‘Tüm halkların kültürel hakları tanınsın’

‘Tüm halkların kültürel hakları tanınsın’

Kafkasya Forumu Aktivisti Kuban Kural, Türkiye'de yaşayan Çerkeslerin 'demokratikleşme sürecinde' kaybolmakta olan dillerinin yeniden canlandırılması için 'anadilde eğitim' talep ettiklerini ve tüm halkların kültürel haklarının tanınmasını istediklerini kaydetti.

Türkiye'de 2000’li yılların başında çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan bir grup tarafından kurulan ve  ilk olarak 2004 yılında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye’ye gelişini protesto eylemi ile 2009 yılından itibaren de 21 Mayıs Çerkes Soykırımı’nı gösterileriyle adını duyuran Kafkasya Forumu, Çerkes halklarının taleplerini 'politik zeminde' dillendirmek için çeşitli faaliyetler yürütüyor. Türkiye'de yaşanan 'yeni süreci' ve 'Çerkes halklarının' taleplerini konuştuğumuz Kafkasya Forumu Aktivisti Kuban Kural, anadilde eğitim, Çerkes soy isimlerin iadesi ve kültürel haklar başta olmak üzere tüm kimliklerin 'özgürce' kendini ifade edebileceği bir sürecin destekçisi olduklarını söyledi.

‘30 YILDIR SÜREN SAVAŞIN BİTMESİNİ İSTİYORUZ’

Çerkesler olarak Türkiye'deki yeni süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Çözüm için görüşleriniz neler? 

Çerkesler adına konuşacak durumda değilim. Aslında şu anda hiç kimsenin hiç bir kurumun Çerkesler adına açıklama yapması söz konusu değil çünkü Çerkeslerin kitleselleşmiş siyasal örgütleri maalesef yok. Bunun tarihi, sosyal, kültürel, siyasi birçok sebebi var. Ben şu anda sadece bir durum tespiti yapabilir ve Kafkasya Forumu'nun tutumundan bahsedebilirim. Çerkes kurumları şu anda süreci sadece izliyor gözüküyorlar. Dediğim gibi Türkiye'deki siyasi meseleler konusunda çok siyasal bir diaspora olduğu söylenemez Çerkesler'in. Toplumun geneline baktığımızda ise sessiz bir desteklerinin olduğunu söyleyebiliriz. En azından silahların susmasına karşı çıkmıyorlar. 30 yıldır süren, Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye'nin tamamını olumsuz etkileyen savaşın bitmesi ve her toplumun her kimliğin kendisini özgürce ifade edeceği bir ortamın oluşması ve bu sürecin demokratik bir anayasa ile sonuçlanması herkes gibi Çerkesler'i de olumlu yönde etkileyecek. Onun için bu süreci desteklemeleri gerektiğini düşünüyorum. Ki örgütlü olduğum yapı olan Kafkasya Forumu da süreci destekliyor. Ve kurulan Çözüme Evet koalisyonunda da aktif sorumluluk almaya çalışıyor. Çözüm için ise siyasi aktörlerin daha doğrusu savaşın taraflarının müzakere ediyor olmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sonuçta savaşan tarafları barışmayı da bilmeliler. Bu süreçte Türkiye'de yaşayan tüm halklara da siyasi aktörleri savaşın durması için cesaretlendirmek düşüyor bana sorarsanız. Ayrıca birbirimizi tanımak ve toplumsal barışı inşa etmek, sorumluluğumuz.  Herkes bu konuda üzerine düşeni yapmalı. Silahların konuşmadığı bir ortamda ise siyasetin çok daha etkin sonuçlar alacağını düşünüyorum. Bu işin sonunda herkesimin kendisini özgürce ifade edeceği bir ortam için siyasi mücadelede bulunmak ise yine Türkiye'de demokrasiye inanan herkesime düşüyor.

‘ÇERKESLERİN BÜYÜK KISMI ASİMİLE OLDU’

Türkiye'de demokratikleşme sürecinde Çerkeslerin talepleri neler? 

Çerkesler'in demokratikleşme sürecinden beklentileri çok aslında. Çünkü Çerkesler için Cumhuriyetin ilk döneminde ilk tasfiye edilen halk diyebiliriz. Bu tasfiye süreci Çerkes Entelijansiyasının tasfiyesi olarak gerçekleştiği gibi Gönen -  Manyas sürgünlerinde olduğu gibi fiziki olarak da baskılar yaşadılar. Ayrıca vatandaş Türkçe konuş kampanyalarından Çerkesler' de oldukça etkilendiler ve ciddi baskılar gördüler. Sonuçta bugün diaspora da yaklaşık 5 milyon Çekres’den bahsediliyor ancak bunun çok büyük bir kısmı tamamen asimile edilmiş durumda. Asimile olmamış olup Çerkes olduğunu söyleyen geniş bir kitle ise apolitikleştirilmiş halde. Yeni yeni siyasi tavır belirlemeye başladı Çerkesler. Bu açıdan kendi kimliklerini bulabilmeleri dillerini yeni nesillere öğretebilmeleri ve bu konularda toplumsal duyarlılıkların oluşabilmesi için demokrasi her halk gibi Çerkesler içinde tutunabilecek tek dal. Bu anlamda Çerkes kurumları anadil eğitimi alabilmek, Üniversitelerde Kafkas dillerinin bölümlerinin açılması, kendi soyadlarını alabilmek ve yaşadıkları yerleşim birimlerine kendi adlarını koyabilmek gibi birçok konuda taleplerde bulunuyorlar. Ancak bu taleplerini daha gür bir şekilde ve daha net şekilde gerçekleşmesi gerektiği tespitini de yapmamız gerek. Ayrica Çerkesler'in Kafkasya'da bir anavatanları var ve oradaki süreçlerde de Türkiye Cumhuriyeti devletinin tavır alırken Çerkesler'in hassasiyetlerini dikkate alması gerekiyor. Ancak deminde dediğim gibi bu taleplerin daha açık ve daha etkili bir şekilde gündeme getirilmesi gerekiyor. Ve bunun tek yolu da kendi derdimi Türkiye'deki halklara anlatmak ve onların dertleriyle dertlenmekten geçiyor bence. Özgürlük ve demokrasi hepimiz için elzem bu ülkede ve ancak birbirimizi anlayarak ve haklı taleplerimize destek vererek birlikte yeni bir gelecek inşaa edebiliriz.

‘ACİLEN ÇERKES DİLLERİNİN ÖĞRETİLMESİ GEREKİYOR’

Çerkescenin tüm lehçeleri kaybolmayla yüz yüze. Bunun önlenebilmesi için talepleriniz neler?

Adigece ve Abazaca'nın UNESCO tarafından kaybolmakta olan diller olduğu artık ilgili herkes tarafından biliniyor. Bildiğiniz gibi Ubıhça zaten bu topraklarda kaybolmuş durumda. Yani şu an da Ubıhçayı konuşabilen hiç bir Ubıh yok şu an Türkiye'de. Adigece ve Abazaca içinde durum hiç iç açıcı değil onun için çok acil önlem alınması gerekiyor. Bu dilleri 30 yaş altında konuşabilen neredeyse kalmadı gibi. Acilen Üniversitelerde bu dilleri öğretebilecek öğretmenlerin yetiştirilmesi için gerekli bölümlerin açılması ve isteyen her ailenin bu dili çocuğuna anasınıfından itibaren öğretebilmesi gerekiyor. Bunun içinde devletin yasal düzenlemeleri gerçekleştirmesi ve bu konuda kolaylaştırıcı ve teşvik edici olması gerekiyor. Çünkü bu dillerin bu hale gelmesin asıl sorumlu devletin kendisi. Kimse kendi dilinden isteyerek vazgeçmez. Uygulanan faşizan politikaların sonucudur bu gün bu dillerin kaybolmakta olması. Dilin öğretimi belli bir seviyeye geldikten sonra aktarılması ve yaşatılabilmesi için ise çift dillilik gibi uygulamaların hayata geçirilmesi gerekiyor. Şunu tekrar söylemem gerekiyor ki bu sadece Çerkesler'in değil bu ülkede yaşayan her halkın problemi onun için bu taleplerde bulunurken milliyetçi reflekslerle sadece kendimiz için talepte bulunmak bence ahlaklı bir duruş değil. Onun için her halk kendisi için talep ettiğini diğer halklar ve kimlikler içinde talep edebilmeli. Zaten demokrasi veya demokratlık da böyle bir şey.