Şerik: Barışa, demokrasiye ve özgürlüğe olan özlemleri de katledilmek istendi
PKK Yürütme Komitesi üyesi Cemal Şerik, 10 Ekim katliamında yaşamını yitirenlerin anısına sahip çıkılması için mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini söyledi.
PKK Yürütme Komitesi üyesi Cemal Şerik, 10 Ekim katliamında yaşamını yitirenlerin anısına sahip çıkılması için mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini söyledi.
Bu saldırıların bugün şiddetlenerek, devam ettiğini de söyleyen Şerik, “Bugün de saldırılarına devam ediyorlar. Denebilir ki 20 Temmuz’daki Suruç katliamı ile 10 Ekim’deki Ankara katliamı bugün gerçekleştirilen ve giderek zirveye çıkartılan o faşist yönelimlerin uygulamaların döşeme taşlarının döşendiği katliamlardı” dedi.
‘AKP DEVLETİNE KARŞI MÜCADELE TÜM TOPLUMUN GÖREVİDİR’
“Şehadetlerinin birinci yıl dönümünde emek, barış ve demokrasi şehitlerini burada bir kez daha saygıyla anıyorum” diyen Şerik, 10 Ekim 2015’te emek, barış ve demokrasi talebini dile getiren emekçilerin Ankara Garı önünde AKP beslemesi olan DAİŞ çetelerinin saldırıları sonucunda katledildiğini vurguladı.
O katliamda 100’ün üzerinde emekçinin yaşamını yitirdiğini, yüzlercesinin de yaralandığını hatırlatan Şerik, “Tabi katliamdan bugüne bir sene geçti. Fakat emekçilerin meydanlarda türküler söyleyip halaylar çekerek barışa olan özlem taleplerini dile getirdiklerinde karşılaştıkları o vahşet hala hafızalarda tüm tazeliğiyle canlılığını korumaya devam ediyor.
Tabi sadece 10 Ekim katliamını bu şekilde anmamak gerekiyor. 10 Ekim’de emekçiler barışa, demokrasiye olan özlemlerini dile getirdiklerinde saldırılarını gerçekleştirenler bugünde aynı saldırılara devam ediyorlar. Bu yönüyle de katledilen emekçilerin o son nefeslerini verdikleri an ki görüntüleriyle bugün emekçiler üzerinde gerçekleştirilen saldırılar, coplarla emekçilerin üzerine gidilmesi, gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları; tüm bu görüntüler günümüzde iç içe geçmiş bulunuyor. Aslında bu iç içe geçmişlik günümüzde emekçilerin 10 Ekim katliamında yaşamlarını kaybeden yoldaşlarına nasıl cevap olmaları gerektiğinin de bir göstergesi oluyor. 10 Ekim’deki bu katliamla birlikte emekçilerin barışa, demokrasiye ve özgürlüğe olan özlemleri de katledilmek istenmişti” dedi.
Emekçilere saldırı ile “Eğer siz bu taleplerinizde yola devam ederseniz, mücadele etmekteki kararlılığınızı sürdürürseniz biz de size aynı şekilde yönelmeye devam edeceğiz” mesajının verildiğini vurgulayan Şerik şöyle devam etti: “Bugünde o mesajın gereklerini yerine getiriyor AKP devleti. Binlerce emekçi işinden gücünden alınabiliyor. İçlerinden yüzlercesini gözaltına alarak tutuklayabiliyorlar. Bu 10 Ekim katliamında yaşamını kaybeden yoldaşlarına günümüzde emekçilerin vermiş olduğu cevap karşısında devletin nasıl bir yönelim içerisinde olduğu gerçekliğini de ortaya koyuyor. Elbette bundan sonuçlar çıkartılması gerekiyor. Çıkartılması gereken en temel sonuçta 10 Ekim şehitlerine bağlılığın gereği olarak bugüne kadar nasıl mücadelede ısrarlı olunmuşsa aynı ısrar ve kararlılıkla mücadeleye devam etme şeklinde kendini gösteriyor.
Çünkü AKP devleti bugüne kadarki Türkiye’de gelmiş geçmiş sömürgeci faşist diktatörlüğün en katısını uyguluyor. Bir nevi elinde bulunan tüm güçleri harekete geçirerek ‘benden sonrası tufandır’ yaklaşımı ile önünde kim varsa onu aşmaya çalışıyor. Bunun bir parçası olarak da emekçilere yöneliyor. Belki de önünde görmüş olduğu engellerin en başında emekçileri görüyor. Onun içindir ki günümüzde emekçilere olan saldırıları çok daha şiddetli boyutlara ulaşmış oluyor.
Emekçilerinde bundan sonuçlar çıkartarak önümüzdeki dönem mücadelelerini buna göre yürütmeleri gerekiyor. Teslim olmayı ve onursuz bir yaşamı kabul etmeyeceklerine göre onurlu bir yaşamdan olan tercihlerini ortaya koymaları gerekiyor. Böylesi bir süreçte yapılması gerekenlerin başında da devletin yapmış olduklarının tam tersine emekçilerin kendi aralarındaki birliğinin daha da pekiştirilmesidir. Zaten devletin yapmaya çalıştığı da emekçilerin örgütlülüğünü, birliğini bölmek ve parçalamaktır. Eğer AKP devleti bunda başarılı olursa önüne koymuş olduğu faşist hedefleri gerçekleştirmede de önemli mesafe kaydetmiş olacaktır. Bu anlamda emekçiler sadece kendilerine karşı sorumlu bir konumda bulunmuyorlar.”
Aynı zamanda topluma karşı da büyük bir sorumluluk içerisinde olunduğunu da belirten Şerik, bu sorumluluk bilinci ile önümüzdeki dönemde mücadeleye yüklenmek gerektiğini söyledi. Bugüne kadar özellikle AKP devletinin yapmaya çalıştığı emekçileri toplumun sorunlarından uzak tutmak olduğunu da vurgulayan Şerik, “Ve bunu gerçekleştirirken de sürekli şöyle bir tehditte bulunuyordu; eğer siz ülke sorunlarına ilgi duyarsanız, toplumun sorunlarına ilgi duyarsanız, Kürt sorununa ilgi duyarsanız sizi işinizden ederiz. Ama şimdi AKP devletinin bu tehditleri söylem olmanın ötesine geçip fiili bir uygulama boyutuna taşımış durumdadır. Öyleyse bu aşamada ya Demokles’in kılıcı gibi o tehdit sürekli başının üzerinde duracak ya da ona karşı ayağa kalkarak o korkuyu bir kenara fırlatarak toplumla birleşecekler, toplum sorunlarıyla, özgürlükler sorunlarıyla ilgilenecekler. Ve bunlar karşısında da görev ve sorumluluklarını yerine getirecekler. Bunlar dışında başka bir seçenekte kalmamış durumdadır. Tabi bu sadece emekçiler için geçerli değildir. Çünkü AKP devleti sadece emekçilere saldırmıyor. Tüm muhalif kesimlere saldırıyor. Önünde kimi engel görmüşse ona karşı saldırıyor. O açıdan AKP devletine karşı mücadele sadece emekçilerin değil aynı zamanda tüm toplumun bir görevidir. İşte böylesi koşullarda emekçilerin kendisi dışındaki olan diğer tüm toplumsal kesimlerle de birleşerek AKP-Erdoğan diktatörlüğüne karşı bir mücadele içerisinde olması gerekiyor. Eğer bunları gerçekleştirirse 10 Ekim’de yaşamlarını kaybeden arkadaşlarının ve yoldaşlarının anısına bağlılığın gereklerini yerine getirmiş olacaklardır” dedi.
‘TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN HALKLARININ BİRLEŞMESİNİN ÖNÜNE GEÇMEYİ HEDEFLİYORLAR’
10 Ekim katliamının emekçilere karşı gerçekleştirildiğini de hatırlatan Şerik, emekçilerin şahsında demokratlara, tüm sol, sosyalistlere karşı gerçekleştirildiğini belirtti. Fakat bununla birlikte başka bir hedefleri olduğunu da söyleyen Şerik şöyle konuştu: “Bu hedeflerinin başında da Kürdistan halkı ile Türkiye halkının birleşmesinin ve ortak mücadele etmesinin önüne geçmektir. Çünkü Kürdistan özgürlük mücadelesi ve oradaki demokrasi ve barış için dile getirilen talepleri giderek Türkiye toplumunu da etkisine almıştır. Türkiye toplumu da o barışa ve demokrasiye olan özlemlerini dile getirmeye başlamıştır.
7 Haziran seçimleri de bunun somut bir ifadesi olmuştu. AKP devleti bundan korktu ve bunun sonucu olarak da ilk önce 20 Temmuz’da Suruç’ta devrimci sosyalist gençlere karşı bir katliam gerçekleştirdi. Aslında Suruç ve Ankara katliamları aynı hedeflere yönelikti. Kürdistan ve Türkiye toplumlarının birleşmesini engellemekti. 10 Ekim katliamıyla birlikte de AKP devleti aynı hedefe ulaşmak için bu defa çok daha büyük ölçekte gerçekleştirdi. Mitinge katılan devrimcileri, demokratları, sosyalistleri hedef aldı. Böylelikle Türkiye toplumunun bütününe yönelik bir mesaj verdi. Eğer siz Kürdistan sorununu üstlenir ve sahiplenirseniz, barışa, demokrasiye olan özlemlerinizi dile getirirseniz biz bu şekilde saldırılarımıza ve katliamlarımıza devam edeceğiz mesajını vermişlerdi.
10 Ekim katliamının yıl dönümünde başta emekçiler olmak üzere tüm devrimci, demokrat ve sosyalist güçler AKP devletinin 10 Ekim katliamını gerçekleştirirken temel amacı olan bu gerçekliği mutlaka unutmaması gerekiyor. Çünkü bugünde o saldırılarına devam ediyorlar. Denebilir ki 20 Temmuz’daki Suruç katliamı, 10 Ekim’deki Ankara katliamı, bugün gerçekleştirilen giderek zirveye çıkartılan o faşist yönelimlerin uygulamaların döşeme taşlarının döşendiği katliamlardı.”
‘ORTAK DİRENİŞ HATTINDA MÜCADELE İLERİ BİR BOYUTA TAŞINMALI’
“O katliamlardan bir sonuç elde etti ki bugün çok daha acımasız bir şekilde yöneliyor” diyen Şerik, bunun bir anda sınırlı olduğunu düşünmemek gerektiğini de sözlerine ekledi. Önümüzdeki dönemde de bunların çok daha şiddetli bir hale geleceği ve bugünden de onun tüm adımlarını da atmış durumda olduğunu belirten Şerik, “İşte bugün Türkiye’de basın yayın bitirilmek isteniyor. Türkiye'nin geçmişteki tek kanallı basıncılık sistemine geçilmiş durumdadır. Her şey tek merkezden planlanıyor. Basın yayın buna göre haberlerini veriyor. Alternatif özgür basın bu anlamda susturulmak isteniyor. Çalışanlar tutuklanıyor, gazeteler ve televizyonlar kapatılıyor, radyolar susturuluyor, uydu üzerinden yayın yapan yayınlara erişim yasağı getiriliyor.
Tüm engellerin oluşturulduğu bir ortamda da Türkiye ve Kürdistan toplumu tek yanlı enforme edilerekten ona göre bir bilinç geliştirilmeye çalışılıyor. Toplum ona göre yönlendirilmek isteniyor. Olup bitenlerden toplum habersiz kılınmak isteniyor. Olup bitenlerden toplum habersiz kılındığında da AKP devleti tüm katliamlarını çok daha gözü kara bir şekilde ‘nasıl olsa dünya izlemiyor, görmüyor ve kamuoyunun bundan haberi yok’ diyerek gerçekleştirecektir. Emekçiler içerisine girilen böylesi bir süreçte devletin asıl yöneliminde ne olacağını görerek ona göre bir yaklaşım içerisinde olmak zorundadırlar. Uslandık derler ve kendilerini geriye çekip sessiz kalırlarsa kendilerini AKP devletine çok daha kolay yem haline getirmiş olacaklardır. Bu da devleti daha çok cesaretlendirerek teslimiyeti dayatan politikalarla karşı karşıya kalmalarına imkan sunacaktır. O nedenledir ki 10 Ekim katliamında şehit düşenlerin anısı sadece 10 Ekim’de şehit düşenlerin anılması ve onların çeşitli bir biçimde halklarının savunulmasıyla sınırlı kalmıyor. Bunların da ötesine geçmiştir. AKP-Erdoğan diktatörlüğünün faşizmine karşı tüm emekçilerin, işçilerinin, kamu çalışanlarının ve aynı zamanda farklı meslek kollarının da birleşik emek hareketini yaratarak AKP-Erdoğan diktatörlüğüne karşı bir mücadele içerisinde olmalıdırlar. Sadece bu da değil, toplumun tüm demokrasi güçleriyle, Kürt özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle ortak bir direniş hattında yer alarak mücadelelerini daha ileri bir boyuta taşıyabilirler. Eğer bunlar yapılırsa 10 Ekim şehitlerinin de anısına bağlı kalınmış olunacak, onlarında mücadelesi yaşatılmış olacaktır. Bu vesileyle yeniden 10 Ekim şehitlerini burada bir kez daha saygıyla anıyor, mücadelelerinin yaşatılacağının sözünü veriyoruz” diye konuştu.