İkinci kayyum borcu katladı

Türk İçişleri Bakanlığı tarafından 18 Ekim 2019’da ikinci kez gasp edilen Gever Belediyesi’nin borcu katlanıyor. 2016’daki ilk kayyum gaspında 680 milyon TL borç altında bırakılan belediyenin şimdiki borcu; 1 milyar 87 milyon.

Görevden alınarak yerine kayyum atanan Gever (Yüksekova) Belediye Eşbaşkanı İrfan Sarı, Gever halkının kayyum yönetimini gayri meşru gördüğünü ve itibar etmediğini söyledi.

HDP’li Eşbaşkan İrfan Sarı, kayyum yönetimini ve ilçenin sorunlarını ANF’ye anlattı.

Kayyumun bir gasp şekli olduğunu, belediyenin ise karakolu andıran bir yapı haline getirildiğini kaydeden Sarı, “Kayyum atamasından sonra halk kendi iradesine bir saldırı olduğunu bildiği için çok zaruri olmadıkça belediyeye gitmiyor. Sonuçta belediyenin hizmet verdiği yapı değil” dedi.

İnsanların kendi kentleri üzerindeki çalışma ve projelerden şeffaf bir şekilde haberdar olmak ve alınan kararlarda kendini görmek, ortaklaşmak istediğini kaydeden Sarı, “Bir kentin geleceği onların çocuklarının/torunlarının yaşadığı yer olacağından iyi bir mirasın kalmasını ister. Sonuçta belediye kent mimarisi/imarı ile birlikte ortak yaşam sahasıdır. Eğitimden sağlığa kadar uzanan toplamdır. Sosyal yaşamın, sporun, zaman geçirilecek park ve bahçelerin, çocuk ve kadınların sosyal mecralarının olacağı bir kombinasyonun ortak adıdır. Bu ortak yaşam için oy verip demokratik haklarını kullanıyorlar. Doğal olarak bu manada kendi oylarıyla seçtikleri belediyeye gitmeleri kolay anlaşılır bir gerçektir” şeklinde konuştu.

BELEDİYE ANKARA’DAN YÖNETİLİYOR

İki dönemdir devlet memurlarının kayyum atandığını ve belediye başkan yardımcılığı şeklinde sürdürüldüğünü, ancak bu uygulamanın kanunda yeri olmadığını söyleyen Sarı, kentin Ankara’dan merkezi otoritenin talimatlarıyla yönetildiğini kaydetti. Talimatların bir kentin alt ve üst yapısından çok merkezi otoritenin politikalarının toplamından öteye gitmediğinin altını çizen Sarı, şöyle devam etti: “Halkın öteden beri alamadığı hizmetleri değil, merkezin siyasetini taşır. Şu an imar, su, kanalizasyon, peyzaj gelişi güzel yapılıyor. Sosyal yaşam için hiçbir yatırım söz konusu değil. Yurttaşların görüş ve önerileri alınmıyor. Örneğin birinci derece deprem hattında olmasına rağmen hala ovaya, yani sulanabilir tarımsal sahalar imara açılıyor. Olabildiğince borçlandırılmış, hizmetten uzak bir yöntem sürdürülüyor.”

HALK İTİBAR ETMİYOR

Halkın, kayyum yönetiminin kanunsuz bir uygulama olduğunu bildiğini, bu noktada itibar etmediğini kaydeden Sarı, “Zaten tek kişinin istemlerinden öteye gitmeyeceğinin farkında. Oy verdiği ve kendisi tarafından seçilen bir yerel yönetim istiyor. Rakamlardan ibaret bir borç yükünün dışında, topyekun bir manevi borç bırakılacağını da biliyor” şeklinde konuştu.

SOMUT BİR ÇALIŞMA YOK

Kürtçenin dışlandığını, kadın ve gençlik çalışmasının askıya alındığını ifade eden Sarı, şunları paylaştı: “Yaklaşık iki yıldır gasp edilen belediyenin gözle görülebilen tek çalışması mahalle yollarıdır. Bir kısmı, Gever’in iklim gerçeğine uymayan betonla yapıldı. Şimdilerde BSK asfalt çalışmaları görülüyor. Buradaki BSK uygulaması da ince bir tabakayla uygulanıyor, alt malzemenin dökümünden anlaşıldığı kadarıyla uygulama yaşına cevap veremeyecek. Gelecekte çok sorunlar çıkaracağı anlaşılıyor. Peyzaj önemsenmemiştir. Bazı mahalleler bu yol çalışmalarından payına düşeni de alamıyor. Kentin yapımı esas alınmadan kod uygulaması dışında tutuldu. Bazı bölgelerde yapılar, yolun altında kalıyor. Genel olarak somut bir icraat yok.”

BORÇ YÜKÜ 1 MİLYAR 87 MİLYON TL

Belediyenin öz kaynak ve merkezi gelir paylarının kısıtlı olmasından kaynaklı olarak personel alımı pek olmadığını dile getiren Sarı, belediyenin tüm öz varlıklarından çok büyük borç yükü olduğunu ifade etti.

İlk kayyumdan kalan borcun 680 milyon, şimdiki borç yükünün ise 1 milyar 87 milyon TL olduğuna dikkat çeken Sarı, şöyle konuştu: “Harcamalar belediye çalışanlarının maaşları ve İller Bankası kredileri, faiz ödemeleri şeklindedir. Günübirlik yakıt ve iş makineleri bakım ve yedek parça ödemelerini de zaruri olarak yaptığını söylemeliyiz. Belediye halkın kent yaşamının ihtiyaçlarını karşılayan ve geleceğini dizayn eden ve seçimle gelen halk yöneticilerinin meclisinde alınan kararlar ile yönetilmelidir. Halkın hayatını kolaylaştırmak için bir dizi çalışmalar halkın içinde olduğu kararlarla sağlanır. Halkı dışında tutarak, onların yaşam sahasına müdahale, zorbalık olur. Eko sisteme uygun, modern şehirler için bir konsensüs ve coğrafi gerçekler gözetilmelidir. Seçme ve seçilmeye müdahale çağ dışıdır. Otoriter rejimler, bu anlamıyla uzun ömürlü olamaz. Geç kalan kentleri toparlamak zor olur ve sürekli sorun üretir.”