Sancar: Direniş büyürse bu düzenden kurtuluruz

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Bu düzeni değiştirmeliyiz. Umutsuzluğa zerre yer yok. Mücadele, direniş var oldukça kazanırız" dedi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK), 11’inci Olağan Genel Kurulu, Avcılar’da bulunan bir salonda düzenleniyor. Konuşmalarla devam eden kurulda, HDK Eş Sözcüleri İdil Uğurlu ve Şenoğlu’nun ardından Türkiye İşçi Partisi (TİP) Barış Atay söz aldı.
Atay, her türlü hak arayışına dönük saldırıların karşısında HDK fikriyatının birleştirici bir güç olduğunu söyledi. Ortak zeminlerin ve birlikteliklerin faşizmle kavgayı güçlendirdiğini vurgulayan Atay, Türkiye’deki her türlü hak mücadelesini büyütmek adına direnenleri selamlayarak saldırıların birlikte aşılacağını yineledi.


Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "2015’te başlayan özel savaş topyekûn savaş anlayışının sonunu getirebileceğimiz bir finale doğru ilerliyoruz. Ya hep birlikte bu düzeni durduracağız değiştireceğiz ya da savaş aygıtı kendini yenileyerek yoluna başka yöntemlerle devam edecek ve 10 yıllarımızı halkların özgürlüğü, barış umudu ve demokrasi isteğini bastırabileceği 10 yılları yaşamak zorunda kalacağız” dedi.


'TECRİT DERİNLEŞİYOR'


Sedat Peker'in ifşaatlarıyla ortaya çıkan tabloyu doğru adlandırmak gerektiğinin altını çizen Sancar, “Eğer bu finali iyi, güçlü ve etkili bir şekilde geçmek ve sonuç almak, kazanmak istiyorsak neler olup bittiğini doğru tanımlamak zorundayız. Bu tablo 2015’te yürürlüğe giren yeni topyekûn savaş konseptinin çöküşünün ve çözülüşünün açık itirafı ve ifşaatıdır. Evet, buraya 2015 konseptinden geldik” dedi.
Sancar, "2015 konsepti çözüm sürecinin bitmesinden sonra oluşan yeni devlet ittifakının özel savaşı, sınır içinde ve ötesinde topyekûn bir plana dönüştürdüğü politikaların adıdır. Çözüm süreci ne zaman bitti diye sorarsanız resmi olarak daha geç tarihler dile getirilebilir ama esas olarak 5 Nisan 2015'te bitti. Çünkü çözüm sürecinin ana aktörü ve devlet yetkililerinin ana muhatabı Abdullah Öcalan ile son görüşme 5 Nisan'da yapıldı. O nedenle biz tecridi, özel savaş politikalarının bir sonucu ve en önemli kanıtı olarak değerlendirirken bu gerçekleri de hatırlatmış oluyoruz. Tecrit özel savaş politikalarıyla eş anlamlıdır. Aynı anlama gelmektedir. Çünkü o tarihten sonra başlayan şey Kürt sorununda çözümsüzlük, inkar, imha ve savaş politikalarıdır. O günden bugüne de tecrit derinleştirilerek devam ediyor” ifadelerini kullandı.
Yaşanan süreçten çıkışın özel savaş konseptine karşı güçlü bir toplumsal mücadeleyi örmekle mümkün olacağını vurgulayan Sancar, 7 Haziran 2015’te AKP’nin ilk defa tek başına hükümet olma çoğunluğunu kaybettiğini hatırlattı.

 
'İKTİDARA DEĞİL, TOPLUMA ÇAĞRI YAPIYORUZ'


Yapılan çağrılar nedeniyle iktidara hitap ediliyor gibi algılandığını söyleyen Sancar, “Hayır, demokrasi mücadelesini de demokratik çözüm mücadelesini de barış mücadelesini de halkların en geniş birlikteliği ile toplumsal talep haline getirecek bir yöntemle ancak hayata geçirebiliriz. Yani artık barışı da müzakereyi de diyalogu da tabandan başlatmalıyız. Tabandan yukarıya doğru barışı inşa edecek yolları daha fazla değerlendirmek zorundayız. Bu sistemi, bu çürümüş düzeni başka türlü değiştirme imkanımızın da olmadığını görmek zorundayız” diye belirtti.
“Şimdi gördüğümüz tablo bize kökleri çok daha eskilere uzanan Gladyoyu hatırlatıyor” diyen Sancar, özel Gladyo yapılanmalarının iktidarın Kürt sorununda topyekün savaş politikalarına dönmesiyle daha da derinleştiğini söyledi.
İktidarın geleceğini güvence altında görmediği için bir çözülme yaşamaya başladığını vurgulayan Sancar, “Açık söylüyoruz; iktidar blokundaki bu iç kapışmanın en önemli nedeni HDK ve HDP ile bütün diğer demokrasi güçlerinin yürüttüğü ortak mücadeledeki kararlılıktır" dedi.

 
'BU DÜZENİ DEĞİŞTİRMELİYİZ'


Sancar, şunları da ifade etti:


“Bu kirli, bu çürümüş, bu kanlı düzenden kurtulmamız, bu düzeni değiştirmemiz gerekiyor. Aslında siyasi partilere yönelik çağrımızın doğrudan muhatabı parti yönetimleri değildir. Bizim siyasal muhalefete çağrımızın muhatabı o partilere oy veren, gönül veren dostlardır, kardeşlerdir, vicdanlı insanlardır, adalet isteyen, demokrasiyi özleyen bütün yurttaşlardır. Biz onlara sesleniyoruz. Şüphesiz siyasi muhalefetin temsilcileri de bu sese kulak vermek zorundalar. Ama eğer kendi tabanları ile bu zeminde iyi ve doğru ilişki kurabilirsek partilerin yönetimleri de tabandan gelecek basınca ve talebe kayıtsız kalamazlar.
HDK tam da bu amaçlar için kurulmuştu 2011’de. 10 yıl önce kongre kururken tam da bütün bu demokrasi güçlerinin çatısı olsun ve buradan çıkabilecek yeni mücadele yöntemlerinin tarlası olsun diye inşa edilmişti. Bu toprakta büyüyen ağaçlardan biri de HDP'dir.  
HDP’yi hep birlikte sonuna kadar savunacağız.
İkizdere'den Kanal İstanbul'a, Hopa’dan Van Şêxan’a kadar direnen bütün köylüler yeni yaşam umudunun sözcüleridir.
Mutlaka kazanacağız. Umutsuzluğa zerre yer yok. Mücadele, direniş var oldukça umut büyümeye devam edecek. Yolumuz daha da açılacak. Mutlaka kazanacağız.”