Sancar: Savaşa karşı çıkmak ekonomik talanı bitirir

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, savaşla yoksulluk arasında kopmaz bir ilişki olduğunu belirterek, "Savaşa karşı çıkmak ekonomik talanı bitirir" dedi. Sancar ayrıca her şey rağmen HDP’nin büyüdüğü ve kilit güç olduğunu kaydetti.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, haftalık Meclis Grup toplantısında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sancar, konuşmasına Dünya Kobanê Günü'nü selamlayarak başladı. Sancar, şöyle dedi:

"İki gün önce Kobanê’de karanlığın nasıl yenildiğini hatırlamak ve hatırlatmak için tarihi bir günü geride bıraktık. 1 Kasım Dünya Kobanê ile Dayanışma Günü’ydü. Kobanê halkının 2014'teki başarısı başta Kürt halkı olmak üzere dünyanın tüm ezilenlerinin gurur nişanıdır. Tüm dünyanın şahitlik ettiği bir mücadeleyi hafızalarda yaşatmak tarihi bir borçtur. Kobanê halkının mücadelesi sadece IŞİD karanlığını engellemekle kalmadı, yeni bir yaşamın birlikte eşit özgür yaşamın tohumlarını da ekti. "Düştü, düşüyor" diyenlere inat Kobanî halkı hala ayaktadır ve özgür geleceğini özgüvenle inşa etmektedir. Dünya halklarının özlemini duyduğu enternasyonalist dayanışma, Kobanê’de ete kemiğe bürünmüştür. Birkaç sene önceye kadar herkesin imkansız diye baktığını başaran, Ortadoğu'da bir kadın devrimi yapan ve bir halkın gerçekliğini yaşatandır. Bu nedenle bir kez daha buradan huzurlarınızda da selamlıyoruz ve bu mücadelenin bir umut ve arayış özlemini dile getirdiğini ve büyüdüğünü tekrar hatırlatıyoruz. Savaş tezkereleriyle bu dayanışmayı baltalamakta inat edenlere karşı bizler özgür ve eşit ortak yaşamı kurmakta inat ediyoruz. Bu ısrarımızdan da asla vazgeçmeyeceğiz."

'HDP BÜYÜYOR'

4 Kasım Darbesi'ne değinen Sancar, şöyle devam etti:

"Yarın 4 Kasım. Yani partimize yönelik siyasi darbenin 5’inci yıl dönümü. Ben bu vesileyle önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere tutsak bulunan bütün arkadaşlarımıza buradan selam ve sevgilerimi gönderiyorum. 4 Kasım bir siyasi darbeydi, bir siyasi rehin alma operasyonuydu. Çünkü bu hukuk dışı operasyonu demokratik siyasete, halkların demokrasi ve barış taleplerine karşı yapmışlardır, halkın iradesine bir darbe olarak örgütlemişlerdir. 4 Kasım'dan bu yana son 5 yıllık darbe sürecinde eş genel başkanlarımız, vekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız, yöneticilerimiz, üyelerimiz dahil 10 binden fazla siyasetçi gözaltına alınıp tutuklandı. Arkadaşlarımızın milletvekilliği düşürüldü. Daha bugün, bu sabah önceki dönem Adıyaman Milletvekilimiz Behçet Yıldırım'ın evine sabah baskını yapıldı, aramalar bahanesiyle evi tarumar edildi. Ve biraz önce de öğrendik ki gözaltına alındı. Yani siyasi darbe operasyonu tüm hızıyla devam ediyor ama HDP'nin direnişi de tüm inadıyla sürüyor. O nedenle HDP ayaktadır. O nedenle HDP bu kararlı yürüyüşünü sürdürürken büyümektedir, güçlenmektedir, halkın umut kaynağı olmaya devam etmektedir.

Yaptıkları iktidarı kesmiyor çünkü HDP’ye diz çöktüremiyor. Çünkü ne yaparsa yapsın HDP'ye diz çöktüremiyor, ne yaparsa yapsın HDP'nin kararlı demokrasi, barış ve adalet yürüyüşünü durduramıyor. Davalar açıyor olmuyor, saldırılar yapıyor yine olmuyor. Her türlü yasak, baskı yöntemini devreye sokuyor. Olmuyor, olmuyor, olmayacak da.

'İKTİDAR KENDİSİ ÇÖKÜYOR'

Bütün bunlar demokrasiyi, HDP'yi, demokrasi güçlerini, barış umudunu ve özgür gelecek özlemini yok etmek amacıyla yürütülmektedir. Bunun adı toplumu ve demokrasi mücadelesini çöktürme planıdır. Fakat bu iktidar çöktürme planında ısrar ettikçe kendisi çöküyor. Çökmeyi durduramıyor. Evet, çökertmek istediği güçleri engelleyemedikçe kendisi çöküyor, çözülüyor. Bu iktidar çözüldükçe toplumu da yozlaştırmak istiyor. Bütün bunlara karşı hep birlikte mücadele etme gereğinin ne kadar önemli olduğunu her vesileyle her fırsatta yine dile getireceğiz, dile getirmeye devam edeceğiz.

Ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar; ama biz ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz. O nedenle bu yolda kararlılıkla yürüyoruz, o nedenle büyüyoruz, o nedenle güçleniyoruz. O nedenle bu ülkeye yeni bir başlangıcın yolunu, demokratik dönüşümün kapılarını açmaya aday en güçlü siyasi aktör konumuna geliyoruz."

Sancar, şu değerlendirmeleri de yaptı:

"Gençlerin ve kadınların her gün büyüyen cesaretini ve mücadelesini karşılarında gördükçe eskiye en eskiye sığınmaya başlıyorlar. Çünkü kadınlar ve gençler bu ülkenin geleceğini temsil ediyorlar. Bu kesimlerin, özellikle gençlerin kararlı duruşu ve inançlı yürüyüşü bu iktidarı ve bu iktidara benzeyen kendine muhalefet diyen güçleri çürümenin yoluna, bataklığına sürüklüyor. Çözülmüş, iflas etmiş yöntemlere yeniden ve yeniden başvuruyorlar. Bu topraklara büyük umut yayan, işte bu onurlu mücadele geleneğimizdir. Bu mücadele geleneği ne baskılardan geçti, ne zulümler gördü ama her seferinde bu acıları yeni umudun kaynağı haline getirmeyi başardı. “İntikam değil, özgür gelecek” dedi. Bizler öfkemizi yıkıcı enerjiye değil, yeni demokratik inşaya yönlendiriyoruz. İşte bu onların öfkelerini daha da arttırıyor, acziyetlerini daha da büyütüyor. Çünkü karşılarında ne yaparlarsa yapsınlar acıya yenilmeyen, öfkeye boğulmayan, tam tersine özgür gelecek ve eşit ortak yaşam mücadelesini büyüten büyük bir halk kitlesi görüyorlar. İşte HDP tam da budur.

'HDP KİLİT GÜÇTÜR'

HDP güçlendikçe bu ülkede hem parlamentoda hem yönetimde kilit güç olmaktadır. Biz bu yoldan vazgeçmeyeceğiz. Biz bu hedeflerden sapmayacağız.

HDP'siz bir siyaset, HDP'siz bir parlamento, HDP’siz demokrasi ve HDP'siz bir gelecek ve de HDP’siz bir demokratik dönüşüm mümkün değildir. Bunu bir “unutma kağıdına” yazın ve her gün görebileceğiniz bir yere asın. Bunu inkar edenlere sesleniyorum, bu sözleri kağıda yazın, hakikati tanımanıza yardımcı olacak. Hakikatle ilişkiden uzaklaştığınız ölçüde halktan da uzaklaşıyorsunuz. Sadece devlet aparatının güvencesinde varlıklarınızı sürdürme hesaplarına kapılırsınız. Bu hesabı yapanların hepsi nasıl DEP darbesinden sonra bugün tarihin çöplüğünde iseler, bugün aynı şeyi yapanlar da çok kısa zamanda yarın tarihin çöp sepetine gideceklerdir. Hakikatle yüzleşin, halkla barışın! Size önerimiz budur. Bizim yaptığımız da budur, hakikatle yürüyoruz. Toplumun bütün kesimleriyle müzakere istiyoruz, partiler değil burada adres toplum.

'SAVAŞA KARŞI İTTİFAK'

Bu sözleri söylediğimizde özellikle iktidar medyası hemen cımbızlayarak, 'işte şuna buna ayar verdi' gibi manşetler atıyorlar. Bizim hedefimiz toplumun bütün kesimleriyle diyalogdur, toplumun bütün kesimleriyle müzakeredir. Korkusu olanların korkusunu dinlemeye, kaygısı olanların kaygısını dinlemeye hazır bir halk partisi vardır. Halkların partisi vardır, Halkların Demokratik Partisi vardır. Her gün büyütmeye çalıştığımız demokrasi ittifakının da adresi tam da toplumun bütün ezilenleri, dışlananları, sömürülenleri, mağdur edilenleridir. Bu güçlü birlikteliği kurabileceğimize inancımız tamdır. Bugün tereddüt gösteren kesimlerin tereddütlerini de anlayabiliriz. Yine toplum kesimlerini, yine demokrasi güçlerini kastediyorum. İşte onlar da bu tereddütlerini bizimle diyalog ve müzakere yürüterek gidereceklerdir. Daha doğrusu biz gidereceğiz o kaygıları, birlikte ortak paydalarda, temel ilkelerde buluşmayı hep birlikte sağlayacağız. Öyle güçlü bir ezilenler, dışlananlar, sömürülenler, eziyet görenler, mağdurlar ittifakı kuracağız ki bu ülkede herkesin sözünü söyleyebileceği güçlü bir temsiliyeti bu parlamentoya böyle getireceğiz, böyle yerleştireceğiz. 

Önce savaşa karşı durmayı ilkesel bir birliktelik haline getireceğiz. Bunun üstüne de sağlam, onurlu ve kalıcı barışı hedefleyen Büyük Barış Hareketini inşa edeceğiz. Geleceğimizin en önemli kaynağı, geleceği inşa etmemizin en önemli kaynağı, savaş karşıtı geniş bloktan sağlam onurlu barışı hedefleyen Büyük Barış Hareketi'ne giden yolda yatıyor. Biz neden hayır dedik? Aslında açıklamaya gerek yok, bu söylediklerimin hepsi “hayır” dememizin nedenlerini gayet açık ortaya koyuyor ama bir kez daha sıralayalım. İktidar kendi çıkarları uğruna yaptığı savaşa milli beka, karşı çıkana da terörist deme riyakarlığını sürekli yaptığı için “hayır” dedik.

'EN BÜYÜK SOYGUN DÜZENİ'

Savaş politikaları; yağmalanmış ekonomi, çarpıtılmış tarih ve gerçekliğin gündelik gaspından başka bir anlama gelmediği için hayır dedik. Bu iktidar düzeni panik ekiyor, halkın güvenlik duygularını, güven içinde yaşama duygularını sömürüyor, savaş tehdidiyle korkuyu büyüterek yine toplumun çoğunluğunu kendine mecbur etmeye çalışıyor. Tıpkı 7 Haziran- 1 Kasım 2015 arasında olduğu gibi... Halkı yalnızlığa mahkum etmek için yıllardır harcadıkları bu çaba epeyce sonuç da verdi ama artık bu değirmenin suyu bitti. Bu değirmene su taşıyan kaynaklar kurudu; halkın büyük bir çoğunluğu savaşın ne demek olduğunu, savaş politikalarının sonuçlarının ne olduğunu gayet iyi görüyor. Bunların yarattığı sistem; yozlaşmayı alkışlamakta çok çalanı ödüllendirmekte, küçücük çalmaya da çok ağır cezalar vermektedir. Esas en büyük soygun düzenidir. Bu sistem yozlaşmadan başka bir sonuç üretemez. Toplumun her kesimini de her kesiminin temsilcilerini de bu yozlaşmaya ortak etmeye çalışıyor. Birkaç kere dile getirdim, bir kez daha söyleyeyim. Hedefte şimdi Alevi kurumları var. Alevi kurumlarına rüşvet dağıtma anlamına gelecek çeşitli vaatlerle yakınlaşmaya çalışıyorlar. Sanki Alevi toplumu bu tuzağa düşecekmiş gibi. Bu oyunlara en son düşecek kesim, bu oyunlara en son prim verecek toplum kesimi Alevilerdir. Bunu bilsinler. Ahlak, vicdan, adalet inancı olan Aleviliğin kurumları da bireyleri de bütün bu yozlaştırma operasyonunu en kısa zamanda en etkili şekilde boşa çıkaracaktır. Bunu da herkese göstereceklerdir.

Kürt toplumunu çürütme oyunlarını mutlaka boşa çıkaracağız

Tezkereye hayır oyları üzerinden önemli bir zemin oluşmuştur. Barışı şimdi daha da büyük bir talep ve büyük bir hareketin hedefi haline getirmenin şartları daha kuvvetlidir. Bunları birlikte yapmamız gerekiyor. Birlikte de yapacağız.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Bu iktidar zamlara doymuyor. Bu zamların, ekonomideki çöküşten ranta, savaşa ve Saray'a kaynak anlayışından bağımsız olmadığını tekrar hatırlatalım. Bugün enflasyon oranları açıklandı. TÜİK'in resmi enflasyon oranı yüzde 2.39, bu sadece Ekim ayı enflasyon oranı. Yıllık enflasyon gıdada yüzde 27.41 olmuş. Bu rakamların gerçeği ne kadar yansıttığı konusunda elbette hepimizin de çok açık net fikirleri var. Mesela Enflasyon Araştırma Grubu diye bir çalışma grubu var, çok değerli işler yapıyor. Onların hesaplamasına göre Ekim ayı enflasyonu 6.9, yıllık enflasyon ise yüzde 49.87. Yani % 50'ye yakın. Gerçek bu. Biz sokaktayız. Her gün halkın içindeyiz. Ülkenin her yerindeyiz. “HDP'liyiz Her Yerdeyiz” kampanyasında bunu yaptık. Ve şimdi deklarasyonumuzu diğer kesimlerle paylaşmayı sürdürüyoruz. Her gün sokaktayız; esnafın, köylünün yanındayız. Gördüğümüz gerçeği esas alırız. Halk derin bir yoksulluğa mahkum edilmiştir. Türkiye'de açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca insan var ve her enflasyon yükselişinde bunlara yeni milyonlar ekleniyor. İşte bütün bu sonuçlar, iktidarın bir avuç sermayeye bir grup yandaşa rant aktarma politikasındandır. Türkiye'nin bütçesinin önemli bir kısmını savaş politikasına tahsis etmesindendir. Savaşla yoksulluk arasında kopmaz bir ilişki vardır. Savaşlarda bir avuç sermayedar zengin olur. Milyonlara düşen ise sadece evlatlarını kurban vermek değil. Yetmiyor. Bir de ekmeklerinden aşlarından olmaktır. İşte bu nedenle halkın onurlu bir yaşam sürmesi, ekmeğini aşını büyütmesi için savaş karşıtı olmak zorundayız. Bir adım öteye geçerek Büyük Barış Hareketini oluşturmak mecburiyetindeyiz.

Halka kan kusturanların bu politikalarını durduracağız

Savaşa hayır demek, ekonomik talanı sona erdirir.

'ÜÇÜNCÜ YOL'

İşte Cumhuriyetin bu ilk yüzyılından bir yaşadıklarımız ve toplumun çoklu taleplerine tekçi yanıt üreten iki yol dışında bir seçenek sunuyoruz: Üçüncü Yol. Üçüncü Yol kısaca nedir diye sorarsanız uzun uzun anlatırım ama sonda söyleyeceğimi şimdi söyleyeyim. Üçüncü Yol demokratik cumhuriyeti inşa etmektir. Cumhuriyeti demokrasiyle buluşturmak, iç içe geçirmek, ayrılmaz hale getirmektir. Üçüncü Yol "biz bize benzeriz" diyenlerin değil, "biz bize saygı duyarız, haklarımızı tanırız" diyenlerin yoludur. Mevcut merkeziyetçi, otoriter, anti demokratik siyasal sisteme düzene itirazı olanların gücünü açığa çıkarma, bu gücü örgütleyerek demokratik ve özgürlükçü bir siyasal düzen yaratma çabasıdır. Türkiye'nin Kürt sorunu başta olmak üzere toplumsal ve siyasal sorunlarını derinleştiren anlayışlara karşı çözümü, halkta, toplumda, eşit ortak yaşamda özgür gelecekte aramaktır Üçüncü Yol. 

Kimliği, kültürü, dili ve dini ile her alanda tek tip bir ülke ve toplum dayatmalarına karşı çoğulcu, farklılıkların eşit ve gönüllü beraberliğine dayalı bir toplumsal yaşamı özgürlükçü ve demokratik bir ülkeyi savunmaktır. Üçüncü Yol özgürce bir arada yaşamak, ekmeği de kimliği de paylaşmaktır, demokratik seçenektir. Bu ülkenin geleceğini inşa etmek için en aydınlık, en ferah yoldur. Noam Chomsky’nin de dediği gibi “demokrasi insanların izleyici değil oyuncu olduğu bir sistemdir.” Bu sistemin sahnesi de cumhuriyettir.

Demokrasi olmadan cumhuriyeti koruyamazsınız."