Doğan: Direnişle var olmaya devam edeceğiz

Türkiye'deki ekonomik krizin AKP-MHP rejiminin savaş politikaları ile bağlantılı olduğunu söyleyen PKK Eğitim Komitesi Üyesi Mahir Doğan, "Bu savaş politikalarına karşı güçlü bir şekilde direneceğiz. Direniş sayesinde var olmaya devam edeceğiz" dedi.

Dengê Welat radyosuna konuşan PKK Eğitim Komitesi Mahir Doğan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecridi, PKK yasağını, hasta tutsaklarını durumunu, Güney Kürdistan halkının göçünü, gerilla ve halkın direnişini değerlendirdi.

PKK'nin 43. kuruluş yıl dönümünü kutlayarak sözlerine başlayan Mahir Doğan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecride dikkat çekti. Devletin Öcalan şahsında Kürt halkını yok etmek istediğine değinen Doğan, ''Önder Apo'ya, 23 yıldır her ay, her gün, her saat işkence uygulanıyor. 23 yıldır insanın her hücresini etkileyen bir zulüm yapılıyor. Önderliğe uygulanan bu tecrit sıradan bir tecrit değil. Her yöntemi kullanıyorlar. Bu tecritle adeta size yaşama hakkı vermiyoruz, sizi ve kültürünüzü yok edeceğiz diyorlar. Böyle ele aldığımızda tecridin boyutunu daha iyi görebiliriz.

Bugün halka yönelik zulmü anlamak istiyorsak İmralı'ya bakmalıyız. İmralı, Kürt halkına yönelik eylemlerin laboratuvarı olmuş durumda. Bütün baskı ve işkence politikaları önce İmralı'da başlıyor. Savaşın merkezi İmralı'dır. Önderliğimize karşı bitmek bilmeyen bir savaş yürütülüyor. En son Önder Apo'yu cezalandırdıklarını söylüyorlar. Bu işkenceyi daha fazla gizleyemezler. Artık yalanlarına kılıf uyduramıyorlar. Türk devleti artık sonuç alamayacağını gördü. Kürdistan'ın ve dünyanın her yerinde Önder Apo'nun özgürlüğü için mücadele veriliyor" diye konuştu.

PKK YASAĞI HALA NEDEN DEVAM EDİYOR?

Doğan, Avrupa Konseyi'nin (AK) AİHM kararları çerçevesinde Kürt Halk Önderi Öcalan’a ilişkin Türkiye’den en geç Eylül 2022’ye kadar bilgi sunmasına ilişkin kararı ise şu sözlerle değerlendirdi: "Hiçbir yerde kimse 16 yıldan fazla cezaevinde kalamaz. Artık bu durum kabul edilmiyor. Dünyanın her yerinden insanlar Önderliği tanıyor ve sahip çıkıyor. Türk devletinin gerçekliğini de görüyorlar. Bu da Kürt halkının ve Önderliğin verdiği mücadele sayesinde oldu. Biz de haklarımızı elde etmek için mücadeleyi daha da büyütmeliyiz."

PKK yasağına da dikkat çeken Doğan, "Bu yasak bir şey ifade etmez. Yaklaşık 50 yıldır böyle amansız bir mücadele yürütülüyor. Bu sıradan bir şey değil. Partimizin kuruluş yıl dönümü bu yıl Kürdistan'ın ve dünyanın her yerinde çok özel bir şekilde kutlandı. Türk devleti ne zaman PKK'yi bitirdik dese, halk onlara gereken cevabı veriyor. Aynı zaman da PKK'yi yasaklayanlara da cevaptır bu.

PKK'nin tarihi nedir? PKK'nin tarihi, insanlığı korumanın tarihidir. Kürt halkının değerlerini korumanın, kültürünü korumanın, kadın özgürlüğünün tarihidir. Bu değerler için savaşan bir partiyi nasıl yasaklarsınız? Kürt toplumu ve dünyaya kendini kabul ettirmiş bir parti nasıl yasaklanır? Avrupa ülkeleri kendilerine bir sonuç çıkarmıyor yaşananlardan. Türk devleti bunca yıldır Kürt halkına tarihte görülmemiş işkenceler yapıyor. Avrupa devletleri bunu görmüyor ama yasağı devam ettiriyor. Kürt halkına yönelik böyle bir politika kabul edilemez. PKK bu ülkelerde bugüne kadar ne yaptı? Şimdiye kadar hangi ülkeye karşı savaştı? Bu politikalar Avrupa devletlerine de zarar veriyor" ifadelerini kullandı.

DAİŞ gibi çetelere karşı en çok PKK'nin savaştığını vurgulayan Mahir Doğan, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "PKK, kendi halkın savunma görevini elbette üstlenmiştir. DAİŞ sona ermeden önce Avrupa ülkelerine karşı her gün eylem yapılıyordu. DAİŞ ile mücadele sona erdikten sonra DAİŞ faaliyetleri de sona erdi. Buna rağmen PKK yasağı şu ana kadar hala nasıl devam ediyor? Bu konu artık Avrupa devletlerinin gündeminde olmalıdır. NATO gündemine de girmeli. PKK'ye yönelik yasak ve asılsız "terör" suçlamaları bir an önce son bulmalıdır."

EKONOMİK KRİZ SAVAŞ POLİTİKALARI İLE BAĞLANTILI

Hasta tutsakların durumunu değerlendiren Doğan, Türk devletinin hasta tutsakları bir silah olarak kullandığını belirtti.

2010-2012 yılları arasında Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde 120 bin tutsak olduğunu kaydeden Doğan, AKP-MHP'nin savaş politikalarının ardından tutsak sayısının 300 bine çıktığını belirterek, "Türk devleti işkence politikalarını sürdürüyor. Bu şekilde tutsakların iradesini kırmak istiyor. Başaramayınca bu sefer tecrit uyguluyorlar. Siz hasta da olsanız sizi cezaevlerinde tutağız, mesajını veriyorlar. Sözde hukuk yasalarına göre hasta birinin dışarıda tedavi edilmesi gerekiyor. Ama Türk hukukuna göre Kürt yok. Şehitlerimizin mezarlarına bile saldırıyorlar. Şehit cenazelerini ailelerine vermiyorlar. Bütün bunlar Türk devletinin Kürt halkına yönelik soykırım politikalarıdır. Buna karşı biz de güçlü bir şekilde direneceğiz. Direniş sayesinde var olmaya devam edeceğiz" dedi.

Türkiye'de yaşanan ekonomik krizin savaş politikalarından bağımsız olmadığını altını çizen Doğan, devamla şunları ifade etti: "AKP-MHP hükümeti çöküşün eşiğinde. AKP-MHP halkımıza, özgürlük hareketimize karşı birleşti ve yeni bir rejim kurmak istedi. Bu rejimin amacı Kürt halkını yok etmek. Kürt halkı ve özgürlük hareketine karşı anlaştılar. Rejimin savaş politikaları doğrudan ekonomi ile bağlantılı. Bu savaş politikası başarılı olsaydı, PKK'yi yok edecek ve Kürt halkı da bu şekilde davasından vazgeçecekti. Ama bu planları başarılı olmadı.

Bu plan başarısız olduğundan birçok yerden çekildiler. Werxelê de bu bölgelerden biri. Türk devletinin saldırılarına karşı Werxelê'de aylarca büyük bir direniş sergilendi. Türk devleti sonuç alamayınca büyük bir kriz yaşamaya başladı. Bu savaşı yürütmek için Türkiye'nin her şeyini sattılar. Türkiye'nin bütün zenginlikleri, bütün arazileri, kurumları yabancı ülkelere satıldı. Ne yaptılarsa da başarılı olamadılar. Savaş Türkiye'nin her yerinde yürütülüyor. Herkesi tehdit ediyorlar ama artık boş tehditler bunlar. Rejimin sonu geldi. Türk lirasının Dolar ve Euro karşısında bu değer kaybetmesi ekonomilerini mahvediyor. Bütün bunlar savaş politikaları ile bağlantılı."

BAŞÛRLU GENÇLER GÖÇ ETMEK YERİNE TOPRAKLARINDA DİRENMELİLER

Son aylarda Güney Kürdistan'da yaşanan göçü de değerlendiren Mahir Doğan, Kürt gençlerinin direnmesi ve topraklarını terk etmemesi gerektiğini ifade etti.

Türk devletinin kimyasal silah saldırılarına dikkat çeken Doğan, "Bir tarafta Kürt gençleri kimyasal silahlara karşı direniyor, ölümü göze alıyor, şehit düşüyor fakat asla topraklarını terk etmiyorlar. Diğer tarafta ise bazı gençler ölümü göze alıp topraklarını terk ediyorlar. Bu Başûr hükümeti için bir utançtır. Bu gençlerin Başûr hükümetinden bir beklentisi, umudu kalmamış. Bunun sebebi de KDP'nin Türk devleti ile işbirliği yapmasıdır. Türk devleti Başur halkına karşı kimyasal silah kullanıyor, KDP de buna alet oluyor. Eğer KDP bu politikayı yürütmeseydi Türk devleti şimdiye kadar yenilgiye uğramıştı. KDP Türk devletinin ağzı ile konuşuyor.

Üniversite gençleri geçtiğimiz hafta burslarını alamadıkları için tepkilerini göstermek için ayaklandı. Gençler meşru haklarını talep ediyorlar. Bunun için direniyorlar. Bu doğru bir tutumdur. Direnişlerini büyütmeleri gerekir. Şimdi KDP de Türk devleti gibi yapıyor. Doğru olan, bu politikalara karşı baş kaldırmaktır. Güneyli gençler Avrupa'ya göç ediyor. Oysa ki Saddam'a direndikleri gibi KDP'ye de direnmeleri gerekiyor" diyerek sözlerini sonlandırdı.