Şerik: Bütünlüklü özel savaş uygulanıyor

PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik, mevcut iktidarın, Türk devlet geleceği mirasına da dayanarak bütünlük bir özel savaş uyguladığını söyledi.

Anadolu ve Kürdistan coğrafyasında bütünlüklü, iç içe geçmiş özel savaşın mevcut icracısının AKP-MHP iktidarı olduğunu belirten PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik, “Topluma karşı da kirli savaş yürütülüyor. Psikolojik savaş zaten günün 24 saati uygulanıyor. Toplum düşünsel olarak psikolojik savaşın ağır bombardımanı altında artık başka bir şey düşünemez hale getiriliyor ve sürekli darbe mekaniği işliyor” dedi.

PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik, ANF’nin sorularını yanıtladı. Söyleşinin ilk bölümü şöyle:

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Türk devlet geleneğinin özel-psikolojik-kirli savaşa dayandığını her zaman dile getirdi. Neden özel-psikolojik savaş deniliyor, özel savaşın kültürel soykırımla nasıl bir bağı var?

Türk devletini alırken hangi temeller üzerine kurulduğunu ya da hangi mirasa dayandığını bilmek gerekir. Bugün hangi boyutuyla ele alınırsa alınsın TC’nin uyguladığı özel savaş politikaları hep kaynağını bu mirastan alıyor. O nedenle bu miras, bu geçmiş doğru kavranılmadan, bilince çıkartılmadan bugüne dair yapılacak değerlendirmeler soyut kalır. TC’nin kuruluş sürecine, Osmanlı’nın son yüz yılına, hatta önceki kadar gidilmeli. Böylesine kökleri olan özel savaş uygulamalarını, bütünlük içerisinde ele almak gerekiyor. Özel savaşı da temel ayakları olan tüm alanlarda birlikte yürütüyor. Bunlardan birisi zaman zaman diğerinin önüne geçebiliyor. Böyle de olsa birisinin öne geçtiği süreçlerde diğeri de varlığını koruyor. Öne geçen aslında diğerlerini tamamlıyor, güçlendiriyor, önünü açıyor. O anlamda yer değiştirdiklerinde de yine aynı sıralama takip ediyor.

Nedir özel savaşın bu temel ayakları?

Bunun üç sacayağı üzerine kurulu olduğu söyleniyor;

* gayri nizami harp,

* darbeler (istikrar hareketleri diyorlar),

* psikolojik savaş.

Bu üç ayak üzerinden var oluyor ama gayri nizami harp yürütüldüğü zaman da psikolojik savaş yürütülüyor. Gayri nizami harp yürütüldüğü zaman onun hedefinde de toplumun iradesini kırmak var, bilincini yönlendirmek var. Gayri nizami harple psikolojik savaş yürütülürken diğer tarafta da toplumu sindirecek, baskı altında tutabilecek rejimlerin de inşasına yöneliyor. Yani ‘istikrar harekatı’ dedikleri askeri darbeleri de yaratmanın da koşulları oluşturulmaya çalışılıyor. Darbelerle de hedeflenen aynı zamanda gayri nizami harbi bir kontrgerilla savaşı haline getirmek ve toplumda yeniden düşünsel olarak işekillendirmesini sağlamak. Bu açıdan özel savaşın bu üç sacayağı her zaman varlığını koruyor fakat bunlardan biri zaman zaman öne çıkıyor olsa da diğerlerinin de yürütülmesini, geliştirilmesini sağlayan hedeflere sahip olunuyor.

Günümüzde hangi boyutuyla sürdürülüyor?

Günümüzde her üç boyutuyla sürdürülüyor. Hepsinin birleştiği temel odak psikolojik savaş.

Bunu nasıl açımlamanız mümkün?

Şöyle açımlamak mümkün; Kürdistan’da sömürgeci, işgalci ve soykırımcı TC devletine karşı meşru ve öz savunmaya dayanan gerilla savaşı var. Böylesi bir güç kendisinden askeri donanım ve teknik olarak katbekat üstün olan bir güce karşı düzenli savaş yürütemez. Kendisinden büyük olan gücü yıpratma, zayıflatma, giderek de meşru savunma savaşını bir dengeyi kurarak saldırıya dönüştürme savaşını hedefliyor. Böylesi bir savaşta düzenli orduların istediği, yürüttüğü savaş gibi olmaz. Daha küçük birimlerle büyük gücü yıpratmaya yönelik olur. Sömürgeci soykırımcı devletler de böylesi bir mücadeleye karşı kendilerine göre bir savaş biçimi geliştirmiş. Buna da özel savaş diyorlar.

Bu özel savaş, gerillaya karşı düzenli ordularla yürütülen savaşı reddetmiyor, devam ediyor. Aynı zamanda gerilla taktik, hareket ve mücadele tarzını esas alarak askeri oluşumlar içerisine giriyor. Buna da kontrgerilla birlikleri adını veriyorlar. Sadece askeri anlamda bir gerilla birimini imha etmekle sınırlı savaş değil. Aynı zamanda topluma karşı da gayri nizami harp yürütülüyor.

Topluma karşı boyutuyla neleri kastediyorsunuz?

Topluma karşı boyutu; işkencedir, adam kaçırmadır, fidye istemedir, sabotajdır, tecavüzdür, yağmadır-talandır, yakmadır-yıkmadır. Toplumu yıldıracak, korkutacak, geri çekilmesini sağlayacak ne tür yöntemler varsa onlara başvurularak yürütülen bir kirli savaşın adıdır. Özel savaşın, kirli savaş olması tamamıyla böylesi bir boyutu anlatır.

Psikolojik savaştan ne anlaşılmalı?

Psikolojik savaş, toplumun iradesini bilinç olarak kırmadır, yönlendirmedir. Onu istediği yöne doğru harekete geçirebilme hedefini gerçekleştirmek için yürütülür. Böylesi bir psikolojik savaşta da her türlü yol ve yöntem kullanılır. Örneğin bir askeri harekat gerçekleştiği zaman irade kırılır. İradenin kırılması, teslim alınmanın sağlanması amacıyladır. İradenin kırılması ve teslim alınma da psikolojik savaşın temel amaçlarından biridir. Topluma karşı yürütülen o kirli savaş yöntemlerinde hedeflenen; toplumu düşman karşısında hareket edemez hale getirmedir. Psikolojik savaşla da zaten yapılmaya çalışılan budur. Psikolojik savaş, sadece ideolojik anlamda kara-gri-beyaz propagandaya dayalı bir savaş değil. Hem gayri nizami hem kirli savaş işin içindedir. Toplumu tüm ideolojik savaş araçlarıyla dezenforme etmeye çalışan tüm saldırılar da bu psikolojik savaşın içerisinde yer alır. Bu konuda yanılgılı bir yaklaşım var.

Hangi yanılgılı yaklaşım?

Psikolojik savaş denildiği zaman sadece basın üzerinden yapılan propaganda anlaşılıyor. Devrimci, demokratik, özgürlükçü çevrelerin kendi düşüncelerinin önüne geçmesinin engellenmesi anlaşılıyor. İşte gazete, dergi, radyo ve televizyonların kapatılması anlaşılıyor. Yalan propagandalar, toplumu tek yanlı bilgilendirmeler anlaşılıyor. Elbette bunlar da psikolojik savaşın bir parçasıdır ama aynı zamanda gayri nizami harple yürütülen savaşlardır. Hedefinde, toplumun bilincini yönlendirme var. Bilincini yönlendirerek iradesini kırma, teslim alma, onu istediği doğrultuda hareket edebilir hale getirme. Yani kendi yalanlarına toplumu inandırabilme durumudur.

Kültürel soykırımı nereye oturtuyorsunuz?

Kültürel soykırım, biraz daha bundan farklı bir boyutu ifade ediyor. Tüm bu belirttiğimiz özel savaşın odaklandığı noktadır. Toplumu toplum olarak var eden esasların ortadan kaldırılmasını hedefler. Toplum sadece bir maddi gerçeklik olarak ifade etmez. O maddi gerçeklik kendisini kültürel anlamda ifadeye kavuşturur. Onu kültürel anlamda ifadelendirmesi olmazsa maddi gerçeklik kuru, olağan bir halde kendi varlığını sürdürebilir. Kültürel varlık ona şekil verir, biçim kazandırır, ruh kazandırır, anlam katar. O açıdan kültürel varlık olmazsa maddi varlık evrende var olan diğer maddi varlıklardan öteye gitmez. Kültürel varlık insana, topluma ait olandır. İnsanlaşma, toplumsallaşma bu kültürel varoluşla birlikte sağlanır. Kültürel soykırım yaşandığı zaman sadece bir asimilasyon gerçekleşmiyor. Asimilasyon bir toplumun kültürel değerlerinin yok olması için kendi başına yeterli değil. Asimilasyonun kültürel soykırımda büyük bir yeri, rolü var ama kültürel soykırım insanı insan yapan değerlerin ortadan kaldırılmasını hedefliyor.

Kürdistan’daki de böyle mi?

Kürdistan’daki kültürel soykırım da Kürt toplumsallığını tamamen ortadan kaldırmayı hedefliyor. Aynı zamanda bu kültürel soykırım Kürdistan toplumuyla sınırlı kalmıyor, Anadolu coğrafyasında yaşayan tüm insanları da içerisine alıyor. Anadolu coğrafyasını tek tipleştirdiğin zaman orada çok büyük bir kültür katliamı gerçekleştirmiş oluyorsun. Bu açıdan Kürdistan ve Anadolu halklarına karşı yürütülen bu özel kirli savaşın en odaklandığı nokta, kültürel soykırımdır.

Özel savaş geleneğini Osmanlı’ya kadar dayandırıyorsunuz ama mesela 12 Eylül veya mevcut iktidar döneminde farklılıklar yok mu?

12 Eylül askeri darbesiyle önce askeri olarak toplum zapturapt altına alınmıştır. Bunun ardından da düşünce olarak toplum yeniden inşa edilmeye çalışılmıştır. Yeni nesil o düşünceye göre geliştirilmek istenmiştir. Bugün de AKP-MHP-Ergenekon iktidarının dayandığı temel kitleler böylesine yürütülen bir psikolojik savaşın sonucunda ortaya çıkartılmıştır. 40 yıllık bir süreçte böylesi bir toplum gerçekliği ortaya çıkartılmıştır. O oluşturulan toplum gerçekliği, bugünkü faşist iktidarın temeli haline getirilmiştir. Dincilik ve milliyetçilik dışında toplumun önüne bir düşünce tarzı konulmamıştır. Bu ikisi dışında diğer düşünce biçimleri düşman olarak görülmüştür. Bunlar da AKP ve MHP’nin sürdürdüğü özel savaşın temel argümanları haline gelmiştir.

Darbelerin yapılması için toplum düşünce olarak buna hazırlanıyor. Psikolojik savaşsız darbeler olmuyor. Toplum darbelere hazır hale getiriliyor. Darbeler yaşandığında toplum zaten ona hazır hale getirildiği için de karşı koyamıyor. 12 Eylül’de böyle olmuştur. İşte bunu sağlarken; tamamıyla gayri nizami savaş, özel-kirli savaş taktiklerine başvurmuştur. Maraş, Sivas, Çorum, Malatya katliamları gerçekleştirilmiştir. Toplum infial haline gelmiştir. Dinsel olarak Alevi-Sünni gibi mezhepsel olarak bir bölünüş içine girmiştir. Toplu cinayetler yaşanmıştır. Ankara’da Piyangotepe, Bahçelievler katliamları yapılmıştır. İstanbul’da Yıldız Teknik Üniversite katliamı yaşanmıştır. Ankara’da Tepecik otobüsü taranmıştır. Toplumun ileri gelenleri katledilmiştir. Bunlar içerisinde devlet görevlileri de var. Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz öldürülmüşlerdir. Üniversitelerde profesörler katledilmiştir. Kemal Türker gibi sendikacılar, Ümit Kaftancıoğlu gibi edebiyatçılar katledilmiştir. Bunlarla beraber suni karaborsalar yaratılmıştır. Siyasal anlamda krizler yaratılmıştır. Bunlar hep darbeyi hazırlayan özel savaşın gayri nizami harp, kirli savaş yöntemleri üzerinden gerçekleştirmiş olduğu saldırılardır.

Türkiye’de topluma karşı kirli savaş yürütülüyor. Toplu cinayetler var, insanlar katlediliyor, katliamlar yaşanıyor, insanlar kaçırılıyor, tecavüze uğruyor. Ekonomik yağma-talan, yani gayri nizami harp ya da kirli savaş dediğimiz şeylerin hepsi var. Psikolojik savaş zaten günün 24 saati uygulanıyor. Toplum düşünsel olarak psikolojik savaşın ağır bombardımanı altında artık başka bir şey düşünemez hale getiriliyor ve sürekli darbe mekaniği işliyor. Mevcut AKP-MHP faşist diktatörlüğü de bunun icracısı konumundadır. Yani bu üç ayaklı özel savaşın bütünlüklü olarak yürütülmesinin bugün günümüzdeki icracısı durumundadır.

Eğer tüm bunlar bir bütünlük içinde görülmezse yürütülen özel, kirli savaşın nasıl bir toplum kırıma dönüştüğü gerçeği de görülmemiş olur. Bir yandan darbe mekaniği işliyor. Nasıl? Fiili karşı karşıya gelişler, askeri karşıtlaşmalarla da işliyor ama bununla birlikte çıkartılan yasalar, Kanun Hükmünde Kararnameler var. Bu kararnameler topluma dönük bir saldırıya dönüşerek de işliyor. Bu bir nevi askeri darbelerle yapılanın mevcut iktidar içerisinde daha farklı şekillerde gerçekleştirmesi biçiminde kendini gösteriyor. Darbe mekaniği ile birlikte psikolojik savaşı da çok yaygın bir hale getiriyor. Neredeyse kendileri dışında toplum içerisinde söz söyleyen, konuşan hiçbir kişiyi bırakmıyorlar. Basın-yayın organları kapatılmış durumdadır. Sadece kendileri ile sınırlı kalan çevrelerin basın-yayın organları işliyor. Bunun yanında çok sınırlı bir şekilde rejim içi muhalif diyebileceğimiz kesimlere söz hakkı vermiş durumdalar. Aslında böylesi bir yönteme başvurma nedenleri de bir özel savaş taktiği, çünkü her yönüyle sıkışmış, baskı altına alınmış bir toplum ne yapacak; patlayacak. Patladığı zaman da devrime, ayaklanmaya dönüşür. Devrime, ayaklanmaya dönüşecek toplumun öfkesi, yine sistem içi partilerle sınırlı kalıyor.

Kürdistan’da devletin, Hizbulkontranın veya işbirlikçilerin yayınları teşvik ediliyor. Kürtlere ‘siz kendinizi bunlarda bulursunuz’ diyorlar. Bunlarla toplumun düşüncesi yeniden şekillendirilmeye çalışıyor. Bu yapılırken de Kürdistan’da yerel yönetimler gasp edilmiş. Belediyeler, Hizbulkontra ile AKP’nin birlikte rant kapısı haline getirdikleri alanlardır. Böylelikle kendi istediklerini işe alıyor, maddi imkan sağlıyorlar. O şekilde kendi etraflarında belirli bir kesim oluşturuyorlar.

Benzeri bir şey Türkiye’de de uygulanıyor. Öyle ki çıkartılan kararlar hep el koymalar üzerindedir. Belirli bir sermaye grubu var, ülke zenginlikleri bunlar arasında paylaşılmış. Bunlara maddi imkanlar sağlanıyor. Kendi karşıtı konumunda olanlar ise tamamıyla tasfiye ediliyor, etkisizleştiriliyor, teslim alınmak isteniyor. Toplumun büyük bir kısmı da açlık, yoksulluk içerisindedir. Milyonlarca insan işsizdir. CNN Türk’ten AA’ya, NTV’den Ulusal Kanal’a kadar… Muhalefet yapmaya çalışan Yeni Yaşam, Evrensel, BirGün gibi gazetelerin okuyucuya ulaşması her türlü yol ve yöntemlerle engelleniyor. Yazarları cezaevine giriyor. Ağır para cezaları ile karşı karşıya kalıyorlar. Muhalefetin de bu şekilde önüne geçiyorlar.

Bununla beraber müsamaha gösterdikleri vardır; işte CHP, Saadet ve İyi Parti’ye meyledenler. Onları da biraz açarak o gelişen toplumsal muhalefetin devrimci, sosyalist, özgürlükçü düşüncelere sahip olması engellenmeye çalışılıyor. Yani bu şekilde Anadolu ve Kürdistan coğrafyasında bütünlüklü, iç içe geçmiş olan bir özel savaş uygulanması söz konusudur.

Devam edecek…