Sancar: Savaşa karşı güçlü bir tavır gösterilmeli

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Savaş uygulamaları, nefret diline, ayrıştırma zihniyetine karşı bütünlüklü bir tavır ortaya koymak zorundayız” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis grup toplantısında gündemdeki gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu. Toplantıya, Genel Kurul’da görüşülecek Cemevleri ile ilgili yasa tasarısı öncesi Meclis önünde protesto eylemi gerçekleştiren Alevi örgütleri de katıldı.

TUTAK'TAKİ KAZA

Sancar, Ağrı'nın Tutak (Dutax) ilçesinde dün meydana gelen trafik kazasında yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı dileyerek sözlerine başladı. Sancar, “Tutak’ta yaşanan feci kazada yaşamlarını yitiren 7 insanımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına ve halkımıza başsağlığı diliyorum. 3 ağır 21 yaralı var. Kendilerine de acil şifalar diliyorum. Bu faciaları sadece birer kaza olarak geçiştirmek mümkün değil, doğru değil. Derik’te yaşadığımız örnek bunun en canlı timsali. Başka yerlerde de aynı acı olaylara tanıklık ediyoruz. Bütün ihmaller zincirinin keyfi yönetimin, denetimsizliğin sonuçlarıdır ve bunun siyasi sorumluluğu da bu iktidardadır. O nedenle artık bu ülkede kaza kelimesinin geçtiği facialara mutlaka bu gözle bakalım. Tekrar hayatını kaybeden değerli insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyor yakınlarına, sevenlerine ve hepimize başsağlığı diliyorum” dedi.

'SİYASETİ RANT VE YIKIM ARACI YAPTILAR'

Ülkede yoğun bir siyaset gündemi olduğunu belirten Sancar, “Ülkenin ve toplumun içinde bulunduğu sorunlar günden güne ağırlaşıyor, çözümsüzlük siyaseti ülkeyi ve toplumsal yaşamı kilitlemeye devam ediyor. Siyaset kurumunun temel amacı siyasal ve toplumsal sorunlara kalıcı çözümler üretmektir, siyaset bunun için vardır. Eğer bunun dışında bir amaca saparsa, artık halkın kendi kaderini belirleme faaliyeti olmaktan çıkar, çıkar rant ve yıkım aracına dönüşür. Ne yazık ki bugün yaşadığımız tablo böyle bir durumu ortaya koyuyor. İktidarıyla, muhalefetiyle -muhalefet derken bizleri ayırıyoruz, bizim dışımızda kalan muhalefeti kast ediyoruz- siyaset eğer çözümün değil, sorunun parçası olursa, çıkmazlar büyür, geleceğe dair umut ve güven de yıkılır. Bir toplumun yaşayabileceği en büyük facialardan birincisi belki de budur” ifadelerini kullandı.
Sancar’ın açıklamaları şöyle:
“Bizi, HDP’yi diğer partilerden ayıran temel özellik burada yatıyor. Biz demokratik seçeneklere dayanan halkı esas alan çözüm odaklı bir politik mücadele yürütüyoruz. Bir taraftan Kürt sorunundan demokrasi ve adalet sorunlarına, ekonomik çöküşten, doğa talanına varana kadar bu ülkenin karşı karşıya bulunduğu temel sorunları yok sayan inkar eden derinleştiren bir iktidar anlayışı ile yüz yüzeyiz. Bıkıp usanmadan şu sözü tekrarlayacağım: Bu iktidar yalan, talan ve kan üzerine bir siyaset oluşturmuştur. Bu siyaset de toplumu bu felaketlere ve çıkmazlara sürükleyen temel faktördür. Öte yandan bizim dışımızdaki siyasal muhalefete baktığımızda tablo çok aydınlık görünmüyor. Sorunların kıyısında köşesinde dolanan kalıcı çözümler üretmekte gerekli basireti cesareti ve iradeyi ortaya koyamayan ya da koymayan bir muhalefet bloğu ile karşı karşıyayız. İşte HDP’nin demokratik siyaseti çözüm politikaları tam da burada önem kazanıyor. Devreye giriyor ve umudun adresi oluyor.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken, tüm sorunların cesaretle demokratik bilinç ve programla çözülebileceğini söylüyoruz. Çözebileceğimizi gücün bu toplumda mevcut olduğuna inanıyoruz. Yeter ki bu güçleri birleştirelim. Gücümüzü birleştirdiğimizde, çözüm vardır, mümkündür ve de yakındır.

'FAŞİZM, AYRIMCILIK, SÖMÜRÜ...'

İktidarın neler yapığını, neler yapmak istediğini her vesile ile anlatıyoruz. Ortada faşizmi kurumlaştırmaya azmetmiş, otoriterliği yönetim biçimi olarak seçmiş, sömürüyü ekonomik siyasetin temeline oturtmuş, ayrımcılığı toplumsal kutuplaşmayı ilke edinmiş bir anlayışla karşı karşıyayız, buna karşı en kararlı, tutarlı samimi mücadeleyi yürüten yine bizleriz. Bu sorunları çözümsüz kılan anlayışları bu ülke taşımak zorunda değildir. Taşımak zorunda olmadığı gibi bu gidişatı değiştirecek güce ve potansiyele sahiptir. Toplumun beklentisi de bu yöndedir. Türkiye’nin önünde demokrasi güçlerinin şeffaf, adil ve kaynaklarını hakça paylaşabilen bir yeniden inşa imkanı bulunmaktadır. İşte bu imkanı çözüme dönüştürmek biraz önce söylediğim gibi bizleri, hepimizin, ezilenin, emekçinin, Kürtlerin, canların, Alevilerin bütün inançtan, dışlananların, ötekileştirilenlerin buluşmasıdır. Bunu başarabileceğimize inancımızı hep koruyoruz. Bu inancımız sürekli büyüyor. HDP’nin fikriyatı, programı, mücadelesi ve öncülüğünü yaptığı siyaset yaptığı siyaset tüm temel sorunların çözümü için bir güç merkezi yaratacaktır. Her geçen gün bunun örneklerini topluma ve halklarımıza sunuyoruz. Evet, çözümün güç merkezi, umudun adresi olmaya ant içtik, bu yolda yürüyüşümüzde de kararlılıkla yürüyoruz.

'OTORİTER REJİMLER ÇÖKÜYOR'

Uzun yıllardır çözüm arayan ülke sorunları mevcut iktidarın inşa etmeye çalıştığı yeni rejimle beraber daha da büyümüş ve artık çöküş noktasına gelmiştir. Toplumsal, siyasal ve ekonomik alanlarda yaşanan bu çöküşten kurtulmanın yolu yegane yolu büyük halk kesimlerinin dahil olduğu demokrasi ittifakıdır. Tarihsel hakikatler de bunu gösteriyor, Latin Amerika’dan esen rüzgarlar da bunu her gün kanıtlıyor. Çoğulcu ortak ilkelere ve hedeflere odaklanmış geniş demokrasi birliktelikleri oluşturulduğunda yıllardır ülkelerin başına toplumların başına musallat olan soyguncu sömürücü otoriter rejimler bir bir çöküyor. Burada da aynısını yapacağız. Burada da Latin Amerika’dan esen rüzgarı Avrupa’ya ve Ortadoğu'ya taşıyacak bir merkez yaratacağız. Bu bizim tarihsel sorumluluğumuzdur bu sorumluluğun bilincindeyiz farkındayız.  
Türkiye’yi kuşatmaya çalışan bu tekçi yapılara alternatif olarak yine çoğulcu, tam demokratik katılımı yansıtmayarak kriz üreten sistemi restorasyonla ayakta tutmak isteyen politikalar var karşımıza diğer muhalefet partilerin ürettiği. Ama bunların karşısına da bizler Emek ve Özgürlük İttifakı ile başlayan büyük demokrasi yürüyüşü ittifakını oluşturma çalışmalarımızı yürütüyoruz. Gerçek alternatif, sahici seçenek ve hakiki umut için yürütüyoruz. Zaman daralıyor, kimsenin bu sorumluluklardan kaytarma lüksü, birlikte mücadeleden kaçma hakkı yoktur. Önümüzdeki aylar, bu ülkenin gelecek yıllarını belirleyecek. HDP bu konuda en sorumlu, demokratik sorumluluğunun gerekliliklerini yerine getiren mücadelede asla tereddüt göstermeyen bir hatta geleceği inşa etme hedefine yürüyor. Bunu büyük demokrasi ittifakı ile taçlandırdığımızda bu ülkede çözüm de aydınlık da yakındır. Bir adımlık mesafededir. Bir yüreklik atıştadır. Bunu yapacağız, yapmak zorundayız.

KÜRT SORUNU

Kürt sorununda çözümsüzlük ve savaş politikaları. Çözümsüzlük politikalarından ve asgari militarist yöntemlerden derhal vazgeçilmesi gerekiyor. Sömürüyü örtmek için de Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve savaş politikalarını kullanıyorlar. Emekçiyi birbirine düşman etmek için hareket ediyorlar, at koşturuyorlar. İşte bizler çözümsüzlük politikalarına, savaş uygulamalarına, nefret diline, ayrıştırma zihniyetine karşı bütünlüklü bir tavır ortaya koymak zorundayız. O tavır da bizlerin savunduğu Demokratik Cumhuriyete giden eşit yurttaşlık ve adalet yoludur.

ÖZGÜR BASINA SALDIRILAR

20 yıl içinde AKP iktidarında en az 859 gazeteci tutuklandı. Son beş ayda Diyarbakır ve Ankara merkezli özgür basın çalışanlarına yönelik yürütülen soruşturmalar kapsamında 33 gazeteci gözaltına alındı ve 26 gazeteci tutuklandı. Kadınlara yönelik şiddeti her vesilesi ile aktarıyoruz, bu iktidar döneminde katlanarak devam ediyor. Cezaevindeki hukuksuzluklar tecrit, baskılar, hasta mahpuslara yönelik insafsız vicdansız uygulamalar da bu tablonun bir diğer ayağını oluşturuyor. Tablo karanlık. Bu iktidarın yarattığı tahribat çok büyük, çöküş her alanda çok derin. Ama bir tek şeye yer yok, umutsuzluğa. Asla bu kara tabloya bakıp hiç kimse umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmasın. Gücümüz var değiştireceğiz başaracağız.

'MÜCADELEYİ BÜYÜTMELİYİZ'

Bizler diyalog ve müzakereyi sadece Kürt sorunu için değil, bütün sorunların çözüm yolu olarak öneriyoruz. Toplumsal mücadele ve siyasal müzakere aynı anda yürütülmesi gereken çok kıymetli iki yöntemdir. Bizler Kürt sorunundan Alevi sorununa, kadınların eşitlik ve özgürlük talebine, gençlerin sorunlarından diğer tüm alanlardaki meselelere varıncaya kadar tüm bu başlıkların çözümü için toplumsal mücadeleyi büyütmek, siyasal müzakere kanallarını genişletmek hedefindeyiz. Bunları birbirimizle diyaloğumuzda bütün demokrasi çevrelerinin birbiriyle ilişkilerinde toplumun bize en uzak kesimleriyle temaslarımızda gerçekleştirmeye kararlıyız. Bunun yolunu yöntemini dilini üslubunu bulmak bizim görevimizdir. Bunu da bunu da hep birlikte sizlerle bulacağız.

'ALEVİLERİN MÜCADELESİNİ ZAYIFLATAMAZLAR'

Bugün Alevi canlar eşit yurttaşlık haklarını bir kez daha haykırmak için buradaydılar, şimdi aramızdalar. Şeref verdiniz baş göz üstüne geldiniz.  Bu iktidarın oyunları bitmiyor, Alevi sorununu elektrik su beton meselesine indirgeyecek torbalar getiriyorlar. Alevilerin talepleri, bu torbalara sığmaz. Alevi canların mücadelesi bu torbalarla ayrıştırılamaz. Gölgelenemez, zayıflatılamaz. Temel talepleri eşit yurttaşlıktır. Nedir bunun içeriği, ne kastediliyor? Eşit yurttaşlık derken ne kastediyoruz? Çok basit bütün Alevi kurumlarının ve canlarının ilk talebi cemevlerinin ibadethane statüsüne kavuşturulması ve bunun anayasal güvenceye alınmasıdır. Cemevleri ibadethanedir, kültür merkezi değildir. Elbette Alevilik folklorik bir gösteri nesnesi değildir. Buna kim böyle bakarsa Alevi inancına on yılların mücadelesine hakaret etmiş olur. Alevilerin kendini tanımlama ve kendini yaşama hakkı vazgeçilmezdir. Dokunulmazdır. Hiçbir güç ve iktidar Alevilerin ve Aleviliğin ne olduğuna ibadetlerinin ve ibadethanelerinin neresi olduğuna keyfice karar veremez.
Eşit yurttaşlık diyorsak öncelikle cemevlerinin ibadethane olarak tanınması ve bu statünün güvenceye alınmalıdır. Özgürlükçü, laik, eğitim talep ediyor; bizler de özgürlükçü, laik, eğitim talep ediyoruz. Din derslerinin Alevilerin çocuklarına zorla okutulmasına karşıyız. Sadece biz söylemiyoruz AİHM ve AYM kararları ortada. Ama bu iktidar bu kararları uygulamak yerine şimdi çeşitli oyunlar çevirerek, ‘Acaba Alevi mücadelesini nasıl bölebilirim, Alevi toplumunun içine nasıl nifak sokabilirim ve kendime nasıl yandaş bir Alevi camiası yaratabilirim?’ diyor. Ama nafile. Aleviler kırklar Meclisi geleneğinden geliyor. Bütün canların bir olmadan mücadelede başarının olmayacağını biliyor. O nedenle bu hesap Alevilerin tarihinden ve mücadele birikimden yüreğinden ve sözlerinden geri dönecektir. Biz de buradayız, hep birlikteyiz bu mücadele hepimizin mücadelesidir.

'BİZİ HEDEFİMİZDEN ALIKOYAMAZLAR'

Ortada HDP ile ilgili yürütülen bir aktüel ve güncel tartışma var. Bizim kendimizi uzun uzun anlatmamıza gerek yok, yaptıklarımızdan tereddüt duyan bir halimiz de yok özgüvenimiz tam ne yaptığımızı biliyoruz. Bu iktidara karşı mücadeleyi bu rejimin inşasına karşı direnişi her türlü bedeli göze alarak yürüten bir partiyiz. Dolayısıyla ‘mücadele nedir, bu iktidarın politikalarına ve kurduğu rejime karşı nasıl bir siyaset yürütülür?’ sorusunun cevabını en kestirme yoldan bulmak isteyenler, HDP’nin son 7 yılda yaptıklarına hızla baksınlar. Neler yaptık bunların hepsini sayabiliriz, buna ihtiyacımız yok. Biz halklarımızın hafızasının da yürekleri kadar sağlam olduğunu biliyoruz. İstedikleri kadar hafıza mühendisliği yapmaya çalışsınlar. Unutulmuyor unutulmayacak. Ne yapıldığı neden yapıldığı nasıl yapıldığı sorularının cevabını bu kolektif hafıza bu toplumsal yürek ve vicdan biliyor. Bazılarını arada hatırlatmak gerekiyor. Bizler bu hatırlatmaları mücadeleyi daha da büyütmek için yapmak durumundayız. Bizler eşit ve ortak bir geleceği bu ülkede bu topraklarda birlikte yaşamın Demokratik Cumhuriyet düzeninde gerçekleşmesini savunuyoruz. Baştan beri programımızda, kuruluş belgelerimizde, bu hedef yer alıyor. Demokrasi, barış, adalet, eşitlik, özgürlük vazgeçilmezlerimizdir. Demokratik siyasete yönelik hiçbir baskı bizleri bu hedeflerden alıkoyamaz.
Bugün Alevi canların meşru ve haklı etkinliğine polis saldırdı. Sevgili Celal Fırat dedemiz sevgili dostum meclis hastanesine kaldırıldı darp edildiği için. Alevilerin sorunlarını böyle mi çözeceksiniz? Sevgili Celal Fırat geçmiş olsun, seninleyiz burada her birimizin özgürlüğü ve temel hakkı bizlerin emaneti, sorumluluğu ve onları korumak da bizlere görevdir. Bu mücadele birlikte büyüyecek.

HDP'YE ZİYARET

Adalet Bakanlığının başkanlığında AKP heyeti grubumuzu ziyaret etti kıyamet koptu. Bakalım bu kıyamette neler var. Neden bu kadar fırtına koparılıyor. Bir kısa özet öncelikle. Evet Adalet Bakanın başkanlığında AKP heyeti grubumuzu ziyaret ediyor. Ardından spekülasyonlar ve senaryolar üretme yarışı başlıyor. Görüşmenin sebebi ve konusu belli. AKP heyeti ‘Başörtüsü düzenlemesine’ ilişkin Anayasa değişikliği teklifini anlatmak ve destek istemek için diğer partiler gibi bizim partimizi de ziyaret etti. Arkadaşlarımız da görüşmeyi yürüten Grup Başkanvekillerimiz ve Parti Sözcümüz de kendilerine temel ilkelerimizi hatırlattı ve bu teklifi eşbaşkanlar aracılığıyla kurumlarımıza taşıyacağımızı belirtti. Buraya kadar sorun var mı? Sorun var diyor bazıları. Bizim ilkelerimiz, stratejilerimiz belli. Daha önce yaptığımız açıklarımız da ortada, biraz önce ayların konuşmalarının özetini yaptım aslında. Ve konuşmaların değil yılların mücadelesinin kısa bir tablosunu sundum. Bizler demokratik işleyişi esas alan bir partiyiz, elbette bize gelen bir teklifi kurullarımızla konuşmadan açıklayamayız. Eşbaşkanlar dahi kurullarda tartışmadan bir konuda bağlayıcı bir karar açıklaması geleneğimizde yok. Yarınki MYK toplantımızdan sonra somut cevaplarımızı kamuoyuyla paylaşacağız. Bizler için bir karmaşa yok, asıl karmaşa başkalarının kafalarında. Ve zihniyetlerinde. Her yerden tutarsızlık ve samimiyetsizlik akıyor. Sırayla ve özetle anlatmaya çalışayım. Hani derler ya bir şahsa anlatır gibi şahsın adını anmayayım.

İlk sözüm AKP’ye. AKP önce bir karar versin. Yürütmeyi veya kabineyi kim temsil ediyor? Adalet Bakanı mı, İçişleri Bakanı mı? Heyetimizle görüşme talebinde bulunan AKP, Adalet Bakanı başkanlığında bir heyet gönderiyor, ertesi gün İçişleri Bakanı hakaretlerine, tehditlerine devam ediyor. Bize saldırılarını daha da yükseltiyor. Karar verin. Bu hükümetin başı veya kalbi Soylu mu ya da siz misiniz? Eğer İçişleri Bakanı ise bu politikaların mimarı ve sahibi o zaman neden heyet gönderiyorsunuz? Neden uzlaşma için partileri geziyorsunuz bize geliyorsunuz. Sürekli nefret düşmanlaştırma iftira hakaret konuşmaları yapan her türlü kumpasın arasından çıkan, kirli işlerin içinde olduğuna dair sayısız büyük albümlere sahip bir kişi İçişleri Bakanı sizi temsil ediyorsa bize gelen heyet kimi temsil ediyor. Buna karar verin.

'İKTİDARA KARŞI MÜCADELEYİ EN ETKİLİ BİZ YÜRÜTÜYORUZ'

Gelelim AKP heyetinin ziyaretinde bizim AKP ile iş birliğine hazır olduğumuz yorumunu yapanlara. Bu iktidarın yerleştirmeye çalıştığı rejime karşı en etkili mücadeleyi biz yürütmüyor muyuz? Üstelik konforlu alanlara çekilerek, korunaklı sığınaklarda yer kaparak değil bedel ödeyerek yürütüyoruz bu mücadeleyi. Eski eş genel başkanlarımız milletvekillerimiz binlerce on binlerce yoldaşımız seçilmiş belediye başkanlarımız, PM üyelerimiz bu mücadeleyi kararlılıkla yürüttükleri için bedel ödüyorlar. Öyle korunaklı alanlara çekilerek güvenli sığınaklardan HDP’ye ahkam kesecekseniz önce şu gerçeği küçücük de olsa bir görmeye çalışın. Bakmaya çalışın ki biz de diyelim hakiki bir samimi eleştiri var diyelim.
Ama öyle olmuyor o sığınaklardan HDP’ye laf yetiştiriyorlar. En güçlü, kararlı, mücadeleyi biz yürütüyoruz, bu iktidar bu rejimi yerleştirmek için en büyük engelin biz olduğumuzu biliyordu. Onun için 4 Kasım operasyonunu, Kobanî Kumpas Davası ve kapatma davalarını devreye koydu.  Korktuğu güç biziz. Biz mücadele etmeyi biliriz. Siyasette müzakerenin değerini biliriz.
Müzakere mücadeleden bağımsız bir şey değil, bir görüşmeyi hemen işbirliği diyerek yorumlayanlara daha birkaç sözüm olacak. Bizler siyasetimizden de, mücadelemizden de vazgeçmiyoruz, taviz vermiyoruz. Rutin bir ziyaretten hareketle bu gerçeği yok sayanlara sesleniyoruz: Bu iktidarla gerçek ve yıkıcı işbirliği bu iktidarın varlığını dayandırdığı temel unsurlara, mesela Kürt sorununda inkarcı zihniyete, güvenlikçi anlayışla savaş politikalarına destek değil mi, bu politikalara destek verenler iktidarla gerçek işbirliği içinde olanlar değil mi? İktidarın asıl destekçileri onun varlığını sürdürmesine öyle ya da böyle yardımcı olanlar temel konularda onun çizdiği oyun sahasından ayrılmayanlardır. Öyle değil mi? Cevap verin değil deyin.
İktidarla iş birliğini hangi örneklerini sayayım. Tezkereleri söyledim. Bazıları unutmuş olabilir. HSK üye seçimi mecliste yapılıyor, üye seçiminde partilere belirli kontenjanlar ayrılıyor ve HDP’yi dışlamak için iktidar elinden geleni yapıyor. Bizim dışımızda bulunan Meclis’te grubu bulunan diğer partiler ne yaptılar. Gittiler üye pazarlığına oturdular, iki sana bir bana, gerisi iktidara. İşbirliği hangisi? İktidarla işbirliği HSK pazarlığına oturup iki sana bir banaya razı olup yargının içinde bu sefaleti meşrulaştıranlar mı bir ziyareti kabul edip görüşme yapan biz miyiz? Bu soruyu herkes kendine sorsun.
Bize bu görüşme üzerinden saldıranların maksadı ne anlamıyorum. Bazılarını anlamak zor. İktidarın tutarsızlığını mı eleştirmek mi istiyorsunuz yani iktidara HDP ile görüşmemen şimdiye kadar yanlıştı bundan sonra görüşmeniz gerekir mi diyorsunuz. Öyle diyenler çok az. Tartışmayı böyle yürütene rastlamadım. Tam tersine AKP’yi eleştirir görünürken, güya bizi kriminalize ediyor. ‘Nasıl oluyor da terörist dediğin bir parti ile görüşürsün’, görüşme demek istiyorlar. Daha fazla üzerine git demek istiyorlar. Bu bir koalisyon değil mi? Eğer iktidara bunu söylüyorsanız sizin iktidardan farkınız ne? Onu ortaya koyun. Koyun da inanalım. Şimdi neredeyse 2 yıldır başta siyasal muhalefet olmak üzere tüm toplum kesimlerine diyalog ve müzakere yapıyoruz.
27 Eylül 2021’de seçim stratejimizi ve müzakere çerçevemizi bir deklarasyonla açıkladık. Sözümüzü toplumla doğrudan paylaştık, paylaşıyoruz. Siyaseti şeffaf yürütüyoruz. Bu ziyaret üzerinden yaygara koparanlara soruyoruz; niye bu çağrılara cevap vermiyorsunuz? TV’lerde, gazete köşelerinde, sosyal medya hesaplarında senaryolar üretip ahkam kesenler ve bize had bildirmeye, bizi itham etmeye kalkışanlar sizler bütün bu söylediklerime harcadığınız enerjinin binde birini yapıcı çözüm siyasetimizi iyi niyetle değerlendirmeye harcasaydınız ülke ve toplum ve dahi muhalefet bu halde olmazdı. Sorumlu sizsiniz. Kapımız hepinize açıktır, herkese açıktır hangi konuda görüşmek müzakere etmek öneride bulunmak öneri almak istiyorsanız buyurun gelin kapımız açık. Gelin derken de yanlış anlama olmasın, işimizi gücümüzü bırakmış sizler gelesiniz diye sizleri bekliyor değiliz. Biz yolumuzda yürüyoruz, her alanda mücadeleyi yükseltiyoruz, alternatif yaratıyoruz, demokratik çözüm dönüşüm için politikalar, stratejiler oluşturuyoruz, ittifaklarımızı büyütme çalışmalarımız aralıksız sürüyor, değişimin ve çözümün adresini inşa ediyoruz. Bekliyor değiliz sadece ama gelin birlikte yapalım diyoruz.  

'BEDELİ NE OLURSA OLSUN YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ'

Partimizi merkezine alan diyeceğim ama hayır hedefine koyan komplo teorisi meraklılarına senaryo üreticilerine itham açık açık soruyorum ve aynı açıklıkta cevap bekliyorum. HDP’ye siyasette biçtiğiniz misyon ve uygun gördüğünüz rol nedir?  Mesela en çok konuştuğumuz seçimler, mesela seçimlerde izleyeceğimiz stratejiyi ilan ettik, altını doldurarak geliştiriyoruz. Peki siz seçimlerde ne yapmamızı bekliyorsunuz? Gelin söyleyin, kimse ağzının içinde gevelemesin! Ne istiyorsunuz, ne bekliyorsunuz HDP’nin sizin nezdinizde misyonu ve rolü nedir? Açık söyleyin, açık konuşalım. Biz açık konuşuyoruz. Daha nasıl konuşalım, daha ne diyelim? Bu ülkeye açık, şeffaf, demokratik siyaseti yerleştireceğiz, dürüst siyaseti yerleştireceğiz, bedeli ne olursa olsun bu yoldan vazgeçmeyeceğiz.
Değerli dostlar bizleri izleyen bütün vicdanlı ahlaklı adil yurttaşlar hepinize sesleniyorum. İlkelerimiz hedeflerimiz belli kararlılığımız ortada. Gücümüzü ve meşruluğumuzu bunlardan ve milyonların inatçı desteğinden alıyoruz. Yolumuzu belirlerken demokratik, çoğulcu, katılımcı yöntemler kullanıyoruz, kullanmaya devam edeceğiz. Kendimize güveniyoruz ne yaptığımızı biliyoruz, kimlerin hangi hesaplar içerisinde olacağını görebilecek birikim ve ferasete sahibiz, kulağımız tüm toplumun mazlum ve mağdurlarındadır, demokrasi ve adalet isteyen insanlarındadır. Yüreğimiz onlarla birlikte ve onlar için çarpıyor. İnanalım. Bu yolda yürüdükçe birlikte kazanacağız. Hak yardımcımız, hızır yoldaşımız olsun.”