Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği yerlere dair AİHM' in verdiği kararın adalete hizmet etmediğini belirten Avukat Armanç Arkaş, “Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği yerlerde devlet AİHS'in neredeyse bütün maddelerini ihlal ediyor” dedi.
Özyönetimlerin ilan edilmesi ile birlikte Kürdistan’da ‘sokağa çıkma yasakları’ adı altında genç, yaşlı, kadın, çocuk ayrımı gözetmeden yapılan katliamlar Anayasa Mahkemesi’nde ‘kişisel etkilenme olmadığı' gerekçesi ile reddedildikten sonra avukatlar tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulundu. AİHM sokağa çıkma yasaklarına ilişkin yapılan başvuruların çoğuna ilişkin tedbir kararı vermezken, dün ilk tedbir kararını Cizre'de 4 gün boyunca yaralı halde bekletilen Hüseyin Paksoy için verdi.
AİHM'in sokağa çıkma yasaklarına ilişkin tedbir kararlarını reddetmesine tepki gösteren avukat Armanç Arkaş, “Biz hukukçular yapılan insan hakları ihlallerinin tespiti, dillendirilmesi ve değerlendirilmesi hususunda çalışmalar yapıyoruz. Yerel mercilere yaptığımız başvurular yerel mevzuat keyfi sebeplerle uygulanmadığı için sonuçsuz kalıyor. Yerelde çabalarımız sonuçsuz kaldığı için Türkiye’nin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bu (AİHS) kapsamında AİHM'e bir kaç kez başvuruda bulunduk. Ancak tarafsız ve adil değerlendirmeler yapılmasını beklediğimiz AİHM nedense insan hakları açısından bu kadar önemli ve elzem başvuruların tedbir talebini reddetti” dedi.
Sokağa çıkmak yasak denilerek insanların yaşama hakkı, barınma hakkı, konut dokunulmazlığı hakkı, eğitim hakkı ve anayasal birçok hakkının ihlal edildiğini belirten Arkaş şunları söyledi: “Sokağa çıkma yasağı gibi önemli ve aciliyet gerektiren bir konuda AİHM tarafından verilen söz konusu kararlar şüphesiz ki yerinde değildir. Peki, bizim bu konuya ilişkin başvurularımızın amacı nedir, neden bu yasakların kalkmasını istiyoruz? Milyonlarca insanı etkileyen bu yasaklar sadece ekonomik ve psikolojik açıdan yıkım oluşturmuyor; insanların ve doğmamış çocukların da yaşam hakkını ellerinden alıyor. Böylesine hassas bir konuda çözüm milyonlarca sivilin yaşadığı yerlerde hak ihlalleri, ölümler, göçler, açlık, susuzluk gibi birçok olumsuz ve yıkıcı tavırla sağlanamaz. İşte bu nedenle daha büyük hak ihlallerine engel olmak için konuyu AİHM’e taşıdık. Böyle aciliyet gerektiren bir konunun AİHM’de sonuçsuz kalması uluslararası hukuk arenasının genelde insan hakları alanında, özelde ise Kürt sivillerin haklarını korumak noktasında adil davranmaktan, adalete hizmet etmekten ne kadar uzak olduğunu bir kez daha göstermiştir.”
DEVLET AİHS'İN BÜTÜN MADDELERİNİ İHLAL ETTİ
Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği yerlerde AİHS'in neredeyse bütün maddelerinin ihlal edildiğinin altını çizen Arkaş, “Öncelikle bir hukukçu olarak bu kararın hukuki olduğunu söylemeyi çok istesem de maalesef gerçek böyle değil. AİHM vermiş olduğu kararda talep (rica) halinde sonuçların oluşacağını ancak hükümete de güvendiğini belirtti. Burada AİHM'in göremediği siyasi arenada bu talebin karşılığının olmadığıdır. Durumu özetlersek belki de Türkiye'nin siyasi durumu tedbir taleplerinin reddi hususunda AİHM’in hukuki niteliğe haiz bir karara imza atmasını engelledi. Dediğim gibi bu kararın hukuki olmasını istesek de ne yazık ki siyasi nitelikleri ön plana çıkıyor” şeklinde konuştu.
SADECE AİHM'E DEĞİL BİRÇOK KURUMA BAŞVURDUK
Sokağa çıkma yasaklarına ilişkin bir tek AİHM'e değil uluslararası birçok kurum ve kuruluşa da durumun ehemmiyeti ve aciliyeti noktasında bilgilendirmede bulunulup duruma müdahil olmaları için başvuru yapıldığını aktaran Aktaş şunları ifade etti: “Bu alanda biz hukukçulara düşen görev, ihlal edilen hakların her platformda ve hukuki arenada dile getirilerek bir sonuç alınmasıdır. Başvurularımız elbette AİHM ile sınırlı değildir. AİHM şu ana kadar ki tedbir taleplerini reddetse de biz hukukçular olarak umudumuzu kaybetmeyip başvurularımızı sürdüreceğiz. Zira yaşananlar bir alanda değil birçok alanda hukuka aykırı tutum ve hak ihlali içeriyor. AİHM yahut bir başka uluslararası kuruma yapılan başvurularımız bugün reddedilse dahi ilerleyen günlerde sonuç alacağımızı umuyoruz.”
ÜLKELERİNDE MÜLTECİ İSTEMİYORLAR
Avrupa ve uluslararası kamuoyunun yaşanan haksızlıklara göz yummasının temel sebebi mülteci krizi yaşamak istememeleridir diyen Arkaş, “Şu an dünyanın dengesi bozulmuş durumda. Her ülke kendi menfaatini, her hukuki platform kendi geleceğini düşünmektedir. Türkiye’de yaşanan hak ihlallere göz yumma sebepleri tam da budur. Zira hiçbir ülke/ulus mülteci sorununu yaşamak istemiyor. İşte bu yüzden de yaşanan hak ihlalleri karşısında üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiyor. Tüm bunların yansıması olarak da başvurular hukuksuz gerekçelerle reddediliyor. Sadece uluslararası kamuoyunda bir umursamama durumu söz konusu değil Türkiye’nin batısı da bu yangına sessiz kalıyor. Hak ihlallerinin takipçisi olmayıp vicdani sorumluluklarının çok çok uzağında davranışlar sergiliyorlar. Bu hepimizi derinden yaralayıp yıkıyor” dedi.
YANDAŞ MEDYA VE YIKICI SİYASETÇİLERE İNANIYORLAR
Batıdaki insanların yaşananları anlamak yerine havuz medyasının yanlı haberlerine inandığını belirten Aktaş, sadece yandaş medyanın değil, siyasilerin yıkıcı konuşmalarından etkilenerek yaşananlara gözlerini kapatıp kulaklarını tıkadıklarını da vurguladı.
BU SAVAŞA SON VERİLMELİ
“Çağrılarımız herkes için güzel bir gelecek inşası, onurlu bir barış sevdası, çocukların ölmediği bir dünya gayesi içermektedir” diyen Aktaş diyalog sağlanarak tarafların bu savaşa bir son vermesi ve artık iç huzurun sağlanması gerektiğini de belirtti.