ANALİZ

YNK-Goran anlaşması ve Güney’in krizli siyaseti - Halit Ermiş

YNK ile Goran Hareketi arasında uzun süren görüşmelerden sonra 17 Mayıs günü 25 maddeyi içeren anlaşma metni YNK Genel Sekreteri Celal Talabani ile Goran Hareketi Başkanı Nuşirwan Mustafa tarafından imzalandı.

İki yıldır derin bir siyasi, ekonomik ve toplumsal kriz içinde ciddi bir belirsizlik durumu yaşayan güney Kürdistan bölgesinde sağlanan bu anlaşma, yeni bir çıkış yaratabilir mi? Bu anlaşma güney Kürdistan federe bölgesinde demokratik siyasetin gelişimi için bir adım mı yoksa, iktidarın yeniden dizaynıyla mı sonuçlanacak? Bir o kadar önemli bir soru da, Ortadoğu yüz yıl sonra yeniden şekillenirken ve Kürdistan'ı dört parçaya bölen Sykes-Picot anlaşması 100. Yılını geride bırakırken, bu anlaşma giderek tüm Kürt parçalarındaki örgütler arasında ulusal birliği hedefleyen bir kapsama dönüşe bilecek mi?

Bu sorular ve yanıtları Güney Kürdistan gündeminin temel başlıkları. Yanıtları elbette ki bütün Kürtleri ilgilendirdiği için önemli.

YNK-GORAN ANLAŞMASI KRİZİN VE KDP BASKISININ BİR SONUCU

YNK-GORAN hareketi anlaşması, güney Kürdistan’da siyasetin ve ekonomik politikaların ülkeyi çöküşe sürüklediği ve önü bir türlü alınamayan kaosun derinleştiği kritik bir dönemde gerçekleşti. Güney Kürdistan’da siyaset bir yıldır tam bir çıkmazı yaşıyor. Mesut Barzani’nin bölge başkanı olma konusunda ayak diretmesiyle başlayan kriz, parlamentonun de-facto bir şekilde devre dışına itilmesiyle derinleşti. Yolsuzluklar ise ülke ekonomisinin dibe vurmasına yol açtı. KDP’nin bölge yönetimine darbesi olarak da nitelendirilen bu gelişmeler, iktidar ortağı olan siyasi partiler de dahil olmak üzere güçler arasındaki iplerin tümden kopmasına sebep oldu. KDP; siyasi partileri, sivil toplum örgütlerini, kendisine her hangi bir eleştiride bulunan tüm toplumsal dinamikleri bir bir ekarte ederek zora dayalı “mutlak iktidarını” hakim kıldı.

Hükümeti oluşturan partiler ve toplumsal dinamikler fiili olarak gelişen tek parti hakimiyetine karşı bir çözüm yolu geliştiremediler. Hewler-Süleymaniye merkezli evvelden gelişen siyaset, bu dönemde mutlak bir bölünmeye götürdü.

KDP güney Kürdistan'da bunları yaparken, Türkiye’deki Erdoğan diktatörlüğüyle her türlü siyasi ve ekonomik ittifaka girmekten de geri durmadı. Rojava’ya dönük ambargo, sınır kapatmalar, ENKS üzerinden Rojava düşmanlarıyla işbirlikçilik bu siyaset sonucunda gelişti.

YNK ile Goran Hareketi arasındaki yakınlaşma, tüm bu gelişmelerin sonunda ortaya çıktı diyebiliriz. Bir süredir İngiltere’de tedavi gören Goran Hareketi Başkanı Nuşirvan Mustafa’ın ülkeye dönmesiyle Goran ile YNK arasındaki görüşmeler hızlandı ve 17 Mayıs mutabakatıyla sonuçlandı.

KDP ANLAŞMADAN RAHATSIZ

YNK-Goran anlaşmasından sadece bir gün sonra, yani 18 Mayıs günü KDP Mesut Barzani başkanlığında olağanüstü toplandı. Toplantı sonrası yapılan açıklamada, YNK-Goran arasında imzalanan 17 Mayıs anlaşmasına sert tepki gösterilerek, iki taraf arasında yapılan anlaşmanın bölge sorunlarını çözmede hiçbir fayda sağlamayacağı, aksine sorunları daha da derinleştireceği iddia edildi.

YENİ DÖNEM VE TARİHSEL SORUMLULUKLAR

YNK-Goran arasındaki anlaşmanın zamanlaması, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler açısından da dikkat çekici. Bölgede halklarının geleceği açısından önemli olan, en fazla da sayısı 50 milyonu bulan Kürt halkı açısından son derece kritik bir eşikten geçiliyor. Bölgede cereyan eden tüm gelişmeler Kürtlerin birlikte hareket etmesini zorunlu kılıyor.

Kürtlerin birliği ve ulusal mücadelesi sadece Kürtlerin geleceği açısından değil, bütün Ortadoğu halkları açısından son derece belirleyici bir etkiye sahip. Yüzyıldır Ortadoğu’da geliştirilen soykırım ve asimilasyona karşı varlığını koruyan ve giderek örgütlü toplum yapısını yaratabilen tek halk Kürtler oldu. Bu durum Kürtlere halk olmaktan kaynaklı haklarının zorunlu olarak artık verilmesini gerektirdiği gibi Kürtlere sorumluluklar da yüklüyor.

İLK ADIM ULUSAL BİRLİK

Goran ile YNK arasındaki anlaşmayı irdelerken salt iki partinin dar çıkar işbirliği olarak sınırlamak son derece yanıltıcı sonuçlara götürecektir. Şayet bu iki hareket de kendi dar parti iktidarlarını güney Kürdistan bölgesinde ikame etme peşinde olurlarsa kazanmak bir yana, başta bu hareketler olmak üzere tüm Kürtlere büyük kaybettirmeye neden olacaklardır.

O açıdan ilk adım olarak bu iki parti her ne maksatla bir araya gelmiş olurlarsa olsunlar, Kürtlere özgürlüğün kapılarının açıldığı bu tarihsel dönemde ulusal sorumlulukla hareket etmek durumundalar.

Keza Kürtlerin yüz yıllık geçmişi dar parti ve aşiret çıkarlarından kaynaklı büyük kaybetme örnekleriyle doludur. Bunun en yakın dönem örneği, 2006’da YNK-KDP arasında imzalanan ve bölgeyi kendi iktidarları arasında bölüşen stratejik anlaşmalarıydı. Bu, dar iktidar odaklı anlaşmalar Kürtlere büyük kaybettirdi.

O açıdan YNK ile Goran Hareket’nin bir araya gelişi kesinlikle 2006’da YNK-KDP stratejik anlaşması gibi güney Kürdistan coğrafyasını ve zenginlik kaynaklarını kendi iktidarı temelinde aralarında parsellemeye dayanmamalıdır. Kuşkusuz bu iki partinin önünde, son iki yıldır güney Kürdistan’da yaşanan siyasi, ekonomik ve toplumsal krizin çözülmesi, demokratik bir siyaset ve toplumsal sistem inşası gibi temel bir görev bulunmaktadır. Ancak daha önemlisi, bu tarihsel eşikten geçerken Kürtler arasında ve Kürdistan'ın dört parçasında ulusal birliği güçlendirecek oluşuma ön ayak olmalarıdır.

DOĞRU SİYASET KALICI KAZANIMLARI DOĞURACAKTIR

Bu iki partinin bir araya gelişi Kürdistan parçaları ve örgütleri arasında bir araya gelmede ciddi bir sinerji yaratabilir mi? Kürtlerin bundan sonra bu anlaşmadan bekleyeceği şey bu olacaktır. Zira bugün Başur ve Rojava Kürdistan’ında Kürtlerin dört parçada geleceğini etkileyebilecek son derece önemli kazanımlar elde edilmiştir. Bu kazanımları korumak kadar, giderek diğer parçalardaki mücadeleye destek durumuna getirerek, tüm Kürdistan'da kalıcı kazanımlara dönüştürmek en ivedi görev ve sorumluluktur.

Bunun için tüm Kürt siyasi partilerinin kendi siyasetlerini bir kez daha gözden geçirmeleri bir zorunluluktur. Bu bir tercih olmaktan çok, Kürtlerin özgür gelecekleri kadar, giderek Ortadoğu halklarının özgür gelecekleri açısından da bir zorunluluktur.

KÜRT ULUSAL KONGRESİ ÖZGÜRLÜĞÜN GARANTİSİ OLUR

Tüm bunları sağlayabilecek, doğru temeller üzerine oturtulmuş bir Kürt ulusal kongresi zorunlu olmaktadır. Hatırlanırsa 2013 yılında bu yönlü önemli gelişmeler yaşanmış, ancak KDP’nin dar iktidar çıkarları uğruna ve sömürgeci devletlerin yüzyıllık Kürt siyaseti yüzünden ulusal birliğin eşiğinden dönülmüştü.

Kürt ulusal kongresi yeniden toplanacak mı? Ya da YNK-Goran Hareketi arasında imzalanan anlaşma, hemen akabinde güney Kürdistan’daki İslami partilerin benzer anlaşma için girişimlere başladıkları yönünde gelen açıklamaları bunu ön gören bir siyasetle sonuçlanabilir mi?

Bugünden itibaren Kürt siyaseti önündeki en önemli soru ve sorun bu oluyor. Zira salt bir parçaya dönük siyaset ve mücadele yürütme tarzı Kürdistan'ı yüz yıldır sömürgeci bölge devletleri arasında parsellemeye neden olduğu kadar, küresel güçlerin bölge siyasetlerinin de anti Kürt ittifakına destek olmasına neden oldu. İşte eğer YNK-Goran anlaşması gerçekten Kürtlerin bu en temel sorunlarını içerecek, Kürt ulusal birliğine götüren yolda bir sinerji yaratabilecekse gerçekten değerli olacaktır. Aksi halde, güney Kürdistan'da dar iktidar peşinde koşan, Kürdistan'ın ve Kürt halkının geleceğini kendi parti ve makam çıkarlarına kurban edecek her hangi bir durum Kürtlerin özgürlüklerini kazanmanın eşiğinde olduğu bir dönemde büyük kaybetmeye neden olacaktır.