HDP Heyeti, 19 maden işçisinin göçük altında kaldığı ve 7 kişinin cansız bedeninin çıkarıldığı Siirt'in Şirvan ilçesine ziyarette bulundu. Aralarında jeoloji ve ve kimya mühendislerinin de olduğu heyet, 1 gün boyunca arama kurtarma alanında, göçük altında kalanların yakınları ve aileleriyle görüşmeler yaptı. Heyette Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım ve Batman Milletvekili Saadet Becerikli, Eş Genel Başkan Yardımcısı Serpil Kemalbay, Emek Komisyonu'ndan Pınar Aydınlar, il eş başkanları, Parti Meclisi üyeleri, HDK Emek Meclisi'nden Feyzi Polat, Erkan Aslan, Metin Şen yer aldı.
HDP Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım, göçük altında kalan işçilerin yakınları ve ailelerine sabır diledi.
BECERİKLİ: KAPİTALİSTLERE İMKAN SAĞLAYIP EMEĞİ HİÇE SAYIYORLAR
Heyetteki isimler, ziyaretin ardından ANF'ye değerlendirmede bulundu...
HDP Batman Milletvekili Saadet Becerikli de göçük altında kalan işçilerle dayanışma içinde olacaklarını belirterek, gözlemlerini şöyle aktardı:
"Edindiğimiz gözlemler, görüştüğümüz aileler ve orada çalışan insanlarla konuştuğumuzda, aslında bu yaşanan maden kazasının çok öncesinden 'geliyorum' dediği izlenimini edindik. Hem kuruluş aşamasında hem de sonrasındaki aşamalarında herhangi bir önlem, tedbir alınmamış, insan odaklı olmamıştır. Görüşmelerde kâr edelim mantığı öne çıkmış gibi bir izlenim edindik. Geçen Haziran'ın 24’ünde de bir heyelan, toprak kayması olmuştu. Gündüz kaza gerçekleştiğinden belki ölümler yaşanmamış ama bu boyutu bile ana firmanın ya da taşeron firmanın bu konuda ciddi anlamda bir şey yapmadıklarını ve bu ölümlerin o zamandan bu yana bilinerek geldiğini gösteriyor.
Türkiye’deki iş yasasının ya da taşeron firmalarının tekrar tartışılmasının ve gündeme gelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dünyanın her yerinde maden çıkartılıyor ama Türkiye'de yaşananlara iş kazası değil de iş cinayeti demek daha yerinde. Bu cinayetlerin dünyanın hiçbir yerinde bu kadar sıklıkla yaşandığını göremez kimse. Cinayetler, kapitalistlere bütün olanakların sağlanması ve emek boyutunun dikkate alınmamasının sonucudur."
Becerikli, "Önceden yaşanan o heyelanda yine bu büyük bir firma, büyük bir şirket olarak geçen işletmenin denetimindeydi. Bunun mutlaka aydınlatılması, sorumluların bulunması için bizler halkımızla, vatandaşımızla beraber olacağız. Süreci takip edeceğiz ama belirttiğim gibi öncelikle siyasal iktidar ve devletin buna yönelik bir girişimde bulunması gerekiyor. Olmayacağını da biliyoruz çünkü koruduğu kesim kapitalistler, bu anlamda iş verenlerdir. İşçi yada emekçiyle ilgili bir şeyleri olmadığı için maalesef bu ölümler önümüzdeki süreçlerde de yaşanacak ama bunların önlenmesi açısından mutlaka adımlar atacağız ve bunun takipçisi olmaya devam edeceğiz."
ASLAN: İŞÇİ ARKADAŞLARIMIZ ÖRGÜTLÜ OLMALI
HDK Emek Meclisi ve aynı zamanda İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nde bulunan Kimya Mühendisi Erkan Aslan da halkın kurtarma çalışmalarına katılımını önemsediğini belirttikten sonra şunları söyledi:
"İşçi arkadaşlarımızın ders alması gerekiyor. Haklarını öğrenmeleri, kavramaları, takip etmeleri gerekiyor. Her ne kadar taşeron işçileri sendikalı değilse bile, orada örgütlü olan bir sendika var ve haklı mücadelesinde sendikaların da sendika gibi davranması gerekiyor. Soma’da meydana gelen ve 301 arkadaşımın ölümüyle sonuçlanan kazadaki aynı sendika örgütlüydü. Biraz daha işçi haklarına sahip çıkan ve belirli bir örgütlülükle bunu geliştirmeye çalışan bir çaba içerisinde olunmalı. 1300’e yakın insanın çalıştığı iş yerinde daha yaşanılır, insanca yaşanacak ve çalıştırılacak bir ortam yaratılması için işçilerle birlikte, sendikalarla mücadele etmeli.’’
POLAT: AÇIK İHMAL VAR; KAZA DEĞİL CİNAYET
Heyette bulunan Jeoloji Mühendisi Feyzi Polat ise gözlemlerini şöyle paylaştı:
"Heyelan yapabilecek jeoloji birimlerinin dikkatsiz bir şekilde, yeterli güvenliği sağlamadan kazı yapması suretiyle gelmiş olduğunu gördüm. Basında yayımlanan, 'çok aşırı yağmur yağdı ve bu nedenle heyelan meydana geldi' iddiaları doğru değil. Buna dair bir iz olmadığı bir yana, bu tür açık işletmelerin, şevlerinin, bırakın bir yağmuru olası bir depreme bile tanzim edilmesi gerekir ki, burası birinci dereceden deprem bölgesidir. Burada oluşturulucak şev güvenliği yağmuru çok içine alan bir şeydir. Yani yağmur yağdı da burada heyelan oldu gibi söylemler hiçbir şekilde maden ocağı için, işletmeci için gerekçe olamaz.
'Biz arama kurtarma çalışmaları nedeniyle heyelanın olduğu sahaya gidemedik' deniyor. Ama oradaki insanlar arasında yaygınca söylenilen, çalışanların da ifadelerine göre, heyelan öncesinde çatlakların meydana geldiğidir. Eğer gerçekten de böyle bir şey var ise, bu artık yağmuru da oradaki kazı şevinin eğimini de çoktan geçmiş; bu artık açık bir ihmaldir. Çatlakların meydana gelmesi demek, ben kayıyorum, geliyorum anlamına gelir. Bunlara rağmen önlem alınmadıysa, bu artık hiçbir şekilde bir iş kazası niteliği taşımaz, bu açık şekilde ihmali içeren bir cinayettir.’’
KEMALBAY: SENDİKALARA ÇOK GÖREV DÜŞÜYOR
HDP EŞ Genel Başkan Yardımcısı Serpil Kemalbay ise "Bir şirketin, bir holdingin, bir sermaye grubunun daha çok kâr etmesi için orada işçi kardeşlerimiz yaşamını yitirdi" dedi. Kemalbay, işçi güvenliğinin kağıt üzerinde kaldığını, hükümet ve sermayenin ölüme davetiye çıkardığını vurguladı.
Kemalbay, şöyle devam etti: "Mutlaka işçi sağlığı ve iş güvenliği için gerekli olan tedbirlerin alındığından bizlerin emin olabilmesi lazım. Bunu en iyi işçiler ve emekçiler bilebilir ve denetleyebilir. Onların önündeki engellerin bu anlamda kaldırılması gerekiyor. Örgütlenmenin, sendikalaşmanın önündeki engeller de kaldırılmalı. Denetimsizlik ortadan kaldırılmalı. Sermaye ve devletin bu iç içe girmesi, sermaye biriktirebilmek için işçinin her türlü üretime zorlanması, fazlası için işçilerin güvenliğini tehlikeye atılabilmesi gibi sebeplerin ortadan kaldırılması için işçinin güçlenmesi lazım. Bunlarının önünün açılması için bizim hep beraber örgütlenmemiz ve mücadele vermemiz gerekiyor. Sendikalara burada çok görev düşüyor, çok iş düşüyor. Sendikalar aynı zamanda denetim görevi de yapmalı. Denetimsizliklerin önüne geçebilmek için mücadeleyi yürütmeli ve özellikle güvencesiz çalışan işçilerin örgütlenmesi için çaba harcamalı. Bir de cesasızlıklarla hep beraber mücadele vermemiz gerekiyor. Düşünün ki Ciner grubu daha önce Elbistan'da aynı iş cinayetini hayata geçirdi. Orada 9 işçi toprağın altında hâlâ ve bu gün, bu saatte 9 işçi yine Şirvan’da toprağın altında."
Kemalbay, arama kurtarmanın da güvenli bir şekilde yapılmadığına, işçilerin rol üstlendiğine ancak AKUT'un çalışmaları izlediğine dikkati çekti.
DAYANIŞMA ÇAĞRISI
Kemalbay, "Örtbas edilmeye çalışılan bir süreç var orada" diyerek, şunları da dile getirdi: "Askeri işgal altında yapılan bir arama kurtarma çalışmasından bahsediyoruz. Yine devlet hizmeti olarak güvenli ve güvenceli bir şekilde arama kurtarma faaliyetleri yapılmıyor. Dolayısıyla Soma’da olduğu gibi bir kez daha örtbas etme durumuyla, bir üste çıkma durumuyla karşı karşıyayız. Bütün demokratik kamuoyunun bu soruna sahip çıkması, batıdaki işçilerin, emekçilerin, sendikaların, STK’ların mutlaka Siirt’e, Şirvan’a, buradaki iş cinayetine daha çok duyarlı olması gerekiyor. Bu durumu gündemleştirmek için, dayanışmaya dair heyetler göndermeleri gerekiyor."


