Türkdoğan: Savaş politikası bitmeden yargı reformu kalıcı olmaz

İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Yargı Reformu Paketinin savaş politikaları bitmeden kalıcı olmayacağına dikkat çekti.

Adalet Bakanlığı tarafından Mayıs ayında ‘’Yargı Reformu Strateji Belgesi’’ adıyla ifade özgürlüğü kavramının genişletileceği, tutukluluk süresinin kısıtlı tutulacağı, tutuksuz yargılamanın esas alınacağı gibi değişiklikler gündeme getirilmişti. Yaklaşık olarak 65 maddeden oluşan yargı paketi, büyük mağduriyetler varken hükümet tarafından Ekim ayına ertelendi.

'PAKETİN ALTI DOLDURULMALI'

ANF'ye konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, yargı paketinin eksik kaldığını söyledi.

Kamuoyuna Mayıs ayında deklare edilen Yargı Reform Strateji Belgesi ile ilgili görüşlerini aktaran İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, paketin altının doldurulamadığına dikkat çekti. Türkdoğan, şöyle konuştu:

"Cumhurbaşkanı tarafından kamuoyuna yargı reformu denilen bir strateji belgesi açıklandı. Biz incelediğimizde tabii ki eksik yanları oldukça fazla ama Türkiye’nin böyle bir sorunu olduğunu kabul etmesi ve bu konuda reform yapacağını belirtmesi bir gelişmedir.

Türkiye’de gerçek anlamda yargı alanında reform yapmak için öncelikle anayasaya bakmak gerekiyor. Biliyorsunuz, anayasa 2017 anayasa değişikliği ve referandumu ile daha da antidemokratik bir yapıya büründü. Bu yeni anayasaya tek kişiye dayalı otoriter anayasa diyoruz. O tek kişinin hem bütün yürütme görevleri var, yasamaya ait görevleri var çünkü temel hak ve özgürlüklerin birinci ve ikinci basamakları dışında kalan üçüncü basamak özgürlüklerle; yani ekonomik, sosyal ve kültürel haklarla ilgili kararnameyle düzenleme yetkisi var. Cumhurbaşkanının kanun çıkarma yetkisi var. Var olan yetkilerinin dışında bir de yargı yetkisi var. Anayasa Mahkemesi, HSYK atamaları, Meclis'teki partisinin çoğunluk olmasıyla partisi vasıtasıyla yaptığı atamaları vb. düşünürsek, yüksek yargı için bu kadar belirleyici pozisyonda olan bir Cumhurbaşkanı varken yargı reformu nasıl gerçekleşecek? Bir anayasanın demokratik olması için kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanması gerekiyor. Böyle olunca hangi alanda reform yapmak isterseniz isteyin, yapamazsınız."

'YENİ ANAYASA OLMADAN...'

Türkdoğan, "Açıklanan belgede anayasa değişikliğine dair bir taahhüt yok, dolayısıyla ayakları yere basmayan bir belge olarak nitelendirebiliriz" diyerek, şöyle devam etti: 

"Ancak Türkiye’de çeşitli sorunlar var; ifade özgürlüğü, ağır infaz, infaz rejimindeki ayrımcılıklar, adil yargılanma, haksız tutuklama gibi; bu sorunların bazılarını çözebilir ama kısa süreli çözümlerdir. Uzun vadeli çözümler olması için gerçek, demokratik bir anayasa değişikliği yapılması gerekiyor. Bunun da ötesinde çatışma alanlarının sona ermesi gerekiyor. Her alanda bir çatışma çözümünün olması gerekir. Savaşın devam ettiği bir ülkede ne kadar reform yapabilirsiniz... Yeni bir barış süreci inşa edilmeden atmak istediğiniz adımları da zaten atamazsınız. Hem devam eden savaş hem de 23 Haziran'daki seçimlerin doğru anlaşılamamasıyla bütün bu taahhütler ileri, belirsiz tarihe ertelendi. Hükümet kendisinin var ettiği hususları bile yerine getiremeyecek durumda. Rahatlıkla ifade özgürlüğü alanında değişiklikler yapılabilirdi. AYM'nin Ayşe Çelik ve Barış Akademisyenleri kararlarındaki ilkeleri hayata geçirecek yasal değişiklikleri yapabilirlerdi. Çok sayıda gazeteci, aydın, akademisyen, siyasetçi sadece düşüncelerini açıkladıkları için cezaevinde.

'MİLYONU AŞKIN KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜNDEN MAHRUM BIRAKILDI'

Türkiye'de mahpus sayısı 280 bini geçti. Adli kontrol tedbiriyle özgürlüğünden kısmen mahrum bırakılan 400 bini geçti. Denetimli serbestlikle erken tahliye edilenlerin sayısı 500 bini geçti. Bir buçuk milyona yakın insan tamamen veya kısmen özgürlüğünden alıkonuldu. Demek ki yasalar o kadar keyfi uygulanıyor ki... 

Hem özel yetkili mahkeme sistemi devam ediyor hem de sulh ceza hakimlikleri vasıtasıyla; eskiden DGM yedek hakimlik dediğimiz sistem, sulh ceza hakimlikleriyle yürütülüyor. Bunların hepsi yasal düzenlemeyle değiştirilebilir."

'İKTİDAR BLOKUNUN REFORM NİYETİ YOK'

Temel sorunun siyasi irade sorunu olduğuna vurgu yapan Türkdoğan, şunları belirtti: 

"Reform taahhüdünde bulunan siyasi irade bunu gerçekleştirecek bir pratik ortaya koyamıyorsa, devlet yönetiminde ciddi bir sorun olduğu ortaya çıkıyor. Görünüşteki iktidar ve görünmeyen iktidar sorusu karşımıza çıkıyor. Türkiye’de fiili bir iktidar bloku oluşmuştur ve bu fiili blokun ortak özelliği asimilasyoncu, ulus devleti yaşatma uğruna yürüttükleri çatışma ve savaş politikaları. Bu konuda hemfikir olmuş iktidar blokunun zaten reform yapma niyeti yoktur. Reform yaparsanız savaş politikalarını bırakmanız gerekir çünkü.

'TÜRKİYE HALKI BARIŞ VE DEMOKRASİDEN YANA'

Cumhur ittifakı zaten Kürt sorununu çözmediği için, savaş politikasını izlediği için bu duruma geldi. Millet İttifakı'nın da bu konuda çözüm pratiği ve yol haritası yok.

23 Haziran İstanbul seçim sonuçları şunu gösterdi; Türkiye halkı barış ve demokrasiden yana. Çok rahatlıkla Kürtlerden Türklere, Sünnilerden Alevilere, solculardan liberallere, demokratlardan sosyal demokratlara; aslında Türkiye’nin demokratikleşme yoluyla sorunlarını çözmek isteyenler ve yine barışa ihtiyacı olduğunu düşünen herkes rahatlıkla bir araya gelip tek bir kişiye oy verebildi.

Türkiye, barışçıl yöntemler konusunda sosyolojik olarak halkının gerisinde ve bu oldukça problemli bir durum."

'MUHALEFETE BÜYÜK ROL DÜŞÜYOR'

Yargı reformu ve barışçıl çözüm ile ilgili muhalefetin de rolünün büyük olduğuna dikkat çeken İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Fırat'ın doğusuna saldırı da çılgınlık olur. Bundan vazgeçilmeli. Halkların Demokratik Partisi'nin geçenlerde barış ve demokrasi ile ilgili bir çağrısı olmuştu. Bu çağrı oldukça önemlidir. Burada tabii ki en büyük muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’ne çok büyük görevler düşmektedir. Bu konuda CHP’nin insiyatif alması ve bir demokrasi birlikteliğinin kurulması gerekiyor. Ama inisiyatif almak için iktidarın yedeğine düşmemek gerekir. Siz Kürt meselesinde iktidarın savaş politikalarını desteklediğiniz sürece iktidara karşı yeni politik manevralar yapamazsınız. Çünkü savaşı yürüten siyasi partiler var zaten. Bir adalet reformu yapabilmeniz için barışçıl politika geliştirmeniz gerekir. Yargı alanında; ifade özgürlüğünde, kişi hak ve özgürlüğünde reform yapacaksanız barışı savunacaksınız, başka seçeneğiniz yoktur. Dolayısıyla bu kritik günlerde Türkiye’nin bütün siyasi partilerinin, siyasi oluşumlarının, kitle örgütlerinin barış politikaları konusunda söz söylemesi ve demokrasiye giden yolda birlikte olmalarını ve ancak bu birliktelik olursa gerçekten yargı reformunun gerçekleşeceğini söylemek istiyorum.

'ADALET İÇİN SAVAŞA KARŞI ÇIKMANIZ LAZIM'

Türkiye halkı, iktidarın muhalefeti sürekli 'terör'le ilişkilendirmesini ciddiye almadı. Diyalog istedi. Barış politikaları geliştirilmeli. İnsanlar barış istediği için cezaevine atıldılar. Barış ve adalet birbiriyle bağlantılıdır. Adalet için sizin barışı savunmanız gerekir. Savaşın kendisi zaten hak ihlali üretir. 

Türkiye'nin tüm partileri, demokratik kitle örgütleri barış politikaları konusunda söz söylemeli ve demokrasiye giden yolda birlikte hareket etmeli."