Tutsak kadın gazeteciler: Bu bir mizansendi
AKP-MHP iktidarının tutuklattırdığı Kürt kadın gazeteciler, kendilerini hedef alan operasyonun bir mizansen olduğunu ve TEM amirinin sevinçten “hüngür hüngür” ağladığını belirtti.
AKP-MHP iktidarının tutuklattırdığı Kürt kadın gazeteciler, kendilerini hedef alan operasyonun bir mizansen olduğunu ve TEM amirinin sevinçten “hüngür hüngür” ağladığını belirtti.
İşgalci Türk devletinin gerillaya karşı kimyasal silahlar kullandığı ve Rojava’ya yeni bir saldırı hazırlığı yaptığı sırada 25 Ekim’de çok sayıda kadın gazeteci, eş zamanlı operasyonlarla işkence yapılarak gözaltına alındı. Gazeteciler 29 Ekim’de ise çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Operasyon Ankara merkezli bir soruşturma kapsamında yapılmıştı.
Tutsak edilen kadın gazetecilerden Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, muhabirler Berivan Altan ve Ceylan Şahinli ile JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer, tutsaklıklarının birinci ayının dolması ardından Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden mesaj gönderdi.
Mesajda “29 Ekim’de Cumhuriyetin 99’uncu yılında sabaha karşı 9 gazeteci tutuklandık” diye hatırlatıldı.
Habibe Eren, gazetecilere dönük tutuklama operasyonun sembolik bir mesaj olduğuna dikkat çekti.
Eren, 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi’nden sonra gelişen Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde JINHA ve DİHA’nın da aralarında bulunduğu birçok basın kurumunun Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) kapatıldığını hatırlattı.
Gazeteci Eren, “Her dönemde açığa çıkan bu baskının sadece bir kesimi ilgilendirmediği gibi, yine sadece bir kesimin itiraz etmesiyle sınırlı kalamaz. Bu yüzden toplumun ve tüm kesimlerin yarın her şey olağanlaşmadan sesini yükseltmesi lazım” ifadelerini kullandı.
Gazeteci Diren Yurtsever, asla biat etmediklerinin altını çizerken, bu nedenle hedef olduklarını dile getirdi.
Diren, şunları belirtti: “En yakıcı ve en kritik süreçlerde dahi toplumun haber alma hakkını sağladık ve gazeteciliğin gereğini yapmaktan bir an dahi geri adım atmadık. Her seferinde gazeteci olduğumuzu söylemekten yorulduk ama gazetecilik yapmaktan yorulmadık. Özgür Basın geleneğinin sürdürücüleri olan bizler, geri adım atmayacağımızı, biat etmeyeceğimizi, basının özgürlüğünü savunmaya ve bunun için mücadele etmeye devam edeceğimizi söylüyoruz. Adil, özgür ve eşit bir gelecek isteyen herkes için basının özgürlüğünü savunmak, ilkesel bir tutum ve sorumluluktur.”
Gazeteci Ceylan Şahinli, tutuklanma sürecinde kamuoyuna yansıyan hak ihlalleri ve mizansenlere işaret etti.
Tutuklama kararının açıklanmasının ardından TEM amirinin sevinçten “hüngür hüngür” ağladığını belirten Şahinli, şunları ekledi: “Sadece bu detay bile gözaltına alınışımızdan tutuklanışımıza kadar gelişen mizansenin nasıl bir siyasi ve nefretin yansıması olduğunu tek başına gösteriyor. Bu öfke ve kinin gazetecilik kimliğimizin yanı sıra Kürt kimliğimize dönük olduğunu iyi biliyoruz. Dışarıda susturamadıkları bizleri, cezaevi ile terbiye etmeye çalışıyorlar. Ancak unutulmasın ki bizler katlederek susturamadıkları Özgür Basın geleneğinden geliyoruz ve susmayacağız.”
Gazeteci Berivan Altan, “Kürt ve kadın bir gazeteci olarak gözaltı sırasında başımı eğdirmeye çalışmalarına karşı başım dik ve alnım açık mesleğimi savunmaya devam ettim” dedi.
Özgür Basına yönelik 90’lı yıllardan bu yana sürdürülen baskının bir parçası olarak tutuklandıklarını sözlerine ekleyen Altan, şöyle devam etti: “Onlar her dönmede ‘efendi benim’ mesajı vermeye çalışsa da boyun eğmeyen bir halk gerçekliğiyle karşı karşıya kaldılar. Bizde sesi kısılan Kürt’ün, Çerkes’in, Alevi’nin ve tüm ötekilerin sesi olarak, bu baskı politikalarına boyun eğmeyeceğimizin ve mesleğimizi her alanda sürdüreceğimizin sözünü veriyoruz. Onlar bizi dört duvar arasına koymuş olabilir ama kalemimizi susturamayacaklar.”
Gazeteci Öznür Değer, seçime doğru giderken 9 gazetecinin tutuklanmasının, ülkenin içine sürüklendiği “kaos sarmalının” bir parçası olduğuna dikkat çekti.
Öznur Değer şunları ifade etti: “Şüphesiz tutuklanmalarımızı anlıyoruz ve biliyoruz ki her alanda ciddi bir tıkanma yaşayan iktidar, çözümü Özgür Basını susturmaya çalışmakta arıyor. 25 Ekim’de iktidar talimatıyla Ankara Emniyeti’nin ortak edildiği siyasi bir mizansen oynandı. Ancak tutuklanma kararımızın ardından Ankara Adliyesi’nde yankılanan ‘Özgür Basın Susturulamaz’ sloganı, çizilen mizanseni boşa düşürdüğü gibi basının sesinin kelepçe ile susturulamayacağını bir kez daha göstermiş oldu. Hakikati haykırmamız, yazılmaya cesaret edilmeyen konulara dikkat çekmemiz ve halkın doğru haber alma hakkını savunmamız yargılamamıza konu olsa da bulunduğumuz her alanda yazmaya devem edecek, Apê Musa ve Gurbeteli Ersözlerden aldığımız Özgür Basın mirasını sahipleneceğiz.”