'Türk partisi' SPD'nin Kürt politikası var mı?

'Türk partisi' SPD'nin Kürt politikası var mı?

Almanya'da diğer seçimlerin aksine 22 Eylül'de yapılacak seçimler öncesi göçmenlerin sosyal demokratlara güvenini kaybettiği görüşü yaygın. ANF'ye konuşan SPD milletvekili Uta Zapf ise "Türk partisi" oldukları yönündeki görüşleri reddederek, Kürt göçmenlerin böyle bir düşünceye kapılmamasını istedi. Zapf, Merkel hükümetinin Kürtlerle ilişkisinin sadece ekonomik çıkar temelinde olmasını eleştirdi.

Almanya'da federal seçimlere iki hafta kaldı. Seçim yarışı Hıristiyan demokratlar ve sosyal demokratlar arasında kızışırken, her iki partinin de göçmenleri ihmal ettiği belirtiliyor. Zira geçtiğimiz Pazar günkü ilk seçim düellosunda Başbakan Angela Merkel ve ana muhalefet Sosyal Demokrat Parti (SPD) adayı Peer Steinbrück göçmenlerden hiç söz etmemesi dikkat çekmişti.

İktidara oynayan iki büyük partinin "ilgisizliğine" rağmen milyonlarca göçmen "oy deposu" olarak ortada duruyor. 6 milyona yakın göçmen kökenli seçmen 22 Eylül günü sandık başına gidiyor. Yeşiller Partisi 23, SPD ve Sol Parti 20, FDP 10 ve başbakan Merkel'in partisi CDU'nun 8 göçmen adayı var. Toplamda ise 620 sandalyeli federal meclis için 98 göçmen aday yarışacak.

"GÖÇMENLER SPD'YE TEPKİLİ, SOL PARTİ ÖNDE"

1906'dan bu yana üye sayısı ilk kez yarım milyonun altına düşen SPD'nin daha önceki seçimlerin aksine göçmenler arasında güvenini kaybettiği görüşü ise yaygın. Der Spiegel dergisinde yayınlanan bir yorumda "SPD'den soğuyan göçmenler CDU'ya yakınlaşmayacağı için bu kesim arasında Sol Parti ve Yeşiller'e kayış var" görüşüne yer verildi. Aynı yoruma göre Sol Parti'ye ilginin asıl nedeni göçmenlerin Sol Parti'yi SPD'ye göre daha güvenirli görmesi.

Göçmenlerin SPD'ye yüzünü çevirmesinin birçok nedeni var. En önemli neden ise göçmenlere hakaret eden Thilo Sarrazin gibi ırkçıların hala SPD üyesi olması. SPD tarihinde ilk göçmen kökenli genel başkan yardımcısı olan Aydan Özoğuz, 2011 yılında seçildikten sonra ANF'ye verdiği röportajda partilerinde birçok gizli Sarrazinlerin olduğunu söylemişti.

Ancak diğer taraftan "Türk kökenli" seçmenlerin SPD'de kalacağı iddiası da var. Endax projesi kapsamında "Türk asıllı" seçmen arasında yapılan ve F.Gülen cemaatine yakın "DTJ online" sitesinde yayınlanan araştırmaya göre SPD'nin oy oranı yüzde 42,9, Yeşiller'in oy oranı yüzde 21,6. "Uyum için Alman Vakıfları Uzmanlar Konseyi" isimli kuruluşun anketinde ise farklı bir sonuç çıktı: Yabancıların yaklaşık yüzde 42'si seçime katılmak istemiyor, yaklaşık yüzde 10'u da sandığa gidip gitmeyeceğini henüz bilmiyor, yüzde 21'i de hiçbir partinin kendisini temsil etmediğini düşünüyor.

'BİZ TÜRK PARTİSİ DEĞİLİZ'

Eski başbakan Schröder ve onun ekibinin Erdoğan ile AKP iktidarıyla sıkı dostlukları, diğer yandan CHP ile yakın ilişkiler SPD'nin "Türk partisi" vurgusunu güçlendiriyor. Bu vurguyu 1990 yılında bu yana SPD'den milletvekili olan Uta Zapf'ya sorduk. "Türk partisi" oldukları görüşüne sert şekilde karşı çıkan Zapf "Kimlerin partimize üye olduğunu bilemeyiz. Belki aralarında Türk milliyetçileri, ya da Ermeni ve Kürt karşıtları da vardır" dedi.

Kürtlerden "SPD Türk partisidir, onlara oy vermemeliyiz" görüşüne kapılmamasını isteyen SPD'li Zapf "Kürtlerin SPD'ye oy vermelerinin birçok nedeni var; çünkü 1990'dan beri Kürtlerin haklarının verilmesi için birçok inisiyatif kurduk. Özellikle Kürtlere destek verdiğim için birçok kez Türk medyasında linç edildim. Ayrıca eyalet yönetimlerimiz de Kürtlere önemli destek verdiler" diye konuştu.

Başbakan Merkel ile diğer partilerin Kürtlere yakınlaşmasını ekonomik çıkarlara bağlayan Zapf devamla şu tespitleri yaptı: "Hepimiz biliyoruz ki Federe Kürdistan Bölgesi'ndeki petrolden dolayı bunu yapıyorlar. Onların Kürtlerin haklarıyla ilgilendiği yok. SPD'yi Türk ve Kürt seçmenler arasında tercih yapmaya zorlamak haksızlıktır. Altını çizerek söylüyorum; biz Türk partisi değiliz, sadece Türkiye'nin demokratikleşmesini ve Kürtlerin haklarının verilmesinden yana olan bir partiyiz."

SPD'DEKİ EKSEN KAYMASI!

Alman SPD'si “Das Kapital”in yayınlandığı 1867 yılından iki yıl sonra, sanayi devriminin baharında kuruldu. Mark ve Engels’in katkılarıyla şekillenen partinin amacı işçi sınıfının özgürlüğüydü. İşçi eylemlerine, sendika örgütlenmelerine öncülük eden SPD Avrupa’da, hatta bütün dünyada model alındı. Aradan 150 yıl geçti. Ne kapitalizmin ‘vahşiliğinden’, ne de işçi devrimi için kurulan ilk SPD’den eser kaldı. Çağın getirdiği yaklaşımlarla birlikte sınıflar saydamlaşmış durumda. Ekonomik krizler, sermayenin globalleşmesi, patronların ucuz iş peşine düşerek kıtalar ötesine açılmasıyla orta sınıf ortadan kalktı.

Tüm bunlarla birlikte Avrupalı işçinin hedefi de değişti. Önceleri ücretlerin artması, sendikal haklar ve daha iyi çalışma koşulları için fabrika önlerinde eylem yapan işçiler bu kez “Fabrikalar kapanmasın” grevindeydi. Üstüne bir de yoksulluk ve işsizler ordusu eklendi. Şüphesiz Almanya'daki yoksulluğun artmasında ve keskin hatlarla sınırlarının çizilmesinde 1998-2005 yılları arasında Schröder’in başbakanlığındaki SPD iktidarının payını unutmamak gerekir.

16 yıllık Hıristiyan demokrat Kohl hükümetinden sonra gelen SPD, globalizmin rüzgarına kapıldı, Almanya’yı Almanya yapan ekonomi, sağlık, sosyal başlıklarda ciddi değişimlere gitti. Bu yüzden olacak ki icraatlarının bedelini 2005 ve 2009 yıllarında yapılan seçimlerde aldığı yenilgilerle ödedi, iktidarı iki kezdir Hıristiyan demokratlara kaptırdı.

SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel ise 2004 yılında Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanlığı yaptığı dönemde ismi Volkswagen rüşvet skandalına karıştı. Gabriel, merkezi başbakanlık yaptığı eyalette bulunan Volkswagen’den danışmanlık adı altında 100 bin Euro para aldığı iddiasıyla uzun bir süre gündemde kaldı. Aynı skandalda başka bir isim daha dikkat çekti: Volkswagen Personel Müdürü Peter Hartz. Fabrikadaki İşçi temsilcilerine rüşvet verdiği ortaya çıkan Hartz, bir milyon Euro’ya varan para cezasına çarpıtıldı.

Ancak ne hikmetse SPD iktidarı yapacağı sosyal reform projesinin başına Hartz’ı getirmişti. Üstelik Sosyal devlete darbe vuran, işsizleri saat ücreti 1 Euro’ya çalıştırmaya zorlayan “Hartz IV” reformu onun isminden esinlenmişti. SPD, hala birçok Alman'ın hafızasında Hartz IV’ün mimarı olarak yer alıyor.