Kürtçe müzikte bir mihenk taşı: Evdilmelik Şêxbekir

Türkiye’de Tıp Fakültesi okuyan bir Rojavalıydı. Resim, şiir ve müzikle iç içeydi. Kürt müziğinde önemli etkisi olan Koma Amed’in kurucularındandı. Sesi ve sözü vardı ama o gerilla da oldu. Evdilmelik Şêxbekir, adını yazdırıp veda etti.

MKM'nin kurucularından Kürt sanatçı Celal Ekin, 90'lı yıllarda Kürtçe müziğin gelişmesinde önemli ölçüde payı olan Evdilmelik Şêxbekir'i anlattı.

Dört parçaya bölünen Kürdistan'da yaşayan Kürtler, tarih boyunca siyasi bir statüye sahip olmamaları için sömürgeci devletler tarafından her türlü kırıma uğradı. Fiziki kırım başta olmak üzere kültürel kırım da sömürgeci devletlerin yöntemleri arasındaydı. Kürt özgürlük mücadelesi, 1980’li yıllarda çıtasını yükselterek tarihin akışını değiştirince, Kürt kültürü de gelişmeye başladı. Kürtçe müzik artık duyuluyor ve bunun için kurumsallaşmaya gidiliyordu. Kürtçe müzik grupları kuruluyor, Kürt kültür sanatını icra etmek için kurumlar açılıyordu.

KOMA AMED'İN KURULUŞU

Her şey aslında Melek lakaplı Evdilmelik Şêxbekir’in, Rojavayê Kurdistan'dan Türkiye’ye Tıp Fakültesi'ni okumaya gelmesi ve kendisi gibi tıp okuyan Gülşen Çetin, Savaş Çakmak, Rohat Kutlay, Fikri Kutlay, Mustafa Kart ve Ahmet Kaya ile tanışıp grubun temellerinin atılmasıyla başladı. Bu isimler bir araya gelerek Koma Amed'i kurdu. Melek, Rojava’dandı, çok iyi bir ressamdı. Aynı zamanda iyi şiirler yazar ve Kürtçe-Türkçe simultane tercüme yapardı. Melek, Türkçeyi çok kısa sürede öğrenmişti. Sağlam bir birikim ve siyasal bilince sahipti.

Ahmet Kaya, Rohat Kutlay, Gülşen Çetin ve Mustafa Kart’ın da dahil olmasıyla grubun ilk temeli atıldı. Kürtçe yasağı olduğu için çalışmalar gizlice evlerde yürütülüyordu. 12 Eylül’ün koşulları, faili meçhullere karşı halkın geliştirmiş olduğu isyan ruhu ve politik atmosferin de etkisiyle ilk albümün yapılmasına karar verildi. İlk albümden sonra Melek, Eylül 1991’de yönünü dağlara verdi. 5 ay sonra da gerilla olarak girdiği çatışmada şehit düştü. Melek'in yaşamının kısa bir dönemine şahit olan ve Mezopotamya Kültür Merkezi'nin (MKM) kurucuları arasında yer alan Kürt sanatçı Celal Ekin, o günleri ANF'ye anlattı.

KISITLI İMKANLARLA ÜRETMEK

Melek'in Koma Amed Müzik Grubu'nun kurucularından olduğunu belirten Ekin, grubun 1988’de bir araya geldiğini kaydetti. Grubun içerisinde kendi kültür ve sanatlarını geliştirmek isteyen aydınların da olduğunu ifade eden Ekin, şöyle devam etti: "Grubun içerisinde Evdilmelik Şêxbekir de var. Ankara'da bir evde, grubun ismini 'Koma Amed' olarak belirliyorlar. Bu grup, 90'lı yıllara kadar bireysel çabalarını sürdürüyor. Tabi bu çabalarını sürdürürken bir de albüm yapıyorlar. Bu albüm, herkesin bildiği ve müziğinden etkilendiği bir albümdür. Albümü de bugünkü gibi gelişmiş teknik ve donanım olmadığı için kısıtlı imkanlarla yapıyorlar. Kürt özgürlük mücadelesinin o dönemdeki ilerleyişi, grubun stüdyo çalışmalarına da yansıyor. Bu çalışmaları da bir ürüne dönüşerek albüm olarak ortaya çıkıyor."

MKM'NİN AÇILIŞI

Kürt özgürlük mücadelesinin siyasal ve demokratik anlamda önünün açılmasıyla birlikte Kürt aydın ve sanatçılarının daha kolay bir araya gelebildiklerini vurgulayan Ekin, "Tam da bu dönemde MKM kuruldu. Ben, Ali Temel ve birkaç arkadaş daha Amed'den İstanbul'a gitmiştik. O zaman 'Yurtsever Kadınlar Derneği' adı altında bir dernek açılacaktı. Biz o derneğin açılışına gitmiştik ama açılışa izin verilmedi. O yüzden de bizim Amed'e geri dönmemiz gerekiyordu. Fakat 1990’da İHD tarafından İstanbul'da 'Pêşmergelerle Dayanışma Gecesi' adı altında bir gece düzenlenmişti, bizi de o geceye davet ettiler. O geceden sonra Kürt kültür ve sanat alanında kurumsallaşmanın önemi daha çok açığa çıktı. MKM'nin kuruluşu ve açılışı biraz böyle oldu" şeklinde konuştu.

SANATI İLİKLERİNE KADAR YAŞIYORDU

MKM'nin açılışından sonra Evdilmelik Şêxbekir'in onlarla ilişkilendiğini aktaran Ekin, şunları anlattı: "Koma Amed'in elemanı olduğunu fakat gruptaki arkadaşlarının tıp fakültesinde okumalarından dolayı dağınık hale geldikleri ve sürekli bir araya gelemedikleri için bizim Koma Çiya grubu ile devam etmek istediğini belirtti. O zaman bizim grupta gerçekten de çok donanımlı arkadaşlar vardı. Örneğin bizi ayakta tutan besteleriyle Ali Temel vardı. Yine Zana Farqînî, Beser Şahin ve Leyla-Yekbun kardeşler vardı. Melek, çalışmalara çok düzenli gelen biriydi. Her zaman çalışmalarda pür dikkat kesilirdi. Bir parçayı dinlerken sözlerinin ne anlama geldiğini ve neyi ifade ettiğini kavramaya çalışırdı. Bir süre kendisiyle beraber çalıştık. Melek, kendi coğrafyasında yaşananları iliklerine kadar yaşayan, bunlara çözüm gücü olmaya ve örgütlemeye çalışan biriydi."

MELEK'İN BIRAKTIKLARI

Melek'in çalışma azmi ve duyarlılığının etkileyici boyutta olduğunu söyleyen Ekin, şöyle konuştu: “Ben ondaki o duyarlılığı görünce yeni bir parçayı dinlerken dikkat kesilmeye başladım. Hemen bütün hücrelerimle yoğunlaşıyorum. O an bizde heyecan uyandıran ve kulağımıza hoş gelen parçalara değil, aynı zamanda o parçaya derinlemesine bakılması gerektiği duygusunu oluşturdu. Şüphesiz onu tanıyan birçok arkadaşta etkisi olmuştur. Çünkü öyle olmazsa sanatçı olamazsınız. Sanatçı olmak iyi enstrüman çalmak ve güzel sesli olmakla bitecek bir şey değil. Yaşananları iliklerinize kadar hissedip, çözüm gücü olabilmenin arayışları içerisinde olmanız gerekiyor. Evdilmelik arkadaşta da bu özellikler vardı ve çok heyecanlıydı. Hep üretmek istiyordu. Bizim onunla ilişkilerimizin organik olarak kesilmesinden itibaren üretim eksikliğini çok hissettik.”

KÜRT SANATÇISI KÜRDİSTANİ OLMALI

Melek'in özellikleri hakkında da konuşan Ekin, şunları paylaştı: "Kendisi Rojavalı olmasına rağmen Malatya yöresine ait 'Lê Lê Rindê' parçasını derlemişti. Yine 'Telli Telli' parçasını Kürtçeye çevirmişti. Bunu yaparken sözlerini bozmamış. Düşünün ki tamamıyla kendi diline yabancılaşmış bir coğrafyadasınız. Şimdi böyle bir coğrafyada Ali Temel, Mihemed Şêxo, Eyaz Yusif ve Erdewan Zaxoyî gibileri çıkıyor. Mesela Eyaz Yusif'ın 'Dadê Landikê Bihejîne' parçası var. Bir pêşmerge olarak mücadeleye katılırken çocuğunu ailesine teslim ettiğinde dile getirdiği sözlerden oluşan bir parçadır. Bunu yazarken bir ruh halini ve yaşam tarzını anlatıyor. Yine Mihemed Şêxo ülkesini anlatırken çok farklı imgelerle anlatmaya çalışmış. Bunların yanında Ozan Mizginler, Ozan Serhatlar ve Delilalar vardır. Bunların hepsinin yaşam tarzları Kürdistanidir. Bu anlamıyla sanatçıların ciddi anlamda kendilerine yönelmeleri gerekiyor."