Suruç katliamı: 4 yıldır gelmeyen adalet

Suruç katliamı üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen davada elle tutulur bir ilerleme kaydedilmezken gerçek sorumlular ve bağlantıları ise ortaya çıkarılmadı.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) çağrısıyla Suruç’tan Kobanê’ye gidecek gençler 20 Temmuz 2015 günü, saat 11.30 sularında Amara Kültür Merkezi bahçesinde toplandı. Basın açıklaması yapıldığı sırada gençlerin arasına giren, Abdurrahman Alagöz adlı DAİŞ üyesinin kendisini patlatması ile 33 kişi hayatını kaybetti, 100’den fazla kişi de yaralandı.

DAİŞ’in Suruç’ta yaptığı katliam öncesi 5 Haziran 2015’te Amed’deki HDP’nin seçim mitinginde de bir bombalı saldırı olmuş 5 kişi yaşamını yitirmişti. Fakat Suruç’ta yaşanan ve 33 kişinin yaşamını yitirdiği bu patlama, Türkiye’nin yakın tarihindeki en büyük saldırılardan biri oldu. Suruç katliamının izleri henüz geçmeden 10 Ekim 2015’te Ankara’da ‘barış’ demek için bir araya gelen insanların arasında patlayan 2 canlı bomba, 102 kişiyi katletti, yüzlerce kişinin de yaralanmasına sebep oldu.

Aradan geçen 4 yıla rağmen birbirine bağlantılı bu katliamların hesabı henüz sorulmadı. Uzun yargılamalar, gizlilik kararları davaların işleyişini sekteye uğratırken yeni katliamlara da kapı araladı.

İLK DURUŞMA 21 AY SONRA YAPILDI

İlk olarak soruşturma için 18 ay sürecek bir gizlilik kararı alındı. Bu süreçte 15 kişi ile başlayan soruşturma kapsamı DAİŞ üyesi üç kişi ile devam etti. Katliamdan 21 ay sonra ise davanın ilk duruşması görüldü. Urfa Cumhuriyet Başsavcılığınca saldırıdan 18 ay sonra hazırlanan 213 sayfalık iddianamede, 3 şüpheli hakkında 104’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. İddianamede failler olarak, eylemi gerçekleştiren DAİŞ üyesi Abdurrahman Alagöz, yine 10 Ekim 2015 Ankara saldırısını da planlayan ve Antep’teki bir hücre evine yapılan baskında kendilerini patlattıkları iddia edilen Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun dosyaya eklenirken, firari olduğu belirtilen Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı’nın da isimleri yer aldı. Haklarında arama kararı çıkartılan İlham Balı ve Deniz Büyükçelebi’nin ise Suriye’de DAİŞ’e katıldığı belirtildi. Davanın yargılanan tek sanığı ise 10 Ekim katliamı faillerinden Yakup Şahin oldu. Suruç davasının ilk duruşması 4 Mayıs 2017’de Hilvan Adliyesi Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Fakat davanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin aynı gün 10 Ekim davasının da görülmesi sebebiyle Suruç davası sanıksız başladı.

SANIK MAHKEMEYE HİÇ GETİRİLMEDİ

İlk duruşmaya sanıksız ve okunmayan iddianame ile başlayan dava, 14 Temmuz 2017’de devam etti. Tek tutuklu tanık Yakup Şahin yine mahkeme salonuna getirilmezken aileler bu karara tepki gösterdi. Fakat SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile davaya katılan sanık ailelere, “İster katılırım, ister katılmam” diye cevap verdi.

Mahkeme heyeti ise sanık Yakup Şahin’in SEGBİS üzerinden duruşmaya katılmasının sağlıklı bir ifade için yeterli olmayacağına kanaat getirerek bir dahaki duruşmaya katılması kararını verdi. Davanın ikinci duruşmasında Sanık Şahin’in getirilmesine karar verilse de 13 Kasım 2017 tarihli 3. duruşmaya tutuklu tek sanık yine çıkarılmadı. Sanık Yakup Şahin sonrasında da 9 duruşma boyunca SEGBİS yöntemiyle davaya katılarak mahkeme salonuna hiç gelmedi.

Katliamın tek tutuklu sanığı yargılanırken ilişkide olduğu düşünülen isimler ise tanık olarak dinlendi. Bunlardan biri de İmam Abdullah Ömer Arslan’dı. Davanın 7. duruşmasında Urfa Halfeti’ye bağlı Gürkuyu köyünde imam olduğunu belirten Arslan’ın ifadesi de SEGBİS üzerinden alındı. Katliamın yaşandığı gün, olay yeri yakınlarında vatandaşlarca yakalanan Arslan’ın sırt çantasından DAİŞ’in olduğu düşünülen bir bayrak çıkmış fakat ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştı. Arslan’ın aynı gün Ankara’nın Gölbaşı ilçesine tayini çıkarılmıştı. İmam Arslan’ın tanık olarak dinlendiği mahkemede avukatların tutuklanma talebi reddedildi.

Öte yandan 9 Mayıs’ta görülen son davada, olay günü görüntülerinin 5 saatlik kısmının dosyada olmadığı ortaya çıktı. Dava ise 7 Ağustos 2019’a ertelendi.

POLİSE TAKSİTLİ PARA CEZASI

Suruç Asliye Mahkemesi’nde görülen “Görevi kötüye kullandığı” gerekçesi ile yargılanan dönemin ilçe emniyet müdürü Mehmet Yapalıal’a “görevi ihmal ve kötüye kullanma” suçundan 7 bin 500 TL para cezası verildi, ceza 12 takside bölündü.

Yine görevi kötüye kullanmaktan yargılanan ve son olarak geçtiğimiz 12 Temmuz’da Suruç Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen, Suruç Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki Terörle Mücadele ve Asayiş birimlerinden sorumlu polisler Ali Koçak ve Ahmet Oğuz Davarcı’nın yargılandığı davada mahkeme heyeti, olay öncesi 13 günün kamera kayıtları ve polis telsiz konuşmalarını istedi. Mahkeme daha sonra duruşmayı 4 Şubat 2020´ye erteledi.

FAİLLERİN BAĞLANTILARI

Suruç katliamını gerçekleştiren Abdurrahman Alagöz, “terör nitelikli şahıs” sıfatıyla aranmasına ve kaydının 16 Haziran’dan itibaren Suruç Emniyet Müdürlüğü’nde olmasına rağmen, 20 Temmuz günü bombalı saldırıyı gerçekleştirdi. 20 yaşındaki canlı bomba Alagöz ve ağabeyi Yunus Emre Alagöz’ün DAİŞ’e katıldıkları emniyet kayıtlarında yer alırken; kardeşlerin Amed saldırısını gerçekleştiren DAİŞ’li Orhan Gönder’in ailesinin yaşadığı eve 200-300 metre mesafede bakkal açtıkları da ortaya çıktı. Orhan Gönder ve Abdurrahman Alagöz’ün Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014 yılında Mustafa Dokumacı’nın da aralarında bulundukları 22 kişi hakkında “El Kaide ve Çatışma Bölgeleri ile İrtibatlı Gruplar” konulu soruşturmayla bağlantılı olduğu ileri sürüldü.

Suruç’un yanı sıra Ankara’daki barış mitingi, HDP Amed mitingi ve İstiklal Caddes’inde yapılan bombalı saldırıların planlayıcısı, Antepli “IŞİD emiri” olduğu iddia edilen Yunus Durmaz’ın da 19 Mayıs’ta Antep’teki bir eve düzenlenen operasyonda üzerindeki bombayı patlatarak öldüğü iddia edildi. Aynı operasyonda gözaltına alınan kardeşi Hacı Ali Durmaz ifadesinde yaptıkları saldırıları anlattı. Ankara barış mitinginin yanı sıra Suruç saldırısını da kendilerinin gerçekleştirdiğini söyledi.

Asıl ilginç olan Emniyet’in 2009 yılından beri Yunus Durmaz’dan haberi olmasıydı. MİT’in savcılığa sunduğu raporlarda Durmaz hakkında 2009’da El Kaide üyesi olarak Antep Havalimanında gözaltına alındığı; Mayıs 2015 itibarıyla Antep’te DAİŞ faaliyetlerinde çalıştığından söz ediliyor, ayrıca “Temmuz 2015’te Suriye’de bulunmuştur” deniyordu. MİT, bu faaliyetleri Emniyet Genel Müdürlüğü’ne (EGM) bildirdiğini de belirtiyordu. Ankara ve Suruç katliamlarının bir numaralı planlayıcıları Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun, Antep’te yapılan ayrı ayrı operasyonlarda ölü ele geçirildi. Emniyet her ikisinin de kendisini patlattığını açıkladı. Bu kilit isimlerin neden sağ olarak ele geçirilmediği ve yürütülen operasyonların detayları bilinmiyor.

Öte yandan DAİŞ’in Türkiye emirlerinden Ebu Ubeyde kod adlı ile QSD’nin elinde bulunan İlyas Aydın, İstanbul DAİŞ Ana Davası kapsamından hazırlanan iddianamede “örgütün İstanbul lideri” olarak geçiyor. İlyas Aydın, Ankara ve Suruç katliamları dâhil örgütün yakarak öldürdüğü iki Türk askeri hakkında MİT’le toplantı yaptıklarını ve birçok kez Türkiye’ye geçişlerinin sağlandığını da itiraf ediyordu.

KATLİAMDA HAYATINI KAYBEDENLER

Koray Çapoğlu, Cebrail Günebakan, Hatice Ezgi Sadet, Uğur Özkan, Nartan Kılıç, Veysel Özdemir, Nazegül Boyraz, Kasım Deprem, Alper Sapan, Cemil Yıldız, Okan Pirinç, Ferdane Kılıç, Yunus Emre Şen, Çağdaş Aydın, Alican Vural, Osman Çiçek, Mücahit Erol, Medali Barutçu, Aydan Ezgi Salcı, Nazlı Akyürek, Serhat Devrim, Ece Dinç, Emrullah Akhamur, Murat Yurtgül, Erdal Bozkurt, İsmet Şeker, Süleyman Aksu, Büşra Mete, Duygu Tuna, Polen Ünlü, Nuray Koçan, Vatan Budak, Mert Cömert.