Sancar: Demokratik bir iktidar oluşturabiliriz

HDP Milletvekili Mithat Sancar, AKP'nin artık ülkeyi daha fazla yönetemeyeceğine dikkat çekerek, demokrasi güçleri ve muhalefetle bir demokratik iktidarın oluşturulabileceğini söyledi.

Kayyum gasbı başta olmak üzere demokratik anayasa, yargı reformu ve demokrasi ittifakları konusunda ziyaretlerde bulunan HDP Milletvekili, Meclis Başkanvekili Mithat Sancar, İHD’deki buluşmada gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

'OHAL'İ EBEDİ HALE GETİRMEK İSTEDİLER'

Sancar'ın açıklamasında öne çıkan bölümler şöyle:

Yeni anayasanın, demokratik anayasanın acil ihtiyaç olduğu gerçekliği uzun süredir biliniyor ama 1-1,5 yıllık gelişmeler bu konuya hayati bir aciliyete kavuşturdu. 16 Nisan referandumu ile kabul edilen değişiklikler 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulalım derken daha da geriye götürdü ülkeyi. Tek adam rejimi oluşturuldu, hak ve özgürlük güvenceleri iyice zayıflatıldı, sistemin denge-fren mekanizmaları tamamen bozuldu. Üstelik o referandum OHAL şartlarında yapılmıştı ve iktidarın bütün devlet imkanlarını hoyratça kullandığı koşullarda bir kampanya yürütmek zorunda kalmıştı muhalefet ve demokrasi güçleri. Bütün o olumsuz şartlara rağmen ancak yüzde 51 civarında bir oyla kabul edilebildi. Ayrıca unutmayalım o dönemde YSK’nin kararlarının yarattığı çok büyük şaibeler vardı.

Anayasa değişikliği toplumun çok geniş kesiminin kabulünü almadan ayakta duramaz.

24 Haziran seçimleri aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı sisteminin yürürlüğe gireceği tarihi de geçtiği süreci işaret ediyordu. Yine çok olağan dışı baskı ortamında antidemokratik şartlar altında bir seçim yaşadık ona rağmen Cumhurbaşkanlığı ancak yüzde 1-1,5 oy farkla seçilebildi.

Anayasa değişikliğinin amacı OHAL’i ebedi hale getirmekti.

'İKTİDAR 31 MART KAYBINI HAZMEDEMİYOR'

31 Mart yerel seçimleri aslında sadece yerel seçim değildi. Bunu biz söylemiyoruz. Bunu bizzat iktidar söylüyor. 'Bu bir referandumdur' diyerek kampanya yürüttü iktidar. Daha önce bütün olumsuzluk şartlara rağmen ancak kıl payı amacına ulaşan iktidar 31 Mart’ı referanduma çevirdi ve bu referandumu kaybetti. İktidar referandum havasında geçmesini çok istediği 31 Mart seçimlerini kaybetti ama bu kaybı hazmedemiyor. Ardından İstanbul seçimlerinin hukuksuz bir şekilde yenilenmesi hamlesiyle karşılaştık ve orada daha büyük bir farklı bir kaybetti. Demek ki biz 31 Mart ve 24 Haziran seçimlerini şu 16 Nisan’da başlayan referandumlar silsilesinin finali olarak görebiliriz. Buna toplum olarak hakkımız var. Buna demokrasi güçleri olarak hakkımız var.

İktidar, kendisini ancak keyfi ve otokratik bir sistemde güvence altına alabiliyor.

'AKP, GEÇMİŞ HÜKÜMETLERİN GÜNAHLARINI DA DEVRALDI!'

Bu iktidarın günahları çoktur. Bu iktidar 1990’daki günahları da devralmış. İktidar, 1980 12 Eylül’ünün mirasını devralmış. Bu iktidar uzun yıllar kendi meşruiyet kaynağı olarak vurguladığı halk iradesi ilkesini de bir kenara bırakmıştır. Şimdi bizim bütün bunları dikkate alarak yapmamız gereken şey özgürlük, adalet, demokrasi, eşitlik temelinde en geniş katılımla bir demokrasi ittifakı oluşturmak ve bu zeminde yeni demokratik bir anayasa çalışması yapmaktır.

'ARTIK YÖNETMESİ MÜMKÜN DEĞİL'

Gündemimizin önemli bir konusu kayyım uygulamasıdır. Kayyum darbesi bu sistemi en iyi anlatan politikadır aslında. Kayyum darbesi 'Ben istediğimi yaparım' anlayışının, 'ben istediğim kararları alırım, halk iradesini tanımam ve hukuk tanımam' anlayışının somut, çarpıcı bir göstergesidir. Oradaki hukuksuzluk çok açık, bunu anlatmaya ihtiyaç duymuyoruz. Burada halk iradesini tanımama tutumu da son derece nettir. Bizler diyoruz ki, halk iradesini tanımayan, hukuku tanımayan bir iktidarın uzun süre ülkeyi yönetmesi mümkün değil. Artık bundan sonra yeni bir aşamaya geçilmiştir. Kayyum darbesi, bu yeni aşamada hepimize çok önemli görevler ve sorumluluklar yüklemektedir.

'STRATEJİMİZ BAŞARDI'

31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde HDP olarak batı şehirlerinde iktidarı geriletmek, Kürt kentlerinde kayyumları göndermek parolası ile yürüttük çalışmalarımızı. Bunda da başarılı olduk. Fakat bu başarının faturasını şimdi sadece belediye başkanlarımıza değil halka kesmeye çalışıyorlar. Biz iktidarı gerilettik doğrudur bunu tek başımıza yapmadık. Demokrasi güçleri ile yaptık. Bu siyasi stratejiye demokrasi güçleri çok büyük oranda, çok yüksek düzeyde destek verdiler.

'YENİ DEMOKRATİK BİR İKTİDARI GELİŞTİRMELİYİZ'

Şimdi bir konunun altını daha çizme ihtiyacı duyuyoruz. İktidarı geriletmek yetmiyor, iktidarı değiştirmek gerekiyor. Halk iradesiyle ile değiştireceğiz. Demokrasi ittifakı artık yeni demokratik bir iktidarın altyapısını geliştirmek zorundadır. Bütün demokrasi güçleri yeni demokratik bir yönetime şimdiden hazırlanmalıdır. İktidarı geriletmek yetmiyor, halk iradesi ile değiştirmek gerekiyor. Bunun da çok uzun zaman almayacağını mevcut şartlar bize gösteriyor. Halka rağmen, hukuka rağmen hiçbir iktidar uzun süre ayakta kalamaz. Seçim, sandık ne zaman gelir bunları ayrıca speküle etmenin gereği yoktur.

İhtiyaç olan şey bütün demokrasi güçlerinin bir araya gelerek temel ilkelerde, adalet, özgürlük, demokrasi ve eşitlik ilkelerinde buluşmaları ve yeni demokratik bir iktidarın hazırlıklarını bugünden itibaren yapmalarıdır. Bu konuda kaybedecek zamanımız yoktur. Kaybedeceğimiz her zaman bu topluma tamiri daha da zorlaşan tahribat yaşatır.

Korkmak, bu otokrasinin bu OHAL anlayışının kalıcı hale gelmesine sebep olur. Bu toplumun buna artık gücü yoktur. Bu toplumun böyle bir iktidar ve yönetim anlayışına tahammülü yoktur.

Buradan çağrımız; bütün demokrasi güçlerinedir: Kendilerini demokrasinin gelişmesinden sorumlu gören bütün kurumlara ve bütün örgütleredir, bütün bireylere ve bütün iyi insanlaradır. Artık bu sistem kötülük rejimi haline gelmiştir. Her gün daha fazla kötülük üretmektedir.

'ŞİMDİ DE ÇÜRÜTME PLANI!'

Çöktürme, şimdi çürütme planı ile devam etmektedir

Daha önce Kürt illerinde devreye soktukları Çöktürme Planı, şimdi Çürütme Planı olarak devam etmektedir. Yani Çöktürme Planı 2015'te devreye sokuldu. Çöktürme Planının amacı iradeyi teslim almak ve diz çöktürmekti. Fakat bütün askeri siyasi polisiye yargısal baskılara rağmen bizlerin iradesini teslim alamadılar. Diz çöktüremediler. Şimdi bunu çürütme planı ile sağlamaya çalışıyorlar. Çürütme Planı'ndan kastımız şudur: Bölgede kayyum politikaları ile rant ağlarını genişleterek insanları etik ilkelerden uzaklaştıran bir yönetim inşa etmektir. Burada da aynı çürütme politikası demokrasi güçleri arasındaki ilişkileri bozma üzerine oturmuştur. Her türlü yolsuzluk mubah görülüyor. Her gün sayısız yolsuzluk belgesi ortaya çıkıyor. Kayyım bölgesinde olsun olmasın her yerde yolsuzluk, keyfilik almış başını gidiyor.

Şimdi, demokrasi güçleriyle birlikte Çürütme Planını boşa çıkarma zamanıdır.

'GELİN, TÜM ANNELER İÇİN KOMİSYON KURALIM'

Mecliste bulunan tüm siyasi partilere çağrı yapıyoruz. Gelin, bütün annelerin acısını dindirecek bir çalışmayı ortak bir komisyonla birlikte yapalım barış için çözüm için adına ne derseniz deyin acıyı dindirmek için ne gerekiyorsa yapalım. Bu konuda başta İHD olmak üzere; insan hakları örgütlerinin ve emek meslek örgütlerinin zaten ezelden beri yürüttükleri çalışmaları var şimdi bunları birleştirelim.

'ÇÜRÜTME PLANININ ÖNEMLİ AYAĞI CEZASIZLIK'

Son olarak toplumu çürütme planının en önemli ayaklarından birinin cezasızlık olduğunu biliyoruz. Bu iktidar 1980’in ruhunu devraldığı gibi '90’lı politikalarını yürütücüsü haline gelmiştir. O yıllarda işlenen bütün failli meçhul cinayetlerin insanlık suçlarının bir şekilde üstünü örtmeyi kendisine görev haline getirmiştir. Son örnek iki gün önce biten Kızıltepe JİTEM davasıdır. Bakın Kızıltepe JİTEM davası 2014’te açıldı. 22 insanın katledildiğine dair sayısız bilgi ve tanıklık olmasına rağmen bu dava zaman aşımına uğratıldı ve sanıklar beraat etti. Bu iktidar döneminde oldu. Bu ilk değil, benzer davalar bundan önce de bu iktidar döneminde düşürüldü, kapatıldı. Cezasızlık rejimi, toplumu çürütmenin ve korku siyasetini egemen kılmanın en önemli yollarından biridir. Bizim demokrasi ittifakı adalet reformu derken esas vurgulamak istediğimiz nokta bunlardır.

'HALK İKTİDARINI OLUŞTURMALIYIZ'

Bir yandan aynı günlerde bu kadar ağır bir insanlık suçu davası zaman aşımı ve beraatla sonuçlandırılırken, diğer yandan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu trajikomik gerekçelerle 9 yıl 8 ay hapis cezası aldı. Toplum vicdanı bunu kabul etmiyor. Eğer biz bunlardan hesap soracağız derken inandırıcı olmak istiyorsak, bütün demokrasi güçlerinin iktidarı değiştirme ve yeni demokratik bir iktidarı halk iradesi ve seçimle oluşturma görevini ciddiye alması gerekiyor.

Adaleti rafa kaldıran ve halk iradesini kabul etmeyen bu iktidar uzun süreli olamaz."