'Türkiye, ekonomik krizi örtbas etmek için savaş açtı'

İktisatçı Ramazan Tunç, Türk devletinin Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ne yönelik saldırılarının, iç politikada yaşanan ekonomik ve siyasal krizleri örtbas etme amacı taşıdığını söyledi.

Türk devleti, dün itibariyle Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ne yönelik işgal saldırılarına başladı. Söz konusu bölgedeki demokratik kazanımları ve sivilleri hedef alan Türk devleti, daha şimdiden 3 QSD savaşçısı ve 5 sivili katletti. Toplumun yoksulluk ve açlıkla mücadele ettiği bir süreçte, savaş ekonomisine ve savunma sanayisine yatırımlar yapan Türk devleti, böylelikle savaş tamtamlarıyla ekonomik bunalım gündemini alaşağı etmeyi de hedefliyor. İktisatçı Ramazan Tunç, işgalci Türk devletinin Kürtlere karşı askeri saldırılarını iç politikadaki sıkışmışlığına ve ekonomik istikrarsızlığa getiremediği çözümlere bağladı.

Türkiye'nin son 5 yılda ekonomi politikalarını iki temel ana hat üzerinde yürüttüğünü belirten Tunç, bunlardan birinin savaş, diğerinin ise seçim ekonomisi olduğunu kaydetti. Tunç, bu iki temel ekonominin birlikte yürütülmesi durumunun, sadece belli kesimlerin işine yaradığını ifade etti. Özellikle savaş ekonomisinin, savunma sanayisi ve buna bağlı olan lobinin etrafından şekillenen bir ekonomik birikimi beslediğini vurgulayan Tunç, Türkiye'nin hazırlanan yıllık bütçelerinde savaş ekonomisine büyük bir yatırımın yapıldığını söyledi.

SAVAŞ EKONOMİSİNE YAPILAN YATIRIM

Önümüzdeki 2020 yılının bütçesinde de savaşa ve savunma sanayisine ayrılan meblağın giderek arttığının rahatlıkla görülebileceğine dikkat çeken Tunç, AKP hükümetinin böyle bir hazırlığının olduğunun bütçe görüşmelerinde de ortaya çıkacağını aktardı. Türkiye'nin bir başka fuzuli harcaması olan seçim ekonomisine de değinen Tunç, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Seçimler gereksiz harcamalar ortaya çıkarıyor. Türkiye'nin son 5 yıldaki büyümeleri veya makro ekonomik göstergeleri, olumsuz seyrediyor. Son dönemde her ne kadar faizler düşse de, bu ekonominin iyiye gittiği anlamına gelmiyor.

Aslında Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik harekat tamtamları da bunun gösteriyor. AKP hükümeti ekonomi modelini inşaat üzerine kurmuştur. Bunlar altyapı, karayolları ve TOKİ gibi projelerdir. Özellikle AKP hükümetine yakın havuz ve sermaye çevreleri, bu inşaatın sürdürebilirliğinin olmadığını gördü. AKP'nin 2007-2014 yılları arasında ekonomik büyümesini sağlayan temel motorlar, inşaat ve emlak sektörleriydi. 2014'ten sonra bu sektörlerin sürdürülebilirliğinin olmadığını anlayan AKP, bu kez savaş ekonomisine sarıldı."

TOKİ PROJELERİ İÇİN SAVAŞ AÇTILAR

Şu anda ekonomi politikalarını yürütemeyen bir hükümet olduğunu söyleyen Tunç, "Mevcut hükümet, özellikle Kuzey-Doğu Suriye hattında yaklaşık 30 milyar dolarlık bir TOKİ yapılanmasından bahsediyor. Bu TOKİ projelerinden dolayı ortaya çıkacak olan rantı da savaş ekonomisi ve ganimet üzerinden elde edecekler. Türkiye'nin söz konusu bölgeye saldırmasının nedenlerinden biri TOKİ projeleri iken diğer nedeni ise, ülkedeki inşaat ve emlak sektörünün iflasından kaynaklı yaşanan ekonomik bunalımı örtbas etmektir.

Çünkü bugün 4 kişilik bir ailenin son zamlarla birlikte elektrik faturası en az 200 lira geliyor. Asgari ücretli bu ailenin gelirinin yüzde 10'un fazlası sadece elektrik faturasına gidecek. Bunun su, doğal gaz faturaları ve diğer harcamaları da var. Kaldı ki neredeyse her ay zamlar geliyor. En son akaryakıta zam geldiği için bir de ulaşıma zam getirdiler. Dolayısıyla bunların hepsini örtbas etmek için milliyetçi-şoven-ırkçı duyguları yükseltmeleri gerekiyordu. Tabiri caiz ise üstten mehter marşını verip, alttan da zamları topluma dayatıyorlar" diye konuştu.

'İÇ SİYASETTEKİ KRİZLER ÖRTBAS EDİLİYOR'

Tunç, AKP hükümetinin ekonomik ve siyasal krizin çaresini bulamadığının altını çizerek, şunları dile getirdi: "Hükümet, savaş yolu ile bu krizlerden kurtulmaya çalışıyor. Ama Türkiye'nin bu ekonomik dar boğazdan kurtulmasının yolu savaş değildir. Mevcut hükümet neo-ittihatçı zihniyetin getirdiği yaklaşım ile böyle bir savaş konseptiyle bir rant devşirmeye çalışıyor. Ama bu yaklaşım ve politikaların Türkiye ve Ortadoğu'ya getireceği tek şey, felakettir. 30 milyar dolarlık bir rant için tüm Ortadoğu'yu yakmaya çalışıyorlar. Aslında Türkiye ekonomisinin bundan çıkış yolu var.

Güney Kürdistan resmi olarak tanındıktan sonra Almanya'dan sonra en fazla Türkiye ile ticaret ilişkileri oldu. Türkiye'nin yaptığı ihracat, dış ticaret hacminin gelişmesine fayda sağladı. Bugün, Türkiye, Kuzey-Doğu Suriye yönetimini de tanısaydı, aynı durumlar söz konusu olabilir ve bu ticari ilişkiler sayesinde barış politikaları pekişebilirdi. Türkiye'nin mevcut ekonomik dar boğazdan çıkmasının tek yolu, Kuzey-Doğu Suriye'ye savaş ilan etmek değil, aksine bu bölgeyi tanımaktır. Bunu da 2008 yılında Dünya Ekonomi Nobel Ödülü'nü alan Paul Krugman'ın, ekonomik coğrafya modelinde dış ticareti belirleyen temel faktörün coğrafi, kültürel ve dilsel yakınlık olduğunu söylemesinden biliyoruz."

'SAVAŞA HAYIR'

İsmine değil 'Barış Pınarı' ne denilirse denilsin savaşların yıkıcı olduğunu vurgulayan Tunç, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Savaşlar, genellikle kıyım ve göç gibi telafi edilmeyecek sorunları beraberinde getiriyor. Bugün savunduğumuz o evrensel ilkeler hep savaşların getirdiği kıyımlardan sonra oluşturulmuş ilkelerdir. 'Savaşa hayır' demek lazım. Savaş yerine müzakere, diplomasi, hakları tanıma ve karşılıklı toleransı geliştirecek düzeyde diyaloglar kurulmalı.

Bunu yapabilen toplumlar kalkınmalarını, ekonomik büyümelerini ve refahlarını çok daha hızlı yükseltebiliyorlar. Bunu yapabilme imkanı var. Kuzey-Doğu Suriye yönetiminin Türkiye tarafından tanınması, Türk burjuva ve sermaye kesimlerini de yakından ilgilendiren bir mevzudur. O yüzden Türk burjuvazisi de bu savaşa karşı çıkmalıdır."