Candan hakikate renklerin kavgası

Pelşîn Mûnzûr, ressam Sinan Hezer’in önümüzdeki ay Fransa’nın Rennes kentinde başlayacak ‘Yürüyünler’ isimli sergisinde yer alacak resimleri yazdı.

Eğer candan vurursan tele, şelpede dile gelen tenden kanatlanan hakikat olur. Kâinatta demlenir ve ceme söz olur. Erkan ve marifete ışık olur, pay olur; canlar arasına karışır, çoğalır, aleme nail olur. Cana değer, candan hakka, haktan cana döner turna, semahta mest olur. Mest olmaksa aşk içinde hakikatle buluşmaktır. İrfan, marifet, edep, anlam ve hissiyat dolu hakikate dayalı yaşam, o mest halinde saklıdır. Özgürce yaşamak da o mest halinde saklıdır. Sanatsaldır, özgürlük sanatsal bir kavga, bir yol alıştır. Özgürlüğü aramak bir mest haliyse o mest hali en güzel ve en dolu dizgin sanatla dile gelir. 

Yoldaşlar ceminde mest olup, demlenip yol alan, hakikati sembolleştiren ve imgesi yalnızca ve yalnızca sadelik ve doğruluk olan bir resim sergisini değerlendirmek, elbette ki kadınlar olarak hakkını da verme ölçüsüyle, bizleri ne kadar ifade edebildiğini, yansıtabildiğini değerlendirmek istiyoruz. Bu sergi, sanatsal bir kavgadır, bir başkaldırı, isyandır. Bir kara demlikten gerilla-doğa ilişkisine, kadının yaşam ve özgürlük aşkının tebessümüne kadar yarım asırlık Kurdistan gerillacılığının emek, cesaret, fedailik ve maneviyat yüklü yaşamının çizimleri oluyor. Asla evcilleştirilemeyen Kurdistan dağlarında hürce dolaşan ve toplum tarafından kutsal bulunan o yaban dağ geyikleriyle kadın gerillalarının dostluğunu çok güzel resmetmiş. Bir saç örgüsünde gülüşünü ve yoldaşların şehadetinin hüznünü saklayabilen, saçlarında kahramanlık günlerini uzatıp gürleştiren kadın gerillaları adeta romanlaştırarak resmedebilmiş. Canda hissedilen tuallere, tuallerden de hakikate bir yol oluyor. Öncelikle candan çalınan, candan okunup işlenen her şey cana değer misali sıcak, sımsıcak çizimleriyle yaşadığımız konjonktürle birleşen bu sergiyi saygıyla selamlamalı.

GERÇEĞE TEĞET GEÇMEDEN

Kapitalist modernitenin tüm maniple hegemonyası karşısında kadın ve toplumun hakikatini dile getirmek, ataerkil sistemi eleştirerek, özgürlüğün karakterini resmetmek tabii ki salt fırça darbelerini yeteneklice kullanmakla ilgili değildir. Fırçaya ve renklere anlam ve ruh kazandıran ressamdır. Bir resimde, tiyatroda ya da müzikte ifade bulan aslında sanatçının kendisidir. İfade kazananlar, ideolojik felsefik kimliği, hayalleri, umutları, kini ve öfkesiyle yani kendisiyle ilgilidir. Bu çağı aşıp, bu çağın ötesinde her şeyi sorgulayarak verili olanı serini ortaya koyarcasına reddetmek gerekir ki, anlam dile gelsin, söz bedenleşsin, vicdani ve ahlaki tutum sembolize edilsin. Sanatı sanat kılan da zaten budur. Gerçeğe teğet geçmeden, hakikatten pay alıp, bu hakikati toplumsallaştırabilmesidir. Yaşadığımız şu çağın çığlığı olabilmek gerekiyor. 

TOPLUMSAL HAFIZAYA İŞLENMESİ İÇİN ÖNEMLİ

Sanatçı, hegemonik kapitalist modernite cuntaları ne ister, popülarite neyi gerektirir değil de dile gelmesi ve görünür kılınması gereken hakikat nedir, diyerek bunun arayışçısı olmalıdır. 21. yüzyılın iktidarcı, faşist ve cinsiyetçi modernite yapılanmasında, Kurdistan Kadın Gerillasının değerini resmetmek, özgürleşen ve özgürleştiren kadın gerillacılığını daha görünür kılarak, kapatılmaya çalışılan dünyanın gözlerini açıp, kamuoyuna mal etmek; en az o zorlu ve emekle örülü gerillacılık kadar anlamlı, kıymetli ve değerlidir. Aynı zamanda tarihe kalacak bir sanat belgesidir de. Bir insanlık değeri olan gerillanın tarihsel toplum hafızasında farklı açılardan da yer kazanıp, hafızalara kazınması için bu tür çalışmalar önemlidir. İnsanlık, toplumsal komünal yaşamın inşa ustası, savaş sanatının arifi olan bu bilge kadın gerillaları günden güne daha da büyük şükran ve hayranlıkla anlatmaya devam edecektir. Kadın gerillaların mücadelesini daha fazla insanlığa mal etmek için sanat da daha fazla rolünü oynamalıdır. Değerli ve teması güçlü olan bu resim sergisi de bu tarihsel rolünü oynama iddiasındadır.

İRADENİN GÜCÜNÜ RESMETTİ

İşte bu resim sergisi muhalif, devrimci ve demokrat bir sanatçı arkadaşın emeği, tavır ve tutumudur. Kompozisyon olarak geniş bir anlam dünyasına sahip. İnsan tabloları seyrederken dün, bugün ve yarın arasındaki kopmaz bağlarla bir yolculuğa çıkıyor. Güzellik nedir, kime güzel denir; özgürlük nedir, nasıl bir yaşama an da özgürlüğü yaşamak denir. Kurdistan dağlarında doğanın ritmini duyan, hisseden, doğayla konuşan kadın gerillaların yaşam kesitlerini çok iyi işliyor. Paris’te gerilla mekabını tutup sallayan o anneyi, yırtık mekabını dikerek yürüyüşünü amansızca sürdüren gerillayı, mekapta gizli olan binlerce gerilla anısını duyumsayabiliyorsunuz. Ressam, Kurdistan’da tüm olanaksızlıkları olanağa çevirerek yoktan var eden ve yarım asırdır komplolara, iş birlikçiliğe, ihanete rağmen duraksamadan büyüyerek süren gerillacılığın bir irade gücü ve savaşı olduğunu resmetmiş. Güzellik, minnetsiz, onurlu, özgürlük arayışçısı bir duruştur. Boğun eğmeyen, öz varlığın direniş türküsüdür. Varım ve var olacağım diyen Kürtlüktür. Sergi de saf ve manevi bir güzelliğin renk ahengini oluşturuyor.

SERGİ DE ZAMANI DA ÇOK ANLAMLI

21. yüzyıl, artık Önder Apo’nun var kıldığı ‘Jin jiyan azadî’ felsefesiyle kadın özgürlük mücadelesinin yükseliş yüzyılı olarak gelişti. Kürt kadını, Rojava’da kendi devrimini gerçekleştirdi, şimdi ise bu feyzle İran’da kadın devrimi geçekleşiyor. Bu anlamda 21. yüzyıl, kadın ve özgürlük asrı olarak tarihe geçecektir. Ataerkil iktidarlar tam da bu yüzden AKP-MHP faşist devletinin kimyasal silah saldırılarını destekleyip, kamuoyu tepkilerini azaltmak için hep manipüle ediyor. Her gün onlarca kimyasal hava saldırısına karşın Avaşîn, Zap ve Metîn’da gerilla direnişi sürerken kadın gerillalar- doğa ve özgürlük temalı bu sergi çok daha anlamlıdır. Ressam Sinan Hezer’in emeğine ve yüreğine sağlık. Candan gelen hakikatse cana değer, tenden kanatlanıp evrenselleşir, evrenselleştikçe hak bireyde somutlaşır, birey cem olur. Cemse özgürlük, saflık, adalet ve toplumsallıktır. Resim sergisinin insanlığın onursal direnişini güçlendirip, büyüteceğine, toplumsallacağına inanıyoruz.