Son Dakika: KCK: Demokratik güçler tarihsel sorumlulukla karşı karşıyadır

Yurttaşlar: Geçinemiyoruz, erken seçim şart!

İktidarın politikaların yarattığı ekonomik yıkım nedeniyle geçinemediklerini vurgulayan yurttaşlar, bir normalleşme için erken seçimin şart olduğunu belirttiler.

İktidarın faiz düşürme ısrarı cep yakmaya devam ediyor. Yüksek kur ve enflasyon karşısında maaşları eriyen halkın alım gücü her geçen gün azalıyor. Emeklisinden öğrencisine, herkes geçinememe derdiyle boğuşuyor.

Artık en doğal ihtiyaçlarını dahi karşılayamadıklarını belirten insanlar, ekonomik kriz ve buna itiraz edince de üzerlerine binen devlet baskısı arasında sıkıştı.

Bir normalleşme için acilen erken seçim yapılmasını isteyen yurttaşlar, yaşadıklarını ANF’ye anlattı.

‘BÖYLE BİR İDARE ŞEKLİ GÖRMEDİM’

Emekli olan Şenay Görür, 76 yaşına geldiğini ama hiç böyle bir rezalet, böyle bir sefillik görmediğini vurguladı.

Darbeler sırasında dahi böyle bir ekonomik dar boğaz yaşanmadığına dikkat çeken Görür, insanların resmen sefalete mahkum edildiğine işaret etti.

Gelinen noktayı, “1960, 1980 ve 28 Şubat’ı gördüm ama böyle bir idare şekli görmedim” diye özetleyen Görür, emekli maaşıyla geçinmeye çalıştığını ama geçinemediğini belirtti. Bu durumu erken seçimden başka bir şeyin kurtaramayacağını kaydeden Görür, “İktidar değişmedikçe bu ülke daha çok bela görecek. Ülke idaresinden ya bunların toptan gitmesi lazım ya da yüce divanda yargılanmaları lazım” diye konuştu.

‘ZENGİNLER DAHA ZENGİN, YOKSULLAR DAHA YOKSUL OLDU’

Ayten Çorlu, iktidarın yanlış politikaları nedeniyle ekonominin bu hale geldiğini vurguladı.

Bunun açıkça siyasi beceriksizliğin bir yansıması olduğunu ifade eden Çorlu, “Bu krizin iktidarın siyaseten attığı yanlış adımların sonucu olduğunu düşünüyorum. Ve iktidarda kalmakta ısrar ederlerse durum daha da derinleşecek” dedi.

Bu süreçte zenginlerin daha zengin, yoksulların daha da yoksul olduğunu dile getiren Çorlu, bunun böyle devam edemeyeceğini söyledi. Aşçı olarak çalıştığı lokantanın salgın koşulları nedeniyle iflas ettiğini ve işsiz kaldığını anlatan Çorlu, yetiştirmesi gereken bir kız çocuğu olduğuna ama gelinen noktada evin en doğal ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığına işaret etti.

İş aradığını ama bulamadığını belirten Çorlu, “Pandemi sürecinden bu yana hizmet sektöründe maalesef serbest çalışma düzeni mevcut ve asgari ücretten daha az para alıyorsun. Eşim de hizmet sektöründe çalışıyor, geçinemiyoruz. Ekonomik kriz nedeniyle anne ve babamı da yanımıza aldık, hep beraber aynı evde yaşıyoruz. Onlar da emekli ve yaşlı. Geçinme zorluğu nedeniyle evleri birleştirdik” dedi.

Sabırsızlıkla seçimi beklediğini ifade eden Çorlu, tek talebinin acil erken seçim olduğunu vurguladı. Gelinen durumun artık salt seçimle de düzelmeyeceğini bildiğini, ancak öncelikle acilen bir normalleşme gerektiğini belirten Çorlu, “Türkiye’de hem ekonominin hem de siyasetin topyekun iyileşmesi ve onarılması yıllar alacak. Seçimin buna ön ayak olacağını düşünüyorum. En azından mevcut iktidarın gitmesi yönünde bir sonuç çıkacağını düşünüyorum. Bu herkes için bir rahatlama olacak. Seçimin bir an önce olmasını istiyorum” dedi.

‘İKTİDARA ÖZELLİKLE EMEK KESİMİ KARŞI KOYMALI!’

Memur olduğu için isminin verilmesini istemeyen bir sağlık emekçisi, 36 yıldır çalıştığından ama bir türlü emekli olamadığından yakındı.

Şu anda ne halihazırdaki maaşıyla ne de emekli olduğunda kendisine bağlanacak maaşla yaşayamayacağına işaret eden sağlık emekçisi, iktidarın bu politikalarına karşı özellikle emek kesiminin karşı koyması gerektiğini ama bunun için de örgütlenmenin şart olduğunu vurguladı.

Bu anlamda sendikaların ve emek örgütlerinin bireysel değil birlikte bir çözüm önermesi gerektiğini belirten sağlık emekçisi, “Demokraside seçim önemli olsa dahi tüm tepkilerin alanda dile getirilmesi çok daha önemlidir ve çalıştıkları iş alanlarında gelecek güvencelerini şimdiden kaybetmiş binlerce genç adına bunu özellikle istiyorum” dedi.

Salgın süresinde çok çalıştıklarını hatırlatan sağlık emekçisi, filyasyonda 1.5 yıl çalıştığını ve tekrar sağlık alanına geri döndüklerinde kendilerine sanki hiçbir şey olmamış gibi bir sağlık sistemi dayatıldığını anlattı. Bunun, hastalığın paraya dönüştürüldüğü bir sistem olduğunu belirten sağlık emekçisi, “Biz sağlık emekçileri olarak özellikle buna karşı çıkıyoruz. Ama şu anda geldiğimiz durumda özellikle bir kadın sağlık emekçisi olarak biz ne yaşadık diyorum. Çok hak kayıplarımız oldu. Şu anda emek karşılığında baktığımızda karşımızda kocaman bir 0 var. Ama biz yine de alanda gördüğümüz her türlü haksızlığı ve yanlışlığı söylemeye devam ediyoruz” diye konuştu.

‘ARTIK BIÇAK KEMİĞE DAYANDI’

Sema Öçal, bir Amerikan firmasından emekli olduğu için Türkiye’deki standart emekli maaşından biraz daha fazla aldığına ama buna rağmen geçinebilmek için yine de çalışmak zorunda kaldığına dikkat çekti.

“Artık bıçak kemiğe dayandı ama hiç kimse bir şey yapamıyor” diyen Öçal, “Herkesin sesinin duyulmasından yanayım. Evlerde kalmamamız gerektiğine inanıyorum. Hangi meslek grubuna ait olurlarsa olsunlar bir şekilde herkes çalıştığı alanda bu gidişata karşı ses vermeli diye düşünüyorum. Birlikte hareket ettiğimizde ancak bu kötü gidişe son verebiliriz. Haksızlıklara karşı haklarımızı alabilmemiz için mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.

Her mesleğin bir profesyonel ölçüsü olduğunu hatırlatan Öçal, ancak hükümetin her alana bu profesyonellikten uzak, kendi seçtiği ve kayırdığı insanları yerleştirdiğini, bunun geri dönüşünün ise yıkım olduğunu vurguladı.

“Buzdağının altını artık yukarıya çıkartmamız gerekiyor” diyen Öçal, bunun bilimsel verilerle açıklanması gerektiğini söyledi.

Bu yıkımdan çıkmak için ilk etapta erken seçimin şart olduğunu belirten Öçal, “Herkesin aynaya bakıp, şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekiyor, çünkü bu yaşananlarda herkesin bir payı var. Bunlara yol verildiğini düşünüyorum. Herkesin dur demesinin zamanı geldi. Ekmek kavgasının içindeyiz ve giderek kayboluyoruz. Uzun zamandır dipteyiz, artık yukarıya çıkmamız gerekiyor” diye konuştu.

GENÇLER KARAMSAR

Gençler olarak geçinemediklerini belirten Seher Gülapoğlu, tiyatro bölümü mezunu olduğunu ama maalesef bu mesleğin asgari ücret olarak bile bir karşılığının olmadığını dile getirdi. Bu yüzden düzenli gelir sıkıntısı yaşadığını dile getiren Gülapoğlu, ek iş yapmak zorunda kaldığını anlattı.

Kurumsal bir yere girmek için de çok sıkıntı çektiklerini ifade eden Gülapoğlu, “Bir yandan da öğrenci evinde kalıyorum. Kendi evime çıkmak isterim ama maalesef bunun için yeterli gelirim yok. 4 kişi kirayı paylaşarak ödüyoruz” dedi.

Geleceğe dönük endişeleri olduğunu, fırsat eşitliği bulunmadığını kaydeden Gülapoğlu, her gün nasıl ayakta kalacağını düşündüğünü söyledi.

Yaşanan krizin tartışmasız iktidar politikalarıyla alakalı olduğunu belirten Gülapoğlu, ülkenin genel durumunun değişeceğine yönelik pek iyimser olmadığını söyledi. “Erken seçim istiyorum ama seçim dahi olsa ülkenin çok dış borcu var, bunun temizlenmesi büyük bir zaman alacakmış gibi geliyor” diye konuştu.

İsimin yazılmasını istemeyen bir tıp öğrencisi de geçinemediklerini ve her gün ürünlere zam geldiği için, dün aldığı bir şeyi iki gün sonra alamadığını belirtti.

Bu sıkıntının her yerde geçerli olduğunu söyleyen erkek öğrenci, “Zam üstüne zam. Doların artışı bizi de etkiliyor tabii ki. Bir gelirimiz olmadığı için öğrenci olarak daha da zorlanıyoruz” dedi.

Sadece ekonomi değil siyaset açısından da kendilerini baskı altında hissettiklerini ifade eden öğrenci, bu ortamın düzeleceğine yönelik pek umutlu olmadığını söyledi.

Siyasi olarak da bu yüzden artık ceplerindeki paradan başka bir şey düşünmediklerine işaret eden öğrenci, “Mesela geçen sene arkadaşlarımla taksitle bir tatile gittik ve bir yıldır onu ödüyoruz. Öğrenci evinde kalıyorum. İlerde daha iyi olanaklarım olur umuduyla sürekli ders çalışıyorum” diye konuştu.

‘KAPİTALİST SİSTEME KARŞI MÜCADELE ETMEK GEREK’

Ulaş Uslu, kapitalist sistemin emekçilere ve işçilere dayattığı insanlık dışı koşulların üniversite öğrencilerini de çok fazla etkilediğini vurguladı, yedikleri yemekten kullandıkları ulaşım aracına kadar her şeye para verdiklerini ve geçinemediklerini söyledi.

Yaşama olanağı sunmayan kapitalist sisteme karşı mücadele etmek gerektiğini söyleyen Uslu, bunun da ancak birleşik kitlesel mücadeleyi büyütmekle olabileceğini kaydetti. Parasız eğitim, parasız ulaşım için öğrenciler olarak zaten mücadele ettiklerini aktaran Uslu, “Bu sistemin yarattığı kriz en çok işçi, emekçi çocuklarını vuruyor. Bizler eğitim hakkımıza ulaşamıyoruz. Çalışmadan okuyamıyoruz. Parasız, nitelikli, ulaşılır barınma ve beslenme haklarımızı istiyoruz ve bu yönden de mücadeleyi büyütme çağrısında bulunuyoruz” dedi.