Bağlılığın yorulmaz neferi: Şoreş Tatvan

Kürt halkının yiğit evlatları birer korku seli gibi yürüdüler düşmanın üzerine. Ser verip sır vermediler. İşte o erenlerden biri de gerilla Şoreş Tatvan’dı. Özgürlük hareketinin bir neferi olan Şoreş, kahramanca direnerek ölümsüzler kervanına katıldı.

İnsanın kalbi varsa dağların da kalbi vardır. Onun rahmini mesken eylemiş olanları her zaman kalbinde taşır, bağrına basar ve büyütür. Bin bir çetrefilli zorluklara rağmen unutmaz onun için savaşanları. Dedik ya bir ana çocuklarını nasıl unutsun. Nasıl terk etsin. Yiğit evlatları da onu unutmadılar ve kanlarının son damlasına savaştılar. Sonrasında ise birer fidan gibi onun toprağına, kalbine düştüler.

Binlerce gencecik beden, binlerce umut yeşerdi bu topraklarda onlardan sonra. Kürt halkının yiğit evlatları birer korku seli gibi yürüdüler hep düşmanın üzerine. Ser verip sır vermediler. İşte o erenlerden biri de gerilla Şoreş Tatvan’dı (Adem Çelebi). Şoreş, Kürdistan özgürlük hareketinin bir neferi olarak kahramanca yaşadı ve alçakça bir saldırıda kahramanca yanındaki iki yoldaşıyla beraber ölümsüzler kervanına katıldı.

Kürdistan’a nice yiğitlerin adı kazınmıştır. Biz de bu yiğitlerin hayat hikayesinin peşine ardı sıra verdik. Bir gerilla alanında gerillalarla yaptığımız sohbet demini alırken şehit Şoreş’i tanıyan mücadele arkadaşlarından biri dili döndüğünce, mücadelesini bizlere anlatmaya başladı.

KORKUNUN ESİRİ OLMAK ZULME BOYUN EĞMEKTİR

"Biz korkusuzluğu Önderliğimizden ve şehitlerimizden öğrendik. Onun içindir ki düşmanın o kadar sayıca üstünlüğüne rağmen o bize değil, biz onun kalbine korkuyu salıyoruz. Uykularını kaçırıyoruz" dedi ve sonra Şoreş’ in mücadele azminden ve bitmez tükenmez enerjisinden bahsetmeye başladı yoldaşı.

Şehit Şoreş'in genç yaşına rağmen öncülük misyonunu kavradığını söyleyen yoldaşı, şehit Şoreş'i şu sözlerle anlattı: "Yaşama karşı duyulan heyecanı onu bir sel gibi akıtıyordu Kürdistan'ın kalbi olan dağlarına. Garzan’ın coğrafya olarak sertliğini ve onun yanında yumuşak başlılığını kişiliğinde her daim görebilirdiniz. Önderliğe ve şehitlere bağlı olmak ve bu bağı anlamlı kılmak için mücadele veren bir arkadaştı."

DEVRİM BAYRAĞINI ARDILLARINA DEVRETTİ

Mücadele arkadaşı Şoreş'i anlatmaya devam ederken onunla olan bir anısı gözünde canlandı ve hafifçe tebessüm etti. Ben sormadan anısını anlatmaya başladı: "Küçük bir grup olarak Garzan’ın bir alanından başka bir alanına gidecektik. Şoreş arkadaş bizim kuryemizdi ve en önde yürüyordu. Gece karanlıkta yürürken bir şahin gibi dikkatliydi, en ufak bir detayı veya hareketliliği gözlüyordu ve o şekilde yola devam ediyorduk. Grupta yeni katılmış olan bir arkadaş yürümekte zorlanıyordu ve biraz daha yolumuz vardı. Genç arkadaş zorlandığını belli etmeye başlayınca Şoreş arkadaş istifini bozmadan, "heval az daha dayan şu sırtı aşarsak yerimize yetişeceğiz" dedi ve o arkadaşın çantasını kendisi sırtına aldı.

Kendisi de yeniydi daha birkaç yıllık bir arkadaştı ama bir insanı, hele bir gerilla arkadaşını kırmadan, gücendirmeden nasıl ikna edeceğini kavramıştı. Bu bir gerillanın nişanesiydi çünkü PKK’li olmak insanı anlamaktan geçiyor, insanı anlamayan varlığın nedenini de kavrayamaz. Böylece moralli bir şekilde gitmemiz gereken yere ulaştık."

Şoreş bu şekilde büyür ve gelişir gerilla saflarında. Her adımda düşmanlarının üzerine yürür. Her eylemde öncü olup saldırı gruplarında yer almak ister. Cesaretli ve fedakardır. Sarsılmaz bir iradenin tohumlarını yeşertir kalbinde. En sonunda 31 Mayıs 2020 tarihinde iki yoldaşı ile birlikte işgalci Türk askerleriyle çıkan çatışmada son mermisine kadar savaşır ve ölümsüzler kervanına katılır. Şoreş tıpkı ismi gibi hem yaşamı hem de şehadetiyle devrim bayrağını ardıllarına devreder.