Ýsveçli Milletvekilleri: Türkiye’de baskılar artıyor

Ýsveçli Milletvekilleri: Türkiye’de baskılar artıyor

Ýsveçli bir grup milletvekili Ýstanbul’a giderek demokratik kitle örgütleri, BDP, gazeteciler, Cumartesi Anneleri ile bir dizi görüşme yaptı. Hıristiyan Demokrat, Çevre Partisi Yeşiller ve Sol Parti üyesi Milletvekilleri Bakırköy Cezaevinde tutuklu bulunan Prof. Büşra Ersanlı ile Gazeteci Zeynep Kuray’ı da ziyaret ettiler.

Sol Parti Milletvekili Amineh Kakabaveh Kadın Adayları Destekleme Derneði Yöneticileri ile görüştüklerini, Türkiye’de AKP iktidarının giderek dinci bir yönelim içine girdiðini gözlemlediklerini söyledi. BDP’nin dışında parlamentoda yer alan hiçbir partinin kadınların temsili için kota getirmediðini, kadınların önemli bir bölümünün siyasal ve toplumsal yaşamın dışında bırakıldıðını ifade etti. AKP iktidarı döneminde kadınlara yönelik şiddette, ifade ve basın özgürlüðüne yönelik ihlallerde belirgin bir artış olduðunu, iktidara muhalefet edenlerin terörist suçlamasıyla tutuklandıklarını ve haklarında dava açıldıklarını gözlemlediklerini belirtti.

Buşra Ersanlı ve Zeynep Kuray’la bir dizi bürokratik engeli aştıktan sonra sıkı aramalardan geçirildikten sonra görüşebildiklerini söyleyen Kakabaveh , görüşmenin cezaevindeki görevliler tarafından dinlenmesine de tepki gösterdi.

Devletin 61 yaşında saygın bir profesörü ‘terör örgütü’nün lideri suçlamasıyla cezaevinde tutarak Kürt halkının ve azınlıkların haklarını savunan aydınlara gözdaðı vermeye çalıştıðı kanaatinde olduðunu ifade ederek şunları söyledi: “Erdoðan ABD ve Avrupa Birliði’nin Orta-Doðu’daki büyük elçisi gibi davranıyor. Kendi halkını ezerken Suriye halkının mücadelesini desteklermiş gibi çıkışlar yapıyor. AKP iktidarı demokrasiyi geliştirecek ve ülkeyi ileriye götürecek aydınlarını tutukluyor. Bu utanç verici ve çok üzücü”

Kakabaveh, PKK Lideri Öcalan’a yönelik tecridin tüm hukuk kuralları ve uluslararası anlaşmalara aykırı olduðunu söyledi. 9 aydır Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemesini korkunç bir insan hakları olarak niteleyen Kakabeveh, Öcalan’ın tecrit edilmesinin Kürt sorununun çözümüne deðil, çözümsüzlüðe ve savaşın tırmanmasına neden olduðunu ifade etti. Öcalan’a uygulanan tecridin hiç bir biçimde kabul edilemeyeceðini söyledikten sonra tecritin kaldırılması için girişimde bulunacaklarını vurguladı.

Çevre Partisi Yeşiller Milletvekili Jan Lindholm ise ilk kez Türkiye’ye gittiðini ve Ýstanbul’da ilk dikkatini çeken şeyin sınıflar arasındaki uçurum olduðunu söyledi. Bir yanda dev gökdelenler ve son derece lüks arabalar, diðer yandan da sokakta bir şeyler satarak ya da dilenerek geçimlerini saðlayan küçük çocuklar gördüðünü ifade etti.

Lindholm, pek çok insanla görüştüðünü ama çoðunun isimlerini güvenliklerini tehlikeye atmamak için açıklayamayacaðını ifade ettikten sonra Zarakolu ile görüşmesini şu cümlelerle aktardı: “Zarakolu ile görüşme taleplerimize Türk yetkililer üç kez olumsuz yanıt verdiler. Ancak biz Ýstanbul’a gitmeden iki gün önce bırakıldıðı için kendisiyle görüşebildik. Tahliyesi bizi çok sevinirdi. Zarakolu cezaevinde iken kurallar vardı ve biz bunları biliyorduk. Ama dışarıda hangi kuralların geçerli olduðunu bilmediðini ve kendini özgür hissetmediðini söyledi. Ýnsanların 6 yıl dinlendiðini ve telefon görüşmelerinin mahkemede delil olarak kullanıldıðını öðrendim. Siyasi partiler, dernekler ve sendikalar üyelerin ad ve soyadlarını devlete bildirmek zorunda. Ýsveç’te bunları anlattıðım herkes şoke oldu. Ýnsanların fişlendiði ve sürekli dinlendiði bir ülkenin demokrasi olduðunu söylemek tamamıyle anlaşılmaz bir şey. Düşünme ve konuşma özgürlüðü, örgütlenme özgürlüðü demokrasinin temeli. Bunların olmadıðı bir ülkede demokrasiden söz edilemez “

Lindholm, Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri ile Ýnsan Hakları Derneði’nin Taksim’de yaptıðı gösteriye katıldıklarını da belirterek izlenimlerini şu sözlerle dile getiriyor: “Cumartesi Anneleri 100-150 kişi, Taksim’deki gösteriye katılanlar 20 kişiydi. Cumartesi Annelerinin etraflarında 3 otobüs dolusu polis, bir kaç polis arabası ve motorsikletli polisler vardı. Etrafta kaç tane sivil polis olduðunu bilemiyorum. Taksim’de 20 kişinin katıldıðı gösteriyi 2 otobüs dolusu polis izliyordu. En az 80 polis vardı. Her iki gösteride de göstericilerden daha çok polis vardı. Ben neden bu kadar önlem alındıðını anlayamadım. Cumartesi Anneleri yıllardan beri her Cumartesi gösteri yapıyor. Polisin onların tehlikeli olmadıðını bilmesi gerekir. Ama Cumartesi Anneleri eylemleri gösteri yapmaktan çok turistik bir cazibeye dönüşmüş. Orada turistler çok. Yaşlı kadınların gösterileri ilgilerini çekiyor ve resim çekiyorlar. Bu insanlar kaybolan yakınlarının akibetlerini öðrenmek istiyor. Devlet onların bu isteklerini karşılamadıðı için yılmadan yıllardan beri gösteri yapıyorlar. Hükümet gösteri yerine polis yollayacaðına polisleri kayıpların bulunmaları için görevlendirmeli.’’

Çevre Partisi Milletvekili Lindholm, Türkiye’deki temaslarından edindiði izlenimin Türkiye’nin AB üyesi olmak istemediði yönünde olduðunu belirterek bu konudaki düşüncesini şu cümlelerle dile getiriyor: “Ne hükümet ne de askerler Avrupa Birliði’ni istiyor. Sadece istiyorlarmış gibi yapıyorlar. Türkiye ABD’ye baðımlı ve bölgede de ABD yanlısı Suudi Arabistan ve Katar gibi gerici rejimlerle ittifak halinde. Ben Türkiye’deyken Avrupa Birliði’ne alınmaması için bir kampanya yürütmeyi düşündüðümü söyledim ama herkes özellikle de 68 kuşaðından olanlar buna karşı çıktı. Kendileri için Avrupa Birliði üyeliðinin çok önemli olduðunu söylediler. Ama ben onların tavırlarını anlayamıyorum. Herşeye raðmen bu konuyu parlamento gündemine getireceðim. Dışişleri Bakanına Ýsveç’in Türkiye’nin Avrupa Birliði üyeliðini neden desteklediðini soracaðım.”

Nedim Şener, Ahmet Şık ve Ragıp Zarakolu’yla da görüşen milletvekilleri üçünün de Türkiye ve yurtdışında oluşan tepkiler sonucu serbest bırakıldıklarını kanaatinde olduklarını ifade ettiklerini söylediler. Zarakolu’nun daha önce küçük bir cezaevindeydim, şimdi daha büyük bir cezaevindeyim dediklerini de aktardılar.

ANF NEWS AGENCY