Candemir: 60’lardan 90’lara yaşananları mizahi dille yansıttım

Gazeteci Oktay Candemir’in birbiriyle örtüşen, her biri diğerinin destekleyici kıvamındaki öykülerden oluşan kitabı Bölücü-Görücü Hikayeler’i mizahın politik yönünü bizlere sunuyor.

Gazeteci Oktay Candemir’in Bölücü-Görücü Hikayeler kitabı Sitav Yayınevinden çıktı. Bu kitap Candemir’in ilk kitabı. Kitap 17 hikâyeden oluşuyor. 1961 darbesini ve 1980 darbesinde yaşanan iki hikâyesi ve 90’lara ait Candemir’in kendisinin yaşadığı trajikomik hikâyeleri yer alıyor.

17 yıldır gazetecilik yapan Candemir hakkında bugüne kadar hakkında onlarca dava açıldı, gözaltına alındı ve tutuklandı. Türkiye’de Kürt gazeteci olmak sıfatının bütün ceremesini yaşayan Candemir, yazdığı öykülerle mizahın politik yüzünü bizlere gösteriyor.

Candemir ile kitabı hakkında konuştuk: “Şu ana kadar Bölücü Görücü Hikâyeler kitabıma ilişkin çok olumlu geri dönüşler aldım. Gülmek devrimci bir eylemdir. Bu yüzden hikâyelerimi okuyan herkesin gülmesini umut ediyorum.”

17 YILA SIĞMAYAN DAVALAR, GÖZALTLARI

Candemir ilk olarak gazetecilik geçmişini başından geçenleri anlatıyor: “Ben bundan 17 yıl önce 2002 yılında Dicle Haber Ajansında gazeteciliğe başladım. DİHA Van ve İstanbul bürolarında uzun yıllar çalıştım. Daha sonra da serbest gazetecilik ve köşe yazarlığı yaparak gazetecilik hayatımı sürdürdüm. Van yerelde yaptığım haberler üzerine defalarca hakkımda davalar açıldı, neredeyse yılda 10 kez ifadeye çağrılıyorum ya da yılda bir iki defa mutlaka gözaltına alınıyorum. 2011 yılında KCK operasyonlarında alındım ve bir yıl Kandıra cezaevinde tutuldum.”

‘SÜRE İÇİNDE KÜRTLERİN YAŞADIĞI HERŞEY HAFIZAMDA’

Yaşadığı 17 yıllık gazetecilik deneyiminde Kürtlerin yaşadıklarını trajediye, baskılara tanıklık ettiğini belirten Candemir, “Özellikle Kobanê sürecinde gelen cenazelerin tümüne giderek haber kovaladım. Kürtlerin gördüğü işkencenin, isyanının, protestolarının fotoğrafını çektim. Nasıl da hayatı pahasına hak talepleri için öldüklerini, yaralandıklarını, tutuklandıklarına gazeteci olarak şahit oldum. Tabi bu kadar çatışmanın, baskının arasında bazen ortaya komik enstantaneler çıkıyordu ve bunları da hafızama yazıyordum” diyerek öykülere ilham veren yaşamındaki detayları kısaca anlattı.

‘MİZAHIN USTASI APE MUSA’NIN ARDILLARIYIZ’

Candemir, 90lı zamanlarda direnişin ve mizahın iç içe olduğunu anlatarak o dönemde gazetecilerin başlarından geçenleri mizahı bir dille nasıl anlattıklarını aktardı: “Örneğin gözaltına alınan bir arkadaşımız çıkar çıkmaz kahveye gelir, emniyette uğradığı işkenceyi üstüne koyarak mizahi bir şekilde anlatırdı. Hatta hiç gözaltına alınmayana ‘Senin bir gözaltına bile yok, sen hele bi sus’ diyerek takılırdık. Direnişi hayatına, gülmeyi yüreğine nakşetmiş kuşaktan gelen biri olarak mizahın ustası Apê Musa’nın ardıllarıyız.”

Kitabının yazmaya Musa Anter’den aldığı ilhamla karar verdiğini belirten Candemir, kitabının içeriğinden şu sözlerle bahsetti: “Kitabımda 60’lardan bugüne Türkiye devletinin Kürtlere her türlü baskıyı uygularken düştüğü komik durumları yazdım. Özellikle 1990’lı yıllarda devletin ‘Terörle mücadele’ adı altında düştüğü durumları anlattım. Zulme ve gadre uğrayan Kürtlerin devletin bu refleksleri karşısında gösterdiği reaksiyon ortaya trajikomik durumlar çıkardı.

ÖMRÜM YETTİKÇE YAZACAĞIM, ANLATACAĞIM

Devletin askerle, polisle müesses nizamı tesis etmeye çalışırken iyiden iyiye komik duruma düşen AKP’li politikacıların, askerlerin ve polislerin kamusal alanda çizdikleri tablo, başlı başına bir politik mizah konusu. En son biliyorsun Denizli Valisinin bir dönerci ile diyaloğu var. Bölücü Görücü Hikâyeler kitabımda işte bu ve benzeri konular üzerinde durdum. Kuşaktan kuşağa aktarılması gereken o kadar çok yaşanmışlığımız var ki, ömrüm yettiğince anlatmaya, yazmaya çalışacağım.”