direnenlerle tansiyon ölçeceği bir süreçtir. Bu tansiyon Fırat Anlı'nın değil Fırat'ın öbür yakasını bir rozet gibi koltuğunda taşıyanların beynine vuracaktır. Bu süreç kadınlarla ve gençlerle halkını ihalelere satmayan Ayla Akat'ın onurunu yazacaktır. Biz herkesi bu onurun yanında durmaya çağırıyoruz. Çaresiz değilsiniz! Devrimciler var! Ve ÇareSİZsiniz! Bu onuru yazanlara ve bu onuru bir miras olarak kayıt alanlara saldırmaları ne kadar doğru bir yerde durulduğunu güncellemekten başka bir şey değildir. Bugün saray ve çetesi bizim kendimizi anlatma zahmetine sokmamak için bizim doğrularımızın gözlerini büyütüyor saldırarak. O gözlerin ışığı onların sonudur ki o gözler bizim gözlerimiz. Apê Musa'nın yoldaşları gerçekleri ateşin çemberinde yazmaya devam edecektir. Bulunduğumuz her yerde gerçekliklerin kalemi ve deklanşörü olalım ki yenilmeyelim.