İran’ın Sıpayı Pasdaran ordusu devletin gizli gücü

İdeolojik, örgütsel, mezhepsel bir yapılanma olarak kurulan Sıpayı Pasdaran ordusunu Mahabat’ın Kumkale köyü sakini Xwedida Derwişzade değerlendirdi.

İran devleti mezhebe dayalı ideolojik bir devlet. Katı, dogmatik bir devlet anlayışı hakim. Halbuki tarihte Ortadoğu ülkeleri içinde irfanı, felsefi, bilim, tıp gibi yine teknolojide de en fazla gelişmiş ülkelerdendi. İran devletinin katı, dar yaklaşımları karşısında içinde bin bir rengi barındıran zengin halk kültürü ise halkın tam tersine yumuşak ve diyaloğa en açık halklardan olduğunu gösteriyor. Tabi bu da ülkedeki sanat, bilim, tıptaki gelişmelerden kaynağını alıyor. 

SIPAYI PASDARAN KURULDU

İran resmi ordu olarak tanımlanan, ‘arteş’in dışında bir de bizzat dini lidere bağlı özel bir ordu olan Sıpayı Pasdaran güçleri var. Ve bu Sıpayı Pasdaran ordusu, ‘artêş’ adıyla anılan ordudan çok daha yetkin ve güçlü bir konuma getirilmiş durumda. Diğer devlet ordularına nazaran Sıpayı Pasdaran ordusu ideolojik, örgütsel, mezhepsel bir yapılanma olarak kuruldu. Kendine ait istihbarat örgütü bulunmakla beraber İran’daki en büyük ekonomik tekeller Sıpayı Pasdaran’ın denetimindedir. Sıpayı Pasdaran ordusu dini lider olarak tanımlanan Vilayeti Feqih kurumuna bağlıdır. Vilayeti Feqih’in bugünkü rehberi de Ali Hamaney olduğu için ordu direkt talimatını ve emirlerini ondan almaktadır. Ve bu ordu ülkenin teknolojik ve sanayi gelişimlerinin birçoğunu elinde bulundurmaktadır. Kullandığı silah ve araç gereçler bakımından da oldukça gelişkin mühimmatlara sahip. 

‘İRAN DEVLETİNİ SIPAYI PASDARAN YÖNETİYOR’

Ordu ideolojik bir yapılanma olduğu için orduda yaşanan bir ihanet ya da güvensizlik durumu ölüm ile cezalandırılıyor. Bu konuda Mahabat’ın Kumkale köyü sakini Xwedida Derwişzade, Sıpayı Pasdaran ordusu içinde yaşanan bir örneği şu cümleleriyle dile getirdi: “İran devletini esasında Sıpayı Pasdaran yönetiyor. İdeolojik olarak da önemli bir etkisi var. Geçtiğimiz günlerde kendi içlerinde şüphelendikleri bir Sıpayı askerini ‘pusuda vurulmuş’ gibi arkadan vurarak, infaz ettiler. Bunun gibi birçok olay yaşanıyor. Yani devlet ideolojisine ihanet eden bir Sıpayı Pasdaran olduğu zaman kendi içlerinde imha etme yolunu seçiyorlar.” 

‘İTLAAT ÖZEL OLARAK İNSAN PSİKOLOJİSİNİ ANALİZ ETMEK İÇİN YETİŞTİRİLİYOR’

Derwişzade, Sıpayı Pasdaran’ın devletin sadece askeri bir kurumu olmadığı aynı zamanda ideolojik bir kurum olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “İdeolojik bir devlet ideolojisini toplumun her yerine yerleştirmek ister. İdeolojik olarak toplumun zihnine yerleşmek ister. Katı dogmatik İslami ideoloji ile örgütlenen İran devletinin istihbaratı olan İtleat özel olarak insan psikolojisini analiz etme konularında yetiştiriliyor. Örneğin bir bilgi dağıtılıyor, güya İtleat’ın yaşamın her yerinde olduğunu yayıyor. Ya da toplumdaki birçok kişinin Besic üyesi oldukları şeklinde bilgi dağıtılıyor. Gerçekte ise bunca çalışmaya, halkı kontrolü altına almak için her türlü uygulamayı pratiğe koymaya rağmen yurtsever, değerlerine bağlı halkta bir etki yaratamıyor. Bu şekilde halkların, akrabaların, ailelerin birbirlerine olan güvenlerini kırmak istiyor. Toplum içinde bir korku durumu yaratmak istiyor.”

‘BESİÇ OLAN HER ŞEY OLABİLİR’

Derwişzade İran’da herhangi bir işte çalışabilmek için bile Besic olmanın şartı arandığını söyleyerek, “Devletin bir işinde yer almak, geçimini sağlayabilmek için besiçliğe üye olma, besiçlik kartı alma şartı getirmiş. Eğer besiçlik kabul edilirse; eğitimde, ekonomide, sağlıkta, yaşamın her alanında her türlü imkandan rahatça faydalanılabilir. Bu nedenle henüz çocukken besiçliğe üye olmaya teşvik ediliyor. Bunun da anlamı henüz çocukken ideolojik olarak devlete bağlamak istemektir. Okulun başlangıcında çocuklar besiçlik kurumuna üye yapılıyorlar. Tabi çocukların neye üye olduklarından da haberleri olmuyor. Ortaokul’da faal bir Besic olma yoluna gidiliyor. Bir sınıf daha atlayınca da tam kadroluğa adım atılıyor. Üniversiteye ancak Besiç olunursa kayıt yaptırılabiliyor. Üye olunmazsa üniversite okunamaz. Zaten bir aşama sonrası eline silah alıp halkına karşı savaşmak oluyor. Bir de sanki çok normal bir kart alınıyor ya da çok normal bir yere üyelik kaydı yapılıyormuş gibi bir durum oluşturulmuş. İşin özünde ise Kürtlüğünden, onurundan taviz veriliyor. Devlet ideolojisini kabul ettirmenin, beyinlere yerleştirmenin, henüz çocukken algı oluşturmanın yolu olarak uygulanıyor. Bunun yapılması için de Şia olmak gerekmiyor. Bazı devlet kuralları Kabul edilip uygulandığı zaman devlette istenildiği kadar yetki sahibi olunabiliyor. Tabi bir Şia ideolojisi olduğu için buna en çok inananlar da Şiiler oluyor” şeklinde değerlendirdi.

ROJHİLAT HALKI İNANMIYOR 

İran’ın tüm çabalarına rağmen Rojhilat halkının inanmadığını ve güvenmediğini belirten Derwişzade, “Halkımızın büyük bir bölümü aç kalmayı göze alır ama devletin deyimiyle; ‘yaşayabilmek için’ besiçlik kartını almayı kabul etmez. Kabul eden kesime de sesleniyorum: bu kart onursuzluk kartıdır. Ne olursa olsun bu işlerin kabul edilmemesi gerekiyor” dedi.

‘KÜRTLERİN KENDİ HALKINA SİLAH DOĞRULTMASI İÇİN HER ŞEY YAPILIYOR’

Derwişzade, Rojhilat halkının Sıpayı Pasdaran’ın yaklaşımlarından oldukça rahatsız durumda olduğu, bu yüzden hiçbir şekilde ona inanmadığını, bu güçlerle Kürdistan’ın işgal edildiği inancında olduğunun altını çizerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürdistan’ı çepeçevre sarmışlar, işgal etmişler. Rojhilat Kürdistanı tarihte direnişleriyle başkaldırılarıyla bilinen bir bölgedir. Bu nedenle de sürekli sömürgeciler tarafından bastırılmışlardır. Asimilasyon politikaları ile karşı karşıya kalmışlardır. Kürdistan’da itleatçılığı geliştirmeyi, ajanlaştırmayı güçlendirmişlerdir. Sınır karakollarına Sıpalar yerleştirilmiştir. Özellikle Kürdistan’daki Sıpaların büyük çoğunluğu Kürtlerden oluşuyor. Kürtlerin kendi halkına karşı silah doğrultması için her şeyi yapıyor. Ajanlaşan Kürt, sınır karakollarında güya koruma görevlisi olarak çalışıyor. Sınırlardan geçen kolber, kaçakçı, gerilla kim olursa olsun onların hedefinde oluyor. Halbuki eğer derinlemesine bakılırsa, bulunduğu ve güya koruduğu sınır Kürdistan topraklarıdır. O karakollarda görev yapan Sıpayı Pasdaran sınır koruma muhafızı ve benzeri hepsi Kürttür. Ve o sınırlardan geçip ülkesinin özgürlüğü için mücadele eden gerillalar Kürttür. Kendi zengin toprağının ürününden faydalanamayıp devletin aç bırakma politikaları ile karşı karşıya olan ve evine bir parça ekmek götürebilmek için sırtında onlarca kilolarla sınırları geçmek isteyen kolberler de Kürt.”