Savcı gazeteci Demir hakkında hapis cezası istendi

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi savcısı, ETHA ve ANF muhabiri Arzu Demir'in "Dağın Kadın Hali" kitabı nedeniyle "örgüt propagandası yaptığı" iddiasıyla cezalandırılmasını istedi.

"Dağın Kadın Hali" ve "Devrimin Rojava Hali" kitaplarının yazarı Arzu Demir hakkında açılan iki ayrı davanın ikinci duruşmaları bugün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

ETHA ve ANF muhabiri Demir'in geçtiğimiz duruşma savunma yaptığı "Dağın Kadın Hali" davasında, savcı Ömer Karakaya, mütalaasını sundu.

Savcı Karakaya, gazeteci Demir'in yazdığı kitap nedeniyle "örgüt propagandası yaptığı" iddiasıyla cezalandırılmasını istedi.

Mahkeme heyeti, mütalaaya karşı savunma yapmaları için avukatlara süre tanıdı, duruşmayı 19 Ocak 2016 tarihine erteledi.

11 kadın gerillanın hayat hikayeleri üzerinden dağda kadın ve erkeklik rollerinin değişimini inceleyen kitap nedeniyle gazeteci Demir hakkında "örgüt propagandası yapmak", "suç ve suçluyu övmek" ve "suça teşvik" iddialarından davalar açılmıştı.

"Örgüt propagandası yapmak" hükmünü düzenleyen Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/1 maddesi, 1 yıldan 5 yıla hapis cezası öngörüyor. Eylemin basın yoluyla işlenmesi durumunda hapis cezası yarı oranında artırılıyor.

ROJAVAYI ANLATTI

Gazeteci Demir hakkında "Devrimin Rojava Hali" kitabı nedeniyle açılan davanın 2. duruşması da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Demir yaptığı savunmasında "Dağın Kadın Hali" kitabı gibi "Devrimin Rojava Hali" kitabının da siyasi gelişmelerin mağduru olduğunu belirtti. Demir, dava sürecine ilişkin şunları söyledi: "Devrimin Rojava Hali kitabım, 2015 yılının Temmuz ayında okurla buluştu. Kitap hızla 4. baskısını yaptı, en çok okunanlar listesinde, haftalarca liste başı kaldı. Ardından çatışma ve savaş sürecinin yoğunlaşması, gazetecilere yönelik gözaltı, soruşturma, dava, tutuklama sürecinin artmasıyla birlikte önce kimi sosyal medya hesaplarında hedef gösterildi. Kimi tetikçi internet siteleri, kitabımı ve beni hedef gösterdi. Ardından da kitabım toplatıldı ve hakkında soruşturma açıldı. Kitabımın İstanbul Sulh Hakimliği tarafından toplatıldığı gün, İtalya’da raflarda yerini aldı. İtalyanca baskısı da en çok okunanlar arasında yer aldı. Çünkü, dünyanın dikkati Ortadoğu’da, bu topraklarda ne olup bittiği ile ilgili."

Kitabın hazırlık sürecini anlatan Demir, Rojava devriminin kadınların hayatında yarattığı değişikliklere dikkat çekti, ardından Rojava'daki adalet mekanizmasını anlattı.

Demir şunları söyledi: 

"Mahkemeleri gezdim, duruşmaları izledim. Adalet mekanizmasının nasıl inşa edildiğini sordum. Suçun toplumsal bir mesele olarak ele alındığına tanık oldum. Sorunların büyük bir kısmının mahkemelerin önüne gelmeden, uzlaşma komitelerinde çözüldüğünü gördüm. Müebbet hapsinin sadece kadın katillerine verildiğini öğrendim. Okuma yazması dahi olmayan bir kadının, bir mahkemeye başkanlık yaptığına, verdiği bir kararın ne kadar adil olduğuna tanık oldum. Herkesin, istediği kişiyi avukat olarak tayin edebildiğini gördüm. Adalet mülkün temeli olmadığı için, işlenen suçun, toplumsal mülkiyete verdiği zarara bakılarak, cezalandırmaya gidildiğini, cezalandırmanın da gerçekten onarma, toplumun eksik bıraktığı şeyi giderme amaçlı olduğunu gördüm. Hapsetmenin ise en son tercih edilen bir ceza yöntemi olduğuna tanık oldum. Duruşma salonlarında, mahkeme heyeti ile savcılık makamını, sanıktan ve savunmadan daha yüksek bir yere koyan bir düzenden vazgeçildiğini gördüm.
Aslında başka bir adaletin, başka bir eğitimin, başka bir ekonominin, başka bir hayatın var olabildiğini gördüm ve bir gazeteci olarak sorumluluğumu yerine getirerek, toplumun öğrenme hakkı için yazdım. 
Rojava’nın sadece savaş, çatışma, cepheden ibaret olmadığını, insan ile insan, kadın ile erkek, doğa ile insan arasındaki ilişkileri eşitlikçi ve özgürlükçü bir temelde değiştirdiğini, bunun için çeşitli yasalar ve kurumlar var ettiğini gördüm ve bunların bilinmesi için yazdım."

'İKTİDARLAR GELİR GEÇER, HİÇBİR ŞEY GERÇEĞİ SİLEMEZ'

Kürt sorununa çözüm süreci devam etmiş olsaydı kitabının yasaklanmayacağını ve kendisinin de yargılanmayacağını belirtti, "AKP/Saray iktidarı yeni bir tarih inşa ediyor. Kendi gerçeğini kuruyor. Bunun için de bu toprakların gerçeğini aktaran, ileten ne varsa susturmak istiyor. Bu davalar gelir geçer, bizler gelir geçeriz, sizler gelir geçersiniz, iktidarlar da gelir geçer, ama hiçbir şey gerçeği silemez" diye konuştu.

Gazeteci Demir savunmasını şu sözlerle bitirdi: 

"Hiçbir şey, Rojava’da inşa edilen sistemin, Ortadoğu’nun etnik ve mezhepsel çatışmalarına son verecek bir model olduğu gerçeğini değiştiremez. 
Hiçbir şey; Rojava’nın, bir baytarın başhekim, çoluklu çocuklu bir kadının halk mahkemesi hakimi, ev emekçisi bir kadının YPJ komutanı, genç bir kadının akademi yöneticisi, kısacası herkesin herşey olabileceği bir coğrafya olduğu gerçeğini değiştiremez. 

Hiçbir şey Rojava’nın kadını ve erkeği insan yaptığı gerçeğini değiştiremez.

Eğer çatışmalar yeniden başlamamış olsaydı, İmralı adasında yürütülen görüşmeler, Türk ve Kürt halklarının barış umudu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık hayaline kurban edilmemiş olsaydı, bu kitap yasaklanmayacaktı, ben de sanık olmayacaktım. 

Ben gazetecilik yaptım, gittim, gördüm ve yazdım. Gazetecilik suç değildir."

Demir'in ardından söz alan avukat Ali Koç, Basın Kanunu'na göre dava şartının oluşmadığını belirtti, "Kitabım basım tarihi Temmuz 2015. Dava ise 2016 Mayıs'ında açılıyor. Basın Kanunu'nü göre dava açma şartı yoktur. Bu nedenle davanın reddi gerekiyor" dedi.

Mahkeme heyeti ise, mütalaasını sunması için dosyayı savcıya gönderdi, duruşmayı 19 Ocak'a erteledi.