“CHP Lideri Kemal Kılıçdaroðlu, idam edilişlerinin 40. yılında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan’ı mezarları başında andı.
Karşıyaka Mezarlıðı’na giderek Denizlerin mezarlarına karanfil bırakan Kılıçdaroðlu, her mezarın başında saygı duruşunda bulundu.”
Haber böyle…
Kılıçdaroðlu’nun “samimiyetsiz” bir gösteri yaptıðını söylemek doðru olmaz. Bu ziyaret Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının toplumsal vicdandaki silinmez yerini kanıtlar yalnızca.
“Devletin Kurucusu parti” o devletin katlettiði insanların önünde saygıyla eðiliyorsa, biliniz ki, bu büyük tarih sahnesinde devlet maðlup, devrimciler galiptir.
Deniz Gezmiş, Hüseyin Ýnan, Yusuf Aslan kimdir?
Deniz’in Mahkeme önünde söylediði gibi, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun “neferleridir”.
THKO nedir?
THKO silahlı bir örgüttür; bir “gerilla hareketi”dir. Deniz Gezmiş de, Yusuf Aslan da, Hüseyin Ýnan da birer gerilladır. Nurhak şehitleri, Sinan Cemgil de bir gerilladır. Onunla birlikte yaşamını yitirenler de…
Onların “gerillacılıðını” kimileri bir “gençlik romantizmi” olarak “hafifletmeye” çalışsalar da, 12 Eylül sonrasında patlayan Kürt isyanının öncülerinin de aynı yaşlarda daðlara çıktıðını hatırlamak gerekir. Denizler idam edildi, Mahirler katledildi ve Ýbrahimler işkencede can verdi. Türkiye solu çok aðır bir yenilgiye uðradı. Yaşasaydılar ne olurlardı? Bana öyle geliyor ki, Kürt gerillaları ne olduysa, öyle olurlardı. Belki daðlarda ölür ya da “maðaralarda” yaşlanırlardı.
Önlerinde şimdi saygıyla eðildiðimiz bu insanlar, bir “heves” uðruna yaşamlarını feda etmediler. Kısa yaşamlarında büyük bir yol yürüdüler ve vardıkları yer Kürt halkının mücadelesiyle “birleşmek” oldu.
O halde, biz, Kılıçdaroðlu’na 6 Mayıs günü Denizlerin mezarında saygıyla eðildiði için deðil, ama devletin, “pişman olduðunuzu beyan edin, sizi asmayalım” şantajına boyun eðmeyen, kimliklerini, düşüncelerini ve eylemlerini ölüm pahasına Mahkeme önünde savunan bu insanları kendi “tarihlerinden” soyup, birer “martir”, “kurban” düzeyine getirip “devletleştirme” yeltenişi nedeniyle eleştirmeliyiz.
Bugün devletin “BDP’yi ‘müzakere’ vaadiyle ‘oyalayıp’ PKK’yi silahla yok etme” siyasetini desteklemekle, Denizlerin mezarında “saygıyla eðilmek” birbiriyle baðdaşmaz.
Önünüzde eðildiðiniz insanlar, Kemalizmin ya da “Kemalist Cuntanın” ya da CHP’nin deðil, THKO’nun neferleridir…
Tarih bir yandan “ulusalcı”lar tarafından böyle “yaðmalanıyor”, bir yandan da “sosyalizm bitti” diyerek liberalleşenler tarafından amansızca karalanıyor.
Şu günlerde kirli bir tartışmayla sosyalist hareketin “günahları”, bizzat sosyalist hareketin bugünkü varlıðına saldırmak için bir silah haline getirildi. Bu “günahları” ele alanlar, “günahlarından arınmış”, moda sözcükle “kendi tarihiyle yüzleşmiş” ve “yenilenmiş” bir sosyalizm peşinde deðiller. Bunlar bizzat “sosyalizm öldü” diye baðıranlardır ve o nedenle sosyalizmin “günahlarını”, sosyalistleri “arınmaya” çaðırmak için deðil, sosyalizm hakkında “idam kararının gerekçesi” haline getirmek için sabahtan akşama kadar baðırıp çaðırmaktadır.
Devletle girişilen kavgadan “temiz” çıkmak mümkün deðildir. Hiçbir devrimci bu kuralın dışında kalamaz. Devlet düşmanını da “kirletir”. Bu “kirlerden” arınmak için devleti yenmekten başka çare yoktur. Ya “arınmak” için yeneceksin, ya da teslim olup, baştan ayaða kirleneceksin. Ýkisinin ortasında durulmaz.
Utanmazlar, sosyalist örgütlerin içinin “ajanlarla kaynadıðını” yazıyorlar, ekranlarda anlatıyorlar. Bunlar sosyalistleri elbette “konsprasyon” konusunda “hata yaptınız, gizlilik koşullarına uymadınız” diye eleştirmiyorlar. Ajan provokatörlerin faaliyetini, el çabukluðu ile sosyalistlerin üzerine yıkıyorlar. Amaçları onları itibarsızlaştırmak…
Ajan provokatörlerin sosyalist hareketin içinde muazzam bir tahribat yaptıðından şüphe edilemez. Bu kesindir. Başka türlü sosyalistleri yenik düşürmek mümkün olamazdı. Bunlar yalnız ajanlık yapmadılar. Örgütleri, grupları, kitleleri “suç” sayılan eylemlere “kışkırttılar”. Onları birbirine düşürdüler, kanlı kavgaları ustalıkla provoke ettiler.
Solun her hatasında ajan rolünden söz etmediðimi okur anlıyor. Hatalar bizimdir, büyük rekabet zaman zaman birbirimize karşı aðır suçlar işlemeye neden olmuştur. Ama bunların bedelini sosyalistler en aðır biçimde ödemiştir.
Ama devlet, sosyalistlerin arasına onları yanlışlara, zamansız eylemlere, birbirlerine karşı kanlı düşmanlıða kışkırtmak için sızdırdıðı ajanların bedelini ödememiştir. Ajan provokatörlerin yaptıðı her “kışkırtma eylemi” suçtur. Bu suçun hesabı sorulmalı. Ýşte “AKP’niz” iktidarda ve bütün bu sızdırma işlerinin merkezi “sevgili Başbakanınızın sır küpü”. “Küpü kırıp sırları ortaya dökmek” yerine, “sol rezilliðinden efsane üretti” derseniz, siz de bu “küpün içindeki sırlar” aleminin insanları haline gelirsiniz.
Her neyse! Ulusalcı tarihi yaðmalıyor, liberal tarihi karalıyor…
* Kaynak: Özgür Gündem
ANF NEWS AGENCY