'4'üncü Geleneksel Süleymaniye Form'a' katılmak üzere Kürdistan Bölgesi'nin Süleymaniye kentine gelen Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Müslim Suriye’nin yeniden yapılanması ve bu yeniden yapılanma içerisinde Rojava’nın nasıl bir yer bulacağı konularını Roj News'e değerlendirdi. Son süreçte gündemde olan Suriye'de demokratik federalizm tartışmaları, Cenevre görüşmeleri ve Türkiye’nin PYD ve YPG’yi terör örgütü olarak tanımlaması ve Rojava'ya yönelik saldırılara ilişkin soruları yanıtlayan Müslim, Kürtlerin demokratik bir Suriye’nin oluşturulmasında önemli bir güç olduğunu kaydederek Kürtlerin olmadığı herhangi bir proje ve çözümün başarılı olmayacağını belirtti.
PYD Eşbaşkanı Salih Müslim Türkiye’nin PYD ve YPG’ye yönelik terör suçlamalarına da yanıt vererek Türkiye’nin kirli oyunlar peşinde olduğunu ve Türkiye’de barış ve istikrar yanlısı bir politika izlediklerini kaydetti.
Son birkaç gündür Suriye sisteminde değişimlerin olacağı tartışılıyor. Özellikle de Suriye demokratik federasyonu tartışmaları var. Yarın da bunları tartışacak bir toplantının olacağı söyleniyor. Gelecek açısından siz nasıl bir sistem öngörüyorsunuz, nasıl bir sistem üzerine tartışıyorsunuz?
Suriye’de demokrasi talebi temelinde değişimler oldu. Son 5 yıldır yürütülen mücadele ekseninde birçok şey de açığa çıktı. Suriye’deki en dikkat çekici mücadele deneyimi bizimdir. Halkın çıkarları temelinde geliştirilen projeler kapsamında öz savunmadan tutalım, halkı örgütlemeye kadar en dikkat çekici sistem bizimkidir. Suriye savaşı içerisine katılan birçok güç vardı, onların da iktidar değişim talebi vardı, ancak onların talebi bir iktidarın gitmesi ve yerine başka bir iktidar gücünün gelmesi temelindeydi. Bugün de sistemsel değişim konusunda en başarılı deneyimin Kürtlerin deneyimi olduğu görülmektedir. Diğer hiçbirinin projesi yok. Biz bir tecrübe olduğunu söylüyoruz ve açık kapı da bırakıyoruz. Bu açık kapı bırakılarak bu proje hem genişletilebilir hem de daraltılabilir. Yine imkanlarını oluşturabilirsin. Böyle bir projeyi geliştirmek ve genel Suriye için de bir model haline getirmek esas hedef. Herkesin kendisini içinde gördüğü, eşit haklara sahip olduğu bir sistemi öngörüyoruz.
2012 Temmuz ayından bu yana Rojava özgürleştikten sonra bu deneyimimizi her gün biraz daha geliştirdik. Biz 2013 yılında durumun böyle gitmeyeceğini anlayınca demokratik özerklik ilan ettik. Ve o günden bu yana gelişmeye devam ediyor. Son yaşanan gelişmelerle birlikte, yine kendisini bu sistem içerisinde ifade eden, bu sistem içerisinde yer bulan diğer azınlıklara baktığımız zaman bu sistemin daha fazla geliştirilmesi gerektiği kanısına vardık. Arayışımız bu temelde. Belki birileri federalizm diyor, birileri özerklik diyor, herkes bir şey söylüyor, hepsi de doğrudur. Bizim için önemli olan tüm etnik yapıların ve azınlıkların kendisini içinde görebileceği, ifade edebileceği bir sistemin geliştirilmesidir.
Bundan birkaç gün önce her üç kantonun temsilcilerinin diğer halklara, etnik ve dini yapılara biraraya gelme temelinde yapmış olduğu bir çağrı oldu. Federalizmden bahsediliyor, yani o da statik ve değişmez bir kalıp değildir. Federalizmin olduğu ülkelerde farklı deneyimler oldu, her ülkenin halkları, etnik ve dini grupları bir araya gelip ihtiyaçları temelinde bir sistem belirlemişlerdir. Dolayısıyla biz de bu süreçte herkesin kendisini içinde görebileceği bir sistemin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyor ve bunu daha yararlı görüyoruz. Suriye’nin parçalanmaması, birlik ve bütünlük içinde kalması için başka projeleri olanlar varsa, buyursunlar bunu tartışalım. Ama yoksa da tek proje budur. Bizimle birlikte yaşayan halklar ortak bir yaşam için biraraya gelmeye, toplanmaya ihtiyaç duydular. Tahmin ediyorum ki kısa bir süre sonra da toplanıp herkesin kendisini nasıl ifade etmesi, nasıl yer bulması gerektiği ve birlikte nasıl yaşanılması gerektiği yönünde de bazı kararlara gideceklerdir. Esas olan parçalama değildir.
Kuşkusuz bu demokratik projeyi benimsemeyenler, buna karşı çıkacak ve bu projenin düşmanı olanlar olacaktır. Böyle bir sistemde çıkarını görmeyenler, buna karşı çıkacaklardır. Çünkü bu sistem içinde kadınından tutalım toplumun tüm kesimlerine, yine birlikte yaşayan halkların hepsi kendisini içinde bulacaktır, bu sistemin yasaları olacaktır. Bana göre bundan daha iyi bir proje de yok.
Demokratik federasyon gelişirse kantonların durumu ne olacak? Kantonlar fesih mi edilecek?
Kanton temsilcilerinin kendileri zaten bu çağrıyı yaptılar. Kuşkusuz daha geniş ve daha iyi bir şey varsa, zaten doğal olarak kantonlar ortadan kalkacaktır. Kanton idareleri, meclisleri böyle bir sistem oluşursa bu sisteme entegre olmak zorundalar. Ya da eskisi gibi kalmak isterlerse de başka bir biçimde, o federal yapı içerisinde kalıp birbirleriyle ilişki temelinde de varlıklarını koruyabilirler. Bunun kararını, bu durumu oturup tartışacaklar vereceklerdir. Yani kanton temsilcileri kendileri bu çağrıyı yaptı, dışarıdan kimse gelip onlara bunu dayatmadı. Kendileri çağırı yapıp nasıl birlikte ortak yaşamak istediklerinin kararını diğer halklarla birlikte vermek istiyorlar.
Bu federasyonun sınırları nasıl belirlenecek? Yine bu sistem içerisinde yer alacak etnik yapı ve gruplar nasıl bir temsil bulacak?
Şimdi böyle bir proje için ancak şu an kalın hatlarına değinebilirsin, ayrıntılara inemezsin. Şimdi bizde birlikte yaşayan halklar var, etnik ve dini yapılar var. Birlikte yaşamaları gerekiyor. Dolayısıyla “Bu benim sınırım bu da senin sınırın” diyemezsin. Rojava’da oluşan kantonların sınırları böyle değildi. Özgürleşen başka yerler sonradan katıldılar, Til Ebyad (Girê Spî) önce içinde değildi. Özgürleştikten sonra oranın meclisi toplanıp Kobanê kantonuna bağlanmak istediğini söyledi. Meclisin kendisi bu kararı verdi. Dolayısıyla şimdi hem özerkler hem de idari olarak Kobanê kantonuna bağlılar ve onlarla bir ilişki ve iletişimleri var. Bunun için şimdi olsa da buna benzer başka yapılar da olabilir. Mesela Rakka’dan, Minbiç’ten bahsediyoruz, onlar daha özgürleşmemiş. Yarın özgürleşirlerse meclisleri oluşursa, orada bulunan halklar bunun kararını verecekler. Ona göre de genişler. Mesela Süryaniler var, Keldani ve Hıristiyanlar var, onlar nasıl ortak yaşayacaklarının kararını kendileri verecekler.
Bu proje özellikle PYD ve Rojava kantonları tarafından dillendiriliyor, onlar bunu tartışıyor. Peki, dış güçlerin bu projeye hiç destekleri oldu mu ya da bu projeyi desteklediklerini söyleyen dış güçler oldu mu?
Yani Rojava dışında başka projesi olan güç yok. Sen gidip başka bir ülkeye “Böyle bir projemiz var, gel destekle” diyemezsin. Ben Suriye için çözüm isteyen tüm güçlerin böyle bir projeyi destekleyeceğine inanıyorum. Çünkü böyle bir projeye sahip olan başka bir güç yok. Ama demokratik bir Suriye’nin oluşmasını istemeyen güçler de karşı çıkacaklardır. Biz diğer ülkelerle bu projenin yorumunu yapmışız, ancak hiç kimseden desteklemeleri yönünde talepte bulunmamışız. Bu projeye her şeyden önce bizlerin inanması ve bizim kendimizin desteklemesi gerekiyor. Biz sadece kimsenin düşmanlık yapmasını istemiyoruz.
Suriye’nin kuzeyi için demokratik federalizm düşünülüyor. Genel Suriye’nin demokratikleşmesi için ne düşünüyorsunuz? Bu konuda bir öneriniz, düşünceniz var mı?
Diğer dini ve etnik yapılar kendi kararlarını verecekler. Federasyonlarını, özerkliklerini oluşturabilirler. Bizim görüşümüze göre demokratik federalizm temelinde birbirleriyle yaşayabilirler.
Varlığımızı merkezi olmayan bir Suriye’de görüyoruz. Projemiz de sadece bizi değil, genel Suriye’yi de güçlendirecektir. Bu projeyle insanlar kendilerini daha özgür hissedeceklerdir. Herkes savunması, ülkesi için karar verecek ve çalışacak.
Suriye’de mevcut durumun iyileştirilmesi için Cenevre görüşmeleri başlayacak. Kürtler bu toplantıda yer almayacaklar. Kürtlerin katılmadığı böylesi bir toplantı sizce başarılı olur mu?
Suriye içinde bir gerçek var, yine eylemci, karar sahibi, duyarlı, politize olmuş bir güç var. Şimdi bu güç Suriye’den uzaklaştırılırsa, zaten Suriye rotasını şaşırır. Daha önce olan sistem Baas sistemiydi. Bu sistem insanların düşüncesini köreltti. Kendi hakkında karar veremeyecek bir topluluk oluşturulmuştu. Siyasal anlamda neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmeyecek bir yapıydı bu. Siyasi tecrübeleri yoktu. Bu yüzden kim nereden geldiyse, kendisine doğru çekmeye çalıştı. Suriye içinde düşünce yapısı 2 bin yıl önceden kalmış insanlar vardı. Bazı cihatçılar gelip hilafet yapmak için savaşıyorlar. Suriye içinde mücadele başladığından bu yana en fazla politize olan güçler gerçekten Kürtler. Şimdi kendisini savunabilen, karar alabilenler Kürtler. Böyle bir durumda kalkıp Kürtleri çözüm sürecinden uzak tutmak isterlerse, o zaman bu kendilerinin de çözüm istemediği anlamına gelir. Kürtlerin katılmasını istemeyen her bir gücün farklı sebepleri olabilir. Ama bize göre Kürtleri bundan uzak tutmak, siyasi çözümü istememektir. Bunu isteyen rejim de olsa, diğer güçler de olsa sonuç değişmeyecektir. Kürtler hem projeleriyle, hem aktiflik durumlarıyla yeni bir Suriye’nin yaratılmasında rol oynayabilir, buna öncülük edebilirler. Böyle bir gücü uzak tutmaya çalışırsan, o zaman bu çözüm istemediğin anlamına gelir. Kürtlerin içinde olmadığı, öncülük etmediği hiçbir proje ve karar başarıya ulaşamaz.
Staffan De Mistura da son açıklamasında Kürtler olmadan, diğer farklı etnik yapı ve gruplar katılmadan toplantının başarılı olmayacağını, dolayısıyla katılmalarını istedikleri yönünde bir açıklamada bulundu. Bunun önünde engel olanlar kimlerdir?
Biz bu toplantıyı yürüten, Rusya, ABD ve AB ile de görüştük. Hepsi de bizimle aynı görüşte ve Kürtlerin olması gerektiği düşüncesinde. İstemeyenler de Suriye’nin çözümünü istemeyenlerdir. Kimdir bunlar; şiddet yanlısı güçleri oluşturan ve tüm Suriye halklarının başına bela haline getirenlerdir. Çözümü istemeyenler bu güçlerdir; yani Türkiye’dir, Suudi Arabistan, Katar gibi güçlerdir. Biz akıllı ve sağduyulu davranmalarını umuyoruz. Çözüm istemeyen bu güçlerin başına, Suriye’de başlayan hastalık gelebilir. Onlar da bu hastalığa yakalanabilirler. Düşmanlık yapmamaları onların da çıkarına olacaktır.
Staffan De Mistura Kürtleri çağıracaklarını söylüyordu. Size bu yönlü bir çağrıları oldu mu?
Çağırmış olsalardı zaten bugün Süleymaniye’de olmamış olacaktım. Şu ana kadar bize herhangi bir davet gelmedi.
Suriye’de bir ateşkes ilan edildi. QSD de ateşkese yaklaşımını ortaya koydu. Fakat buna rağmen bugün Halep’te saldırılar oluyor. Suriye ulusal koalisyonuna bağlı güçlerin orada bulunan QSD güçlerine saldırdığı belirtiliyor. Bu durum ateşkesi nasıl etkiliyor? Uluslararası güçlerin ateşkes durumunu koruması için herhangi bir girişiminiz var mı?
Yaşananları, ister Şêx Maqsud'da olsun ister başka bir yerde olsun, günlük olarak yaşananları aktarıyoruz. Bir ateşkes komitesi var, haftada iki kez toplanıyor bu komite. Günlük olarak orada yaşananlar hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Halep’te şu ana kadar saldıranlar ateşkese uyacakları yönünde söz verenlerdir. Bu bir çelişki tabii. Bildiğiniz gibi Cephet el Nusra’yı çıkardılar. Yine DAİŞ’i çıkardılar. Bu ateşkes BM’nin istediği gibi de yürümedi. Birçok yerde Cephet El Nusra’nın olduğu biliniyor, neden vurmuyorsunuz denildiğinde de “orada siviller var, onun için vurmuyoruz” deniliyor. “Peki, bugün bize karşı savaşanları niye durdurmuyorsunuz?” diye soruyoruz. Ateşkes kararı alınmadan önce de biz de bu karara katılmamız gerektiğini belirtmiştik. Ama bunu yapmadılar. Ateşkesi takip edecek karadan güçleri yok. Raporlar veriliyor, biz de o raporları iletiyoruz. Biz başından beri bize saldıran bu güçlerin ateşkese uymayacaklarını biliyorduk.
‘Türkiye’nin saldırılarını kimse kabul etmez’
Yine Türk devletinin saldırıları oluyor son süreçte. Bu saldırıların durdurulması için sizin diğer güçlerle, uluslararası güçlerle görüşmeleriniz oluyor mu?
Evet, hepsini rapor ediyoruz. Dün Amude’de olanları, yine sınırı geçme durumlarını aktarıyoruz.
Peki herhangi bir tutum sergilemiyorlar mı?
Şu ana kadar tatmin edici bir tutumları olmadı. Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın bir tutumu olmuştu. Kuşkusuz Türkiye’nin saldırılarını kimse kabul etmez.
Özellikle ABD ve De Mistura neden tutum göstermiyorlar?
Biz de bilmiyoruz neden tutum sahibi olmadıklarını.
‘Biz Türkiye’de istikrar ve barıştan yanayız’
Son süreçte Ankara’da patlamalar oldu, bunu YPG’nin üzerine atmaya çalışıyor? Neden böyle bir karşıtlık yapmaya çalışıyorlar, son patlamayı gerçekleştirenlerden birinin de YPG tarafından eğitildiğini söylüyorlar. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Biz Türkiye’de bir istikrarın olmasını istiyoruz. Biz bunu onlarla oturduğumuzda da açık bir biçimde söyledik. Barışın gelişmesi için elimizden ne geliyorsa yapacağız demiştik. Arabuluculuk gerekiyorsa onu da yapabileceğimizi söylemiştik. AKP, Erdoğan bunu kabul etmiyor. Gerekçeler arıyorlar sürekli. Ankara'da gerçekleşen ve 37 kişinin hayattını kaybettiği patlamayı Erdoğan kendi eliyle yaptı diyebilirim. Evinde oturup insanları suçlamak kolay. Ellerinde nasıl bir delil var, hani delil? Bunu herkes yapabilir, ben de yapabilirim. Hem bunu hem de bundan öncekini YPG'nin üzerine atmaya çalıştılar. Bununla kendisini yalancı çıkardı. Bu patlamadan dolayı da yalancı çıkacaktır. Bu patlamayla hiçbir alakamız yoktur. Bizim prensiplerimize de aykırıdır. Biz istikrardan yanayız. Gidip Ankara’da patlama yapacağıma her gün tanklarla bizi vuruyorlar, onlara cevap verirdik. Neden gidip Ankara’da patlama yapalım ki? Bu oyundan vazgeçmeleri gerekiyor. Türklerin daha önce yaptıkları da var, bu konudaki pratikleri de var. MİT yoluyla yapmış oldukları oldu, bunu hep başkalarının üzerine atmak istediler. Bu kirli oyunlardan vazgeçsinler. Türkiye’de istikrarın olması için elimizden geleni yaparız. Çünkü Türkiye’deki istikrar bize de hizmet eder. Biz böyle düşünüyoruz, buna inanıyoruz.
Bundan birkaç yıl önce AKP hükümeti size resmi davet etti ve gidip Türkiye’de görüşmeler yaptınız.
Evet doğru, Dışişleri Bakanlığı ile görüştüm.
Neden bu görüşmeler ilerlemedi? Şimdi YPG’yi, PYD’yi bir terör örgütü olarak tanımlıyorlar. Neden böyle bir düzeye gelindi?
Türkler hep bir şey söylerler ama başka bir şey yaparlar. Türklerin amacı Kürtlerin haklarını elde etmemesidir. PYD’yi kendi çizgimize çekip kendimiz için kullanabiliriz hesabı yaptılar. Bizi ENKS'nin ve diğer tarafların hizmetine koymak istediler. Fakat biz bunu yapmadık. Biz her şeyden önce varlığımızın kabul edilmesi gerektiğini belirttik. Fakat bunu da yapmadılar. Şimdi biz de onların siyasetine hizmet edecek düzeye gelmediğimiz için bize, “Madem benim siyasetimin hizmetine girmedin, o zaman seni terörist ilan edeceğim.” dediler ve şimdi bunu yapıyorlar.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Kuşkusuz önemli bir süreçten geçiyoruz. Siyasi bir mücadele yürütülüyor. Halkımız öncülerine güvenmeli. Demokrasi talep ediyoruz, kimseye zulüm etmedik, kimsenin ülkesini de talep etmedik. Kimseyi de evinde öldürmedik. Hem davamız haklı, hem de yolumuz haklı. Tek temennimiz halkımızın da bu bilinçle hareket etmesi ve daima bizimle yol almasıdır. Tüm halkımızın üzerine düşen görev ve sorumluluklar vardır. Bunlar sadece siyasetçilerin görev ve sorumlulukları değildir. Ortadoğu’da, Rojava’da, Kuzey’de olsun, gerçekten Kürtleri bitirmek isteyenler var. Bunları boşa çıkarmak da birlikten geçer. Bu sınavdan da ancak başarılı bir şekilde böyle çıkarız. Halkımız nerede olursa olsun bu bilinçte olmalı, böyle hareket etmeli. Düşmanın türlü türlü oyunları var. Bunların tümünü boşa çıkartacağımızı umuyorum. Babayı oğlundan koparmak isteyen düşman şunu bilmeli, eğer oğul yoksa, baba da yoktur, kardeş yoksa diğer kardeş de yoktur. Kardeşi kardeşe kırdırtmak istiyorlar. Dolayısıyla birlik olmalıyız, gençlerimizin arkasında durmalıyız. Başarı da bizim olacaktır.