SES başkanından Diyarbakırlılara saðlık uyarısı

SES başkanından Diyarbakırlılara saðlık uyarısı

Diyarbakır’da Genel Saðlık Sigortası (GSS) kapsamında kurulmak istenen, hukuki ve idari yasal denetime tabi olmayan serbest saðlık bölgesiyle, saðlıðın yoluyla metalaştırılıp, insanların köleleştirileceðini ve denek olarak da kullanılabileceðine dikkat çeken SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, Diyarbakır halkının, sendika ve meslek örgütlerinin, yerel yönetimlerin buna karşı ortak bir tavır geliştirip, mücadele etmesi gerektiðini vurguladı.

Antalya’da bulunan ve Diyarbakır’da da kurulma çalışmaları başlatıldıðı öðrenilen Serbest Saðlık Bölgesi konusu saðlıkçıları, saðlık hizmeti verenleri oldukça endişelendiriyor. Gerek halk gerekse de saðlık emekçilerini köleleştirecek, insan bedeni üzerinden kâr elde etmeye dönük bu uygulamaya karşı da duyarlı olunması ve örgütlü bir tavır geliştirilmesi yönündeki sesler önümüzdeki süreçte artacak gibi. Bu serbest saðlık bölgelerinin büyük ölçüde istihdam açısından cazip gibi görünse de AKP’nin kendi ifadesiyle saðlıðın ticarileştiði anlamını çıkarmanın mümkün olduðunu belirten SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, bu bölgelerin saðlıðın ticarileşmesi anlamına geldiðini vurguladı.

Kanun hükmünde kararname ile bu bölgelerle ilgili yapılan deðerlendirmenin özellikle kurulduðu bölgenin cazip hale getirilmesi, yabancı sermayenin ve tıbbi teknolojinin oraya girişinin hızlandırılması olarak ele alındıðını ifade eden Erdolu, “Elbette bu yabancı sermayenin gelmesi sömürünün uluslar arası hale gelmesi, küresel sermayenin sömürüsüne açılması oluyor o alanın. Tıbbi teknolojinin gelişinin hızlandırılması çok tartışmalı bir konu. Halihazırda Avrupa’nın eskimiş tıbbi teknolojisinin buraya aktarılmasını yaşıyoruz. Yeni deðil. Tıbbi ve diðer teknolojiler açısından üç dört jenerasyon gerisinden gelen telefonlar kullanılıyor. Teknoloji bize çok sonra geliyor. Bunun yeni, son teknolojik tıbbi cihazların gelişi olduðu doðru deðil” dedi.

Şu an da Diyarbakır’da kurulması düşünülen büyük ölçüde o bölgeye hizmet edeceði düşünülen serbest saðlık bölgesinin doðuracaðı sonuçları birkaç yönden ele almak gerektiðini kaydeden Erdolu, “Türkiye’nin bütününde katkı, katılım ve ilave ücreti olmaksızın saðlık hizmetine ulaşmak mümkün deðil. GSS yürürlüðe girdikten sonra GSS primi ödemeyenlerin saðlık hizmetine ulaşması mümkün deðil. Bir kişi kayıt dışı çalışıyorsa ya da mevcut olan sistemde eksikli çalışılıyorsa kayıt içine girmek zorunda, kendi primini yatırmak zorunda. Bir ayda otuz günün altında çalışıyorsa primini otuz güne tamamlayıp onun üzerinden GSS primini ödemesi ve öyle saðlık hizmetine ulaşması gerekiyor. Bütün bunlar saðlık hizmetine ulaşmanın önünde engel oluşturuyor. Kaldı ki, saðlık hizmetine ulaşmak ve niteliðe göre bölgeler arasında farklar oldukça keskin. Diyarbakır ve çevresindeki saðlık verileri, saðlıða erişimde Orta Anadolu, Ýstanbul, Bursa, Ýzmir gibi yerlere göre çok fark var. Dolayısıyla burada o bölgenin insanlarının saðlık hizmetine ulaşmasının önünde bir takım engeller varken, dengeli bir biçimde hizmet verecek bir saðlık hizmeti aðı oluşturulmamışken, tamamen dışarıdan gelecek insanlara hizmet verecek bir saðlık serbest bölgesi kurulması birinci çelişkidir. Oranın halkı faydalanmayacak. Dışarıdan gelenlere verilecek hizmet olacak” diye konuştu.

HALK EMEK ÖRGÜTLERÝ VE SENDÝKALAR ORTAKLAŞMALI

Buranın küresel sermaye eliyle kurulacak bir alan olduðunu dile getiren Erdolu, Türkiye içindeki halkların buna ulaşmasının mümkün olmadıðını belirtti. “Bir diðeri istihdam meselesidir. Küresel sermaye eliyle kurulacak olan saðlık üniteleridir” diyen Erdolu, şunları aktardı: “Genellikle burada kayıt dışı çalışmadan tutun, kayıt içi olsa bile taşeron sisteminin ötesine geçmeyecek bir çalışma sistemi şeklinde yürütülecek bir bölgedir. Güvencesiz istihdamın had safhaya çıkacaðı, büyük ölçüde emek iş gücü maliyetinin düşürülmesine dayanan, reel ücretlerin sömürüden büyük pay aldıðı, ücretlerin düşük olduðu sistemle karşı karşıya kalacaðız. Bunun Diyarbakır’a gelişmesine katkı saðlamasının ötesinde, halkın buradan hizmet alamaması, halkın şu an da karşı karşıya kaldıðı saðlıðı deðerlendirmeye ilişkin uluslar arası bilimsel kriterlere göre bebek ölüm hızında, anne ölüm oranındaki yüksek oranların ortadan kalkmasına yönelik önlem alacak bir uygulama deðil. Ýkincisi orada istihdamı artırmak adına yapıldıðı ifade edilse de bu şekilde artması bir yana sömürünün artmasına dönük bir uygulamadır. Böyle bir şeyin mutlaka ve mutlaka saðlıðı ticarileştiren, saðlık hizmeti veren saðlık emekçilerinin güvencesinin ortadan kalktıðı, kayıt dışı çalışmanın artacaðı hakim olacaðı bir sistem. Saðlık serbest bölgeleri saðlıðı tamamen meta, ticari mal alınıp satılması gibi bir sürece evrilir. Özellikle emek örgütleri, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, halkın bütününün o istihdamı artıracaðı, saðlık teknolojisinin artacaðı kandırmacasına inanmadan mücadele etmesi gerekiyor.”

BÖLGELER ARASI FARKLAR

Diyarbakır’ın aynı zamanda çevresinde bulunan birçok ilden de hastaların şifa aradıðı bir merkez olma özelliðine sahip olduðunu ve bu şekilde deðerlendirilmesi gerektiðini kaydeden Erdolu, bu nedenle şu anda Diyarbakır’da gerek çevre illerden geleceklerin gerekse merkezde bulunanların saðlık hizmetine erişiminde güçlükler olduðunu söyledi. Hizmet verilecek nüfus ile yataklı tedavi ve saðlık personeli ile Ankara, Bursa, Ýzmir, Adana’yla karşılaştırıldıðında yarı yarıya fark olduðunu ifade eden Erdolu, bir kişinin doktora ya da saðlık hizmetine ulaşabilme koşullarının bu illere göre Diyarbakır’da iki kat daha zor olduðunu vurguladı.

VERÝLERDEKÝ UÇURUM

Erdolu, sosyo-ekonomik yapı, işsizlik, yoksulluk, içme ve kullanma suyu temini, çevre saðlıðı hizmetlerinin yürütülmesi meselesinin bir bütün olarak ele alındıðında saðlıðın temel göstergeleri olan bebek ölüm hızının Diyarbakır’da Türkiye ortalamasının iki katı, anne ölüm oranının da Türkiye ortalamasının bir buçuk katı oranında olduðunu belirtti. “Ýşsizliðin yüksek olduðu bir bölgeden bahsediyoruz. Bunun yanında kayıt dışı çalışmanın da çok yüksek olduðu bir yer. Bu durumda kişinin GSS primini ödeyemez konumda olduðu demektir. Bu kapsamda olamaması anlamını taşır” diyen Erdolu, bu durumda Diyarbakır’daki bir insanın sosyal güvenlik kurumu tarafından verilen saðlık hizmetine erişmesinin mümkün olmadıðına işaret etti.

Bu durumda yabancı sermayenin, yabancı firmaların girişini saðlayıp böyle bir yatırımla istihdam yaratılacaðı kandırmacısıyla saðlık hizmetinin sadece kar amacıyla yatırım yapılması anlamını taşıdıðını ifade eden Erdolu, “Burada hedeflenen Suriye, Irak, Lübnan, Ýran, hatta daha kuzeye gidecek olursak Ermenistan ve Gürcistan’ın hastalarının büyük ölçüde oraya çekilmesi ve tedavi edilmesidir. Yöre halkına hizmet verecek bir durum deðil. Saðlık emekçileri açısından da öncelikli olarak yatırımı yapan sermayenin kendi seçeceði çalışanlar olacaðını söylemeliyiz. Ýster içerde ister dışarıda saðlansın, kesinlikle kayıt dışı ve güvencesiz çalıştırılacaktır” dedi.

‘ÝNSANLAR DENEK OLACAK AMA DENETÝM VE HUKUK OLMAYACAK’

Serbest saðlık bölgelerinin idari ve hukuki açıdan yasaya tabi olmadıðının altını çizen Erdolu, “Bu durum, oradaki insanların bedeninin denek olarak kullanılmasına ve bunun kontrolünün ortadan kalkmasına neden olabileceði anlamını taşır. Organ mafyasının rahatlıkla cirit atacaðı, çok geri kuşakların teknolojisinin yeniymiş gibi pazarlanacaðı, büyük ölçüde ilaç ve tıbbi teknolojinin kar alanı haline getireceði, insan vücudunun da meta olarak kullanılacaðı bölgeler olarak algılanması gerekir. En önemli özelliði ülkenin yasalarına tabi deðil. Hukuk ve idari yasaya tabi deðil. Buraların tanımı şöyle; ülkenin siyasi sınırları içinde olmakla birlikte gümrük hattı dışında sayılan, ülkece geçerli mali, ticari ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemelerin uygulanmadıðı veya kısmen uygulandıðı sınai ve ticari faaliyetler için daha geniş teşviklerin tanındıðı ve fiziki olarak ülkenin diðer kısımlarından ayrılan yerler. Bu şekilde tanımlanan yerin gümrük muafiyeti var. Ýdari ve hukuk kuralları geçerli deðil. Vergiden muaf. Ayrıca alabildiðine teşvik verilen yerler. Tamamen ticaretle alakalı yerler olarak tanımlanıyor. Bunu saðlıða uyarlamaya çalışıyorlar. Saðlık ticarettir diyorlar” ifadelerinde bulundu.

YERELE YÖNETÝMLER BU OYUNA GELMEMELÝ

Yerel yönetimlerin ise saðlık gibi temel hak olan bir konuda ticarileştirmenin ortaðı, bu uygulamanın yer alacaðı platformun ortaðı olmaması gerektiðine dikkat çeken Erdolu, “Diyarbakır’da kurulması tasarlanıyor. Çalışma başladı. Büyük ölçüde bununla ilgili bir yer belirleme çalışması yapılıyor. Bir yerde meskun mahal oluşturacaksanız oranın yerel yönetimleri altyapı hizmetlerini götürür. Belediyenin çalışmaya katılması konusunda böyle bir durum yatar. Bizim önümüzde Van depremi örneði var. 23 Ekim 2011’de meydana gelen depremde Van Belediyesi BDP’nin, Kürtlerin elinde olduðu için deprem yardımlarının daðıtılması ve bununla ilgili düzenlemelerin yapılması konusunda merkezi yönetim valilik üzerinden hareket etti ve belediyeyle bir baðlantı kurmadı. Bu tamamen siyasi nedenlerden kaynaklıdır. Halen de belediye ile iletişim kurulduðunu söylemek mümkün deðil. Böyle deprem gibi önemli bir konuda ilişki kurmayan merkezi yönetim, saðlık serbest bölgesi konusunda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile ilişki geliştirip onunla ortaklık kurmaya çalışmasının ardında bir art niyet olduðunu ve soru işareti koymak gerekir diye düşünüyoruz” diye belirtti.

Erdolu, Antalya’da kurulan serbest saðlık bölgesine de karşı olduklarını, çok turist olmasının buna gerekçe olamayacaðını söyleyerek, içeriden ya da dışarıdan gelen herkesin istediði yerde saðlık hizmetinden yararlanması gerektiðini kaydetti.