Av. Çetedir: Kayyum atamaları hukuka aykırıdır

Gasp edilen HDP'li 3 büyükşehir belediyesine ilişkin konuşan Av. Diyar Çetedir, kayyumların hukuksuzca atandığına dikkat çekerek, "Atamalar hukuka aykırıdır. Yaklaşım tamamen siyasidir" dedi.

HDP'li 3 büyükşehir belediyesinin gasp edilmesinin yankıları sürüyor. İçişleri Bakanlığı'nın 19 Ağustos günü yayımladığı kayyum kararının hukuksuz bir biçimde ele alındığı, Diyarbakır Valisi'nin 31 Mart yerel seçimlerinden bir gün sonra ilgili bakanlığa kendisinin Amed Büyükşehir Belediyesi'ne kayyum olarak atanmayı talep eden belgenin ortaya çıkmasıyla kanıtlanmıştı. Bakanlığın kayyum kararı, dağa para gönderildiği ve eşbaşkanlık sistemi gibi soyut gerekçelere dayandırılmıştı. Hiçbir somut belge veya bilginin olmamasına rağmen Amed, Van ve Mardin'e aynı kentlerin valileri kayyum olarak atanarak, belediyeler gasp edilmişti.

Avukat Diyar Çetedir, söz konusu soyut gerekçelerin hukuksal zemini, atananların kayyumların vasıf ve niteliklerinin belediyeler kanunundaki yerini ve HDP'li eşbaşkanların yürütmeyi durdurma talepli yargı sürecini ANF'ye değerlendirdi.

Anayasadaki belediyeler kanununun 54. maddesi ve diğer hükümlerinde belediye başkanı ve belediye ile ilgili tüm işlemlerin İçişleri Bakanlığı'nın denetimine tabi olduğunu belirten Av. Çetedir, bu denetim yetkisinin bazı dönemlerde valilik gibi mülki amirlikler tarafından sağlandığını kaydetti. Av. Çetedir, belediyede yapılan tüm işlemlerin bakanlık denetiminde iken iddia edildiği gibi bir örgüte veya başka bir yere para aktarma işleminin yaşanması durumunda bakanlığın bunu 31 Mart yerel seçimlerinden bu yana somut deliller ile ortaya koyması gerektiğini vurguladı.

'SOMUT BİR DELİL YOK'

31 Mart'tan bu yana HDP'li belediyelerin herhangi bir yere para aktarma veya bir yolsuzluğa karışma gibi faaliyetlerinin olduğuna dair ya bakanlık ya da mülki amirlik müfettişlerince tutulmuş olan bir raporun söz konusu olmadığına dikkat çeken Av. Çetedir, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Hukuk, sadece soyut ve şüpheler üzerinden kişilerin iddialarını korumaz.

O nedenle de eğer bir iddiada bulunuluyor ise, bunlar somut olarak ortaya konulmalıdır. Ama görünenden anlaşılıyor ki ne İçişleri Bakanlığı'nın ne de mülki amirliklerin bu nitelikte bir raporu ve maddi delili söz konusu değildir. Dolayısıyla bu soyut iddialara dayanarak kayyum atamasının yapılması, hukuken yerinde olmamıştır. Hukuka aykırı bir karar söz konusudur. Bu da yurttaşların hukuk devletine olan güvenlerini yitirmesine neden olmaktadır."

'YAKLAŞIM SİYASİDİR'

Diyarbakır valisinin 31 Mart yerel seçimlerinden bir gün sonra İçişleri Bakanlığı'na Amed Büyükşehir Belediyesi'ne kayyum olarak atanma talepli bildirimi hakkında da konuşan Av. Çetedir, "Bu belgeden de anlaşıldığı üzere, kayyum atamalarının hukuken yasal geçerliliği yoktur. Sadece siyasal yönden alınmış bir karar olduğu görülmektedir. Zaten bir somut delil var ise, bu delil, belediye başkanın seçildiği gün itibariyle ortaya çıkacak değildir.

Bir delil var ise, belediye başkanının mazbatasını aldıktan ve rutin işlemlerine başladıktan sonra ortaya çıkacaktır. Bir belediye başkanının seçildiği gün ile mazbatasını aldığı gün içerisinde herhangi bir yere para aktarma durumu söz konusu bile olamaz. Kaldı ki mazbatasını almasından sonrasına dair de hiçbir somut delil yok. Dolayısıyla valinin bakanlığa yazdığı yazısının, bu meselenin siyasi olduğuna ilişkin en güçlü delildir" dedi.

'EŞBAŞKANLIK MEVZUATA AYKIRI DEĞİLDİR'

Kayyum gaspının bir başka gerekçesi olan HDP'li belediyelerin eşbaşkanlık sistemine de değinen Av. Çetedir, şunları paylaştı: "Türkiye'nin gerek iç hukuktaki düzenlemeleri gerekse de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde (Cedaw) kadınların siyasal yaşamdaki eşitliği ve bu eşitliğinde siyasal alanda pratiğe geçmesi vurgulanır. Şimdi eşbaşkanlık sistemine baktığımız zamanda yine bu minvaldedir. HDP'nin getirmiş olduğu söz konusu bu sistem, kadın ve erkeklerin siyasal anlamdaki eşit temsiliyetidir.

Bu eşit temsiliyet uluslararası ve ulusal hukuk anlamında bir sorun teşkil etmemektedir. Zaten Türkiye, gerek anayasasının 10. maddesinde gerekse taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde bunu tanımıştır. Bu madde ve uluslararası sözleşmelerde kadınlara pozitif ayrımcılık tanınması da şart koşulmuştur. Zaten HDP'nin de eşbaşkanlık sistemi mevzuata aykırı değildir. Çünkü eşbaşkanlık sisteminin olmayacağına dair anayasa ve diğer mevzuatlarda bir düzenleme söz konusu değildir. Bu durumda, olmayan bir şeyin karşıtını belirtmek yine siyasal ve soyut bir yaklaşımdır."

KAYYUMLARIN GEÇMİŞLERİ BİLİNMİYOR

Anayasanın belediyeler mevzuatının 46. maddesinin son cümlesinde geçen 'Görevlendirilecek kişinin belediye başkanı seçilme yeterliğine sahip olması şarttır' vurgusuna ilişkin de konuşan Av. Çetedir, "Bu maddede, atanan kişinin belediye başkanı olma ehliyetine Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından sahip olup olmadığı değerlendirilmelidir. Buna ek olarak, atanan kişinin görevi ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir soruşturma veya kovuşturma geçirip geçirmediğine bakılır.

Yine söz konusu kişilerin adli bir soruşturma veya kovuşturmalarını olup olmadığına bakılması gerekir. Bunların herhangi birinin olması durumunda, bu şahısların kayyum olarak atanmaları gerçekleşemez. Bu konu kamuoyunda çok tartışılmaması ile hiç kimse kayyum olarak atananların geçmişleri konusunda bilgi sahibi değil. O yüzden de ya ilgili bakanlığın ya da hükümetin bu konuda bir açıklama yapması gerekmektedir" ifadelerini kullandı.

YARGI SÜRECİ

Yerlerine kayyum atanan HDP'li belediye eşbaşkanlarının maruz kaldıkları hukuksuzluklara karşın yürütmeyi durdurma talepli yargıya başvuru yapma süreçlerinin nasıl işleyeceğine dair de bilgi veren Av. Çetedir, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Zaten kayyum atamalarından sonra bildiğimiz üzere, yürütmeyi durdurma talepli bir dava açılmıştır. İdare mahkemesi bu konudaki delilleri inceleyecektir.

İdare mahkemesinin bu hukuksuzluğa bir 'Dur' diyeceğine inancımız tamdır. Zaten 60 günde bir, İçişleri Bakanlığı'nın kayyum atama işlemi yeniden ele alıp değerlendirmesi gerekiyor. Ayrıca idare mahkemesine yürütmeyi durdurma talepli açılan davanın ret ile sonuçlanması durumunda, sırasıyla Bölge İdare Mahkemesi, Danıştay, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuru yapılır."