Ýtiraf ediyorum - Ali Barış Kurt

Ýtiraf ediyorum - Ali Barış Kurt

Dışarıdayken de hep birilerine, hep bir yakarışı vardı. Aralık'tan Haziran'a kadar tahavvül edeceðini beklemiyorduk, tabii. Yalnız, kelime anlamıyla bir yakarış denilemez; zira, küsmemişti ki münacat etsin; isyan gibidir gözlerinden okunan.

Genellikle "yırtık ayakkabısı olanlar" adına yakarırdı. Van'da, deprem bölgesinde, "her şey kontrolümüz altında" diyebilen namussuzların yalanını pazarlayan; devletin-paralının 'gazeteci'si olanların karşısına dikilmek de, hem mesleki hem de insanlıðının gayretiydi. Evi yıkılan, çadırı yananların sevgisi namına.

Gazete yazarlarının, toplumun gözü ve dili niteliðinde olması beklenir. Lakin, onlar meslektaşlarının, mesleklerini daha haysiyetli yapma çabalarından tutuklanmalarına raðmen bile, kör ve dilsizlerdi.

Zeyno, yine de seslendi ve en azından isimlerinin başına konulan sıfatlarını temizlemeye çaðırdı. Şimdilik, kirli dünyalarında mutlu gibiler.

***

Sanatın devrimci kıymet ve karşılıðının farkındaydı. Bu farkındalık, on yıl önce tiyatro eðitimi için üniversiteye sürükledi onu.

Yalnız bir anarşistin, usu gelişkin olur da 'uslu' olması beklenmezdi. Öðrenciliðinin ikinci yılında Newroz'a katıldı ve sözümona bilim yuvası, kapısını Ýso'nun adımlarına kilitledi.

"Bir kızımız olacak. Şimdi sekizinci ayında, nisan başında doðacak. Biz ona okyanus kadar engin olsun diye Zerya (Okyanus-Kürtçe), ay kadar masum ve apak olsun diye de Zîn (Ay) ismini koymayı uygun gördük, bir gün kendisi buna itiraz etmeyecekse tabii."

Aylar önce, hapishaneden yazdıðı bu satırlarla heyecanını paylaştı. Zerya doðdu. Şimdi yanında olmasa da, sonraları daima gururla anlayacaðı bir babaya sahip. Şimdi yanında olmasa da, sonraları kuşkumuz yok ki, anarşist bir güzelliðe sahip; Ýso da...

***

Gazeteci, bir yerden sonra, ya da en başta okurun duygusundan-zihninden de sorumlu. "Uður Kaymaz çatışmada öldürüldü" ile "12 yaşındaki Uður'a 13 kurşun..." başlıklarındaki bir nüans deðildir; her şeydir. Artık Uður için hüzün duymayacak, onun hesabını sormayacak kişilerin duygusuzluðu ve akılsızlıðı bir başlıkla şekillenmiştir. Bir seri katili bile şaşkına uðratacak, kim bilir cinayetlerinden de utandıracak şümul içinde, Roboski'de onlarca cansızın yere serilmiş fotoðrafı; devlete sövgü yaðdıracak kitlelerin türemesi için yetmiyorsa; bunda, 'gazeteci'nin sınır ticareti yapanları yeryüzünün en günahkarları gibi takdim etmesinin payı yadsınamaz...

Bu hatırlatmadaki kötü örneklerin özneleri, şimdilerde tutuklu meslektaşlarımız için aðızlarını açmayanlar oluyor. Şimdiye deðin bu insanlık suçunu işlemekle geçti meslek yaşamları. Ýftihar şansını yakalamaksa kendi ellerinde, kalplerinde.

***

Zeyno ve Ýso'ya dönersek... Ajansımızın iki onurlu muhabiri. Mülkün deðil, satılmışlıðın deðil; mütemadiyen gerçeðin peşinde kalan iki arkadaşım. Ýddianamede suçlandıkları hususlar biliniyor. Okudukça, aynı yerin çalışanı olarak; ne ile suçlandılarsa, eksiksiz yerine getirdiðimi fark ettim. Haber müdürümden aldıðım 'talimatlar' diz boyu. Zeyno ile habere giderken bozulan makinesinin yerine kendi 'suç aleti'mi hizmete sunmuşluðum da, var. Hatta Zeyno'nun Van'a gitmesi de, iddianamede "suç" görüldüðüne göre; o gün, Zeyno'nun uçak bileti için çabalamış olduðumu da, ihbar niyetine kabul edebilirsiniz. Ýso da seçim döneminde bilgisayarımı kullanmıştı mesela. Bir de menemen yaptıðında, telefonla arar ve "gelirken ekmek al" derdi. Halbuki çok gizli parolamızdı bu! Ýkisiyle de, her çay içtiðimizde 'hesabı ben ödeyeceðim' kavgasına tutuşurduk; gönüllülüðe dayanan para ilişkimiz de vardı yani.

Bakın, biz hiç yalan söylemeyiz. Bunu, onların suçlarını sahiplendiðim gibi, daha fazlasını işlediðime inanmanız için hatırlatmış olayım. Ez li vir im, ez xwe ihbar dikim!

Not: Paradan-konumdan önde gelen kimi şeyleri de olan gazetecilere, tutsak meslektaşlarımızın 'suçlarını' sahiplenmeyi, bu muhtevada bir kampanya başlatmayı öneriyorum. En azından, papaz Martin Niemöller hatırlanmalı ve "...benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı" dememek için, gecikmeden suç işlemeliyiz!