Şemdinli'deki Umut kitapevinin bombalanmasına ilişkin iddianameyi hazırlayan savcı Ferhat Sarıkaya'dan yıllar sonra "Yaşar Büyükanıt'ın dosyaya dahil edilmesini daha sonra davaya bakan İlhan Kaya istedi" açıklaması geldi. Sarıkaya "İtirafları"nda görevden alındıktan sonra ihtiyaçlarının Gülen Cemaati tarafından karşılandığını anlattı.
Şemdinli'de belediye eşbaşkanı olan Seferi Yılmaz'a ait kitapevi 9 Kasım 2005 tarihinde bombalandı. Saldırıda bir kişi öldürülürken, bombayı atan kişinin içinde bulunduğu otomobil halk tarafından durduruldu, içindeki üç kişi polise teslim edildi. Asker oldukları anlaşılan 3 kişi daha serbest bırakıldı. Bunun üzerine Şemdinli Şemdinli halkı sokaklara döküldü. Halka açılan ateş sonucu da bir kişi yaşamını yitirdi.
Dönemin Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, Şemdinli’de 9 Kasım 2005’te Seferi Yılmaz’a ait Umut Kitabevi’nin bombalanmasına ilişkin iddianame hazırladı. Astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş’in sanık olduğu iddianamede, astsubay Ali Kaya için “Tanırım iyi çocuktur” diyen Yaşar Büyükanıt da çete kurmak ve yargıyı etkilemeye teşebbüsle suçlandı. Sarıkaya, Büyükanıt’ın dosyasını ayırarak dava açılması için Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderdi. Başkanlığını İlhan Kaya’nın yaptığı Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, astsubaylar ve PKK itirafçısına yargılama sonucunda 39 yıl 10 ay 27’şer gün hapis cezası verdi. Dönemin HSYK’si, Sarıkaya’yı 20 Nisan 2006’da meslekten attı. Ancak Sarıkaya, HSYK tarafından 26 Nisan 2011 tarihinde yeniden mesleğe kabul edildi. Bu kez Ankara Cumhuriyet Savcısı olarak görevlendirdi. Astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş ise hala cezaevinde.
'HÜKÜMET DESTEĞİ OLMASAYDI BÖYLE BİR İDDİANAMEYİ HAZIRLAYAMAZDI'
Şemdinli iddianamesini hazırlayan savcı Ferhat Sarıkaya'dan gelen itirafları değerlendiren Seferi Yılmaz, "Şemdinli iddianamesi dönemine göre tedaylı bir iddianameydi. Savcı Sarıkaya iddianameyi hazırlarken arkasında dönemin hükümeti olmasaydı, hükümet destek olmasaydı, böyle bir iddianame hazırlayamazdı. Savcı iddianameyi hazırladıktan sonra yoğun baskılara maruz kaldı, ancak hükümet arkasında durmadı" dedi.
2005 yılında askeri vesayetin ağırlığının çok net hissedildiğini anlatan Yılmaz, şu hatırlatmalarda bulundu: "O dönem başbakan olan Erdoğan, Şemdinli'ye geldi ve 'Sonuna kadar gidilecek' dedi. Ancak Ankara'da ise Şemdinli halkını 'teröristlikle' suçladı, tanıklığına güvenilemeyeceğini söyledi. 'Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'ın ismi iddianame zorla eklendi' demek ne siyasi iktidarı ne de Büyükanıt'ı aklar. Çok iyi biliyoruz ki, o dönem birlikte hareket ettiler. AKP, iktidarı için önünde engel olarak gördüğü kim varsa hedef aldı. 9 Kasım 2005 tarihinde halk tarafından yakalanan 3 kişi, kendileri ellerini kollarını sallayarak gelmemişlerdi. Dönemin Hakkari Alay Komutanı, Van Asayiş Kolordu Komutanı Selahattin Uğurlu'dan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı'na uzanan bir sorumluluk zinciri var. Büyükanıt, binlerce subayın olduğu orduda, sanık Ali Kaya için 'Tanırım iyi çocuktur' demişti. Bu böylesine sıradan, tesadüfü bir açıklama değildi."
AKP'nin girdiği yeni ittifaklar gereği Yaşar Büyükanıt'ı da aklama gereği duyabileceği değerlendirmesini yapan Yılmaz, EMASYA protokolünden kamuoyunun Şemdinli ile haberdar olduğunu hatırlattı, "AKP, daha sonra o protoküle kaldırdı, bir süre önce ihtiyacına göre yeniden uygulamaya koydu" dedi.