ANALİZ

Tek parti, tek şef, tek ses!

Tayyip binmiş Türkiye'nin atına kılıç sallıyor. Tüm televizyonlar ve toplum da Tayyip’in bağırmasından, çağırmasından hoşlanıyor. Basın tamamen savaş dönemlerinde olduğu gibi toplumu savaş hikayeleri etrafında yönlendiren bir yayıncılık yapıyor.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'de en fazla değişen şeylerden biri de basındır. Türkiye'de zaten basın her zaman iktidarların borazanı olmuştur. Özellikle Kürt sorunu söz konusu olduğunda tek ses çıkmıştır. Bu konuda basına ayar veren bir devlet birimi olmuştur. Sansürler yapan ve yayınları kontrol eden yasal kurumlar olduğu gibi, bir de yasal olmayan devletin özel savaş birimleri vardır. Basına asıl bunlar çeki düzen verirler. Ancak Kürt sorunu dışındaki konularda bazı muhalif gazeteler ya da televizyonlar her zaman olmuştur. 15 Temmuz’dan sonra Türkiye'de muhalif basın kalmamıştır. Türkiye herhalde 1950 yılından bu yana ilk defa bu düzeyde farklı seslerin olmadığı bir basın olmuştur. Belki karşılaştırılsa  12 Eylül askeri darbesi sonrası 2-3 yıl ile karşılaştırılabilir. 

15 Temmuz öncesi az da olsa bazı televizyonlarda AKP hükümetini eleştiren programlar olurdu. Birkaç gazete tamamen AKP'ye muhalif yayın yapardı. AKP iktidarı birçok televizyon ve gazeteyi tekeline aldığı halde bu birkaç televizyon ve gazeteden rahatsız olurdu. Onları susturmaya çalışırdı. Örneğin çok fazla olmasa da AKP'yi eleştirdiği için Doğan Medya Grubu hükümet tarafından hedef alınmıştı. Neredeyse Aydın Doğan’ı ekonomik olarak çökertecek bir politika izleniyordu. 15 Temmuz darbesinden sonra Doğan Grubu tamamen hükümetin denetimine girdi, AKP'ye teslim oldu. Aydın Doğan da AKP gibi bu darbeyi fırsata çevirdi; kraldan çok kralcı oldu. Bir anda Fethullahcılar ve darbe karşıtlığı üzerinden devlet ve hükümet imkanları Aydın Doğan için açıldı. 

Şu anda CHP’nin televizyonu, Cumhuriyet gazetesi ve bir iki sosyalist gazete dışında AKP'yi eleştiren televizyon ve gazete kalmamış. Televizyonlarda AKP iktidarını eleştiren programlar kalmamış. AKP'yi eleştirecek aydın ve yazarlar televizyonlara çıkarılmıyor. Esas olarak Fethullahcıların değil, demokrasi güçlerinin de hedef alındığı bir yayıncılık yapılmaktadır. AKP iktidarının Kürt politikalarını bırak eleştirmeleri, herkes AKP'nin Kürt’ü bitirme savaşının arkasına dizilmiştir. PKK terörü diyorlar, başka bir şey demiyorlar. Türkiye'nin Suriye'ye girişi de basında Kıbrıs’a giriş gibi mehter marşıyla destekleniyor. Televizyon ve gazetelerde Türk ordusunun büyük zaferleri ve kahramanlıkları anlatılıyor. Artık PYD, YPG, YPJ ve QSD (Demokratik Suriye Güçleri) sadece Erdoğan’ın değil, tüm basının hedefindedir. 

Televizyon programları Erdoğan ve AKP iktidarını övme programlarına dönüşmüştür. Yenikapı ruhu örtüsü adı altında hükümet övülüyor. AKP milli birlik hükümeti olmuş. Herkes bu milli birlik hükümetinin arkasına dizilmiş. Milli şefleri de Tayyip Erdoğan. Diğer partiler sadece Türkiye'deki bu faşist hükümetin asma yaprağı olmuşlar. Özellikle CHP şu anda bu hükümetin faşist karakterini ve uygulamalarını örten asma yaprağı olmuştur. CHP niye şunları yapıyorsunuz, bunları yapmayın, diyor. CHP, AKP içinden şikayet eden birileri gibi hükümete şikayetlerini söylüyor. AKP iktidarı da tamam düzeltirim diyor; CHP’nin ağzına bir parmak bal çalıyor ve faşist iktidar hükmünü böyle yürütüyor. Eskiden AKP içindeki bazı kişi ve çevrelerin şikayet etme rolünü CHP üstlenmiş. Ancak AKP içindeki kesimler CHP’den daha fazla AKP'ye kendi işlerini yaptırıyorlardı. CHP tam AKP'nin maskarası olmuş durumda. 

Ünlü Osmanlı mimarı Mimar Sinan, Edirne’deki Selimiye Camii’ni yaparken bir çocuk gelmiş, bu camiinin minaresi eğri demiş. Mimar Sinan da çocuğun bu şikayetini gidermek ve susturmak için minarelere ip bağlatmış ve işçilere çektirmiş. Çocuğa düzeldi mi diye sormuş; çocuk da, tamam amca şimdi düzeldi demiş. CHP bu hikayedeki çocuğun durumuna düşmüş. 

Şu anda Türkiye'nin halini, pür mealini öğrenmek isteyenler televizyonları beş on dakika dolaşsın. Eskiden Mısır’da Hüsnü Mübarek döneminde Mısır televizyonları ne ise şimdi de Türkiye televizyonları odur. Tayyip Erdoğan yedi düvele kafa tutan  adam olarak gösteriliyor. Tayyip binmiş Türkiye'nin atına kılıç sallıyor. Tüm televizyonlar ve toplum da Tayyip’in bağırmasından, çağırmasından hoşlanıyor. Artık basın tamamen savaş dönemlerinde olduğu gibi toplumu savaş hikayeleri etrafında yönlendiren bir yayıncılık yapıyor. Başkomutan Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarına herkes yaşa, var ol paşam diyerek alkış tutuyor. 

Tayyip Erdoğan yıllarca basın üzerinde baskı yaparak Türkiye'yi tek ses çıkan bir ülke haline getirmek istiyordu. Kendisinin eleştirilmeyeceği bir siyasi düzeni yaratmak istiyordu. Böylece hedeflerine rahat ulaşmayı amaçlıyordu. 15 Temmuz’dan sonra bunu sağlamış gözüküyor. Yıllarca yaratmak istediği düzeni en fazla da CHP’nin desteğiyle sağlamış bulunuyor. Kılıçdaroğlu diktatör bozuntusu derken, şimdi bizzat kendisi bu diktatör bozuntusunun koltuk değneği olmuş. Dün tüm eleştirdiklerinin şimdi örtüsü olmuş. Arada sırada cızırtı yaptığına bakmayın, şu andaki konumu AKP'nin tüm kirlerini örtüyor. AKP'ye dünyada meşruiyet kazandıran siyasi güç CHP’dir. Basının bu hale gelmesini sağlayan da CHP’dir. Şu anda Aydın Doğan ile Kılıçdaroğlu milli birlik hükümetinin ve milli şefin “vatan millet Sakarya” adına en çok destekleyicisidirler. 

Milli şef tüm basını hizaya getirdikten sonra demokratik basın üzerine de gitmiştir. Muhalif basın içindeki en etkili gazete ve televizyonlar kapatılmıştır. Arada sırada eleştiriler yapsa, şikayetlerde bulunsa da CHP’nin televizyonu da mevcut tek sesli basının asma yaprağı olarak varlığını sürdürüyor. Zaten MHP ve faşist diğer ulusalcılar milli şef Tayyip Erdoğan ve Kürt düşmanı milli hükümetin destekçisi olarak her kesimi ve basını susturmak için bağırıp çağırıyorlar. Eskiden devletin gizli birimlerinin ayar verdiği basına, şimdi ayarı bu faşist tellallar vermektedir. Bu birkaç faşist tellal televizyon ve gazete bağırıyor, çağırıyor, hedef gösteriyor, milli birlik hükümetleri de bu sesleri susturuyor. İşte bunun sonucu artık televizyon ve gazeteleri sadece şovenizm histerileriyle dolu kesimler dışında kimse izlemiyor. 

Biraz vicdan, izan, aklı olanlar bu televizyonları izlemiyorlar. Zaten toplumun önemli bölümü de dizilerle oyalanıp zamanlarını tüketiliyor. Bir zamanlar yeni dönem insanını tanımlamak için bir çizim yapılmıştı. Bu çizimde insan kafası futbol topu olarak çizilmiş, bu kafada bir göz televizyon olarak gösterilirken, bir göz de korsanlar gibi kapatılmıştır. Şimdi Türkiye'de toplum bu basın yayınla tamamen bu hale getirilmiştir. 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA