'Sanatçı, aydın, yazar ve edebiyatçı sürecin dışında durmamalı'

PKK TEV-ÇAND Komitesi: Devrimci, emekçi sanatçılar, edebiyatçılar, aydın ve yazarlar, soykırımcı rejimlere karşı tarihte olduğu gibi, bugün de AKP-MHP faşizmine ve KDP işbirlikçiliğine karşı ulusal çıkarlar etrafında birleşmelidir.

Yazılı bir açıklama yapan PKK TEV-ÇAND Komitesi, “Hakikatin izinde yürüyen hiçbir aydın, sanatçı, yazar ve edebiyatçı kendisini bu sürecin dışında tutamaz, sorumluluklarını bilerek hareket etmek durumundadır” dedi.

PKK TEV-ÇAND Komitesi açıklamasında şunları belirtti: “İnsanlığın beşiği, uygarlığın merkezi topraklar yine bir savaşla yüz yüzedir. 3. Dünya Savaşı bu topraklar üzerinde sürmektedir. Kürdistan coğrafyası bu savaşın ana merkezi konumundadır. Yüzyıllık statüko sarsılmakta, kapitalist modernist sistem dahi mevcut statükoyu sürdüremez duruma gelmiş, kendisini sürdürülebilir bir yapıya kavuşturma arayışındadır. Emperyalizmin yaratımı olan ulus devlet canavarı statükonun korunmasında ısrarcıdır. Bu da Ortadoğu coğrafyasının kaotik durumunun devam etmesine, savaşın yayılmasına ve sürmesine neden olmakta, yıkımları birlikte getirmektedir. Son 20 yıldır Irak ve 8 yıldır Suriye toprakları savaşın yıkımını ve acılarını yaşamaktadır. Ulus devlet canavarının despotları ulusların, hakların istemlerine gözlerini ve kulaklarını kapatmış, kendileriyle birlikte bir coğrafyayı yaşayanlarıyla birlikte yok etmektedirler.

Küresel hegemon güçlerin coğrafyamız üzerinde hesap ve planları vardır. Bölgede yaşanan çatışmalı ortam, halkların birbirlerine kırdırtılmasının bu hesap ve planlarla bağı vardır. Sistemin yaşamış olduğu derin krizi aşmak, enerji kaynaklarını tamamen denetime almak, geniş pazarları sermayenin rahat ve engelsiz dolaşımına açmak, ulusların ve toplumların özgürlük arayışlarını engellemek, kendisini sürdürebilir bir sistemle yenilemek istemekte ve bu amaçla bölgeye müdahale etmektedir.

‘3. DÜNYA SAVAŞI, ULUSLARARASI KOMPLO İLE BAŞLADI’

3. Dünya Savaşı olarak tanımladığımız bu savaş, esasta Önderliğimize karşı geliştirilen uluslararası komployla başlamıştır. Önderliğimizin tutsak edilmesiyle birlikte coğrafyamıza müdahale başlamıştır. Önderliğimiz üzerinde uygulanan ağır tecrit coğrafyamıza yapılan müdahaleyle doğrudan bağlantılı olup, bu merkezlerin politikalarının ürünüdür. AKP-MHP faşizmi de bu müdahale ve saldırılarda en uygun araçlar olarak kullanılmakta, İmralı İşkence sistemine gardiyanlık yapmaktadırlar. Önderliğimiz üzerinde uygulanan tecrit sistemi ağırlaştırılarak sürdürülmektedir. Dış dünya ile iletişimi tamamen kesilmiştir. Ailesi ve avukatları dahil kimse ile görüşme imkanı yoktur. İmralı sistemi tam anlamıyla bir işkence sistemine dönüşmüş durumdadır. Bundan AİHM ve CPT de sorumludur. Gelinen aşamada artık hiç kimse bu işkence sistemini savunamamaktadır. Bu işkence sistemine dur demenin zamanı gelmiş ve geçmektedir.

‘TÜRK DEVLETİ ADIM ADIM GÜNEY KÜRDİSTAN’I İŞGAL PLANININ PARÇASI OLARAK GELİŞİYOR’

Kürdistan coğrafyası tamamen bir savaş alanına dönüşmüş durumdadır. Küresel hegemon güçlerin destek ve onayıyla Efrîn, Serêkanî ve Girê Spî Türk devleti tarafından işgal edilmiştir. Güney Kürdistan üzerinde de işgal saldırıları vardır. Güney Kürdistan’ın işgali KDP ile ortak geliştirilmektedir. Türk devleti ve KDP, büyük bedeller ödeyerek Kürt halkının özgürlük sorunlarını gün yüzüne çıkarıp bugünlere getiren özgürlük mücadelesini yok etmek amaç ve çabasındalar. KDP’nin Zînê Wertê’ye güç yığması ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Haftanin’e yapılan saldırılar ve yapılan askeri yığınaklar, Türk devletinin Güney Kürdistan’ı işgal planlarının bir parçası olarak gelişmişlerdir.

‘KDP VE BARZANİ AİLESİ SİVİLLERİN KATLEDİLMESİNE İTİRAZ ETMİYOR’

KDP’nin gerilla alanlarına askeri güç yığması, Özgürlük hareketini tehdit ve saldırı amaçlı olup Türk devletinin planları çerçevesindedir. Bu saldırı ve işgal planları ABD’nin politikalarından bağımsız değildir. Barzani ailesi ve KDP sömürgeci Türk devleti tarafında özgürlük hareketine karşı kullanılmaktadır. MİT’e ajanlık ilişkilerine girdiği, her türlü desteği verdiği bilinmektedir. PKK’nin bazı öncü kadrolarının ve gerillaların şehit edilmesinde KDP’nin, Barzani ailesinin parmağı vardır. Türk devletinin Güney Kürdistan’da istihbarat çalışması yürütmesinde, halkımızın bu ajanlık ağı içerisine alınmasında KDP’nin rolü belirleyicidir. Barzani ailesi Türk devletinin Güney Kürdistan’da operasyon yapmasına, sivil insanları katletmesine, karargahlar kurmasına, işgal etmesine hiçbir itirazı yoktur, olmamıştır, aksine bu işgalin sürdürülmesinde destekçi ve teşvik edicidir. Barzani ailesi ve KDP bununla da yetinmemekte, Şengal’e saldırması için Irak devletini de dahil etmeye çalışmakta, bununla da bir fermanı daha gündemleştirmek istemektedir.

Barzani ailesi ve KDP geçmişte de PKK gerillalarına karşı Türk devletiyle birlikte saldırıda bulunmuş, hastanelerde onlarca hasta ve yaralıyı vahşice katletmekten çekinmemiştir. Daha öncesinde benzer saldırıları İran’la birlikte Doğu Kürdistan’ın partilerine karşı da gerçekleştirmiş, onların tasfiye olmalarında belirleyici bir rolün sahibi olmuşlardır. Bu ailenin ve gücün Kürtlere karşı savaşmaktan başka bir becerileri yoktur. DAİŞ karşısında kendi evlerini bile koruyamayan, bırakıp kaçanlar, söz konusu Kürt güçleri olunca dehşet bir saldırganlığın sahibi olmaktadırlar. Kürtlere karşı özel örgütlendirilmiş bir güç gibi davranmakta, hareket etmekte, saldırmaktadırlar. Kürtler içindeki bir ihanet güruhu gibi davranmaktadırlar.

SALDIRILAR KOMPLONUN AŞAMALARI…

Başını ABD ve İsrail’in çektiği işgalci Türk devletinin KDP ortaklığıyla geliştirdiği saldırı planları, Özgürlük Hareketini imha etmeyi amaçlayan uluslararası komplonun bir devamıdır. TC’nin Osmanlı hayalleri ile başlattığı Efrîn işgali, ABD’nin 2018’in kasımında özgürlük hareketinin yönetimine karşı aldığı kararla devam eden, yine TC’nin Serêkanî, Girê Spî işgalleri, Şengal, Maxmur ve Medya Savunma Alanlarına yönelik geliştirilen saldırılarılar ile bugün devam eden süreci bu komplonun aşamaları olarak görmek gerekmektedir. Dün olduğu gibi bugün de yerel işbirlikçi güçlere bu komploda yer verilmiştir. Bu güçler hem özgürlük hareketinin hem de toplumun birçok kesiminden gelen ulusal birlik ve diyalog çağrılarına, gerilla alanlarına operasyon amaçlı askeri yığınaklar yaparak cevap vermişlerdir.

Gelişecek olası bir savaş ulusal çıkarlarımızı etkileyeceğinden, varsa bir miktar kazanım onları da yok edeceğinden kuşku yoktur. Kürt halkının çıkarlarını korumak başta devrimci, demokrat sanatçılar, kültür emekçileri, halk ozanları, şairler, aydın ve yazarlar olmak üzere herkesin ortak görevidir. Biz TEV-ÇAND olarak başta bu kesimler olmak üzere halkımızı ulusal çıkarlar etrafında birleşmeye, KDP’nin Kürt karşıtlığına karşı tavır almaya çağırıyoruz.

Türk devleti AKP-MHP faşizmi eliyle Kürdistan’ın dört bir yanında ağır bir soykırım uygulamaktadır. AKP-MHP faşizmi soykırımcı saldırılarıyla sadece özgürlük hareketini değil, Kürt halkını hedef almış, kültürel soykırım politikasını uygulamaktadır. Barzani ailesi, KDP, ENKS ve maalesef toplumda aydın, sanatçı, edebiyatçı, yazar kimliğiyle görünen bazı çevreler de soykırımcı faşist saldırıya alet olmakta, bazıları da tavırsız tepkisiz kalmaktadırlar.

‘AYDIN VE SANATÇILAR SOYKIRIMCI REJİME KARŞI ULUSAL ÇIKARLAR ETRAFINDA BİRLEŞMELİ’

Aydın ve sanatçılar toplumun vicdanı iseler, o zaman hakkın yolunda birleşmek de toplumun bu kesimine düşmektedir. O halde tüm devrimci emekçi sanatçılar, edebiyatçılar, aydın ve yazarlar, soykırımcı rejimlere karşı tarihte olduğu gibi, bugün de AKP-MHP faşizmine ve KDP işbirlikçiliğine karşı ulusal çıkarlar etrafında birleşmeli, öncülük görevlerini yerine getirmelidirler. Bu onların tarihi sorumluluğu gereğidir. Hakikatin izinde yürüyen hiçbir aydın, sanatçı, yazar ve edebiyatçı kendisini bu sürecin dışında tutamaz, sorumluluklarını bilerek hareket etmek durumundadır. Özgürlükten yana olan her aydın ve sanatçının görevi, toplumun yer almak, toplumun her kesiminde, özgürlüğe olan tutkuyu büyütmek, mücadele azmini yükseltmek, ulusal-toplumsal-kültürel değerlere bağlılığı geliştirmek, edebi ve sanatsal faaliyetler ile gelişen direniş sürecine katılmak, AKP-MHP faşizmine ve ihanete gerekli cevabı vermektir.

Biz TEV-ÇAND olarak, özgürlük hareketinin ve halkımızın büyük onurlu mücadelesiyle birlikteyiz. Biz KCK’nin ilan ettiği; ‘Bese Ji Tecrît, Faşîzm û Dagirkerî, Dem Dema Azadiyê ye’ hamlesini sahipleniyor, Rêber Apo’nun özgürlüğünün vazgeçilmezimiz olduğunu ilan ediyoruz. Kültür-sanat alanında da direnişe katılmayı ve büyütmeyi toplumsal sorumluluğumuzun gereği olarak addediyoruz.

Güç birlikte ve örgütlülüktedir. Birlik olunarak başarmak mümkündür. Önderliğin özgürlüğü de ulus olarak var olmak da birlikten geçmektedir.

Hep birlikte bunu başarmak mümkündür.

KDP peşmergelerine de çağrımız vardır: Türk devletinin Güney’i işgal etmesine, PKK gerillalarına saldırma konseptine ortak olmayın, özgürlük hareketinin ulusal birlik temelindeki diyalog çağrılarına olumlu yanıt vermeye, gerillaların yanında sömürgeciliğe karşı direnmeye çağırıyoruz.”