Türkdoğan: Siyasi ve toplumsal muhalefet buluşmalı

İHD Eş Genel Başkanı Türkdoğan, iktidarın dayattığı yeni tip baskı rejimini aşmak için tıpkı yerel seçimlerde olduğu gibi siyasi ve toplumsal muhalefetin buluşması gerektiğini söyledi.

İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Türkiye’de siyasetin demokrasi paydasında buluşmasının, Kürt sorununda yeni bir barış sürecinin inşa edilmesine bağlı olduğunu vurguladı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Türkdoğan, 2019’daki insan hakları ihlallerini ANF’ye değerlendirdi. Türkdoğan, bu yıl da Kürt sorununda çözümsüzlüğün ve İmralı tecridinin giderek derinleşen hak ihlallerinde önemli bir yerde durduğunu söyledi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması talebiyle DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven’in öncülüğünde gerçekleştirilen açlık grevleri ve ölüm oruçlarını anımsatan Türkdoğan, 2019’un Türkiye’nin en büyük açlık grevi eylemine sahne olduğunu belirtti. İHD tespitlerine göre İmralı tecridine karşı 90 hapishanede 3 bin 65 tutsağın süresiz-dönüşümsüz açlık grevine girdiğine dikkat çeken Türkdoğan, insan hakları örgütleri olarak bu süreci yakından izlediklerini ve raporladıklarını, Adalet Bakanlığı ile sürekli görüştüklerini, kamuoyuna bu konuda açıklamalar yaptıklarını hatırlattı. Türkdoğan, 8 yıl aradan sonra Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan avukatları ve ailesiyle tekrar görüşebildiyse de İmralı tecridinin tekrar devreye konulduğunu belirtti.

TECRİTLE HAK İHLALLERİ ARTTI

İmralı tecridiyle 2019’da hapishanelerdeki hak ihlallerinin daha da görünür hale geldiğine işaret eden Türkdoğan, şunları kaydetti: “Öyle ki şu anda Türkiye hapishanelerinin kapasitesi 220 bin civarında olmasına rağmen 290 bine yakın mahpus var. Yani kapasitenin 70 bin fazlası insan hapishanelerde tutuluyor. 500 civarında tahliye edilmesi gereken ağır hasta mahpus var. Yine sürgün sevkleri, ağır disiplin cezaları var. Çıplak arama ve ayakta sayım dayatması nedeniyle yaşanan işkence ve kötü muamele sorunları var. Hastanelerde kelepçeli muayene de bu ağır dayatmaların bir parçası.”

HDP’YE SİYASİ SOYKIRIM

Türkdoğan, 15 Temmuz sonrası Fethullah Gülen Grubu’na yönelik tutuklamaların da etkisi olmakla birlikte hiçbir zaman kesintiye uğramayan Kürt muhalefetine yönelik operasyonların da hapishanelerde bu kadar insanın olmasında büyük payı olduğunu belirtti. Gelinen noktada hapishanelerin Kürt politikacıları, aktivistler, gazeteciler, sendikacılar ve insan hakları savunucularıyla dolu olduğunu hatırlatan Türkdoğan, “Öyle ki HDP’nin en küçük belde teşkilatına kadar neredeyse hapse atılmamış yöneticisi kalmamış durumda” dedi.

CEZAEVLERİ ALARM VERİYOR

Hapishanelerin tam anlamıyla alarm verdiğine dikkat çeken Türkdoğan, ‘Yargı Reformu’ kapsamında İnfaz Kanunu’nda yapılması gereken değişikliklerin de yaşanan siyasi gelişmeler nedeniyle bir türlü gündeme gelemediğini söyledi. Türkdoğan, şu anda Türkiye hapishanelerindeki mahpusların infazdaki eşitsizliğin giderilmesini ve ihlallerin sona ermesini beklediğini kaydetti. Özellikle OHAL döneminde çok ciddi hak ihlalleriyle karşı karşıya kalındığını hatırlatan Türkdoğan, şu anda yapılan yasa değişiklikleriyle OHAL’in kalıcı hale getirildiğini ifade etti. Türkdoğan, bu anlamda Türkiye’deki infaz düzenlemelerinin çok ciddi anlamda eşitsizlik ve ayrımcılık içerdiğini ve bizatihi ihlal yarattığını vurguladı.

KAYYUM GASPI VE ANAYASASIZLIK

İmralı’daki uygulamaların, siyasi iktidarın Kürt sorununa bakışıyla doğru orantılı olduğunun altını çizen Türkdoğan, barış ve çözüm süreçlerinde İmralı tecridi kalkarken, savaş ve çatışma dönemlerinde ise bu tecridin kendini açık bir biçimde gösterdiğini hatırlattı. Bunların birbirine paralel politikalar olduğunu kaydeden Türkdoğan, kayyum gaspını anımsattı. Kürt siyasetindeki çatışma politikasının anayasayı da devre dışı bıraktığına dikkat çeken Türkdoğan, kayyum atama politikasının sadece Kürt halkının iradesini tanımamanın değil, aynı zamanda anayasasızlığın da dışa vurumu olduğuna işaret etti. “Eğer bu ülkede bir anayasa varsa iktidarın buna uyması gerekiyor” diyen Türkdoğan, ancak şu anda anayasaya uyulmadığını söyledi.

SANDIĞA SAYGISIZ İKTİDAR MEŞRU DEĞİL

Bu kayyum gaspının aynı zamanda genel olarak seçmen iradesini hiçe sayma anlamına da geldiğini vurgulayan Türkdoğan, “Bugün HDP belediyelerine el koyan siyasi iktidar, aynı zamanda en son Urla’da olduğu gibi, CHP belediyesine de el koydu. Şimdi de bazı büyükşehir belediyelerine el koymak için çeşitli ön hazırlıklar içerisinde olduğunu gözlemliyoruz. İktidarın bu tutumu bu şekilde okunmalıdır. Sandıktan çıkan iradeye saygınız yoksa, bunu tanımıyorsanız artık siz meşru bir iktidar değilsiniz” şeklinde konuştu. İktidarın anayasa ile yapamadığı tüm hukuksuz uygulamaları, çıkardığı kararnamelerle sürdürmeye çalıştığını belirten Türkdoğan, bunu da yargıyı kontrol ederek yaptığına işaret etti. Türkdoğan, iktidarın etkisinden çıkamayan yüksek yargının ise anayasaya aykırı düzenlemeleri iptal etmek için risk almadığını dile getirdi.

TEK ADAMLA NORMALLEŞME İMKANSIZ

Türkiye’nin ‘diyalog süreci’nin bitirildiği 2015’ten sonra hızla kötüleştiğini hatırlatan Türkdoğan, Kürt meselesinde barış sürecine giden yolun yeniden inşa edilmesi gerektiğini kaydetti. Tekrar bir normalleşme sürecine doğru gidilmesinin şart olduğunu tekrarlayan Türkdoğan, ancak bunun da tek adam yönetimine dayalı yeni anayasa modeliyle pek mümkün gözükmediğinin altını çizdi.

YENİ TİP BİR BASKI REJİMİ

Sosyal, siyasal ve ekonomik tüm dengelerin bozulduğuna dikkat çeken Türkdoğan, iktidarın uyguladığı güvenlikçi politikalarla bu süreci daha fazla yürütemeyeceğini vurguladı. Yeni tip bir baskı rejimiyle karşı karşıya olunduğunu dil getiren Türkdoğan, tarihsel açıdan bakıldığında toplumların dayatılan bu tip baskı rejimlerini de aşmasını bildiğini hatırlattı.

Türkiye siyasetinin bir an önce demokrasi paydasında bir araya gelmesi gerektiğini ifade eden Türkdoğan, tıpkı yerel seçimlerde olduğu gibi geniş bir demokrasi ittifakının kurulması ve yeni bir anayasa yapım sürecine girilmesinin zorunluluğunu vurguladı. Bunun ön koşulunun da Kürt sorununda yeni bir barış sürecinin inşa edilmesine bağlı olduğunu savunan Türkdoğan, çatışma ve savaş durdurulmadan bu süreçlerin yaşanma ihtimalinin zor olduğunu belirtti. 2019’un bu gerçeği çok görünür kıldığını ifade eden Türkdoğan, şöyle konuştu: “Siz önce siyaset olarak bir araya gelmeyi başaracaksınız ki daha sonra halk ile buluşmayı sağlayabilesiniz. Yerel seçimler ve özellikle de 23 Haziran demokrasi ittifakının kurulabileceğini gösterdi. Toplumsal ve siyasi muhalefet pekala bir araya gelip iktidara karşı çoğunluğu oluşturabilir ve o çoğunluk da bozulan tüm süreçleri düzeltebilir. Bu nedenle 2020’ye girerken toplumsal ve siyasi muhalefetin haklar temelinde bir araya gelmesini ve Türkiye’ye yeni bir süreç başlatmasını diliyorum. Bunun koşulları vardır. 2019, ders çıkartılması gereken örneklerle doludur.”