Salas: Kürtlerin sorunlarını ulusal birlik çözer

Güney Kürdistan’da yaşanan siyasi krizin uzun yılların birikimi olduğunu söyleyen gazeteci yazar Necmettin Salas, krizin aşılması için Kürtlerin birlik olması gerektiğini belirtti.

Güney Kürdistan’da bir yıldır yaşanan kriz, partiler arası çözüm görüşmeleri, YNK-Goran ittifakı ve Kürt ulusal birliği konularında sorularımızı cevaplayan gazeteci yazar Necmettin Salas, bölge devletlerinin güneydeki krizin derinleşmesinde etkili olduklarını, belirtti.

YNK-Goran ittifakının daha da genişleyerek ulusal birliğe evrilmesi gerektiğinin altını çizen, Salas, KDP’nin dahil olmaması durumunda bile ulusal birliğin mutlaka geliştirilmesi gerektiğini, kaydetti. 

Salas sorularımızı şöyle yanıtladı:

KDP’NİN İKTİDARCI YAKLAŞIMI KRİZİ DOĞURDU

2003 Irak müdahalesinin ardından güney Kürdistan göreceli olarak sorunsuz bir durum yaşıyordu. Bu son bir yıldır çatışma olmasa da ciddi bir siyasal gerilim ve sistemsel tıkanma var. Siz bu krizin nedenini nasıl açıklarsınız?

Birinci Dünya Savaşı sonucunda güney Kürdistan, Irak diye oluşturulan devlet sınırları içinde kaldı. Diğer parçalarda olduğu gibi güney Kürdistan halkı da dağlarda özgürlük savaşı verdi. Mücadele uzun yıllar sürdü. Sonra Saddam batı desteğini de alarak kimyasal gazlarla on binlerce insanı katletti. Batı buna göz yumdu. Ancak Saddam, petrol zengini Kuveyt’i işgal edip çok fazla güçlenince batının ciddi tepkisini çekti. O güne kadar Saddam’ın yaptıklarını görmezden gelen batı dünyası 36. paralelin ötesine geçmesini yasaklayarak Kürtlere küçük bir bölgede kısmen de olsa özgür yaşam ve kendilerini yönetme olanağı sağladı. Ancak kendi içlerinde parçalı olan ve yönetme tecrübesi olmayan bölge Kürtleri bu fırsatı iyi değerlendiremeyerek hem ulusal birliği sağlayamadı hem de elinde tuttuğu zenginliği iyi değerlendiremeyerek tez zamanda ekonomik ve siyasal krizlerin içine düştü. İktidar KDP’ye verilmişti. Ama KDP iç sorunları aşmak, diğer parçalarla iyi ilişkiler kurmak ve ele geçen bu fırsatı tüm ulusun çıkarları için kullanmak yerine kendini daralttı ve en büyük parçayı sömürgeleştirmiş ve halen işgal altında tutan Türk egemenleriyle ilişkiler kurmaya, partisinin iktidarını esas almaya başladı. Hal böyle olunca da sözünü ettiğimiz krizler gelip kapıya dayandı.

İktidar neden KDP’ye verildi?

YNK görece daha açık ve demokrat bir yapıydı. Bu Ortadoğu’ya kötü bir örnek olarak görüldü. Örneğin Rojava demokratik yapısından kaynaklı batıyı rahatsız ediyor. Çünkü batının Ortadoğu projesine aykırıdır. İstediği gibi kontrole alamayacağını düşünür. Kapitalizm kendisinin tümden hakim olacağı bir sistem ister. Batı bundan dolayı KDP’yi tercih edince bu KDP ile YNK arasında var olan sorunların daha da büyümesine neden oldu.

DIŞ GÜÇLER KRİZİ DERİNLEŞTİRİYOR

Aslında bugünkü kriz uzun yılların biriktirdiği çözülemeyen sorunların sonucu olarak mı yaşanıyor?

Kesinlikle öyledir. Bir sorunu anlamak istiyorsanız kaynağına inmek durumundasınız. Güneydeki mevcut kriz de işte bu geçmişim birikmiş sorunları üzerinde çıktı. Tabi burada asıl sorun ulusal birlik ve bilinçle hareket edilmiyor olmasıdır. Örneğin kendi içlerinde sorunlar yaşadıklarında çözümü bir dış güce dayanarak yaratmayı esas alıyorlar. Oysa dış güç zaten sorunun kaynağı, dolayısıyla çözüm üretmez, sorunu derinleştirir.

Güney Kürdistan'da aydınlar, siyasetçiler sizin bu belirttiğiniz durumu görüyor mu gerçekten? Yoksa daha farklı mı bakılıyor?

Ne yazık ki buranın aydını atıldır. Zaten bir kesimi burada değil, yurt dışında yaşıyor. Diğer bir kesim ekonomik kaygıları var, sanatsal, kültürel faaliyetlerle bir gelir elde edemiyor, dolayısıyla kendisiyle sınırlı kalıyor. YNK’nin ve KDP’nin memuru durumuna gelmiş, bu partilerin siyasetine göre duruş belirliyorlar. Bir kısım aydın ise aslında klasik aydın hastalığını yaşıyor. Onlarda ‘ben aydınım, benim siyasetle, politikayla, siyasi partilerle işim olmaz. Ben yazımı yazarım, kitabımı yazarım, sanatsal faaliyetlerimi yaparım’ deyip işin içinden çıkıyor.

SİYASET ŞEFFAF DEĞİL

Bölge hükümeti içinde yer alanlar genelde KDP’yi eleştiren bir yerde duruyorlar. Ancak kendileri de hükümetteydi. Bütün sözü edilen sorunlar yaşanırken neden ses çıkarmadılar?

Hükümet varken hiçbir şey halka açık söylenmedi. Örneğin gelir nedir, nereye harcanıyor, bunun ne kadarı biliniyor ne kadarı bilinmiyor? Bunlar halka açıklanmadı. Yapılması gereken bilinen ve bilinmeyenlerin hepsinin halka açıklanmasıydı. Örneğin Türkiye’ye satılan petrol gelirinin ne kadar olduğu bilmiyoruz, KDP bu konuda bize bilgi vermiyor, deyip halka açıklama yapılmalıydı. Halk bankasının genel müdürü bu konudaki bilgilere sahip ama milletvekili olarak bizler sahip değiliz, denilebilirdi.

Örneğin CHP seçimden önce yayınladığı bir belgede halk bankasından 197 milyon dolar güneye para geleceğini söylediler. Ama 193 milyon geldi. Çünkü bunun 4 milyon doları AKP’ye bağış olarak verildi. Ama burada da kriz var. İnsanlar maaşlarını alamıyorlardı. AKP seçimlerde kullansın diye 4 milyon dolar bağış yapılabiliyor. Ve bunu söyleyen buranın hükümeti, vekilleri değil, CHP.

PARAYI ÇALANLAR KAÇIŞ PLANI YAPAR

Bölgeden petrolün dışarıya direkt satılması merkezi Irak hükümetinden gelen yıllık bütçe gelirini kesti ve direkt satıştan sağlanan gelirin tek bir partinin kasasına gitmesi kriz yaşanmasında etkili oldu mu diyorsunuz?

Evet. Tamamen böyledir. Bölgeye gelen para herkese yeterdi. Ama bu bir yere aktı. Garip olan şu ki, doyum noktası yok. Örneğin bir insan ev, araba alır, biraz servet biriktirir. Ama bir doyum noktası olur. Ama bununla sınırlı kalınmadı. Dünya bankalarında para biriktirdiler. Hadi bir yere kadar onu da anladık, ama en azından insanların maaşlarını ödeyin. Bu yapılmadı. İşin gerçeği bu doyumsuzluğu yaşayanlar kaçışın planını yapıyorlardır. Bununla kendilerini garantiye almak istiyorlar. Onun için de yurt dışında biriktirme yapıyorlar.  

YNK VE GORAN AYNI ÇİZGİDE PARTİLERDİR

Peki demokratikleşme vaadiyle ortaya çıkan Goran Hareketi neden bu paylaşım kavgası yaşanırken ve durum krize doğru yol alırken sessiz kaldı?

Goran hareketi ile ilgili bana göre yanlış ve eksik bilgiler var. Ben şahsen baştan beri çok fazla şey beklemedim.

Neden?

Bakınız uzun yıllardır Türkiye siyasetini yakından izliyorum. Goran Hareketi Anavatan Partisinin bir versiyonuydu. Özal elini dört partiyi birleştiriyorum diye kaldırırdı ya o da öyle. Goran hareketi özünde YNK’dir. Sayın Nuşirwan Mustafa YNK’nin ikinci adamıydı. Yanına bazı YNK’lileri, dışarıda olup da rahatsız olan bazılarını ve halktan bazılarını alarak bir parti kurdu.

Şimdi eğer çizgi partisiyseniz düşünceyle yol alırsınız. Kitle partisi iseniz, o zaman daha değişik ve zengin düşünceleri bünyenizde bulundurursunuz. Ama Goran kitle partisi olmaya çalıştı. YNK’den bir farkları yoktu. İkisi de aynı şeyleri söylüyor.

Bölge devletlerinin bu krizde etkisi var mı sizce?

Bölge devletleri etraflarında kontrol edemeyecekleri yapıların içini kaşır ve parçalamaya çalışırlar. Bunu federe bölge için de yaparlar. Ama tüm Kürt partilerinin birlikte hareket etmesini, aralarında dostluk olmasını isteriz. Olması gereken de budur. Tabanları arasında bir çatışma, bir sorun da yoktur.  

KUZEY'DE DÜŞMAN OLAN GÜNEY'DE DOST OLMAZ

Türk devleti KDP’yle sıkı ilişkileri var. Sizce bir yerde düşman olan başka yerde dost olabilir mi?

Hayır olamaz. Örneğin eğer Türk devleti PKK ve YNK’ye karşı KDP’yi güçlendirin diyorsa, o zaman KDP bunu sorgulamalıdır. Eğer düşmanınız sizden övgüyle söz ediyorsa sorgulamak durumundasınız. Kuzeyde Kürt şehirlerini yerle bir edenler burada da YNK’yi bitirmeyi hedeflerken senden övgüyle söz ediyor. İşte bu durumu sorgulamak gerekir.

İTTİFAK ULUSAL BİRLİĞİ GİTMELİ

Geçtiğimiz aylarda YNK-GORAN arasında bir ittifak durumu gelişti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kürt partilerinin bu şekilde bir araya gelmesi sevindirici bir durumdur. Keşke tüm Kürt partileri bir araya gelse. Kürt Halk Önderinin ulusal kongreyi toplama gayreti de birlikte hareket etmeyi sağlamaktır. O açıdan Kürt partileri arasında gelişen böylesi birlikler iyidir. Olması da gerekir.

Kaldı ki, Goran Hareketi ile YNK hareketi ayrıştıktan sonra iki tarafta etkili olamadılar. İstedikleri sonucu alamadılar. Bir araya gelip yolsuzlukların, hırsızlıkların önüne geçebilirlerse, dışarıyla ilişkileri doğru temelde kurabilirlerse iyi olur. Ama dileriz ki, iktidar olduklarında bugün KDP’nin yaptıklarını yapmazlar. Keşke KDP dahil diğer tüm partiler bu birliğe katılsa.

Böyle bir ihtimal var mı?

Bence var. KDP tabanında da mevcut siyasetten rahatsızlıklar var. Bence giderek bu birliğe katılımlar olur. Direkt katılamayanlar destek verir, oyunu verir. Aydınlar destekler. Ama bu birliğin halka açık ve samimi olması gerekir. Bu güven verir.

Bu birliğin halka açık, şeffaf olacağını söylemek mümkün mü? Siz bu hususta umutlu musunuz?

Henüz net bir şey göremiyoruz. Benim söylediklerim olan şeyler değil, olmasını istediğimiz, umut ettiğimiz şey. Sonuçta iki yapıda sosyal demokrat ama zihniyet olarak kapitalizmden etkilenmiş yapılardır. Kürtlere karşı açık olmalılar. Değişik halklarla sorunların çözümünde demokratik olmalılarKerkük sorunu, şengal sorunu, araplarla sorunların çözümünde, demokrat olmalılar. Mevcut krizi çözmede samimi olsunlar.

BÖLGE ÜLKELERİ BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN’A RAZI OLMAZ

Bağımsız Kürdistan tartışması KDP tarafından sürekli gündemleştiriliyor. Bunu nasıl görüyorsunuz?

Bence çok gerçekçi değil. Güney Kürdistan'da etrafı çevrili küçük bir yapı. AB, ABD halen erken dediler. Türkler, araplar karşı çıkıyor. Etraf sarılı, açlığa mahkum ederler. Petrole dayalı bir tüketim ekonomisine sahipsin. Hiçbir yatırımın, üretimin yok. Herşey dışarıdan geliyor.

Ulusal birliğin Kürtler içinde sağlanabilmesi için ne yapılması gerekir?

Kürdistan'ın üç parçasında etkili olan Kürt halk önderi Sayın Öcalan’ın çizgisidir. O zaman buradaki güçlerle kuzey ve rojavada etkili olan güçler arasında birlik gelişmeli. Örneğin Goran –YNK ittifakı PKK ile de iyi ilişkiler kurmalı. Kürdistan parçaları arasına sınırlar çizmekle, hendekler kazıp ekonomik ambargolar uylamakla birlik oluşmaz. Bunun bırakılması gerkir. Bunlar yapılmaz taraflar hepsi ilişki kurarlarsa ulusal birlik gelişir.

KDP GELMEZSE DE ULUSAL BİRLİK SAĞLANABİLİR

Şimdi Kürtler ulusal birliği çok tartıştı. Ama bir türlü olmadı ve herkes KDP’nin bu konuda sorun çıkardığı görüşünde. Sizce KDP’siz bir ulusal birlik sağlanamaz mı?

Kesinlikle sağlanabilir, sağlanmalıdır da. Kim gelirse onunla ulusal birlik kurulur. Birilerini beklemenin lüks olduğunu düşünüyorum. KDP gelirse ne ala ama gelmezse de gelmeyebilir. Türk devletiyle ilişki içinde yaşayabilir. Ama sonu ne olur onu da kendisi düşünmeli. Ulusal birliğe gelmeyen kendisi kaybeder. Çünkü dönem artık böyle bir kongreyi zorunlu kılıyor.

MUSUL OPERASYONU BİRKAÇ YILI ALIR

Biraz da Musul’u konuşalım. Musul bu savaşın merkezinde yer alıyor. Ve Musul alınmadıkça DAİŞ’in bitirilemeyeceği dolayısıyla sorunların çözülemeyeceği söyleniyor. Yakın dönemde bir musul operasyonunu ön görüyor musunuz?

Bu yönlü planların olduğunu biliyoruz. ABD seçimlerine kadar böyle operasyonun geliştirileceği ve Musul’un alınacağı söyleniyor. Ancak ben bu kadar kısa sürede bunun olabileceğini düşünmüyorum. Bana göre bu çok sıkıntılı bir operasyon olacaktır. DAİŞ açısından Musul ve Rakka vazgeçilmezdir.

Musul iki yıldır DAİŞ’in denetiminde ve ana üssü durumunda. Okul, şehir yönetimi her şey DAİŞ’in denetiminde. Liseler de gençleri eğitiyorlar. Fiziki olarak herkesi savaşa hazırlıyor.

Mevcut durumda şehrin etrafına birbirini çevreleyen hendeklerden üç çember atmış durumdalar. Birincisi geniş ve hiçbir tank, zırhlı araç geçemez. İkincisi derin ve petrolle doldurulmuş. Ola ki, birincisinden geçildi, o zaman bu ateşe verilecek. Bu da geçildiğinde üçüncüsü de mevzi olarak kazılmış ve burada çetin bir savaş yaşanacak. Militan sayısı oldukça fazla dolayısıyla da kolay savaş olmayacak. O açıdan bence Musul operasyonu birkaç yılı alacak bir süreç olur.

HEWLER PROTOKOLÜ İLE ABD’NİN PARALI ASKERİ OLMAYI KABUL ETTİLER

Hewler ile ABD arasında Musul operasyonunu kapsayan bir protokol imzalandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu protokol güney hükümetiyle değil KDP ile yapılmış bir protokoldür. Bence ABD sırtını tümden Araplara dayamak istemiyor.

Neden?

Çünkü Araplar hem mezheplere bölünmüş hem de mezhepler kendi arasında bölünmüş bir yapı. DAİŞ de bu mezheplerden biri adına hareket ediyor. Şiiler de mevcut durumda kendi aralarında bölünmüş durumdalar. Hal böyle olunca ABD Kürtlerle görüşmeler yapmak durumunda. Çünkü mevcut durumda bölgedeki diğer güçlere göre DAİŞ’e karşı etkili mücadele yürüten tek güç Kürtlerdir.

Protokol maddeleri de çok tartışılıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu protokolle bence Kürtler ABD’nin resmi askeri olmayı kabul etmişlerdir. Çünkü ABD 60 bin peşmergenin maaşını bizzat kendisi verecek ve komutada 560 ABD askeri görev alacak. Bunlar peşmerge gücünü yönetecek.

Şimdi Musul operasyonu için bölgeye ekonomik yardım verilse başka olurdu. Ama öyle değil, direkt peşmergeye maaş olarak verecek. Zaten Musul kurtarıldıktan sonra da Kürtler oradan çıkacaklar. Anlaşma bu şekilde yapılmış. Oysa Kürtler yıllardır peşmerge ve gerilla olarak tek bir kuruşun kaygısını gütmeden gönüllü şekilde kendi toprakları ve özgürlüğü için mücadele ediyor. Şimdi Musul operasyonuna gidecek peşmerge ABD için gidecek ve geri de gelmeyecekler. Bunu peşmergeler de biliyor ama sadece öldüklerinde ailelerine birkaç kuruş para bırakacakları için kabul ediyorlar. O açıdan bence kesinlikle bu anlaşma gözden geçirilmelidir.

Ama PKK katılırsa kendi iradesiyle katılacak. Daha önce bu şekilde katılacağını açıklamıştı. Kendi emir komutasını kendisi yapar. Parayla da katılmaz. En azından benim bildiğim PKK’nin katılması böyle olur.

PKK’Yİ MEŞRU GÜÇ YAPMAMAK İÇİN MUSUL OPERASYONUNA RESMİ KATILMAK İSTEMEZLER

Türk devleti ve KDP PKK’nin Musul operasyonuna katılmasına karşı olduklarını söylüyorlar. Neden sizce?

Kendi üniformasıyla, kendi adıyla, kendi iradesiyle katılan PKK resmi olarak muhatap alınmış olacaktır. Bu da Türkiye ve KDP gibi güçleri rahatsız eder.

Kerkük ve Hewler savunmasında bu durum oldu. Şimdi neden olmasın?

Tam olarak bence aynı şeyler değildir. Bugün planlı bir savaşa girilmesinden söz ediyoruz. ABD, batı bir gün bir yerde direkt PKK, HPG gerillalarıyla aynı hedefte bir temas sağlarlarsa bu sadece orayla sınırlı kalmayacak, bir şeylerin başlangıcı olacaktır. Yani aynı cephede aynı hedef için yan yana savaşacaksınız, ama yasalarınızda da terörist olarak göreceksiniz. Bu olmaz artık.

Musul operasyonuna kimin katılacağı kadar geleceğine dönük de tartışmalar yapılıyor. Sizce bunu tartışmak erken midir? Yoksa ne dersiniz?

Oldukça önemli bir husus. Bu operasyon 50 bin kişiyle olacak şey değil. Sadece Araplarla da olmaz. Bence bu operasyon için 100 binlerce asker gerekecek. Koalisyon hava güçleri katılacak. NATO bence asker verecek. Dolayısıyla bu durumda Musul’un geleceği de tartışma konusu olacak. Bir de Musul karışık bir yer. Şu anlamda farklı etnik ve dini yapılardan oluşuyor. İşte bu durumda Musul kurtarıldıktan sonra da şimdi ki Kerkük gibi tartışmalı bir yer haline gelecek. Yıllarca gündemde kalır bence bu durum. Örneğin Musul’u almak için yapılacak harcamaların karşılığını almak isteyeceklerdir. Onun için de oranın petrolünü yıllarca kendileri için isteyeceklerdir.

Musul’un alınması durumunda harita yeniden gündeme gelmeyecek midir? Bu durumda Musul’u eskisi gibi statüsüz bırakmak mümkün olur mu?

Bence olacaktır. Ortadoğu’da olmayacak şey yoktur. Kaldı ki Ortadoğu da ne zaman ne olacağını bilmek de çok zordur. Sabah ne olacağı öğlen ne olacağı bile belli değil. O açıdan burada olmaz diye bir şey yoktur burada.