Güneş'e yolculuk yürüyüşü...

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 4 Nisan günü 72. yaşına ağır bir tecrit altında giriyor. Kürt halkı Abdullah Öcalan'ın doğum günü için bir kez daha 4 Nisan'da 'Güneş'e yolculuk' şiyarı ile Amara'ya doğru yürüyecek.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın doğum günü olan 4 Nisan, dünyanın birçok yerinde milyonlarca kişi tarafından kutlanıyor. 4 Nisan'da 72. yaşına girecek olan Abdullah Öcalan için her yıl kitlesel bir şekilde doğduğu Amara köyüne yürüyüş yapılıyor. Bu 4 Nisan'da da milyonlarca kişinin gözü yine Amara ve İmralı'da olacak.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın doğum günü öncesi bu heyecana tanık olmak ve çocukluk yaşamını dinlemek için 1 Nisan'da 'Güneş'in ülkesi'ne gittik. Bereketli kervan olarak bilinen Amara köyü özellikle Kürtler için tarihi bir öneme sahip. 'Güneş'in ülkesi' olan bu bereketli topraklar Kürdistan halkı için yeniden doğuş yurdu. Kürdistan halkı için kurtuluş kıvılcımının çakıldığı bu topraklar Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın köyü. Öcalan 4 Nisan 1949 yılından Urfa'nın Halfeti ilçesine bağlı Amara köyünde dünyaya geldi. Köyde okul olmadığı için Cîbînê köyünde okudu. Okula gitmek için her sabah yaklaşık 4 kilometre yürüyor. Daha o dönemde oyun, namaz ve eğitim için öncülük yapıyordu.

MART, NİSAN AYININ MÜJDESİDİR

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 22 yıldır İmralı Cezaevi'nde ağır bir tecrit altında tutuluyor. 4 Nisan'da bu ağır tecrit altında 72 yaşına girecek. Kürdistan halkının gözü Amara'da yapılacak etkinliklerde olacak. Amara köyüne gitmek için Urfa'dan bir otobüse bindim ve 'Güneş'in ülkesi'ne doğru yola koyuldum. Otobüste 12 köylü var, aylık ihtiyaçlarını karşılamak için merkeze gelmişler. Urfa merkezden Amara'ya ulaşana kadar 7 köyden geçtik. Köyler baharın renkleri ile süslenirken, köylülerin ise 4 Nisan heyecanı göze çarpıyor.

Önümde oturan 55 yaşındaki anne kızına dönerek, 'Mart, Nisan ayının müjdesidir. Nisan ayı başkanın doğum günüdür. 2 Nisan günü Türk devleti Amara'ya giden tüm yolları kapatıyor ve insanların köye gitmesini engelliyor' diyor. 13 yaşındaki kızı bunun nedenini sorduğunda ise anne, 'Kimse Başkanın doğum gününe katılmasın diye' cevabını veriyor. Yolculuğumuz Ermeni köyü olan Ereh'te sona eriyor. Yabancı olduğumu anlayan 48 yaşındaki şoför 'Amara'ya mı gidiyorsun' diye sordu? Ben de ' evet' deyince, 'Araca bin seni Amara'ya götüreyim' teklifinde bulunuyor.

RÊBER APO'NUN GEÇTİĞİ YOLLAR VE SOKAKLAR

2. defadır bu kutsal topraklara geliyor ve Rêber Apo'nun doğduğu eve misafir oluyorum. Araçtan indikten sonra Rêber Apo'nun yürüdüğü sokakları, geçtiği yolları görmenin heyecanını yaşıyorum. En az benim kadar heyecanlı olan gazeteci arkadaşımla birlikte adım adım eve doğru gidiyoruz. Rêber Apo'nun çocukluğunu geçirdiği, koşup oyunlar oynadığı evin avlusuna giriyoruz. Evin kapısına vurduğumuzda Rêber Apo'nun kardeşi Mehmet Öcalan bizi karşılıyor. Eve girer girmez aç olup olmadığımızı soran Mehmet Öcalan 'hayır, değiliz' ısrarlarımıza rağmen, 'Burası Başkan'ın evidir, buraya gelen de Başkan'ın misafiridir. Gelenlerin hiçbiri aç ve susuz gitmemeli buradan' diyor.

OKUL YILLARI...

Kısa bir süre sonra büyük bir heyecanla Mehmet Öcalan'a Rêber Apo ile olan anılarını soruyorum. Mehmet Öcalan anılarını şu şekilde dile getiriyor:

"Amara köyünde doğduk. Okul olmadığı için babam Cibînê köyüne kaydını yaptırdı. O zaman köylerde yoksulluk vardı. Okula gittiği her sabah ekmek arasına yumurta koyuyordu. O dönem okullar akşama kadar açıktı. Başkanın yaşamı bir süre böyle geçti. Okul puanı çok iyiydi. Yazın ise sabah erken saatlerde bizi kaldırır bağ, bahçeye götürüyordu. Güvercinleri çok seviyordu. Köydeki arkadaşlarımız Hasan, Tayyar ve Aziz de ara sıra bizimle gelirdi."

İLK TUTUKLANMASI

Rêber Apo'nun ilkokulu bitirmesinin ardından 3 sene de Nizip'te okuduğunu ve Ankara'da liseyi bitirdiğini söyleyen Mehmet Öcalan, devamla şunları belirtti:

"Ben o dönem askere gittim. Ankara'da askerlik yaptım. Başkan da o dönem Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini kazanmıştı ama benim haberim yoktu. Askerdeyken babam yanıma gelemiyordu ama Başkan 2 haftada bir geliyordu. 30 Mart günüydü yanıma geldiğinde 'Bugünlerde tutuklanabiliriz' dedi. Sebebini sorduğumda ise, 'Mahir Çayan ve arkadaşları katledildiler. Ben ve 3 arkadaşım fakülteyi boykot ettik' dedi.

Daha sonra Başkan bir gün bana mektup yolladı. Mektupta tutuklandıklarını ve Mamak Cezaevi'nde olduklarını yazmıştı. Ben de cezaevine ziyarete gittim yanlış hatırlamıyorsam Başkan 2 No'ludaydı. Asker kıyafeti vardı üzerimde. Saatlerce beni içeri almadılar. Daha sonra ise askerler gelip bana 'sen askersin, siyasilerle görüşmen yasak, neden geldin' diye sordular. Ben böyle bir şey olduğunu bilmiyordum onlara abimin tutuklu olduğunu ve onu görmeye geldiğimi söyledim. Kabul etmediler ve ellerimi kelepçeleyerek götürdüler beni. Mahkemeye çıktım, 10 gün disiplin cezası verdiler bana ve beni cezaevi gibi bir yere koydular. 10 gün sonra bırakıldım. Başkan bir kez daha mektup yolladı. Mektupta neden ziyarete gelmediğimi sordu. Ben de 'Geldim ama içeri almadılar beni. 10 gün cezaevinde kaldım' diyerek her şeyi anlattım ona. Başkan da bana, 'Onların söyledikleri şeyler doğru değil. Her aile akrabaları ile görüşme hakkına sahiptir' dedi. Yaklaşık 6-7 ay cezaevinde kaldı.”

BABASININ KÜRT SORUNUNA İLİŞKİN SÖZLERİ

Babası yaşlı olduğu için işlerinde ona yardım ettiğini ve bu yüzden okula gidemediğini belirten Mehmet Öcalan, babası ile birlikte çiftçilik yaptığını kaydederek o günleri şöyle anlattı:

"Bir sonbahar günüydü. Başkan ve Cemil Bayık geldi eve. Yanlış hatırlamıyorsam 1974 yılıydı. Annem sert bir kadındı, fakat misafirlere çok kıymet verirdi. Yemek hazırladı onlara. Ben, başkan ve Cemil Bayık oturduk, babam da kapının yanında duruyordu. 'Önceden solcu ve komünistsiniz, şimdi de Kürt olmuşsunuz. Kürt sorunu çok büyük bir sorundur. İçinden nasıl çıkacaksınız?' diye sordu. Daha sonra ise, 'siz bilirsiniz' dedi. Başkan da Cemil Bayık da bir şey demedi."

KARANLIK BİR GÜN: 15 ŞUBAT

Mehmet Öcalan, uluslararası komplo sonucu 15 Şubat 1999 yılında Türkiye'ye teslim edilen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın tutuklandığı günden şu şekilde bahsediyor:

"Başkanın tutuklandığı gün karanlık bir gündür. Başkan Apo şahsında tüm Kürtlere mesaj verdiler. Başkanın Suriye'den çıktığından haberimiz vardı. O dönem bizi de Adana'ya sürgün ettiler. Komployu basından duyduk. BBC radyosu vardı, sabaha kadar dinliyordum. Daha devlet açıklamadan BBC tutuklandığı bilgisini geçmişti. Kürdistan halkı birden ateş ortasında kaldığını gördü. Başkan Türkiye'ye teslim edildiğinde dünyanın her yerinden insanlar ayağa kalktı. Kürtler ve dostları komployu kabul etmiyordu. Birçok insan kendini yakarak tepki gösterdi. Kürt halkı Başkan Apo'yu liderleri olarak kabul etti ve bu şekilde mücadele yürüttü."

15 GÜN SONRA İLK GÖRÜŞME

Rêber Apo'nun tutuklanmasının ardından avukatların görüş için kendilerine haber gönderdiğini anlatan Mehmet Öcalan, daha sonra ablası Havva ile birlikte İstanbul'a gittiğini söyledi. Mehmet Öcalan ilk görüşmesini şu sözlerle anlattı:

"Akşam Adana'dan otobüse bindik. Ertesi gün İstanbul'a vardık. Dünya ayaktaydı. İstanbul 24 saat yanıyordu. Her yerde büyük eylemler gerçekleşiyordu. İstanbul otogarında indiğimizde yanlış hatırlamıyorsam Osman Baydemir bizi aldı. Taksiye binerek İHD İstanbul Şubesine gittik. Basın Başkan'ın İmralı'ya gönderildiğini söylüyordu. Biz de vekalet verdikten sonra birkaç gün İstanbul'da kaldık. Her gün görüş için başvuru yapıyorduk ama reddediliyordu. Mecburen tekrar Adana'ya döndük. Gözümüz, kulağımız basındaydı, acaba ne zaman İmralı'ya gitmemize izin verilecekti?"

Mehmet Öcalan, 15 gün geçtikten sonra avukatların onları tekrar aradığını ve adaya gitmeleri gerektiğini söylemeleri üzerine kendisi ve ablasının yine İstanbul’a gittiğini söyledi.  Mehmet Öcalan o günkü yolculuğa dair şunları belirtti:

"Gittiğimiz gibi istihbarat etrafımızı sardı. Bunu fark ettik, çünkü çok açıktı. Avukatlar ile birlikte Serhatlı bir ailede kaldık. Polisler evin etrafını sarmıştı. Avukatlar Hatice Korkut ve Mahmut Şakar da bizimle birlikte o evde kaldı. Dört kişiydik. Evden çıktık ve araca bindik. Halen polisler bizi takip ediyordu. Önce Yalova'ya gittik, sonra da Gemlik'e gittik. Feribota binip İmralı adasına geçtik. Küçük bir feribottu ve sağa sola sallanıp duruyordu. Az kalsın devrilecek diyorduk. Üstümüzü aramalarından sonra Başkanın olduğu kısma geçtik."

İLK GÖRÜŞME ÇOK ZORDU

Mehmet Öcalan sonrasında da görüşme gerçekleştiğini belirterek ilk görüşmeye dair şunları söyledi: "Oraya gittiğimiz zaman demiştim ki ‘duygusallaşmamamız ve ağlamamamız lazım. Bizden önce avukatlar görüşme yapmıştı. Sanırım yarım saat geçmişti. Baktım Önderlik geldi. Birbirimize selam verdik. Bana dedi ki, 20 yıldır birbirimizi görmedik, halen eskisi gibisin. Görünüş olarak hiç değişmemişsin. Ben de dedim ki bundan sonra ne gerekiyorsa onu yapacağız.

Önderlik o zaman çok halsiz görünüyordu. Çok sıkıntı çekmişti... Elbette şartlar da çok ağırdı. Her günü çok zorlu geçiyordu. 20-30 dakikalık sohbetten sonra bize görüşmenin bittiğini söylediler. Bizden sonra avukatları görüşme yaptı. Sonrasında da aynı feribot ile Gemlik'e geri geldik. Gemlik’ten Yalova’ya kadar insanlar doluşmuştu. İlk yaptığımız görüşme çok zahmetli geçti."

KÜRT SORUNU

Kürt Halk Önderi ile  ilk görüşmenin ardından birçok görüşme gerçekleştiğini belirterek şöyle devam etti:

"O görüşmelerde Önderlik bana dedi ki ‘Çözüm için ne gerekiyorsa yapacağım.' Önderlik üzerinde sürekli bir ambargo vardı. 2014-15 yıllarına kadar da birçok kez görüşmeler yasaklandı ama 2015 yılından bu yana görüşmeler iyice kesildi. Bayağı kötü bir süreçti. Önderliğin ilk günden bu yana tek bir derdi vardı o da Kürt sorunuydu. Kürt sorunun demokratik yollardan çözüleceğini söylüyordu. Önderlik sürekli Şengal’in öneminden bahsediyor ve önemli görüşler dile getiriyordu. Aynı şekilde Rojava üzerine de çok yorum yapıyordu."

SON GÖRÜŞME VE CORONA

Mehmet Öcalan, 2018-2019 açlık görevleri sonrası gerçekleşen görüşmeler sonrasında yine bir tecrit sürecin başlatıldığını söyleyerek şöyle  konuştu:

"2 Mart’taki İmralı yangını sonrasında İmralı’ya gittim. Bu görüşme de epey zorlu geçti. Son görüşme sırasında yapılan arama kabul edilemez ölçüde kötüydü. Önderlik geldiği zaman, 'El sıkışmayalım, sen geldiğin zaman vücut ateşine baktılar ve yüksek olduğunu söylediler. Bu yüzden el sıkışmayalım daha iyi olur. Sen masanın diğer tarafında ben bu tarafında kalayım' dedi. Önderlik o zaman virüsün ciddiyetine dikkat çekmişti."

KÜRT HALKININ DOĞUŞU

Mehmet Öcalan ile yaptığım görüşme sonrasında bir zamanlar Önder Abdullah Öcalan’ın çalıştığı tarlaya gittim. Tarlada yeğeni Ömer Öcalan vardı, o da tarla ile ilgileniyor. Tarla içinde 4 Nisan kutlaması ve 'Güneşe Yolculuk' ile ilgili konuştuk.

Ömer Öcalan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bu ağacın altında arkadaşları ile sohbet edip, kitap okuduğunu belirterek şunları söyledi:

"4 Nisan’dan bahsedildiği zaman ilk olarak sayın Abdullah Öcalan’ın doğduğu Amara köyü akla gelir. Neden sayın Öcalan? Sayın Öcalan Kürt siyasetinde önemli bir misyon sahibi. Tersinden akan bir nehrin yönünü değiştirerek mücadele verdi. Kürt halkı bunu çok iyi biliyor. 2004'ten bu yana kutlanan 4 Nisan etkinlikleri şimdiye kadar birçok defa engellendi. 2009 yılında devlet güçleri Mustafa ve Mahsum isimli Kürt gençlerini şehit etti. Ondan sonra her yıl Türkiye ve Kürdistan’ın birçok yerinden insanlar Amara köyüne gelmeye başladı. Daha görkemli kutlamalar yapıldı.

En coşkulu olanı 2015 yılındaki kutlamaydı. Binlerce kişi büyük bir coşku ile kutlamayı gerçekleştirdi. Bu durum Kürt halkının mücadeleye bağlılığının manevi yönünü gösteriyor. 4 Nisan bu anlamda bir sembol oldu. Diyebiliriz ki 4 Nisan Kürt halkının doğuş günüdür. Eskiden beri, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana Kürtler sürekli bir eziyete zulme maruz kalıyor. Fakat şimdi gür bir sesle mücadele veriyor ve tüm dünya onları tanıyor. Kürtler, 'Biz varız, haklarımız var ve bu hakların kullanımı için statü istiyoruz' diyorlar. Eskiden de direniş ve mücadele vardı. Ancak sayın Abdullah Öcalan ve arkadaşlarının mücadelesi Kürt halkını yeniden diriltti."

NEWROZ'DA HALKLAR MESAJINI VERDİ

4 Nisan'ın sadece Abdullah Öcalan'ın doğum günü olarak görülmediğini belirten Ömer Öcalan, "Sayın Öcalan şahsında Kürt halkının da doğum günüdür. Herkes, Newroz gibi olduğu yerde kutlayabilir. Newroz Kawa'nın haksızlığa başkaldırısıdır. Biz de kendi ülkemizde eşit şartlarda birlikte yaşamak istiyoruz. Bu mücadelede Sayın Öcalan'ın payı çok büyük. 4 Nisan Kürt halkına kutlu olsun. Kürt halkının doğum günü kutlu olsun. 21 Mart'ta Kürdistan halkları güçlü bir mesaj verdi. Halklar Öcalan'ı işaret etti ve tecridin sonlanmasını istedi" dedi.

4 NİSAN KUTLAMASI

Kürt halkı 2004 yılından bu yana Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın doğum günü olan 4 Nisan'ı her yıl Amara'da kutluyorlar. Fakat son 6 yıldır Amara yürüyüşü yasaklanıyor. Bu yıl Rêber Apo'nun 72. doğum günü kutlanacak. Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan 4 Nisan kutlamalarına ilişkin şunları söyledi:

"Başkanın doğum günü tüm halklara kutlu olsun. Umarım önümüzdeki süreçte Kürt sorunu çözülür ve birlikte doğum günümüzü kutlarız. Başkan'ın doğum gününde binlerce kişi yönünü Amara'ya veriyordu. Köy ile Halfeti arasında 15 km var. Bu ara insanlardan görünmüyordu. Fakat 2015 yılından bu yana devlet kutlamaları yasakladı. Doğum günü öncesi köy abluka altına alınıyor. Halfeti'nin yanı sıra bütün bölgeyi abluka altına alıyorlar. Bu çözüm değil. Her şeyi yasaklayabilirsin ama halkın Başkan'a olan sevgisini kıramazsınız. Umarım bu yasaklar bir an önce son bulur. Halk nasıl isterse doğum gününü öyle kutlar. Başkan'ın evinin kapısı herkese açık. Gelen herkes Başkan'ın misafiridir. Başımın, gözümün üstünde yerleri var."

AVRUPA'DAKİ SİYASETÇİLERİN ÇALIŞMASI LAZIM

Kürt sorununun ve Ortadoğu'da yaşanan sorunları çözecek kişinin Rêber Apo olduğunu vurgulayan Mehmet Öcalan, son olarak şu çağrıda bulundu:

"Eğer halklar arasındaki köprü yıkılırsa, yaşamları da yok olur. Kürt sorunu çözümünde baş aktör başkandır. Başkan her zaman, 'Demokratik bir siyaset ortamının oluşması gerekir. Biz birileri için değil, halklar için çalışıyoruz. Nasıl bir çözüm olacağına dair siyaset yapmalıyız' diyor. Her şeyden önce tecridin ortadan kaldırılması ve bizim de görüşme gerçekleştirmemiz lazım.

Geçtiğimiz aylarda CPT kendisi tecride dikkat çekti. Fakat tecridin sona ermesi için hiçbir çabaları olmadı. Bütün yük Kürtlere biniyor. Binlerce siyasetçi Avrupa'da yaşıyor. Onların her zaman eylem ve görüşme halinde olması gerekir. Diplomasi çok önemli. Bu yüzden Avrupa'daki siyasetçilerin çalışması lazım. Avrupa Konseyi ve CPT tecridin sona ermesi için Türkiye'ye baskı yapmalıdır."