Urfa E Tipi Cezaevi’nde 13 tutsaðın yaşamını yitirmesi Türkiye cezaevlerindeki tutukluluk koşullarını bir kez daha gözler önüne serdi. Resmi kayıtlarda Urfa E Tipi Kapalı Cezaevi olarak geçen ancak dizayn ve uygulamasıyla F Tipi kapsamında olan cezaevinde 375 kişilik kapasiteye sahip olmasına raðmen 1200 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Türkiye cezaevlerini deðerlendiren ÝHD Genel Başkanı Türkdoðan, yaşanan vahşetlerden AKP Hükümetini sorumlu tutarak, “Türkiye’de aðır mahpusluk rejimi var” dedi.
Hak ihlalleri ile gündemden düşmeyen ve tutuklu Ercan Gümüştaş’ın iki yıl önce tutukluluk koşullarını protesto etmek için kendini yaktıðı Urfa E Tipi Kapalı Cezaevi C-15 koðuşunda son olarak 16 Haziran akşamı çıkan yangın sonucu 13 tutsak yanarak feci şekilde can verdi.
ÝHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoðan ANF’ye yaptıðı deðerlendirmede, Türkiye’deki cezaevlerinde kapasitenin çok üzerinde tutuklu bulunduðuna dikkat çekerek, bu durumun birçok hak ihlaline de kaynak olduðunu söyledi.
TÜRKDOÐAN: ÇOK FAZLA MAHPUS VAR
“Türkiye’de tutuklular ve hükümlüler açısından aðırlaştırılmış bir mahpusluk var” diyen Türkdoðan, şöyle konuştu: “Türkiye’de çok fazla mahpus var. Normalde hiç kimsenin yaşayamayacaðı hücrelere kapasitenin üzerinde insanı koyarsanız o zaten tek başına en büyük ihlaldir. Türkiye’de aðır bir mahpusluk rejimi uygulanıyor. Kolay tutuklamaların olduðu Türkiye cezaevlerinde, tutuklu oranları çok fazladır. Hükümlüler açısından ise Denetimli Serbestlik ile beraber bu kadar çok hükümlü olmayabilir ancak mevzuat ve hükümetin uygulamalarından kaynaklanan bu aðır rejim ana problemdir.”
KATLÝAMDAN CEZAEVÝ ÝDARESÝ SORUMLU
Hapishanelerin sivil denetime açık olmadıðı için yıllardır büyük ihlaller yaşandıðını ifade eden Türkdoðan, bunun son örneðinin 16 Haziran gecesi Urfa E Tipi Cezaevi’nde yaşandıðını belirtti. Daha önce Urfa Cezaevi’nde bulunan tutuklu Ercan Gümüştaş’ın 26 Eylül 2010 günü bu cezaevindeki politikaları protesto etmek için kendini yaktıðını hatırlatan Türkdoðan, son olarak 13 kişinin yaşamını yitirmesinden cezaevi idaresini sorumlu tuttu.
Türkdoðan şöyle konuştu: “10 kişilik bir odaya 18 kişiyi koyar ve ellerindeki vantilatörü de alırsanız o insanlar, tabi ki o sıcak ortamda artık dayanamayacak noktaya gelirler. Ve protesto eylemine girişirler. Oradaki yangının söndürülmesi gerekirken anlaşılan o ki yangını söndürme yoluna gidilmemiş ve bu acı sona adeta davetiye çıkarılmış. Daha önce bir tutuklunun kendini yaktıðı cezaevinde demek ki iki yılda hiçbir şey deðişmemiş.”
Hasta tutsakların durumlarına da dikkat çeken Türkdoðan, cezaevlerinin sivil denetime açılması gerektiðini, sivil denetime açılmadıðı sürece hak ihlallerinde bir iyileşme olmayacaðını vurguladı ve “Türkiye’nin, aðır mahpusluk ve imha politikalarına artık son vermesi gerekiyor” dedi.
BABAOÐLU: DEVLET, YAŞANAN VAHŞETLERE SEYÝRCÝ KALIYOR
ÝHD Urfa Şube Başkanı Cemal Babaoðlu ise, 16 Eylül 2011 tarihinde Van’dan Ýstanbul’a mahkum götüren ring aracının, Malatya- Kayseri karayolunda yanması sonucu 5 hükümlünün diri diri yandıðı ve demir yıðını haline gelen cezaevi aracında kömürleşmiş cesetlerin saatler sonra çıkarıldıðı vahşeti hatırlattı.
Yaşanan vahşetlere devletin seyirci kaldıðı tepkisinde bulunan Babaoðlu, “Tüm bu yaşananlar cani bir bakış açısı olduðunu ortaya koyuyor” dedi.
Urfa Cezaevi’ne ilişkin 2007 yılında hazırladıkları Cezaevi Raporu’nda, 6 kişilik olarak dizayn edilen odalara 20 kişi konulduðunu ve kapasitenin aşıldıðı bu odalarda özellikle yaz aylarında sorunların hat safhaya çıktıðını belirttiklerini aktaran Babaoðlu, şöyle konuştu: “Bu odalarda bunalım geçirmemek, isyan etmemek mümkün deðil. Bir hayvanı bile bıraksanız oraya yaşayamaz, iki günde ölür gider. Kaldı ki insanı orada yaşamaya zorunlu kılıyorlar. Suçu ne olursa olsa tutukluların hakları vardır ve devlet bu hakları tanımak zorundadır. Bu devlet olmanın kriteridir. Yaşam hakkı, saðlık hakkı hiçe sayılacaksa bir hiçtir devlet, çadır devletidir. Bunun hukuk devleti olmakla bir alakası yok. Uluslararası sözleşmelerde gidip Ýnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne imza atacaksın ama en temel insani koşulları yerine getirmeyeceksin böyle bir devlet olmaz ki.”
375 KÝŞÝLÝK KAPASÝTEYE SAHÝP OLAN CEZAEVÝNDE 1200 KÝŞÝ VAR
Devletin, kin ve nefret duyguları ile hareket ettiðini ifaden eden Babaoðlu, “Halkı suç işlememe yönünde tembih eden devlet kendisi suç işliyor. Devlet, insanlık suçu işliyor. Devlet, önce insan haklarına saygılı olmayı öðrenmek zorundadır. Osmanlı Ýmparatorluðu’nda yaşamıyoruz, Türkiye hukuk devleti olmak iddiasındaysa bu olmazsa olmazları yerine getirmek zorundadır” ifadelerini kullandı.
Babaoðlu, Türkiye cezaevlerinin, 12 Eylül darbesinden bu yana kanayan bir yara olduðuna işaret ederek, 375 kişilik bir kapasiteye sahip olan Urfa Cezaevi’nde yaklaşık 1200 tutuklu ve hükümlü bulunduðunu belirtti. Babaoðlu, bu kapasite aşımını şöyle açıkladı: “AKP Hükümeti, kendisinden olmayan, farklı düşünenleri ‘yasa dışı örgüt üyesi’ diyerek bölgede kendi hâkimiyetini kurmak için muhalifleri cezaevlerine doldurmanın da bir sonucudur. Cezaevlerinin kapasitesi doldu diye yeni bir cezaevi yapmayı alternatif gören AKP Hükümeti’nin, insana bakış açısını deðiştirmelidir. Farklı düşüncelere, farklı kesimlere saygılı olması gerekiyor.”
Resmi kayıtlarda Urfa E Tipi olarak geçen cezaevinin ancak dizayn ve uygulama biçimiyle F Tipi olduðuna vurgu yapan Babaoðlu, hükümeti insan haklarına saygılı olmaya çaðırdı.
Babaoðlu, cezaevinde dün açık görüş yapıldıðını belirterek, cezaevi önünde bekleyişin sürdüðünü aktardı.