DTK Eşbaşkanı: Kimyasala karşı susanlar da Türk devleti kadar suçlu

Viranşehir’deki “Özgürlük zamanı” buluşmasında konuşan DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Türk devleti'nin kimyasal gaz kullandığını belirterek, " Bunun sorumlusu sadece Türkiye değil, ABD ve Avrupa ülkeleridir. Kimyasal kullanılıyor ve susuyorlar" dedi.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), “Özgürlük Zamanı” kampanyası kapsamında Urfa’nın Viranşehir ilçesinde halk buluşması gerçekleştirdi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Viranşehir ilçe binasındaki buluşmaya, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, HDP Urfa milletvekilleri, Urfa Barış Anneleri Meclisi üyeleri ile çok sayıda kişi katıldı. Salona “Deniz Poyraz ölümsüzdür”, “Em bi hev re li diji tecrîdê azadî, li diji  şer aştiye diparezen” yazılı pankartlar asıldı.

Etkinlikte söz alan  DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, devlet sisteminin "Kürtleri yok etme” üzerine kurulduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Sadece burada değil, 4 parça Kürdistan’da bu esas üzerine bir politika yürütülüyor. Bir diğer gerçek ise Kürtlerin bu cehennemi hiçbir zaman kabul etmediğidir. Büyük bedeller verdik, halen bedeller veriyoruz. Ama biz esareti kabul etmedik ve özgürlük için hep direndik. Bu coğrafyada Türk, Kürt herkes yaşıyor ama en kadim halklardan biri Kürtlerdir. Bizler kimseye köle olun demedik. Her zaman birlikte yaşamı savunduk. İnanç ve kültür farklılıklarına rağmen yaşamı savunduk. Onların amacı ise 100 yıl öncesine de baksak, Kürt halkının iradesini 4 parça Kürdistan’da kırmak için kirli politikalar yürütmek oldu.”

ABDULLAH ÖCALAN'IN FİKİRLERİNİN YAYILMASINI İSTEMİYORLAR

Meclis'te geçen Suriye ve Irak tezkerelerinin de 100 yıllık Kürt inkarı ve imhasının kanıtı olduğunu dile getiren Öztürk, 5 Nisan 2015’ten bu yana da PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin arttığına işaret etti. Öztürk, “Bu sesi kısmak istiyorlar. Alternatif bir yaşam sunan Öcalan’ın fikirlerinin Türkiye ve Ortadoğu’da yayılmasını istemiyorlar” diye konuştu.

Öztürk, “Bizler Demirel, Çiller, Mesut Yılmaz’ı da gördük ama kimse bu AKP-MHP iktidarı kadar büyük zulüm yapmadı. Bugün de bu zulüm devam ediyor ve bu zulmün sürmesi için tezkere Meclis’ten geçti” dedi.

Irak ve Suriye tezkerelerini değerlendiren Berdan Öztürk, “Başur’da bugün kimyasal silah kullanılıyor. Savaş bugün Federe Kürdistan’da kuralsız bir şekilde devam ediyor. Bunun sorumlusu sadece Türkiye değil, ABD ve Avrupa ülkeleridir. Çünkü ABD ve Avrupa ülkeleri kimyasal kullanılıyor ve susuyorlar. Bugün Saddam’dan daha kirli bir zihniyet varsa o da Erdoğan- Bahçeli iktidarıdır. Kürt halkının diz çökmesi için her şeyi deniyorlar. Kürt halkının dilini, kültürünü ve toprağını bırakmasını istiyorlar” diye belirtti.

İmralı’da başlayan tecridin tüm ülkeye yayıldığını ifade eden Öztürk, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bugün sadece Kürtler değil Türkiye’nin tüm halkları da tecrit altında. Kimse hiçbir sorunu dile dahi getiremiyor. Bunun adı tecrittir. Zulmün en büyüğü bugün İmralı Cezaevi’nde sürüyor.”

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın "çözüm savaşta değil masada olacak" sözünü hatırlatan Berdan Öztürk, 2013-2015 yılları arasındaki süreci hatırlattı. AKP-MHP iktidarının demokrasiden, Kürtlerden korktuğunu ve bu nedenle bu kadar baskının yapıldığını vuruladı. Öztürk, “Kürtler kendilerini her baskıya rağmen ispatlamıştır. Son senelerde de halkımıza büyük zulümler yapıldı ama halkımız isteklerinden, taleplerinden asla vazgeçmedi. Kürt halkını 100 yıldır bitiremeyen sistem bugün de buna devam ediyor. Devlet kalmadı, devletin tüm kurumlarının içi ve anlamı boşaldı. Ekonomi çöktü. Dolar 9 TL’yi geçti. Buğday bile dışarıdan gelmeye başladı. İnsanlar kiralarını ödeyemeyecek durumdadır. Bunun nedeni kirli savaş ve Kürt halkının inkarıdır. Aynı yöntemle sonuç almaya çalışıyorlar. Sayın Öcalan ‘Sizin gittiğiniz yol doğru yol değildir. Sonunda yine masaya geleceksiniz’ dedi. Başka yol ve yöntem maalesef yok. Bitireceğiz, kimse toplanmasın, kimse Kürdüm, demokrasi istiyorum, Kürdistan demesin dediniz. Kürtler halen aynı taleplerine devam ediyorlar. Kürtlerin bugün ki istekleri tüm dünya devletleri tarafından biliniyor. Bugün Rojava’nın yaşaması büyük bir paradigmanın varlığını gösteriyor” şeklinde konuştu.

AKP-MHP  KÜRT HALKINA KARŞI İŞLEDİĞİ SUÇLARIN HESABINI VERECEK

Öztürk, konuşmasında şu hususlara da dikkat çekti: “Kürt halkına karşı büyük suçlar işlemişler ve bunun hesabını verecekler. Savaş biterse kendilerinin yok olacaklarını biliyorlar, o nedenle tezkereyi geçirdiler. Rojava’da teröristleri savunanları tüm dünya biliyor. Burada bir terörist varsa, bu Kürt halkı değildir. Siz Kürt halkı üzerinde terör algısı yaratmaya çalışıyorsunuz. Sizin zihniyetiniz bölücü zihniyettir. Bu sistem, bu şekilde devam edemez. Bu sistem, 100 yıl önce kurulduğunda yanlış düzenlendi. Bu yanlış AKP-MHP eliyle de devam ettirilmeye çalışılıyor. Samimiyetimle diyorum, ellerinde bir şey kalmadı. 40 yıldır yaşanan savaşın maliyeti bile 3-4 trilyon dolardır. Bu kadar parayı niye, kime karşı harcadınız. Yol ve yöntem bellidir. En büyük sorun Kürt sorunudur. Kürt sorunu çözülmezse Türkiye’nin hiçbir sorunu çözülmez. Kimse boşu boşuna demokrasi, özgürlük de demesin. Bu ülkeye onurlu bir barış gerek. Savaşla bir şey çözülmez. Yol ve yöntemi  de Sayın Öcalan ‘masada olur’ dedi. Masaya oturulup barış sağlanırsa Türkiye,  ekonomik, demokrasi ve özgürlükler anlamında düzelir. Onurlu bir barış nasıl gelir? Onurlu bir barış ABD’ye, Rusya’ya giderek taviz vermekle olmaz. En son Sayın Öcalan’ın söylemine geleceksiniz. Demokratik bir anayasaya, birliğe ihtiyaç var. 100 defa aynı yolu deneyerek, savaşla, ölümle, tutuklamayla çözüm denediniz. Ama başaramadınız. Bu yöntemlerden vazgeçilerek demokratik bir anayasa oluşturulmalı.”

EN BÜYÜK YANLIŞI KDP YAPIYOR

KDP’nin tutumuna da dikkat çeken Berdan Öztürk, “En büyük yanlışı bugün KDP, Başur Hükümeti yapıyor. Bakur’da katliam yapanlar senin dostun olmaz. Bu sistem, Rojava’nın dostu olamaz. Biz de halkımız da biliyoruz, amacınız Kürt halkının özgürlüğü değil, kendi aileniz, aşiretiniz ve çevrenizin zenginliği, menfaatleri içindir. Kürt halkı nezdinde bir varlığınız yok. Başur işgal ediliyor. Bugüne kadar bu işgale hiç sesini etmediler. Burada bir hükümet, bir statü var demediler.  Pratiğiniz gösteriyor ki siz halen o ‘Ben ben ben’ diyen feodal yapıyla gidiyorsunuz. Bu yanlıştan bir an önce dönün. Başur, Bakur, Rojava ve Rojhilat’ta Kürt halkı sizi izliyor. Bu yanlışlıklara ısrar ederseniz sizin de sonunuz gelir. Saddam’dan daha beter zulüm yapanlara, siz dostumuz diyorsunuz. Bakur, Rojava, Rojhilat ve Başur’da birçok parti ve kurum ulusal birlik için hazır. Hazır olmayan sadece KDP’dir. Bunu da herkes bilsin. Söz ve söylemlerimiz ortadadır. 100 yıldır bu zulmü çeken halkımız artık bunları çekmesin” dedi.

Öztürk, Kürtlerin direnişinin her gün sonuç aldığını ifade ederek, “Umudunuzu yitirmeyin. Başarı Kürt halkınındır” diye konuştu. 

'TEKÇİ SİSTEM YOK OLMAK ÜZERE'

DBP Eş Genel Başkanı Aydeniz ise konuşmasında “Özgürlük Zamanı” kampanyasının önemine değindi. Tekçi anlayışa karşı örgütlü bir mücadele kurmak için yola çıktıklarını söyleyen Aydeniz, “Bugün 29 Ekim. Tekçiliğin, erk zihniyetinin kuruluş yıldönümü. Bu ırkçılığa karşı biz kadının özgürlüğünü savunan bir sistem kurmak için mücadele ediyoruz. Artık bu tekçi sistem yok olmak üzere. Bu Kürt halkının, kadınların özgürlük mücadelesi ile oldu. Bütün halkları, cinsiyetleri, kimlikleri içine almayan her sistem yok olmaya mahkumdur. Demokratik modernite, bu tekçi sisteme karşı bir alternatiftir. Bugün Rojava’da bu sistem kadınların öncülüğünde bütün dünyaya örnek olmuştur” şeklinde konuştu.

Çözüm için “sonuna kadar savaş” ve “Birlikte yaşamak için diyalog” seçeneklerinin olduğunun altını çizen Aydeniz, “Biz sonuna kadar diyalog diyoruz. Bugün Türkiye’nin kuruluş yıl döneminde şunu söylüyoruz. Demokratik bir cumhuriyet kurulmalı. Bunun için bütün halkların kendi renklerini bulabileceği yasalar olması gerek. Bu sistem şiddet ile ayakta kalıyor. Bu sistem cezaevlerindeki baskıyla kendini ayakta tutmaya çalışıyor. Her gün cezaevlerinde insanlık suçu işleniyor. Tutukluların infazları yakılıyor. Bu sistem yıkılmaya yaklaştı ve sistemlerini sürdürmek için cezaevlerine yöneliyor. Siyasi tutuklular rehin olarak görülüyor. Cezaevlerinde yaşananlara karşı mücadelemizi büyütmememiz gerek” diye belirtti.  

‘KAKDINLAR OLARAK MÜCADELEMİZİ BÜYÜTECEĞİZ’

Rehin tutulan TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan’a 30 yıl hapis cezası verildiğini kaydeden Aydeniz, şunları ifade etti: “Tutuklamalarla kadınların direnişini bitirmeye çalışıyorlar. Kadın mücadelesi boğdurulmaya çalışılıyor. Ancak başaramayacaklar. Bunu görmek için yönlerini Rojava’ya dönmeleri yeterli. Kadınlar tekçiliğe karşı canları pahasına mücadele ediyor. Demokratik bir sistem kurulması için kadınlar mücadele ediyor. Bizde onlardan güç alıyoruz. Rehin alınan arkadaşlarımız üzerinde verilen kararlar kadına düşmanlıktır. Buna karşı biz de şunu söylüyoruz: Siz öldürerek, kadınların mücadelesini bitiremezsiniz. Sokakları terk etmeyeceğiz. Kadınlar olarak bu sisteme karşı mücadelemizi büyüteceğiz. Kadınların yan yana gelmesini engellemek isteyenlere karşı alanları dolduracağız.”