'Türkiye'nin ikinci önemli siyasi lideri Öcalan'dır'

'Türkiye'nin ikinci önemli siyasi lideri Öcalan'dır'

Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, Habertürk televizyonunda açlık grevlerinin sona ermesine ilişkin yaptıðı deðerlendirmede, Öcalan'ın artık Türkiye'de Başbakan Erdoðan'dan sonra ikinci önemli bir siyasi lider olduðunu söyledi.

Açlık grevlerinin sona ermesi nedeniyle Habertürk televizyonunda yayınlanan programa katılan gazeteci ve Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, açlık grevlerinin umulandan çok daha büyük bir siyasi sonuçla noktalandıðını belirterek şunları söyledi:

"Bugün Türkiye'nin ikinci önemli siyasi lideri olarak Abdullah Öcalan vardır. Abdullah Öcalan Türk siyasetinde Başbakan'dan sonra iktidar olmayan kanadın en güçlü siyasi lideri olarak bu olayla beraber ortaya net bir şekilde konmuştur.

Bundan sonra konuşacaðımız süreç Abdullah Öcalan'ın ne kadar faydalı bir adam olduðu üzerine olacaktır. Cengiz Çandar'ın bugünkü yazısı da bunun işaretini veriyordu. Türkiye, 'Öcalan aslında BDP'lilerden daha iyi, Kandil'dekilerden de daha iyi, aslında barışçıl da bir adam bakın açlık grevlerini de sona erdirdi, artık bu tecridi kaldırsak mı? Meclis'teki Öcalan daha mı faydalı olur?' gibi konuları konuşmaya başlayacak.

Türkiye bu konuyu konuşmalı mı, konuşmamalı mı? O ayrı bir tartışma ama artık Öcalan etkin bir siyasi figür. Öcalan'ın toplumsal kabul görmeye aday bir siyasi figür olarak ortaya çıkışını Habertürk hariç bugünkü gazetelerin başlıklarında da görebilirsiniz."

ÇANDAR: ÖCALAN SORUNUN DEÐÝL ÇÖZÜMÜN TARAFI

Gazeteci-yazar Cengiz Çandar, Radikal’de yayınlanan bugünkü yazısında, “‘Tutuklular’ın ‘Kürt siyasi hareketi’ içinde özel yeri ve aðırlıðı bulunur. Hep öyle olmuştur. Onlar, özelliklerinden ötürü, Kandil’in doðrudan komutasına tabi olmamışlardır, olmazlar ve olamazlar. Ama onlar için Abdullah Öcalan tartışılmaz.

‘Açlık grevleri’ni de onlar başlattılar ve sürdürdüler. Yani ‘tutuklular’... Yani ortada ‘aldatılmış çocuklar’ yoktu.

Sadece Abdullah Öcalan “Bırakın” derse bırakırlardı ve öyle oldu” yorumunda bulundu.

Çandar, buradan çıkardıðı “birtakım dersleri’ şöyle sıraladı:

1- Abdullah Öcalan ve onun mensup olduðu ‘kuşak’, Kürt sorununun ‘makul’ biçimde ve ‘Türkiye denklemi’ içine alınarak konuşulabilmesi şansını ifade ediyor.

2- Abdullah Öcalan’ın ‘Kürt siyasi hareketi’ üzerindeki –kimileri ‘içerden’ kırmaya çalışsa bile, otoritesi ve nüfuzu görülmüş olmalıdır.

3- Bu özellikleri sayesinde, Abdullah Öcalan, bundan böyle ‘sorunun tarafı’ olmaktan çıkarılarak ‘sorunun çözümünde ortak’ olarak deðerlendirilebilir.

Olmaz, olamaz denemez; ‘Oslo’, bir noktada tıkanmış olsa da böyle bir şeyin pekâl⠑olabileceði’ni gösterdi.

‘Oslo emsali’ önümüzde duruyor. O ‘süreç’in Türkiye ortamı bugün yaşananlara tercih edilmez mi?