Şırnak: Toplum olarak inşa en temel görevimiz

KCK Adalet Divanı Üyesi Evin Şırnak: "Kürt halkı kimseden beklemeden kendi savunmasını, kendi ekonomisini, kendi şehirlerini yeniden inşa etmeli; göçertme ve sürgün politikalarına karşı örgütlü gücünü mutlaka oluşturmalıdır" dedi.

ANF'ye konuşan KCK Adalet Divanı Üyesi Evin Şırnak, Kuzey Kürdistan'ın inşası için topluma çağrıda bulundu.

Şırnak, “Yaraların sarılması görevi başta Kürt kadınına düşmektedir. Dönemin en ağır görevi olan inşa ve demokratik özerkliğe öncülük misyonu Kürt kadını şahsında yeniden yaşam yolu bulacaktır. Biz kadınlar olarak yüzyıllardır bize yaşam hakkı tanımayan, bizi insanlık sınırı dışında tutan egemen  zihniyete karşı  örgütlü ve direngen kişiliğimizle Erdoğan’dan hesap soracağımız günün aşkıyla yaşama ve inşaya sarılalım" dedi.

‘İNSAN YAKMAYI KAHRAMANLIK SANIYOR!'

Erdoğan’ın kan dökmeyi, insanlara acı çektirmeyi, bodrumlarda diri diri yakmayı bir 'kahramanlık' olarak gördüğünü ifade eden Şırnak, devamları şunları söyledi: “Barış ve adalet kavramları yerine şiddet kavramlarının kutsal hale geldiği bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıya bulunmaktayız. Savaş tanrısını olan Erdoğan'ı tatmin edecek mi bu dökülen kan? Pagan dönemlerinde her farklı kabilenin farklı bir tanrısı bulunmaktaymış. Her kabile kendi tanrısı adına savaşıyor ve binlerce insanı işkenceden geçiriyormuş. Bu gerçeklikle yola çıkarak şunu söylemek gerekirse, kendisini üstün ırk gören Erdoğan ve öncülük ettiği AKP’nin tanrıları kesinlikle farklı bir tanrıdır. Ve dini kesinlikle sapkınlık dinidir. Yoksa bu kadar ırkçılık, tekçilik meşrulaştırılamaz. Öyle olmasaydı 'oruç tutmayan hayvandır’ söylemleri, sırf inançları farklı olan insanlara hakaret etmeler hak görülebilir miydi?"

Şırnak, "Erdoğan devleti, Kürt toplumunun maddi manevi varlığını inkâr eden, katliam dışında bir hak tanımayan faşizan, tekçi, ırkçı yaptırımlarla demokrasi ve insan haklarının canına okumuştur" diyerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Demokrasi, genel uygarlık tarihinin ilerlemesinde önemli bir aşama olmuştur. Demokrasi  toplulukların birlektenliğini  sağlayan ve birleştiren bir anlam içermektedir. Katliam, sürgünler, yasaklar, tutuklamalar, baskılar, yıkımlar, Kürt varlığına duyulan kin ve nefretle bitirilecek bir sorun değildir. Aksine dallanıp budaklanacak ve sonunda kaçınılmaz sonucu beraberinde getirecektir.  Sonuç ne midir? Yıktığın kadar yıkılmaya yakın olmanın telaşı ve mahkûmiyetidir. Bugünlere gelinmeden, demokratik hukukla, demokratik anayasalarla, demokratik bir zihniyet ve yönetimle, Kürt sorunu rahatça çözülebilecekken, teslimiyete dayalı şiddetin sınırsızlığı ile bıçak kemiğe dayanmış ve geri dönülmez yeni bir yola girilmiştir.

Erdoğan, AKP iktidarına baktığımızda, demokrasi,  hukuk ve İslam dini, devleti koruyan çelikten bir kılıf haline getirilmiştir. Genelde Kürt toplumu özelde Türkiye’de yaşayan diğer toplulukları savunmasız bırakarak faşist iktidara kurban edilmektedir. 1921 Anayasasına baktığımızda, Anayasanın 3. Maadesinde 'Türkiye devleti TBMM tarafından idare edilir' ibaresi bulunmaktadır. 1921 Anayasası, diğer etnik kimlikleri inkâr etmeden  Anayasa ve Meclis kurmuştur. Erdoğan döneminde yapılan Anayasaya TBMM yerine 'Erdoğan ve AKP tarafından idare edilir' ibaresi eklenmese de, kör gözlerin de görebileceği yaldızlı bir ibare yüreklere kazıtılmak istenmektedir. Ya kabul edersin ya bu diyardan gidersin misali.”

'MECLİS ANLAMSIZLAŞIYOR'

Kürt miletvekillerinin Meclis'ten atılması için yapılan yasal düzenlemelere de dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Meclis'in Kürtlerin fiziksel ve kültürel soykırımına ilişkin onay veren bir yapı dışında işlevi kalmamıştır. Kürtler için meclis demek, tekçi faşist homojen ulus-devlet anlamına gelmektedir. Erdoğan ile Takriri Sükûn, İstiklal Mahkemeleri,  sürgün yasaları, Dersim Kanunu, Kürtçe köy, kasaba isimlerinin değiştirilmesi, 12 Eylül öncesi ve sonrası devletin kontra faaliyetlerini aratmayan bir dönemi yaşıyoruz. Göçertme, seçilmişlerin hakkında alınacak olan kararlar, basına yönelik baskı, bir aya aşkın Hurşit Külter'in gözaltında kaybedilmesi...

Harabeye çevirdiği başta Cizîra Botan, Şirnex, Silopya, Nisêbîn, Sûr’un dozer ve kepçe eşliğinde dümdüz edildiği vahşetin  izlerini dünyadan gizleyebilirsin.  Savaş suçu olan ve hesabının verilmesi gereken izleri sildin diyelim. Peki, şuurumuz ve bilinçaltımızda  silinmeyecek izlere nasıl bir çare bulacaksınız?”

KÜRT HALKINA ÇAĞRI

KCK Adalet Divanı Üyesi Evin Şırnak, "Bugün her zamankinden daha fazla dört parca Kürdistan halkının  birliğe beraberliğe ihtiyacı var" mesajını vererek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Kürtlerin barış ve birlikte yaşama arayışı olan özerkliğin istemine savaşın dehşetli yüzünü gösteren bir tavra karşı cevabımız bitmemiştir. Kürt halkı kimseden beklemeden kendi savunmasını, kendi ekonomisini, kendi şehirlerini yeniden inşa ederek, göçertme ve sürgün politikalarına  karşı kendi toprağında yaşama kararlılığı ve örgütlü gücünü mutlaka oluşturmalıdır.

Yaraların sarılması görevi  Kürt kadınına düşmektedir. Dönemin en ağır görevi olan inşa ve demokratik özerkliğe öncülük misyonu Kürt kadını şahsında yeniden yaşam yolu bulacaktır. Biz kadınlar olarak yüzyıllardır bize yaşam hakkı tanımayan, bizi insanlık sınırı dışında tutan erkek egemen zihniyete karşın örgütlü ve direngen kişiliğimizle, Erdoğan’dan hesap soracağımız günün aşkıyla yaşama ve inşaya sarılalım!"

 

...