Tuvalletten delile müebbet hapis istemi
Tuvalletten delile müebbet hapis istemi
Tuvalletten delile müebbet hapis istemi
2012’de kadınlar tuvaletinde gaz sıkışması sonucu yaşandığı açıklanan patlamadan sorumlu tutulan Uğur Tekdal hakkında iddianamedeki tek delil olaydan 1.5 saat önce yan taraftaki erkekler tuvaletine girmiş olması. Tekdal’in olay yerinde keşif yaptığını iddia eden savcı müebbet hapis cezası istiyor.
Kandıra 2 nolu F Tipinde 1 senedir tutuklu bulunan üniversite öğrencisi ülseratif kolit ve glokom hastası Uğur Tekdal tahliye olmayı bekleyen yüzlerce siyasi tutukludan sadece biri. Haksız yere yargılanmasından dolayı yaşadığı mağduriyete şimdi de cezaevi koşullarında üstesinden gelmeye çalıştığı hastalığı eklenmiş durumda. İstanbul Üniversitesi Adalet Yüksek Meslek Okulu 2’inci sınıf öğrencisiyken 5 Haziran 2012 tarihinde karışmadığı bir kavgadan dolayı gözaltına alınan Tekdal, gizli tanığın kavgada bulunmadığı yönündeki beyanlarına ve kavga sırasında sınavda olduğu belgelenmesine rağmen 7 arkadaşıyla birlikte “BDP gençlik yapılanması DYG üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı. Hazırlanan iddianamede “ Kasten adam öldürme” suçlamasına bir de 8 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul Üniversitesi kadınlar tuvaletinde gaz sıkışmasından ötürü meydana geldiği açıklanan patlama da eklenerek olmayan bir suç daha üzerine yıkıldı. Ceza Kanununun 302. maddesinden müebbet talebiyle yargılanmasına iddia makamı tarafından gösterilen tek delil ise Türkiye’deki yargının durumunu özetler nitelikte: Tekdal o gün hemen kadın tuvaletinin yanında yer alan erkek tuvaletine ihtiyacını karşılamak üzere gitmiş ve bu durum “keşif yapmak” olarak dosyasına girmiş.
SUÇLU OLMAK İÇİN KÜRT OLMAK YETERLİ
Uğur Tekdal İstanbul Üniversitesi Adalet Yüksekokulu’nu kazanınca memleketi Diyarbakır Lice’den İstanbul’a geldi. Öğrenci evinde kalmaya başlayan Tekdal, bir zaman sonra bir çok Kürt öğrenci gibi faşist saldırıların hedefi oldu. 3 Haziran 2012 tarihinde okul çıkışında ülkücü bir grubun satırlı, bıçaklı saldırısı esnasında kafasından ağır yaralanan Tekdal Cerrahpaşa hastanesine kaldırılırken, gözaltına alınan ülkücü grup götürüldükleri Beyazıt Polis Merkezinde üzerlerinden kesici aletler çıkmasına rağmen hemen serbest bırakıldılar. Hızını alamayan ülkücüler bir gün sonra yurtsever öğrencilere bir kez daha saldırmak için üniversite kampüsünün çıkışına geldiklerinde, Tekdal, olanlardan habersiz sınavdaydı. Ellerinde kesici aletlerle yurtsever öğrencilere saldıran ülkücü grubun içinde yer alan Ahmet Taşkın isimli şahsın yaralanmasıyla birden olayların seyri değişti. Sınav sonrası ancak öğrenci evine döndüğünde yaşananları öğrenen Tekdal ve satırlı saldırıya maruz kalan yurtsever öğrenciler apar topar evleri basılarak gözaltına alındılar. Götürüldükleri İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele şubesinden sevk edildikleri savcılıkta saldırının mağdurunun kendileri olduğunu anlatmaya çalışsalar da, suçlanan yine onlar oldu ve DYG üyesi olma iddiasıyla tutuklandılar.
YETMEDİ BİR DE 302 MADDESİ VURGUNU
Savcı tarafından hazırlanan iddianamede gizli tanık olarak yer alan Newroz Ateş’in beyanları da Tekdal’ı kurtarmaya yetmedi. Uğur Tekdal ‘ın saldırılar esnasında olay yerinde olmadığını ifade etmesine ve olay esnasında final sınavında olduğu tespit edilmesine rağmen “ Kasten adam öldürmeye teşebbüs”ten yargılanması yetmezmiş gibi bir de 8 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi kadınlar tuvaletinde gaz sıkışmasından meydana gelen patlama da üzerine yıkıldı. Emel Çetin ve Raziye Ay gibi o da suçsuz yere ceza kanununun 302. Maddesine göre müebbet hapis istemiyle yargılanmaya başladı. İddia makamının gösterdiği tek delil ise bu kadar da olmaz dedirtecek cinsten: Tekdal’ın patlamadan 1.5 saat önce tuvalette ihtiyacını karşılaması, dosyaya keşif yapma olarak sokulmuş.
ADALET SARAYINDA TEKBİRLİ SALDIRI
Çağlayan Adalet Sarayında 23 Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşması bu kez faşist grubun toplu saldırısına sahne oldu. Mağdur sıfatıyla mahkemede yerini alan Ahmet Taşkın’ın tanık sıfatıyla getirdiği ülkücü grubun hedefinde bu kez tutuklu yakınları ve avukatlar vardı. Avrupa’nın en büyük ikinci adalet sarayı diye övülen Çağlayan adliyesi içinde tekbirler eşliğinde yürüyüş yapan ülkücü grup tutuklu öğrencilerin anne ve babalarını darp ederken, avukatlar da mahkeme salonunda saatlerce mahsur kaldı. Grup herhangi bir müdahaleye uğramadığı gibi Adalet Sarayının güvenlik güçleri tarafından metrobüse kadar uğurlandı.
İÇ ORGANLARI İFLAS ETTİ RAPORUNA RAĞMEN CEZAEVİNDE
Art arda gelen bu adaletsizliklerle boğuşan Uğur Tekdal, aynı zamanda cezaevine girmeden önce yakalandığı ve kansere dönüşme riski taşıyan ülseratif kolit hastalığıyla mücadele etmeye çalışıyor. Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevinin kötü koşulları nedeniyle artık yürüyemez hale gelen Tekdal, Kocaeli Devlet Hastanesindeki doktorlar iç organlarının iflas etme noktasına geldiğini, hastanede gereken teçhizat olmadığı için acilen Üniversite hastanesine sevk edilmesi gerektiğini belirtseler de cezaevi idaresi bu talebi görmezden geliyor. Yazılan hiçbir dilekçeye olumlu cevap alınamıyor.
SÖZ KONUSU KÜRT ÖĞRENCİLER OLUNCA…
Müvekkilinin yaklaşık 1 senedir üniversite hastanesine sevk edilmeyi beklediğini aktaran avukatı Eda Yakmaz, Tekdal’a çifte mağduriyet yaşatıldığını vurguladı. Dosyada aleyhine tek bir delil olmamasına ve hatta olay yerinde olmamasına rağmen üniversite çıkışında yaşanan kavgadan dolayı müvekkilinin “ Kasten adam öldürmeye teşebbüsten” yargılandığına dikkat çeken Yakmaz, ”Bu yetmezmiş gibi bir de İstanbul üniversitesi idaresi tarafından Hukuk Fakültesinin kadın tuvaletinde gaz sıkışmasından dolayı meydana geldiği belirtilen patlama da dosyasına bağlandı ve müebbet hapis cezası isteniyor” diye konuştu. Saldırıya uğrayan müvekkili ve diğer 7 öğrenci hakkında üniversite idaresi tarafından soruşturma da başlatıldığını duyuran Avukat Yakmaz, “ Söz konusu Kürt öğrenciler olunca polisten, yargıya, okuldan cezaevine, tüm devlet mekanizması aleyhte çalışıyor. Süreç çok hızlı bir biçimde işletiliyor. Benim müvekkilim 1 ayda 10 kilo kaybetti ve şu anda kolları uyuşuyor, ayakta zor duruyor, görüşe dahi çıkamıyor. Üniversite hastanesine sevk edilmesi için yazdığımız dilekçelere de cevap alamıyoruz. Müvekkilime bir şey olduğu takdirde bundan tüm devlet kurumları sorumlu olacak” dedi.