Yüksekdağ: Boyun eğmeyeceğiz; demokratik barikat kuralım

Yüksekdağ, kayyum atamaları ve 'cadı avı'na sert tepki göstererek, boyun eğmeyeceklerini belirterek, 'demokratik barikat' çağrısında bulundu.

HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ, kayyım atamaları ve emekçilere dönük KHK'lerle hayata geçirilen "cadı avına" sert tepki gösterdi. Yüksekdağ, "Bize kanun diye dayattığı kağıt parçalarıyla bu ülkeyi yönetebileceğini düşünüyor. Bu kanunsuzluğun karşısında boyun eğmek zorunda değiliz" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Meclis'te gündemdeki gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, HDP'li milletvekilleri Hişyar Özsoy ve Besime Konca da hazır bulundu.

Yüksekdağ, ilk olarak dün akşam HDP Eş Başkan Yardımcısı Alp Altınörs'ün gözaltına alınmasına tepki göstererek, baskın ve gözaltının hukuksuz olduğunu belirtti, Altınörs'ün götürüldüğü Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde darp edildiğini bilgisini paylaştı. Yüksekdağ, "Bu da yine Türkiye'nin son günlerdeki halinin özetidir. İşkenceye sıfır tolerans diyerek iktidara gelen yönetim bugün işkence izlerini gizlemek için genelge yayımlar hale geldi" dedi.

Katliamları gerçekleştirenlerin halen rahat bir şekilde dolaştığını, tutuklananların serbest bırakıldığını anımsatan Yüksekdağ, katliamda yaşamını yitiren HDP Yöneticisi Zakir Karabulut'un cenazesine katılan Altınörs'ün gözaltına alınmasının kabul edilemeyeceğini söyledi. 

Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "at izi it izine karıştı" sözlerine atıfta bulunan Yüksekdağ, şu değerlendirmede bulundu: "Peki o atları, o itleri meydana salan kimdi, siz değil miydiniz? Bu vahşetin karşısında dimdik eğilmeden duran tek siyasi parti HDP'dir, siyasi iktidar 'yola getiremedikleri'ni şiddet ve vahşetle teslim almaya çalışıyor. Bugün şiddet ve vahşet siyasetinde yeni bir perde açıyorlar. Bu perdeyi yeni açanlar bu saldırıları çok iyi bildiğimizi iyi bilsinler. Alp Altınörs ve bizim saflarımızda siyaset yapan sayısız insan bugün şiddet sahnesine çıkanları çok iyi tanır. Alp gibiler, bizler, o '90'lı yılların işkencelerinden çıkıp geldik. Oralardan çıkıp geldiğimiz için o yıllarda '90'lı yılların ekipleriyle siyaset yapanları yenip geçtiğimiz için dimdik durmayı başarıyoruz. O yıllardaki uygulamaları aşıp bugüne gelmeyi başardıysak buradan da hep birlikte çıkmayı başaracağız. Bizler tünelin ucundaki ışığı görüyoruz. Bizler bu ışığın hakkımız olduğunu biliyoruz. Başkanlık sistemini kuramayanlar tek adam tek parti suntasını işine geldiği gibi kuramayanlar o zaman korku imparatorluğu kırarız diyoruz. Biz buna izin vermeyeceğiz. Halkımızın yaşam alanlarını kurdukları korku imparatorluklarını da hep birlikte yıkacağız."

KAYYUMA TEPKİ

Muş'un Bulanık Belediyesi'ne kaymakamlık tarafından kayyum atanmasını değerlendiren Yüksekdağ, "Bu siyasi iktidarın trajedisidir. Bizlerin bir belediyesine kayyım atarak bizleri yıkmayı başaramazlar. Halkımız o belediyelerde seçilmiş iradeyi sonuna kadar desteklemeyi devam eder, o korsanvari atamayı kabul etmez. Bizi birkaç yere kayyım atarak silmeyi başaramazsınız. Yüz binlerce insanın seçtiği belediye başkanını, Ankara'dan atanmış bir kaymakam görevden alıyor. Bu cümleden bile böyle bir saldırıya biat etmeyeceğimizi dahi çok iyi bilirsiniz. Yüz binlerce insanın seçtiği iradeye kayyım atayan kararları tanımayacağız" dedi.

'SİYASİ İKTİDAR YENİLDİ'

Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) kamu emekçilerine dönük "cadı avı" operasyonlarını da yorumlayan Yüksekdağ, şunları kaydetti: "Ne o KHK'lerinizi ne de atadığınız kayyumları tanıyoruz. OHAL'le birlikte, Türkiye'de bir dikta rejimi olduğunu ilan ettiler. Bugün burada konuşuyorum, yarın olmayabilirim, olamayabiliriz, tutuklanabiliriz. Çünkü OHAL'le birlikte Türkiye bir dikta rejimine dönüştürüldü. Bize kanun diye dayattığı kağıt parçalarıyla bu ülkeyi yönetebileceğini düşünüyor. Bu kanunsuzluğun karşısında boyun eğmek zorunda değiliz.

Bugün KHK'lerle ve belediyelere kayyım atama kararlarıyla sadece içine düştükleri rezaleti derinleştirirler. Darbe çarkını yine kendi elleriyle hızlandırırlar. 15 Temmuz darbesini çağıran bu siyasi iktidardı. Bakın bu sefer engel olabiliriz, bir kere daha Türkiye'yi bir darbeye götürüyorlar. Bir darbe mekaniğini çalıştırdılar ve bunun karşısında Türkiye'nin daha fazla felakete sürüklenmesine izin vermemeliyiz."

"Bugün yenilen siyasi iktidardır. Susarsak yeniliriz, karşı çıkmazsak yeniliriz. Susmayan bir halk mutlaka kazanır. Belediyelere kayyım atadınız peki milyonlarca seçmeni ne yapacaksınız? diyen Yüksekdağ, şöyle devam etti: "6 milyon HDP seçmenine kayyım mı atayacaksınız? Sizin kayyumlarınız yetmez. Hepimize bir kayyım atamanız lazım. Ama bu yolla milyonların iradesine asla boyun eğdirmeyi başaramazsınız."

'DEMOKRATİK BARİKAT OLUŞTURALIM'

Demokratik direniş altında birleşme çağrısı yapan Yüksekdağ, "Bizler bu koşullar içerisinde bütün demokrasi güçlerinin, ihraç edilen akademisyenlerin, eğitimcilerin, geleceksiz bırakılan kamu çalışanlarının, darbeci ilan edilerek onuru saldırı altında olanların, kadınların, gençlerin ve emekçilerin bugün el ele vermesini bir demokratik barikat oluşturmasını çok önemli buluyoruz. Demokratik bir barikat oluşturmanın zamanıdır" diye kaydetti.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "ya herro ya merro" tehdidine de yanıt veren Yüksekdağ, "Sonuna kadar savaş diyen siyasi ayarını şiddet üzerinde kuran iktidarın bugün kendisini yol yakınken kurtarmaya çalışmaya çağırıyorum" dedi.

Açıklamalarının ardından bir basın mensubunun Başbakan Binali Yıldırım'ın HDP'li milletvekilleriyle ilgili olarak kullandığı "tıpış gidecekler" ifadesinin yöneltildiği Yüksekdağ, bu ifadeyi "çok gayriciddi" bir ifade olarak gördüğünü belirterek, şunları söyledi: "Türkiye'de kan gövdeyi götürürken bu kadar gayri ciddi olma lüksünü nereden bulduğunu merak ediyoruz. Çok kritik siyasi gündemlere dair siyasi iktidarın temsilcileri kalıplarına yakışmayan sözler sarf ediyorlar. Biz ifadeye gitmeyeceğimizi çok net söyledik. İfadeye gitmemiz için karşımızda bir yargının olması gerekiyor. Karşımızda bir yargı mekanizması yok. Karşımızda AKP'nin Saray'ın yargı büroları var. Biz gitmeyeceğiz, onlar götürecekler nasıl götüreceklerini kendileri bilir."

'RAKKA'YI HEDEFLEMEK SINIRI AŞMAKTIR!'

Yüksekdağ, Cerablus işgali ve olası bir Rakka operasyonuna ilişkin sorular üzerine de şunları dile getirdi: "Bizler orada DAİŞ'e karşı ciddi bir operasyon yürütüldüğünü görmüyoruz. DAİŞ'e karşı yürütülen bir harekat değil, bölgedeki diğer güçlere dönük bir harekattır. Bundan sonraki noktada Rakka'yı hedeflemek son tehlikeli sınırı aşmak anlamına gelir, Türkiye'yi bölgesel savaşa sürükleyecek eşikten geçmek anlamına gelir. DAİŞ'e karşı mücadele etmek için çok uzağa gitmeye gerek yok, Türkiye'yi adeta Suriye'ye çevirmiş DAİŞ'e karşı kapsamlı operasyon yapmalıdır. O nedenle DAİŞ'e karşı en kararlı mücadelenin Türkiye'de verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Suriye'de de bölgesel bir savaşı tetikleyebilecek operasyonel anlayıştan hızla uzaklaşılması gerekiyor."