Altan: Türkiye'de Gazetecilik 'suç' olarak görülüyor

DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, Türkiye'de gazeteciliğin 'suç' olarak görüldüğünü belirterek, "AKP-MHP hükümeti bütün medyayı kendisine bağlamak istediği için özgür basına baskı yapıyor" dedi.

Kürdistan ve Türkiye'de gazeteciler üzerindeki baskı her geçen gün artıyor. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, gazetecilere yönelik baskıyı ve Türkiye'deki merkez medyasının durumunu değerlendirdi.

Altan, toplumu etkisiz bırakmak ve gerçekleri toplumdan gizlemek için Türkiye'de özel ve ilginç bir durum olduğunu belirtti. Hükümetin sürekli farklı yöntemlerle özgür basını susturmak istediğini belirten Altan, "Diktatörlükle yönetilen ülkelerde ilk önce kamuoyunun sesini susturmaya çalışırlar, bunu da özgür basına baskı kurarak yaparlar. AKP-MHP 20 yıllık iktidarında ve özellikle son yıllarda halkı gerçeklerden uzak tutmak için sürekli bir çaba halinde. Son yıllarda artık farklı hiç bir sesin çıkmasına izin vermiyorlar.

Özellikle Türk medyası susturulup ortadan kaldırıldıktan sonra artık dijital medya devreye girdi. Dijital medyada bilgi paylaşmak isteyen yurttaşlar da baskı altında ve dijital medyayı da susturmak istiyorlar. Bu alanın tam olarak kontrol altına alınabilmesi için yeni kanunların çıkarılıyor. Tüm bu baskılara rağmen hükümetin kontrol edemediği bir medya var ve o da özgür basın. Özgür basın, hükümetin yanında yer almadığı ve her zaman doğruları paylaştığı için hükümeti de rahatsız ediyor ve hükümetin hedefi haline geliyor" diye konuştu.

GAZETECİLER HER ALANDA SALDIRILARA MARUZ KALIYOR

Türkiye'de gazeteciliğin 'suç' olarak görüldüğünü vurgulayan Altan, şöyle devam etti: "Hükümet tüm medya kuruluşlarını kendisine bağlamak istiyor. Bunu yapamadığı için özgür basın üzerindeki baskıyı daha da artırıyor. Bunu sahada görüyoruz, bir olay olduğunda ve olayı haber yapmak isteyen gazeteciler polis şiddetine maruz kalıyor. Gazeteciler dövülüyor, gözaltına alınıyor, kameralarına el konuluyor ve her şekilde engelleniyorlar. Gazetecilerin işlerini yapmalarını engellemek için hükümet bir karar yayınladı. Karada, sokakta eylem yapmak isteyenleri ve onları takip etmek isteyen gazetecileri engelleniyor. Daha da vahimi gazetecilere saldırılıyor ve işkence yapılıyor.

Son günlerde bu devlet şiddeti daha belirgin hale geldi, 20 Temmuz'da Suruç katliamı anısına gazeteciler bu saldırılara maruz kaldı yine 31 Temmuz'da Kürtlere yönelik ırkçı saldırılara karşı protesto eylemlerinde, gazetecilerin ardından fiili devlet şiddetine maruz kaldılar ve gözaltına alındılar. Gazeteciler ırkçılar tarafından da saldırıya uğradı. Her alanda gazetecilere yönelik bir saldırı var, derneğimizin raporlarına baktığımızda bu açıkça görülüyor. Her ay buna benzer onlarca oluyor. Öte yandan gazeteciler de ceza ve kovuşturma ile tehdit ediliyor. Sistematik bir şekilde Gazetecileri etkisiz kılmak istiyorlar."

GAZETECİLERE AJANLIK YAPTIRMAK İSTİYORLAR

Gazetecilere yönelik saldırıların son zamanlarda en üst düzeye ulaştığına dikkat çeken Altan, Ankara ve Amed'de kendilerini polis olarak tanıtan kişilerin, 2 kadın gazeteciye ajanlık teklifinde bulunduğunu söyledi. Sokaklarda gazetecilerin polisler tarafından durdurulup polis aracına bindirildiği ifade eden Altan tepkisini şu sözlerle dile getirdi: "Bu resmi olmayan bir gözaltıdır. Kimliği belirsiz bu kişilerin Polis ve MİT mensubu olduğunu biliyoruz. Zaten onlar da kendilerini de tanıtıyorlar ve "biz polisiz, MİT personeliyiz" diyorlar.

Saklanmaya gerek duymuyorlar. Çünkü korkmuyorlar ve bunu kendilerine bir görev yapmışlar. Çünkü hukuktan ve anayasa kanunlarından da korkmuyorlar. Devletin bu yaptığı hukuk ve ahlak dışında bir iştir. Biz dernek olarak devletin bu yaklaşımını kınıyoruz ve basından elinizi çekin diyoruz. Ne olursa olsun özgür basın gerçeklerden taviz vermeyecek ve her zaman topluma doğru haberler servis edeceğiz."