Şilili Yönetmen Guzmán’dan insanlık dersi!

Şilili Yönetmen Guzmán’dan insanlık dersi!

Şilili Yönetmen Guzmán, yeni belgeseli ‘’The Pearl Button’’ ile  65’inci Berlinale’de ‘’Altın Ayı’’ ödülü için yarışıyor. Dünyadaki gelişmeleri irdeleyen belgeselde Guzmán, yitirilen insani değerlere odaklanarak, eleştiri oklarını vahşi kapitalizme yöneltiyor.  
65’inci Uluslararası Berlin Film Festivali devam ediyor. Geçen yıllara oranla bu yıl ‘’Altın Ayı’’ ödülü için yarışan filmler kategorisinde belgesel filmlerin yoğunluğu dikkat çekiyor. Bunlardan biri de, 72 yaşındaki Şilili başarılı Yönetmen Patricio Guzmán’ın ‘’The Pearl Button’’ isimli belgeseli. Latin Amerika sinemasının önemli isimlerinden olan Guzmán, çektiği belgeselerle tarihin derinliklerinde kaybolmak üzere olan hikayelere göndermeler yapıyor. 
The Pearl Button aslında yönetmenin 2010 yılında çektiği ‘’Nostalgia for the Light“ ile başlayan üçlemenin ikincisi. Şili coğrafyası temasını koruyan film, Atacama Çölü’nde geçen Nostalgia for the Light çalışmasından farklı olarak Patagonya’da geçiyor. Pasifik Okyanusunun derinlerindeki iki gizemli düğmenin keşfedilmesiyle başlayan film; su, doğa, insanlık ve kozmos üzerine yeni gelişmeleri ele alıyor.

DOĞA KATLİAMLARI VE SİYASİ SOYKIRIMLAR

Guzmán, birinci filmi olan Nostalgia for the Light deneyiminde dünyanın en kurak çölünde, Şili’de üç bin metre yükseklikteki Atacama’da, hayat belirtisi bulma ümidiyle gökyüzüne bakan gökbilimcilerle, Pinochet rejimi altında kaybedilen yakınlarını yerin altında arayanların paralel hikayesini ele alırken; The Pearl Button'da ise aynı ülkede ve farklı bir bölgede benzer arayışlar içerisinde. Dünyadaki medeniyet, insanlık ve tarihin nasıl tahrip edildiği mercek altına alınan belgeselde, bu yaşananlar çarpık gelişmelere bağlanıyor. Okyanus, su ve doğanın muhteşem güzelliklerinin etkileyici yansıtıldığı belgeselde, müzik olarak, doğadaki doğal sesler kullanılarak farklı bir gizem katılmış. 

Tarih, gezegen ve doğadaki gelişmelerin anlatıldığı belgeselin politik yönünü de görmek mümkün. Guzmán, aynı zamanda belgeselinde, Şili’nin yerli halkının günümüzde yok olma ile nasıl karşı karşıya kaldığına da dikkat çekiyor. Görsel karelerle şiir tadında olan belgeselin verdiği mesajlar oldukça sert ve dokunaklı. Şili’nin yerli halkının tarihine vurgu yapılan belgeselde, doğa katliamlarının yanında insanlığa karşı işlenen siyasi soykırımlar da anlatılıyor. Doğa ve insan soykırımlarının iç içe anlatıldığı belgeselde, fotoğrafçı Paz Errazuriz’in 1990’lı yıllarda çekilmiş siyah beyaz fotoğrafları etkili bir biçimde kullanılmış. Yerli halkın tarihinin nasıl kaybolduğuna, dillerinin yok olma ile karşı karşıya kalışının anlatıldığı bu kareler, bir tarihe ışık tutuyor. Guzmán, belgeselinde uzman ve tarihçilerle söyleşilerle yer vererek, konunun bilimsel olarak aydınlatılmasına imkan tanıyor.

TÜKENMEYEN HIRSLAR VE KAPİTALİZM

Guzmán özellikle doğa üzerindeki katliamı insanların bitmez tükenmez hırslarına bağlıyor ve eleştiri oklarını sert bir dille vahşi kapitalizme yöneltiyor. Evrenin büyüklüğü ve insanların gittikçe küçülerek, kendi sonlarını getirmelerine neden olacağını ironik bir dille aktaran belgeselde Guzmán, doğa, insan ve astrolojik bilime dikkat çekiyor. Objektifini Şili’nin doğasına odaklayarak.

'ÇARPIK GELİŞMELERE DİKKAT ÇEKMEK İSTEDİM'

Görsel karelerle kusursuz olan belgesel, 65’inci Berlinale’nin önemli eserlerinden sayılıyor. Sinema yazarları ve eleştirmenlerinin beğenisini toplayan Guzmán, ‘Altın Ayı ödülünü alması halinde festivalin tarihine geçecek. 
Film gösteriminin ardından basın toplantısında konuşan Yönetmen Patricio Guzmán, amacının dünyadaki çarpık gelişmelere dikkat çekmek olduğunu söyledi. Guzmán, belgeselini "sinemanın şiiri" olarak tanımlayarak, ‘’Hem şiir hem de bilgi. Fakat daha çok bir şiir. Burada kimseye ders verme niyetim yok. Sadece bir gerçekliği göstermek istedim“ dedi. 
The Pearl Button, gittikçe tahrip edilerek, yok olmayla karşı karşıya kalan doğa ve insani değerlere gönderme yapan bir çalışma.