'Romanlar izolasyon imkanlarına sahip değiller'

Yaşadıkları mahallelerde hala tuvalet, su, temiz su, banyo gibi hayati önem taşıyan imkanlara sahip olamayan Romanlar koronavirüsten en çok etkilenen kesim.

Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, milyarlarca insanı etkiledi. Türkiye’de görülen virüs hakkında uzmanlar, “Ellerinizi sık yıkayın, hijyeninize dikkat edin, bağışıklığınızı güçlendirin…” şeklinde bir dizi tavsiye veriyor. Orta ve üst sınıf için önerileri sıralayan hükümet yoksullukla mücadele eden kırılgan gurupları görmemezlikten geliyor. Türkiye’nin birçok bölgesinde yaşayan ve kağıt ile hurda toplayarak geçimini sağlayan, su faturalarını ödeyemediği için suları kesilen, suya sabuna erişemeyen, bağışıklığını güçlendirecek biçimde beslenemeyen Roman toplumu, koronavirüsten nasıl korunacak?

Sıfır Ayrımcılık Derneği Başkanı Elmas Arus, Romanların virüsten nasıl korunacaklarının gündemde olmamasını “Romanlar sahipsiz” diyerek özetliyor. ANF’nin sorularını yanıtlayan Arus, birçok Roman mahallesinde, ortak tuvaletlerin olduğunu, suya erişimin olmadığını, günü kurtaran işlerde çalıştıkları için ciddi geçim sıkıntısı yaşadıklarını sözlerine ekliyor. Arus ayrıca, olası bir sokağa çıkma yasağında ise Romanların koşullarının göz önünde bulundurulması gerektiğini de savunuyor.

YASAKLARDAN EN FAZLA ROMANLAR ETKİLENİYOR

Romanların yaptıkları işlerden söz ederek başlayan Arus, “Türkiye’nin birçok noktasında yaşayan romanların yaptıkları işlere baktığımızda günü birlik, günü kurtaran işler olduğunu görebiliriz. Sepetçilik, müzisyenlik, seyyar satıcılık, temizlik işçiliği, çiçekçilik gibi meslekler yapıyorlar. Bugün işe gitmezlerse eve ekmek götüremeyecekleri meslekler bunlar. Dolayısıyla bugünden yarına birikim sağlayamayacak, güvencesiz işler bunlar” dedi. Türkiye’de olası bir sokağa çıkma yasağının en fazla Romanları olumsuz yönde etkileyeceğini belirten Arus, hükümetin alternatiflerden söz etmediğini, çözümler üretmediğini kaydederek, “Yüzlerce, binlerce insanın yana yaşadığı, hatta bir ev gibi düşünün, hayatta kalabilmek için birbirleri ile temas içinde olan yerler bunlar. Yoksulluk bu mahallelerde paylaşılan bir şey. Birinin evininde salça yoksa gidip diğer evden bir öğünlük salça alan insanlar bunlar. Her komşu diğer komşunun bir parçası” diye konuştu.

ROMANLAR İZOLASYON İMKANLARINA SAHİP DEĞİLLER

Romanların kendilerini evlerinde izole edemeyeceğini kaydeden Arus, Romanlar için izolasyonun imkansız olduğunu vurguladı. İzole koşullarının Romanların yaşadıkları mahallelerde mümkün olmadığını, çalıştıkları mesleklerle de bu durumun desteklendiğini belirten Arus şunları söyledi: “Hayatta kalma koşulları sağlansa bile bu insanlar elli altmış metre kare evlerde sekiz on kişi beraber yaşıyorlar. Romanlar sokağa çıkmak zorundalar. İstedikleri kadar yasalarla kanunlarla sokağa çıkma yasakları konulsa bu insanların sokağa çıkmamaları için öncelikli önemlerin alınması gerekiyor. Mesele bu. Bu önlemlerde gıda, barınma, temizlik ihtiyaçlarıdır. Hala evlerinde, yaşadıkları yerlerde tuvalete erişimi olmayan insanlar bunlar. Çünkü hala en yoksul roman mahallelerinin en büyük mağduriyetlerinden bir tanesi de bu. Suya erişim sıkıntıları, tuvalete, banyoya, sağlıklı suya erişim sıkıntıları yaşıyorlar. İstanbul’un en metropol yerlerinden birçok mahallerinde romanlar ortak tuvalet kullanıyor. Tuvalet aynı zamanda banyo gibi kullanılıyor. Çoğunun suyu, elektriği kesik. Belediyeler suların, elektriğin kesilmeyeceğini beyan ediyorlar. Bu bir anlamda iyi bir çözüm ama bunun yanı sıra hijyen kitlerinin dağıtılması destekleyici erzaklarının da dağıtılması da önemli bir etken.”

UNUTULMUŞ TOPLUM: ROMANLAR

Yaş almış insanların sokağa çıkmaları yasaklanırken ya da onlar için çeşitli tedbirler gündemde tutulurken toplumun kırılgan guruplarından olan Romanların hiç gündemde tutulmasını Aruz, Romanların "sahipsiz" olmasından kaynaklandığını yorumladı. Devletin sorumluluk almadığını ve buna ilişkin de herhangi bir düzenlemenin olmadığını sözlerine ekleyen Arus, yapılan politikaların orta ve üst sınıf için yapıldığını ancak en alt sınıf için hiçbir politika üretilmediğini söyledi.

Sıfır Ayrımcılık Derneği’nin de geçtiğimiz günlerde yayınladığı yazılı basın metni de şu şekilde:

“Kırılgan yoksul kesimin kendilerini Kovid-19 salgınından koruma kapasitesi son derece düşüktür. Kovid-19 kapsamında alınan önlemler ise bu kapasiteyi daha da düşürmektedir. Öncelikle, halk sağlığını korumak adına evden çıkmamaları gerektiğinden ve iş yerlerinin kapanmasından ötürü güvencesiz de olsa iş olanakları kaybettiklerinden gelir elde edememekte, ya da gelirleri önemli ölçüde düşmektedir. Bu çerçevede, günlük yaşamlarını sürdürecek gelirleri olmadığından bırakın besin değerleri yüksek gıdalarla beslenmeyi, besin değeri düşük gıdalara bile erişimleri azalmakta, hijyen sağlamanın temel unsuru olan sabun ve kolonya temin etmekte dahi zorlanmaktadır. Kiralarını, elektrik, su ve iletişim faturalarını ödemeleri ve ısınma masraflarını karşılayabilmeleri mümkün olamamaktadır. Su ve elektrikleri kesilmiş evlerde yemek pişirme, el yıkama ve banyo yapma gibi günlük yaşamda temel olmasının yanı sıra KOVİD-19 mücadelesinde merkezi olan faaliyetleri yerine getirememektedirler. Aynı zamanda, çocukların elektrik ve iletişim hizmetleri olmaksızın uzaktan eğitime erişmeleri mümkün değildir. Evlerin fiziksel koşullarından ötürü hasta aile bireylerine izolasyon uygulayamayacakları da açıktır. Sağlık açısından mevcut kırılganlıkları da dikkate alındığında, KOVİD-19 ile mücadele süresince hayatlarını devam ettirebilmeleri ve sağlıklarını koruyabilmeleri için yoksul kırılgan kesimlere yer (mahalle) ve birey/hane halkı temelinde destekler sunulmalıdır. Alınabilecek önlemlerden bazıları:

· Sosyal yardımlar kapsamında KOVİD-19 mücadelesi süresince bu yoksul kırılgan kesimlere düzenli nakit yardımında bulunulması,

· Yoksul kesimlerin gıda temininde sorun yaşamaması için erzak desteği/sıcak yemek desteği sağlanması,

· İçinde sabun, kolonya, kağıt mendil gibi malzemelerin bulunduğu hijyen kitlerinin dağıtılması,

· Su, elektrik, iletişim, doğal gaz faturalarının ödemesinin mücadele bitene kadar ertelenmesi

ve ödemelerinin zamana yayılması,

· Su, elektrik, iletişim, doğal gazı kesik olanlara ivedilikle su, elektrik, doğal gaz ve iletişim

hizmetlerinin yeniden verilmesi,

· Yoksul ve kırılgan kesimlerin ulaşabileceği mobil ve gezici sağlık hizmeti verilmesi,

· KOVİD-19 şüphesi gösteren evsizlerin izolasyonda olabilecekleri, düzenli ve besleyici gıdalarla

beslenebilecekleri, sağlık personeli desteği olan mekanların tahsis edilmesi,

· İlaç katkı paylarının KOVİD-19 ile mücadele süresince kaldırılması,

· Nüfus yoğunluğu oldukça yüksek olan bu mahallelerde düzenli aralıklarda dezenfeksiyon

yapılması,

· Mahallelerde sosyal yaşamın, dayanışmanın bir parçası olan kapı önü toplanmalarının

yapılmaması konusunda bilgilendirme yapılması,

· KOVİD-19’dan korunma, salgının önlenmesi konusundaki kamu spotlarının düzenli olarak STK’lar ve toplum önderleri aracılığıyla yoksul kırılgan kesimlerin çevrelerinde yayılmasının temin edilmesi,

· KOVİD-19’dan korunma ile ilgili olarak Arapça, Türkmence, Özbekçe, Peştuca dahil, düzenli ve düzensiz göç alınan ülkelerin dillerinde sosyal medya ve geleneksel medya aracılığıyla bilgilendirme yapılması.

Yukarıda sıralananlar gibi yoksul kırılgan kesimlerin ihtiyaç ve özelliklerini dikkate alan önlemlerin, bu kesimlerin mağduriyetlerini azaltmasının yanı sıra, halk sağlığını koruyacağı ve COVİD-19 yayılma hızını düşüreceği açıktır. İlgili kamu kurumları ve yerel yönetimleri koordinasyon içinde gerekli tedbirleri çeşitlendirip alacağını umuyoruz.

Sıfır Ayrımcılık Derneği

20 Mart 2020

Not: Bu bilgi notunda yapılan tespit ve öneriler bir ön değerlendirme olarak ele alınmalı, her bir kırılgan grup için, grupların kendi özelliklerini dikkate alan değerlendirmeler yapılmalıdır.”